30 Kasım 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 10

30 Kasım 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Avrupanın en kuneti ekipi olan Alman! onbiri İsviçrelileri 5 - 0 nasıl yendi? Almanyada işsizler menfaatine oynanan maçlar Alman - İsveç maçının gollerini atanlar: Szepan (2 nel) Hamburg (Akşam) — Bugün Ham- burg sekiz sene sonra tekrar bir milli maça şahit oldu. Yeni büyültülen Altena stadyomu içlerinde Alman spor Führeri Von Tschammer de bu- tunam 60000 seyirciye güzel bir fut- bol maçı seyrettirdi. Bugün sabahtan beri bütün vesaili nakliye sadece sa- haya işliyor. Saha mahşer gibi, Hava hafif rüzgârli ve yağmursuz, Yani ideal bir futbol havası, Sahâde İsveç orta elçisi, Alman spor erkânı ve Hamburg ricali hep hazır. Alman mili takımı artık son Z0- manlarda istikrarını bulan ve bütün İskandinav milletlerini yenen meş- hur takımını muhafaza ediyör. Bun- dan evvel Almanlar İskandinavlarla yaptıkları maçlarda (Finlandiyayı 2-0, Estonyayı 6-0 Norveçi 3-0 yenmiş- lerdi, Yani dört maçta 18 MN rin yerine genç Dersnelli Sehön alın- mış, takım: Jakob - Janes, Münzenberg - Kup- fer, Goldbrunner, Gellesch - Lehner, Sehön, Siffling, Szepan, Urban. Şeklinde sahaya çıkıyor. Hakem Çekoslovak Pfützner. İsveç hücuma geçiyor. Lâkin Janesin uzun bir vu- Tuşu topu takım kaptani Szepanın ayağına düşürüyor. Bu en meşhur Alman muhacimi derhal faaliyete ge- çiyor. Fakat İsveç müdafaası ilk teh- likeyi çabuk önlüyor ve tekrar hü- cuma geçiyorlar, Alman haf hattında kesilen bu hücum topu İsveç nısıf sahasına İntikal ettiriyor. İşte şimdi Almanların canlı ve neticeye biran evvel ulaşmak istiyen enerjik oyun- larını seyrediyoruz, Akabinde ilk kor- ner. Kornerlerile meşhur Lehnerin güzel bir vuruşu. İsveç kalecisinin iyi uzaklaştıramadığı topu Siffling sıkı bir şütle ağlara takıyor. Henüz dör- düncü dakika. Almanya golun şevkile tekrar hücumda, İsveç ancak dağınık bir müdafaa sistemi ile mukavemete çalışıyor. Oyun hep Alman hâkimi- yetinde. Nihayet 10 uncu dakikada Sehön de Lehneri bular top İyi bir or- ta ile sola geçti. Bu ortaya yetişen Szepan çok güzel ve bel hizasında giden bir şütle Ikinci Alman golünü yapmış oldü. Bu gol Almanları biraz gevşetir ve İsveçlileri kamçiler gibi oldu. Artık niSbeten mütevazin bir oyun seyrediyoruz. Zaman zaman her Iki kale tehlikeli anlar atlatıyor. 1â- kin her iki kaleci de öyle kolay kolay gol fırsatı verenlerden değil, Devre güzel bir oyunla devam ederken biti- yor. İkinci devreye Almanya çok canlı başladı. Szepanın yürüttüğü Alman for hattı mütemadiyen karşı tarafı zorluyor. Bilhassa Szepan - Urban- dan müteşekkil Alman sol cenahı Isveç müdafaasını altüst ediyor. Se- hön ilk maçına rağmen yadırgama- dan oynuyor. İşte soldan bir orta ve- Sehönün bir sol şütü. Oyun 3-0 oldu. Dakika4, Almanya tekrar hücumda. Schön muvaffakıyetli oyunu ve golü ile Hamburgluların kalbini feth etti, Galiba bütün alkışları; o topluyor. Soldan yapılan yeni bir Alman hü- cumu favulle kesiliyor. Gellechin yol ladığı favulu Sifing. sıkı bir. sağla eğlara takıyor. Dakika 12. Gol kralı Lehperin mütemadi şütleri İsveç ka- Lİ Se - Sitiling (1 ve 4) m mmm mmm Sehön (3 ve 5) lesini sarsıyor, fakat bu oyuncunun bugün şansı yok. Soldan iyi bir pas alan Siffling karşısındaki haf atla- tıp topu Sehönün ayağına oturtuyor. O da fırsatı iyi kollayıp güzel bir şüt çekti ve beşinci gol. İsveç bir türlü kendine gelemiyor. Daha 25 dakika var. Almanya büyük bir sayı farkile galibiyete koşuyor. Fakat İsveç kendini topladı. Son 15 'dakika tamamen hâkim oynadılar. Fakat gol yok, yok, yok... Biraz son- ra oyun bu netice ile 5-0 Almanyanın lehine bitti. Szepan sahanın en iyi oyuncusu Janes - Münzenberg müda- fassı ile Kupfer ve for hattı en iyi Alman kısmını teşkil ediyordu. İsveç- lilerde kaleci ve sağcenah çok iyi idL Frankfurtta B milli takımı ile 35000 seyirci önünde Kış yardım cemiyeti hesabına yaptığı maçı 2 - 0 kazandı, 'Bu maç 15 bin marktan fazla hasılât yapmıştır, Ayni günde bütün Alman- yada işsizler menfaatine maçlar ter- tip edilmiş ve 100 bin marktan fazla hasılât elde edilmiştir. Ekmel Zadil Arsenal 2 - Racing O Her sene Pariste yapılması mütad olan Arsenal - Racing maçı pazar gü- nü oynandı, Roma radyosunun ver- diği malümata göre bu maçı İngiliz- ler 2-0 kazanmışlar, Maç tafsilâtını bildiren Fransız ga- zeteleri henüz gelmediği için Racing- de Güneşli Rasihin oynayıp oynama- dığını ancak bugünlerde öğreneceğiz. Fakat maçtan evvel Wİntron gazetesi şu satırları yazıyordu: «Racinge gelinte, haber verdiğimiz gibi genç sağaçık Pradelden başka, tahsilini ikmal etmek üzere Parise gelmiş olan 23 yaşında Rasıh ismin- deki beynelmilel bir Türk genci ile takviye edilecek ve Racing bu fırsat- tan istifade ederek kendisini deneye- cektir. Rasıh, Zivcoviteh ile münave- be suretile bir devre merkez muha- we vu. DU.SEE ı 1 1 7 i 54 37 1 1 ı Ge SwwmSo Ankara lig maçlarında ikinci hafta | Muhafızgücü Gençlerbir- liğini 2 - 1 yendi Ankara (Akşam) — Lig maçlarının ikinci haftası pazar günü oynandı. Havanın soğuk olmasına rağmen saha çok kalabalıktı. Maçlar güzel ve heye- canlı oldu. Birinci maçı Demirçankaya-Güvenç- spor oynadılar, Demirsporla Çankaya klüplerinin birleşmesile kuvvetli bir şekil alan Demirçankaya takımı Gü- vençsporu 4-1 yenmekte güçlük çek- medi, Bundan sonra günün mühim müsa- bakası olan Muhafızgücü - Gençlerbir- liği arasında başladı. Saha çamurlu ol» masına rağmen canlı bir oyun çıkaran takımlar çok seri bir tarzda oynamağa başladılar. Gençler bu esnada sol açık- ları vasıtasile bir gol yapmağa muvaf- fak olarak açıldılar. Biraz sonra Muhafızgücü toparlana- rak mukabil hücumlara başladı ve Gençlerin tazyik .çemberini kırarak oyunu rakip nısıf sahaya yerleştirme- ğe muvaffak oldu. Bu devre hakemin bir Muhafız oyuncusunu dışarı çıkar- masına rağmen mütevazin geçti ve son dakikalarda yapılan bir golle 1-1 be- rabere bitti. İkinci devre ayni tempo ile başladı. Çok seri oynıyan iki taraf zaman za- man râkip kaleyi ettiler, Niha- yet TT nci dakikada sol iç- leri vasıtasile bir goldaha yaparak zmir Tip marlrına üçüncü hafta Üçok ve Alsancak başa geçtiler İ İzmir (Akşam) — Lig maçlarının | üçüncü haftası yağmurlu bir havada ! oynandı. Çamurlu bir sahada oynanan | maçların hiç biri tabil cereyanını ta- kip edemedi. Bu yüzden üç mâçta da büyük sayı farkları kaydedilmiştir. Çamur içinde bir bocalama halinde geçen maçlar çok zevksiz olmuştur: Birinci maçı Doğanspor (Eski Göz- tepe) - Demirspor oynadılar, Mıntaka- nın en zayıf ekibi olan Demirspor bu hafta da kuvvetli rakibi Doğanspora 13-1 gibi açık bir farkla mağlüp oldu. Bundan sonra oynanan Alsancak (0s- Ki Altay) - Ateş (eski İzmirspor) ma- çı esnasında durmadan yağan yağmur zevkle seyredilecek olan bu oyunun seyrini büsbütün değiştirdi. Enerjik, canlı bir oyun çıkaran Alsancaklılar kuvvetli rakipleri karşısında daima hâ- kim kaldılar ve devreyi 4-1 bitirdiler, Bu devre doğrüdürüs tek bir akın yapa- mıyan Ateşliler yegâne gollerini de pen- altıdan kazandılar. İkincidevre her iki takım birer gol daha çıkardıkların- dan bu mühim maç 5-2 Alsancağın le- hine bitti. Üçüncü ve son oyun Üçok (Eski Al tanordu) - Yamanlar (Eski K.S.K.) arasında oynandı. Oyunun birinci dev- resi çok çetin oldu ve Üçok son dakika- da yaptığı bir golle devreyi 2-1 galip bi- tirdi, İkinci devre Yamanlar çok bo- zuk, dağınık bir oyun tutturdular. Bun- dan iyi istifade eden Üçok arka arkaya goller çıkararak sayı adedini sekize çı- kardı, Biraz sonra Yamanlar da bir gol yapınca vaziyet 8-2 oldu. Fakat oyunun nihayetlenmesine on dakika kala Yamanlar hakemin bir kararına itiraz ederek sahayı terkettiklerinden maç nihayetlenemedi. rın milli kümeye girebilecekleri tahmin edilmektedir. Şimdilik bu takımlar do- kuzar puanla baştadırlar, Bunların ar- kasından yedi puanla Doğanspor gel- mektedir, Tefrika SARAY ve BABIÂLİNİN İÇ YÜZÜ Yazan: SÜLEYMAN KÂNİ İRTEM —Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur No. 50 Bulgaristan istiklâlini ilân, Avusturya Bosna Herseği ilnak ediyor Kanunu esasinin temin ettiği fikir hürriyeti, matbuat hürriyeti her tür- lü ilkaata, tesvilâtâ meydanı âçık bi- rakmıştı. İyi veya kötü, uygun veya muzır bütün fikirler, ictihadlar, te- menniler, garazlar revac buluyordu. Bunlara kanunu esasi ahkâmını an- layışlara ve anlamayışlara o günlerde duygulardaki kaynaşma ve-taşkınlık ile hükümetin otoritesinin birdenbire ve tamamile kırılması da inzimam edin- ihtiraslar ve menfaatler Şarpışır- ken bunları itidale sevk ve tevzin ede- cek kuvvet de bulunmayınca karışık- lığın günden güne artması pek tabii | Idi. Mahmud Şevket paşa inkılâbı mü- teakıb Fonder Golç paşaya gönderdi- gi mektupların birinde: (1) (Osmanlı milletinin henüz meşru- tiyetle idare olunacak kadar kemüle ermediğini tasdik ederim. Fakat sa- ray hükümetinin kullandığı desiseler ile veliahdin ve bütün saltanat hane- danı âzasının - mahbus bir halde bu- Tundurulmalarından dolayı - bir gün işgal edecekleri yüksek mevkie lâzım talim ve terbiyeyi iktisab edemedikle- rini nazarı dikkate alacak Türkiye ah- valine vâkıf bir zat iki hükümet usu- lünü mukayese edince meşrutiyetin herhalde istibdad idaresinden ziyade vatanı kurtarmağa kabiliyeti olduğu- nu tasdik edeceğinde şüphe yoktur.) Demişti. İkinci Mahmuddanberi yapılmak is- tenilen islahatta hep «Avrupa mali» kullanılmıştı; «yerli malını. düşünen olmamıştı! Tanzimatçılar Avrupaya uymak istemişlerdi; Mitat paşa kanu- nu esasisini Avrupa kanunlarına gö- re tanzim etmişti. İttihadcılar da bu kanunun bir harfine dokunulsa dev- etin temeli sarsılır sanıyorlardı. Bu kanun hâlâ Arnavutlukta kabile, Kür- distanda, Irakta, Suriyenin büyük bir kısmında, bütün Arabistanda, Trab- Tusgarbde aşiret hayatı sürüldüğüne hiç itibar etmiyordu. Osmanlılığın her biri birer siyasi emel peşinde muh- telif cemaatlerden mürekkeb olduğu- na bakmıyarak bunları bir «Osmanlı lık» camlasında toplamak istiyordu. Dahilde bu perişanlığın nasıl topla- nabileceği hakkında daha bir fikir bi- Je edinilememiş iken hariçte devletin başına pek büyük galleler hazırlanı- yordu. Tanzimat devrinde Rusyadan başka Avrupa devletleri Osmanlı dev- letinin bakası, ıslahı suretile boğazla- rı Rusyaya karşı müdafaa edebilecek bir hale gelmesini bir ara cidden arzu ediyor gibi görünmüşlerdi. Fakat bu siyaset çok sürmemiş, değişmişti! Islahatı bir taraftan umumen tav- siye ve nasıl yapılmak lâzım geleceği- ni kendileri tarif ve tayin ile devlete tahmil eylerken diğer taraftanda bunların vücut bulmaması için el ai- tından mânlalar çıkarmağı usul itti- haz eylemişlerdi. Tanzimat devrinde Avrupalıların yapılmasına lüzum gösterdikleri ısla- hat daima İstanbul sefaretlerinden çı- kıp Babiâliden içeriye girmek lâzımdı. Hiç kimse Osmanlı devlet ağacının kökü Anadoluda ezsi dikkat et- miyordu. Osmanlı hükümeti rin kabine- lerinden müsaade almadıkça memle- kete ıslahat yapamazdı. Onun yapa- bileceği ıslahat mutlaka hıristiyan un- surların nefine olmalı ve onların hü- madan hükmü huristiyan ve islâm unsurlara müsavaten şamil olâcak bir kanun esasi ile umumi ıslahata kı- yam etmişti. Avrupadan istihfaftan başka şey görmemişti! Ruslar da bu kendi ken- dine ıslahat yapmak istemenin ceza- sını devlete bir muharebe neticesinde çektirdiler! Şimdi Jön Türkler gene kendi ken- dilerine bu kanunu esasiyi tatbika kalkışmakta ısrar ediyorlardı. Avrupa onlarada bu cüretlerinin cezasını çektirecekti! Fakat bu defa bu işi Rusya değil, Avusturya deruh- de eylemişti! Kanunu esasi bütün Osmanlı mem» leketlerini teezi etmez bir kül telâkki ediyordu. Bosna - Herseği işgali altın- da bulunduran Avusturya - Macaris- tan devleti burasını bu eküle ile ilgili bırakmağı muvafık bulmuyordu. Bulgaristan da gene bu «küle hari- cinde kalmağa can atıyordu. İkisi de vaziyeti ihmal etmeği siyasi ve mülki menfaatlerine muhalif görüyorlardı. Bulgaristandan güya şenliklere işti- rak için Rumeliye kalabalık bir heyet geldi, Selânikte otel ve lokantalarda Rum garsonlar bunlara hizmet etmek istemediler. İttihad ve Terakki mer- kezi Bulgarları memnun etmek için her gayreti sarfetti. Bunlar da gezdi- ler; Manastıra gittiler. İçlerinde se- yahatlerini Ohriye kadar uzatanlar oldu. Bulgar komitelerinin bile Türk- lerle sarmaş, dolaş olduklarını gördü- ler; Türklerde, Bulgarlarda hasıl olan yeni duyguları tetkik ettiler; Bulgı- ristana döndüler. Gördüklerini, öğ- rendiklerini tabii hükümetlerine de bildirdiler. Bulgaristan prensi ve hü- kümeti kaybedilecek vakit olmadığı- na hükmetti. Makedonyanın, Make- donya Bulgarlarının hali sonra düşü- nülebilirdi. Şimdi Bulgaristanda iş başında bulunanlara ilk yapılması lâ- #m gelen iş Osmanlı derletile rabıta- yı kesmekten ibaret görünüyordu. Bulgar prensi Avusturya ile anlaştı. Kapı kâhyası Keşofun Kâmil paşa tarafından ecnebi diplomatlara veri. len bir ziyafete davet edilmeyişinden çıkardığı bir ihtilâfı vesile ederek is- tiklâlini ilân, Avusturya da Bosna, Herseği ilhak etti, Bir inkılâbdan henüz çıkan devlet muharebeye girişecek halde değildi. Rusya Bulgaristanla aramızı bulma- ğa kalkıştı. Avusturyaya boykotajla mukabele edildi. Bugünlerde İstanbul olsun, diğer büyük şehir ve kasabalar olsun garib manzaralar arzediyordu. (Arkası var) Ankarada Ziraat anin bay Ah- med Bedeviden aldığım bir mektupta deniliyor ki: (21 teşrinisani 1987 terihli Akşam gazetesindeki 45 numaralı tefrika mısın ortalarında Murad beyin (Tatlı Emeller Acı Hakikatler) eserinden naklen sikredilen fikra - meşrutiyetin ik hafta- larında islâm ittihadı propagandası için İrana heyet gönderilmesi meselesi - dik- kat nazarımı celbettiğinden bu yolda bir hatıramı bildireyim: Meşrutiyetin ilânından bir milddet son- mi m ein muavinlerinden va, ve aslen Kafkasyalı Çerkes Kaplan bey bana bazı ifşaatta bu- Tunmuştu. Bu zat tavır ve halile herkeş üzerinde iddi bir asker tesirini uyandı- rırdı. Kaplan bey gözü pek ve tecrübeli bir ihtilâlei sıfatile bana teveccühler xe teriyor, beni maksadına pok yakında Itimada şayan zabit ve Çer- keslerden mürekkep bir fedal grupunun sının benimle mesaisini teşrik eylemek arrusunda olduğunu da Wâve ederek beni —— davet ett. Ben Kaplan be- ll ie pm ENE > e - olduğu- muzdan 'bu teşebbüse etmemin im- Evvelce de işaret ettiğim üzere bu gizli teşebbüsler hakkında Murnd beyin yaz- dığından maada hiç bir eserde matümat bulamadığım gibi şimdiye kadar bunları bilene dahi tesadüf edemedim. Bilen var- sa tarihe bizmet için ortaya koyması bir $ Açik muhabere: Erenköyünde sayın general Galip Pasinere: Mektubunuzu al- dim. Necib Draga beyden bahsederken onun Firsovik içtimamdaki hakiki rolünü gelecek bahislerde izah edeceğimi de Işa- ret eylemiştim. Mülâkutımızda lüllen ver- diğiniz ve mektubunuzla da teyid buyurdu- Bunuz malimat hakkında notlarım mah- fuzdur. Biraz sonra İttihad ve Terakki nin bazı hususiyatı arasında bunların da intişar edeceğini arzeylerim, K, İrtem (0) Bu mektublar Mahmud Şevket par şanın #lâfından sem Tenin ehaelesinde peşe”

Bu sayıdan diğer sayfalar: