27 Ocak 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 12

27 Ocak 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SARAY ve BABIÂLİNİN İÇ YÜZÜ Yazan: SÜLEYMAN KÂNİ İRTEM —Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur Tetrika No, 81 mi Avusturyaya karşı boykotaj fikri nasıl doğdu? Maiyetlerinde bulunup şehrin 50- kaklarında dolaşmak istiyen bir kaç Amerikalı çürük yumurta ve meyva- larla karşılandılar. j Şanghaydaki Amerika konsolosu 'Boycotajın vatanperverane hissiyat- tan ziyade bir kaç tüccarın menaflin- den üham aldığını beyan eylemekle Kantonlü bir talebe Çinli tarzınca bu sözlere protesto makamında intihar etti. Bu haber şayi olunca (Kanton- da) dükkânlar kapandı. 200,000 kişi- lik bir miting ile gencin vatanperver- sl üzerine Çin hükümeti Hezdinde res- mi teşebbüsler ve tazyikler yapıldı. Fakat bunların da Böykotajı kaldır- mağa tesiri olmadı Böykotajın bir gün Alman ticaretine de zararı doku- Dabileceğini düşünen Almanya elçisi müşterek bir siyasi teşebbüs teklif et- ti. Fakat Boykotaj ticari teşekküller tarafından yapılıyordu. Çin hüküme- tinin bunlar üzerinde müessir olamı- yacağını gören diplomatlar heyeti bu teşebbüse yanaşmadı. Mister Ruzvelt nihayet Çinliler hak- kında daha müsaid kararlar ittihaz edileceğini ilân eden bir beyanname söndü. Amerika ticareti Çin boykota- Jından 100,000,000 frank zarar gördü. Çin ticaretinde Amerikalıların ye- rini doldurmak için tâm fırsat zuhur ettiğine kani olan Japolilar Çinlileri tuttukları yolda teşvik 'ediyorlardı. Japon gazeteleri artık Ağyalıların ec- nebilerin tezlilâtına sessiz, sadasız bo- yun eğdikleri devrin geçtiğini Avru- palı ve Amerikalılara şevk ile ilân ey- lemekte idiler. "5 Fakat Japonların bu şevkleri çok devam etmedi. Çin boykotajı Japon- lar aleyhine teveccüh etti. Buna Tat- sü - Marü gemisi hâdisesi sebeb oldu. (Kanton) civarında nehirde Çin do- nanmasına mensub bir gemi bu Japon gemisinde her birine 24 mavzer tüfeği yerleştirilmiş 96 ve cephane ile dolu 46 sandık buldu; Bunların Çin ihtilâlcilörine aidiyeti anlaşılması üzerine genel vali gemiy- le hamulesinin müsaderesi hakkında bir emirname çıkardı. Gemiye Çin bandırası çekildi. Japonya hükümeti (bu gemi Por- tekiz müstemlekelerind gidecekti) di- yerek geminin serbes bırakılmasını, Japon bayrağına karşı hakaret edil- miş olmasından dolayi tarziye veril- mesini, Çin gemisi zabiilerinin ceza- landırılmasını, Japon gemisinin yolu- na azimetle uğradığı teehhürden do- Jayı da tazminat verilinesini istedi, Çin hükümeti Japanyanın sert ve mütehakkimane taleblerine boyun eğmek zâruretinde kaldı, Kanton ahalisi gene büyük bir mi- ting yaptılar ve Japonyayı Boykotaj ile tehdid ettiler. Japonlarm Çinden istediklerini aldıkları anlaşılııca ikin- ci bir miting daha akdalundu. Salin müâtem alâmeti olarak baştan aşağı beyazlarla donandı. «Memleketin du- çar olduğu hacalet» hâkkında protes- tolar yağdırıldı. Bütün Japon emtia- sına boykotaja karar verildi, Tacirler derhal Japon mallarmı aşi getirerek yaktılar. Hamal apon gemilerinden mal ğı reddettiler. See Loncalar Japon mali alan tüccarın 500 dolar cezaya mahküm olacağını Hün ettiler, Mekteb çocukları Japon malı alma- mağa yemin ettiler, Boyazlar giyinmiş 10000 kadın ve çocuk bir mabedde toplanarak bu milli hacalet için ağla- dılar, kocalarını, kardeşlerini vatani mukavemette devams tahrik ve teş- vikte ittifak eylediler. Ne Japon “hükümetinin sarfettiği gayret, ne Çin hükümetinin verdiği emirler Boykotajı tevkif edemiyordu. Japon ticaretinin zararları yekünu kabardıkça evvelden o kadar yüksek- ten atıp tutan Japon: hükümeti de yelkenleri suya indirmeğe, daha itidal ve mülâyemetle davranmağa mecbur kalıyordu. 1908 senesinin ilk altı ayın- da bu zararlar yükseldikçe yükseli- yordu. Yanlış yol tutmuş olduğunun farkına varan Japonya Çinlilerle bir anlaşma ve onlara bir yanaşma çare- si arıyor, Çinlilerin eski itimadını tek- rar celbe çalışıyordu. Japonya bu yolda boykotajdan if- İ den yardım etmek, Japon ticareti ya- sağının kaldırılması için Kanton be- lediye meclisi reisine 400,000 : dolar vermek derecesinde ileri gittiği hal- de tesirini göremiyordu. bu fırsattan istifade ile Av- rupalıların da, Japonların da, ticari ve sınai tahakkümlerinden kurtulmak üzere milli, ticari ve sınai müesseseler kurmağa karar verdiler; işe başladı- lar. Japon mallarına ilk boykotaj sön- dükten sonra 1909 senesinde Japon- ların hâli bir. adayı işgal eylemeleri vesilesile ikinci bir boykotaj ilân edil- di. Bu suretle Boykotaj Çinde iktisadi ve siyasi bir alet ve âdet olup kaldı; milli duyguların uyanmasına bir me- dar oldu. Milit iktisadın bu yeni silâhı Türk ellehinde nasıl işlediğini izaha giriş meden evvel Hindistanda İngilizlere karşı mussirrane gösterilen silâhsız mukavemetin ve itaatsizliğin de Boy- kotajın milli duyguları uyandırmak, milli toplanış fikirlerini tamim etmek yolunda muvaffakıyetle cek bir alet olduğunu bir kere daha ispat eylediğini zikredelim. ve Japon mallarına karşi yapılan boy- kotajı andırır. Avusturyanm Bosna ve Herseği 1l- hak kararı üzerine hukuken Osman- hı imparatorluğuna ait olan bu eya- letler Osmanlı imparatorluğile - na- zari de olsa - mevcud bağlarını kesi- yorlardı. İlhak ilânının ertesi günü Edirme mebusu Talât bey İstanbulda, Selânik mebusu Cavid beyin evinde bu mese- lede bizim taraftan ne yapılabileceği- ni bazı arkadaşlarile konuşuyordu. Bu mecliste tüccardan Kâzım Balcı ve Ziya Balcı da hazırdılar. Cavld bey: .— Avusturyaya, Bulgaristana harb ilân edemeyiz. Avusturyalılar 30 sene- denberi Bosna ve Herseğe düşen dü- yünü umumiye hissesini vermiyorlar. Kendilerinden” bü pafayı alabilir sek bu da bizim için bir muvaffakıyet olur, < Demesi üzerine Avusturyanın bu parayı vermeğe de razı olmıyacağı Or- taya sürüldü. Balcı Kâzım: — Bunu almak için Avusturya mai- larına boykotaj yapalım! teklifinde bulundu. Talât bey boykotaj hakkında iza- hat aldıktan sonra: — Cemiyet size zahir olur, cevabını tertib ve tatbik olunacağını müzake- re ettiler. Ferid bey: — İşsiz kalacak gümrük hamalla- rinin geçinmesini temin edemezsek bu iş yürümez! dedi. Pek yerinde gö- rülen bu mütalea üzerine varidat bul- Akşam neşriyatı: 1830: Çocuk tiyatro- su: (Tü ve MAtll İstikbal Diyarında), | 10: Vedia Rıza ve arkadaşları tarafından Türk muslirisi ve halk şarkıları, 1930: Spor müsahabeleri: Eşref Şefik, 1055: Borsa haberleri, 20: Cemal Kâmil ve tarafından Türk musikisi . ve halk şarkıları, 20,30: Hava raporu, 2033: Ömer Rıza tarafından arabca Söylev, 2045: Fasıl saz heyeti: Okuyanlar; İbra- him Alı, Küçük Bafiye: Kanun Muam- mer, klârinet Hamdi, tanbur Salâhaddin, ut Cevdet Kozan, keman Cevdet (Saat ayarı), 2115: ORKESTRA refakatila Bed- Andaluza, 4 » Glazounow: Basehansl, 6 - "Tsehalkowsky: Divrtlmento, 22.15: Ajans haberleri, 2230: Plâkla sololar, opera ve öperel parçaları, * 2250: Son haberler ve erlesi günün , 28: SON, Ankara — Öğle neşriyatı: 1230 - 12.50: Muhtelif plâk neşriğni, 1250 - 1315: Plük: Türk musikisi 've balk şarkıları 13,15 - 1340: Dahili ve haricl haberler, 1730 - 10,30: İnkilâp dersleri; Halkevin- 1930 - 1838: Plâk ve urkadaşları), 20,15 - 2030: Meteoro- loji mevzuunda konuşma: 'Tertik Göy- men, 2030 - 21: Plâkla dans musikisi, 31 - 21,15: Ajans haberleri, 2115 - 2155: Stüdyo salon orkestrası: 1 - Fuçik; Docme Elegigve, 2 - Verdi: Rigoletto, 3 - Alba- niz; Sous Jo Palmier, 4- Yvain: La- Hat, 8 - Gabriel sebek: Auf inden Kampf, 2155 - 22: Yarınki program ve İstklM marşi, programı Saat 20 de la Viyana 70,25 de, askeri konser — Ber- un 010 da, sevilen suvertürler — Bres- Radio Toulouse 7115 de, operet hava- ları — Roma yn e a a — Hilversum 2! , Orkestra e 21 de, eğlenceli kon- ser — Bükreş 21,15 de, senfonik kon- yo orkestra > e — Radio Paris büyük akşam dan © konseri, Viyana 2325 de, radyo orkestrası — Stuttgart'ta naklen bütün Alman is tasyonları 2330 da, halk ve eğlence mu- zika — Radio Toülouse 23,10 da, eğlen- celi konser ye müsahabe — Londra 73 de, dans muzikam — Orta İngiltere 2339 de, dans muzikası — Roma 23 de, operaya ri — Florans 23 de, eğlenceli konser — Lüksemburg 23,30 da, senfonik konser — Prag 3035 de, Şuman havaları — Peşte 2405 de, çigün orkestrası, 2350 de, or- kestra konseri. Saat 24 den itibaten Poste Parislen 2430 da, dans müzika- m — Toulouse P TT 1 de, dans muzi- kası — Radio Toulouse 24,25 de, konser, 145 de marşlar, 135 de, gece muzika- si — National 2420 de, radyo orkestrası, İstanbul — Türk musikisi, 1250: Havadis, 1306: yilikla, Tür sanal JA90: Muhtelif plâk KAPTAN PAŞA GELİYOR Tarihi Deniz Romanı Yazan: İskender P. Sertelli Tefrika No, 128 Sinan paşa Veziriâzam olur olmaz, İstanbuldaki elçilere çok güzel bir ders vermişti Eyüplü - Hüseyin, Sinan paşaya söylediklerini üçüncü Murada da tekrarlamıştı. Sultan Murad çok evhamlı bir hü- kümdardı. Her şeyden ve herkesten şüphelenir, esen rüzgârdan nem ka- pardı. Bir gece evvel Hacerle nasıl olmuş ta başbaşa kalmış, onu koy- nuna nasıl alıp ta uyumuştu? Eyüplü Hüseyin Azrali ile karşı karşıya gelmişti. Elbette yalan söy- lemiyordu. * Yalan söylese bile padi- şahın vehim ve vesvesesi artık Ha- cerle başbaşa kalmağa müsande et- miyecekti. Eyüplü Hüseyinin başı vuruldu. O günkü isyan bir mikdar bahşiş dağıtmakla bastırıldı. Fakat, suk tan Murad Hacerden'de nefret et- miş ve çekinmişti. — Onu da gözüm görmesin... Böy- ie tehlikeli bir kadın başkalarına da fenatık yapabilir. Haceri Çırağan dairesinde hapsediniz. Dedi. Yeniçeri isyanında Hacerin de başı yanmış, ogün saraydan - Or- talık kararınca - Çırağan dairesine gönderilmişti. - ” Hacerin bir gecelik saltanalından sonra, ikbal bu kadar çan buk sönmesine en çok Safiye sultan şaşmıştı. O gece cariyeleri vasıtasile saatlerce uğraşıp öğrenmeğe muvaf- fak olamadığı bu tehlikeli kadının foyası ertesi gün meydana çıkınca, harem dairesini korkunç bir sessiz- lik sardı. Hiç kimse bu işin içyüzü- nü araştırmağa cesaret edemiyordu. Herkesin gözü önünde geçen bir vaka vardı: Padişah Hacerle bir gece sa- bahladıktan sonra, ertesi akşam ken- disini Çırağan dairesine sürmüş- tül Safiye sultan gibi, Hoşeda da bu işe şaşıyordu. N Hacerin Çırağan dairesine sürü- lüşünden en çok Hoşeda müteessir ol- muştu, O, Haceri tanımıyordu. Adını bile o akşam yeni duymuştu. Hizmetçisi İkbale sordu: — Neden sürüldü acaba... Sebebi- ni biliyor musun? — Hayır, sultanim! Bunu herkes soruyor amma, sebebini bilen yok. — İsyanla alâkası mı vardı? — Genç bir kadının yeniçeri isya- nile ne alâkası olabilir! Belki efen- dimizi rencide etmiştir... — Padişah, bu kadar çok hoşlan- dığı ve sabaha kadar yanında alıkoy- duğu bir kadını, ertesi gün nasıl olur da yanından uzaklaştırır? Ha remağaları bir şey söylemiyor mu? — Onlar da hayret içinde, Sor- dum! «Bu işin içyüzünü Sinan pa- şadan ve cellâd Halilden başka kim- se bilmiyor!» dediler, — O balde bir kaç gün sonra an- Jaşılır. — Nereden anladınız? — Cellâdın ağzından lâf almak ko- laydır da. Cahil adam bugün değil- se yarın bir yerde gevezelik eder. ağzından kaçırır ve etrafa yayılır. Herkes duyar. vi Gerçek Kara Halli hem çok cahil, hem de çok geveze bir adamdı. Hoş- eda tahmininde yanılmıyordu. Aradan bir kaç gün geçince, Hace- rin saraydan bu kadar çabuk sü- rülmesinin sebebi anlaşılmıştı. “ Veziriâzam Ahmed paşanın ölümü Yeniçerilerin isyanından ve Hace- rin saraydan sürülüşünden bir haf. ta sonra saraya bir haber geldi: — Vezirlâzam Ahmed paşa öl- müşl... Üçüncü Murad bu kara haberden müteesir olmamıştı. O zaten Ahmed paşadan memnun değildi. Hattâ o günlerde kendisini bir vesile ile bu makamdan uzak- laştırmayı bile düşünüyordu. — Cenazesi törenle kaldırılsın, Dedi, Bir taraftan cenaze alayı hazırlanırken, bir taraftan da vezi- riâzamın yerine kimin geçeceği me- Kapıcılar kethudası koşarak sâ raydan çıkmıştı. Herkeste bir merak... Kethuda efendi acaba nereye gi- diyor? Iki saat sonra saraya gelen vezir Sinan paşanın yüzü gülüyordu. Bel- Miydi ki Koca Sinan veziriâzam ol- muştu. Ahmed paşanın cenaze alayından bir gün sonrada Sinan paşanın ve- zaret alayı yapıldı. İstanbulda, Sinan paşanın devlet işlerini eline alması halkı ne kadar sevindirmişse, ecnebileri de O nis- bette düşündürmüştü. Sinan paşa rüşvet yemez, uzağı görür, akılı bir devlet adamıydı. Avrupada şöhreti vardı, «Yemen fati- hi Sinan paşa iş başına geçtis Ha- beri ecnebiler arasında âdeta yıldı- rım tesiri yapmıştı, Sinan paşa işe başlar başlamaz, İstanbulda entrika çevirmekle ma- ruf ecnebilere - tebrike geldikleri sa“ man - iyi bir ders verdi. «— Türkler üzerine ikinci bir eh- li salip ordusu göndertmeğe çalışan yabancılar bugünden itibaren mem- leketimizi terk etmelidir. Zahirde bize dost görünen bu adamların dost luğuna ihtiyacımız yoktur!» Dedi. Sinan paşanın bu sözlerini dikkatle dinliyen elçiler: — Aramızda böyle bir kimse yok- tur. Diye cevap vermişlerdi. Sinan paşa Türkiye aleyhinde kim- lerin çalıştığını ve Papaya el altın- dan kimlerin hizmet ettiğini pek âlâ biliyordu. O gün elçilerden hiç biri- ni kırmak istemedi. Onlardan her hangi birine: <İşte, sen Türk düş manısın.. bizim aleyhimizde çalıştı- ğın halde, bizim memleketimizde otu- Tuyorsun!» diyemezdi, Sinan paşa bunu söylemekten de çekinir bir adam değildi. Fakat, el- çiler arasında dedikodu olmasın di- ye susmuştu. Zaten onun verdiği ders bütün elçileri titretmişti. «— Aramızda böyle bir kimse yoktur!» Sözünden başka verecek cevap bu- lamamışlar. tebrikten sonra çıkıp gil- mişlerdi. Bu sırada üçüncü Murada da bir korku gelmişti. — Bu heriflerin içimizde elleri var- mış, diyorlar. Göreyim seni, Koca Sinan. bu gizli elleri meydana çi karmağa çalışl Diyerek vezirlâzama büyük salâ- biyetler veriyor ve ondan çok büyük hizmetler bekliyordu. Sinan paşa, Venedik elçisini nasıl atlatıyor? Sinan paşaya Venedik elçisinden bahsederlerken: — Bu kurnaz tilkiden kendini sa- kın! Demişlerdi. O, sinyor Veneyro hak- kında Kılıç Ali paşadan az mı m Jümat almıştı? Kaptan paşa, Venedik elçisinin İs“ tanbulda nelerle uğraştığını, 'kim- lerle düşüp kalktığını çok iyi bil yordu. Sinyor Veneyro gerçek - son gün- lerde - tehlikeli bir adam olmuştu. Ondan herkes şüphe ediyor, en ya” kın dostları bile kendisinden çeki- niyordu. i Sinyor Veneyro tam -Rozitayı ek de edeceği sırada, Rozitanın gözden düşerek Çırağan dairesine atılması, elçinin > bütün plânlarını altüst et- işti, Rozita, Venedik elçisine âlet olar cak mıydı? Ona: ' «Vatan, seni bekliyor ve vazifeye davet ediyor!» diye haber gönderdi ğini elbette hatırlarsınız! (Fakat, Rozita vatanının davetine icabek edecek miydi? Yoksa padişah karısı olmak hırsına düşerek, Venedik el- çisinin arzularını red mi etmişti? wi (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: