30 Kânunusani 1938 - Emma manalı Vaşingtonda gördüklerim: 2 Amerikada en lüks, en pahalı şey: Hizmetçi ... Amerikada her şey, hatta çorba bile konserve halinde satılıyor Güldost hayretle dinliyordu gelmez miydi? ESRARENGİZ KERVAN Yazan: Arif C. Denker Tefrika No, 72 Merton sergüzeştini anlatmağa başladı. Sahife 7 — Bu hava hoşunuza gidiyorsa | den bulayım? Kürel arz sakinine han- memnun olmak size düşer, bana değili | gi devlet pasaport verir? dedi, Güldost kulak kabarttı. Şayed kar- — Sizin hoşunuza gitmiyor mu? şısındaki adam üzerinde pasaport bu- Yabancı adam hemen cevab verme- | lunmadığından dolayı tevkif edildise, di. Sigarasını içmekte devam etti. | muhakkak İngiliz casusu değildi. Çün: Ondan sonra sigarayı ağzından ala- | kü casus olsaydı hüviyetini ispat eden rak dedi ki: evrakın da muntazam olması lâzım Büyük dikili taşın kapısından içeriye girdik, par lr Vaşingtonun sabah manzarası gö- iki asansörden birine bindik ... Tülmeğe pek değer. Sabahleyin otur- itığınız, yahut indiğiniz otelin balko- ,Muna çıktığınız zaman göreceğiniz manzara şudur: Her biri yeşillikler &rasında olan evlerin kapıları açıl mış, gayet şık kadınlar merdivetileri İemizliyorlar. Sakın bunları hizmetçi Zannetmeyiniz. Hayır... Hepsi yedi s8- kiz odalı ev sahibi, kazançları, halleri, Yakitleri yerinde kimselerdir, Şık oto- Mmobilleri, mükellef elbiseleri vardır. Fakat hizmetçileri yoktur. Amerika» da en lüks şey nedir bilir misiniz?.. Hizmetçi... En son model otomobiliniz, tuva- letleriniz, buz dolaplarınız, eviniz, şık bir radyonuz, her şeyiniz olabilir, Fa- Ondan sonra tabakasını çıkarıp bir sigara yaktı ve sözüne devamla dedi Mi: — Sizin burada epeyce zamandan- beri âsabınızı tedavi ettirmekle meş- gul olduğunuz anlaşılıyor, Mister Mer- ton. Ben ise ancak dün gece geldim. Onun için rica ederim, bana bu sana- toryomda cari olan ahval hakkında biraz malümat veriniz. — Maalmemnuniye. İnsan burada diye sorunca aldığı cevab kendisini karşı sına çıktığından, hayret etmekte pek haklı idi, İşittiği şeylere Adeta inana- mıyacağı geliyordu. Ahmed Abuddan, Hasan beyden, Hacı Mehmed İsadan sonra şimdi bir de Merton da mı ayni gaye peşinde koşuyordu? Bunu anlamak için Güldost: — Siz de mi Enver paşa ile... İ : Bu ismi işitince hayret etmek sıra- | kat biraz yüksek kazançlı, hattâ zen- harekâtında tamamile serbesttir. An- i gince olmazsanız hizmetçi tutamazsı- cak, âsabın dalma yeni tesirler — sı Mertona geldi. Adam, ame R niz. Çünkü hizmetçi ücretleri pek pa» da mütehassis olarak gerilmesine yeri ni olmak için. şimdi içinde bu- Tunduğ'umuz bu gülistanı temaşa ede- bilirsiniz. Şu köşeleri dolduran iki çör- çöp yığınının vaziyetlerindeki müşa- beheti hendesi kaidelerle ihata edebi- Hrseniz, kendinize hoş bir meşgale te- min etmiş ve muhtelif riyazi spekü- lasiyonlar için zeminler hazırlamış olursunuz. Burada müsaade edilen yegüne meşgale bundan ibarettir. Fa- kat bu meşgalenizde çok ileri gitme- menizi tavstye ederim. Zaman burada gölge ile kurulan büyük güneş saati- le ölçülür. Bu güneş saati karşıki du- var, daha doğrusu o duvarın önünde- ki çıkıntıdır. İçinde bulunduğumuz bu vasi park tesisatında saatin dokuza geldiğini anlamak için... Güldost: — Rica ederim susunuz! diye baği- rarak Mertonvu sözünü kesti, Âsabım böyle derin Izahatı kavrıyacak kadar sakin değil o Mertonun sesindeki tuhaflık birdenbire Güldostu ürküttü. Şayed karşısındaki adam İngiliz ca- susu ise aylardanberi orada mevkuf olduğundan dolayı «acaba aklını mı kaçırdı?» diye düşündü. Merton, Güldostu bir müddet süz- dükten sonra deği ki; — Söylediklerimde hoşunuza gitmi- yen bir şey mi var? Burada geçireceği- niz hayata alt teferruatla nasil olsa ünsiyet peyda edeceksiniz. Yoksa bu halıdır, Buna mukabili Amerikada ev İşleri çok kolaylaşmıştır. En küçük bir Evin mutfağı, içinde her iş elektrikle görülen bir lâboratuara benzer. Mutfakta ekmeği kızartan, yumurtar Yı çalkalıyan, bulaşığı yıkayan, islak & fabakları silen elektrik âletlerinden (tutun da bir tarafından koyduğunuz şfrancala, peynir, yağı kendi kendine | Sandviç yapan âlete kadar bülün iş ” İleri elektrikli makineler görüyor. Öte- ki ey işleri de elektrik sayesinde bü derece kolaylaşmış. Bunun için Ame Tikan kadınları hizmetçiye avuç dolür BU para vermedense, kendi işlerini kendileri, daha doğrusu elektrik gö- Tüyor, Zaten Amerikada elektrik de- /Bilen şey o derece ilerlemiş ki burada, gı insanlara elektriğin bir yemek yedin. Jediği, lokmayı ağzına vermediği kal- maş. Belki onu da yapmışlardır, fakak ben görmedim! En sadık hizmetçi Meşhur muharrir Wels buraya gel iği zamdn: «Amerikada Avrupaya j İ © Mezaran en falk gördüğüm şey elek- 4 | İri kuvveti demiş... Hakikaten doğ- Yu, Bugün Amerikalının en ucuz, en PSİ Badi hizmetçisi elektriktir. | Amerikada her şey makine ile oldü- undan, elişleri son derece pahali, 3 İRI yapması en kötü şeye avuç dolusu mem nereye bunu İ nuz. Buz dolaplarından paket yağlar rıni, evvelce tartılmış muzları, konsör- İ velerinizi, şişeler içinde“ sütünüzü. Sonra öteki turnikeye geliyorsunuz, kasadar matmazel aldıklarınıza şöyle bir göz atıyor ve size meselâ: — 8 dolar 70 sent... diyor, # Bazan da aldığınız şeylerin üzer- lerinde fiatleri yazılı olduğu için, si- ze soruyorlar: — Kaç para vereceksiniz? haberler Para veriyorlar. Dükkünların came- n ile yapılmış giyecek öte beri sanatoryomu yakında terketmek mi ç Sörüyorsunuz; üzerlerinde ucuz bir fi- z lecek şey... par istiyorsunuz? Buradan öbür dünyaya (Aİ yazıyor, Bunların yanında kötü, Vaşington âbidesi: Dikim taş | hareket etmemize emin olunuz ki her küçücük bir işlemeli kumaş, yahut ça- İ Sabah manzarasının dikkate değer | zaman müsaade ederler. Hattâ bu hu- susta bütün kolaylıkları göstermek- ten de geri durmazlar, Güldost, Merlonun bu müstehziya- kı ile yontulmı odundan acayip bir ve bir hizmetçi tutmak, ona elişi yap- | bir tarafı da çöp alınma vaktidir. Dev N liken; onloscmmmm: Gizli tırmak... Ne Amerikalılar tanıdım: | gibi otobüsler evlerin önüne dayan“ nde büyük harflerle, <Elde yapıl | <Ah bir zengin olsak ta bir zenci hie--İ Şor ve çöpleri alıyorlar. Amerikan çöp- anı metçi tutsak.» diye hülya kuruyor- | leri dünyanın hiçbir tarafındaki çöp- vw lap > Yazıyor ve altımda, miş DİE || Ta etinin zeneisi de ks... Bu- | Tere benzemez. Buradaki çöpleri yal- Meğer insan eli denilen rada elle kesilmiş ekmeği bile yemek | nız renk renk konserve kutuları ve w nik, elmiş. — ea bir zevk addediliyor, İnsanlar mahrum | boy boy şişeler teşkil ediyor. Çöp kam- liği her şey son derece oldukları şeye daima hasret çekerler- | yonları tepelemesine kutu ve şişe ile gı“ İYor. Meselâ burada yiyecek maddele- mişi Çünkü Yeni dünya insanları dolu... Şişeleri de son derece şık... ia İl © kadar pahalı değil. Fakat bu mad. | mın vakitleri o derece dar ve me: | Sirke şişesi bizim lâvanta şişelerinden i #elere celi denilen şey değip te, şöy- kine onların o kadar hizmetçisi ki | daha züppe... Kimi tırtıl, kimi çar. İİ “İeiümik bir frencelaı alarak. ekmeği de kesiyor. Amerikada dilim di-| pık, kiminin dibi ince, Üst tarafı ka- m biraz özü ” e Sİ nn nilenemm iş ekmek satılmaz. Ek- | ln... Konserve memleketinin çöpleri , yağ sürüp bir sandviç yaptı ge Ru? Bitti O Derhal sandviçin kıyme- | meğin paketini açtınız mı, fırındaki | deböyle... ia li Yükseldi. 25 sent... Yani bizim para- | makinenin kestiği dilimler önünüze | £ Şimdi yediği, içtiği, giydiği her şey | Mizla 52 kuruşa yakın para... Buna | dökülür makineden çıkan Yeni dünyallar bü- — Demek ki siz kavaklar henüz ye- i Mükabil makinede “yapılan * sandviç | Konserve memleketi sim im laz la nk, ER A EM 2 “ent © Burada sele müthiş bir | O Sonra Amerika tam bir «Konserve | ©lişi yapan hizmetçinin, bununiçin | muz? diye sordu. ” met . Tevekkeli değil, Amerikan | memleketi, dir Burada her şeyin, | aldığıpara yüksek... Burada birin. — Pamir dağlarından aşağıya iner- a agpıları yük taşırken ellerine şık şık | amma aklınıza getiremiyeceğiniz her | Sem zenginliğini mi tarif edeceksi- | ken beni yakalıyarak buraya getirdik- iL | in giymiyorlar!... şeyin konservesi pe Çorba konser- pri e a ve eş ze zaman 4 mimime İmei 1di. Bir Maamafih makine ne derece nefis | ve, bütün yemekler konserve, meyva- | kimse Çünkü 'erganaya yordum. .. «karsın ve elişi ne kadar lar konserve... Her şey, her şey kan. | da herkesin olamabli vardır. Pakat | geçkiler karla örtülü olduğundan ge- etmek istiyorlardı. İnat n Yeni dünya insan- | se ç 7 vade we i çemedim. Oşa giden yol üzerinde bir ğı ğ e iki, e, yahi ölişine bayılıyor. | £ Burnda cumartesi akşamları gayet | — Hizmetçisi vari. dediniz mi? | kervan bulabileceğimi ümid ettim. O * ha, SİZ cak suyun içine tuz karıştır. | büyük bakkallarda alışveriş eden atle İ Bitti... O adamın zenginliğini tarif et- | tarafa doğru giderken Çinliler beni Yün , 18 yapılmış diye, burada bu- | reislerinin aldıkları şeylere bakınız tiniz, demektir. tuttular. Üzerimde hüviyetimi ispat | yetlerdi. ) kiymeti var. Birçok karı kocala- | hep renk renk kutular ve boy boy şi- (Devamı on üçüncü sahifede) eden vesika, pasaport falan bulunma- | vamla dedi ki: #R büyük idealleri zengin olmak | şelerden ibarettir. Çünkü aldıkları her Hikmet Feridun Es | dığını bahane ettiler. Pasaportu nere- ağamdan lâf kapmak ve sonra bil- bildirmek, değil mi? Her ne istiyorsanız anlatmıya hâ- zırım. Zaten param tükenmek üzere. 'Taotay hazretlerinin verdiği yemekle- Ti yemek için de mide lâzım. Beni bu- radan kurtarınız da ne yaparsanız yapınız. Haydi, sorunuz bakalım, ne- ler bilmek istiyorsunuz? Güldost elile işaret ederek Mertonu susturdu. Fısıldıyarak ona dedi ki; — Yanılıyorsunuz, Mister Merton, Ben casusluk yapmak üzere banınıza gönderilmiş bir adam değilim. Bura- çikarsa o zaman size taze ve mühim vereceğim, Güldostun yavaş yavaş, düşünerek söylediği bu sözler üzerine Mertonun yüzündeki müstehzi tavır değişti. De- diki: — Mühim haberler mi? Nasıl mü- him haberler? Siz kimsiniz? Fakat, artık bunu bilmeme lüzum yok. Çün- kü, siz ya hakikati söyliyen bir adam- meydana çıktı. İstanbullu olduğum- dan ve türkçeyi iyi bildiğimden İngi- Hizler beni Envör paşa ile aralarında irtibat çavuşu olarak kullandılar, Çünkü Enver paşa da Bolşevikler aley- hine dönünce İngilizler ona yardım Merton bunları anlatırken Güldost hayretle onu dinliyordu. Çünkü işli tikleri şeyler kendisi için yepyeni vazi- İstanbullu İngiliz sörüne de- (Arkası var)