19 Teşrinisani 1987 AKŞAM Sahife 7 Deniz Okulunun 162 nci yılı büyük törenle kutlandı Mektep komutanı bir nutuk söyledi, denizciliğe aid piyes temsil edildi (Baş tarafı 1 nci sahifede) İlk söylevi donanma komutanı ami- Tal Şükrü Okanın söylemesi icap edi- yordu. Amiral mühim bir vazifeyle tay- zif edilmiş olduğundan merâsime gel- memiş onun yerine mektep komutânı Çok alkışlanan şu nutku söylemiştir: Mektep komutaninin nutku Sayın büyüklerimiz, değerli arkadaşla. : Cümhuriyet rejiminden ve Ula Başbü- Gumuzdan ilhâm ve kuvvet alarak dalma İyiye ve ileriye gitmeğe çalışan okulumuf Eeçen , bugün Deniz okulunun kurulg- Şunun 160 inci yıl dönümünü kutlamışlı, B le yüksek huzurunuzin 161 inet yıl nü kutlıyarak 102 net yıla bulunuyoruz. Cihan :medehiyetinin öncüsü olan Türk milleti ana yurdundan çıktıktan sonfü hep su ve deniz kıyılarına değru yürü- mekle denize karşı bağlılığını da yine her“ miştir. çkesten önce göste Tarihten binlerce sene evvel - kurulan Türk dünyasının bugün en canlı varisi olan yirmiöci asır Türkünün kutlu Ana dolusu da üç taraftan denizin mavi ve verimli kuşağı ile çevrilmiştir. Bütün dünyanın saygı le sevdiği Büyük Önderimiz de bu seneki tarihi nufkunda refah ve genişlik kaynağı olan denize lâ- yık olduğu kıymet ve ehemmiyeti İşaret etmekle bize hakiki yolumuzu göstermiş barında oynadığı rolü tarih sahifelerine gös gezdirmek kâfidir. Yalılara sahip olan, karalarına sahip ol- duğu gibi, denizlere hiikim olanlar cihana da hâkim olmuşlardır. Bunun en canlı misalini 16 ncı asırda Türklerde görürüz. Bu asırda Türk sanca- Binin şanlı dalgalanmasını görmemiş bir deniz kalmamıştı, Ak ve Karadeniz Os- manlı eğemenliği altında idi. Her bandırs Türk sancağının kudreti karşısında saygi He indirilir ve bü yüce sancak selâmla- miri, Denizci ecdadımız yaz ve kış açık deniy- Yerde faaliyette İdi. Ne Kendilerindö Ye 16 de gemilerinde süs; gösteriş ve lüksten €scr görünmezdi. Metod yalnız cenk sana- tini üğretirdi, En fena, en korkunç ve fıf- tınalı havalarda gemilerini selâmetle Kul- lanan denizel, gemici ve atılgan kahra- manlar yetiştirilirdi. Çocuklarım: Bunların bilekleri düşman- larından daha üstün idi. Piri reisin (Bahriye) kitabı ve Amerika haritası ile, Beyit Ali reisin (Muhit) adlı eseri gözleri- min isbatı olabilir. Dünyada hiç bir millet Barbaros, Turgut, Oruç, Kemal ve salfe gibi büyük ve değerli deniz kahramanı ye- tiştirmemiştir. Bunların hepsi hakiki biz mektep olan gemide ve denizde okuyarak gezerek çekirdekten yetişmişlerdir. Korsanlığın zayıflaması ile açık denizde yetişme metodu kalkmış ve 17 nel asırdan sonta da Osmanlı hükümeti denize karşi likayt kalmış olduğundan denizcilik eski tecrübe ve itibarını kaybetmiş ve bu yüz- den Osmanlı imparatorluğu da inhitata başlamıştır. İlk resmi deniz mektebi: Cezairli ünva- nile-anılan ve aslen Tekirdağlı olan Hasan paşanın takriri üzerine 18/11/Teş/1776da darağacı semtinde Kadırgala- çı özlerden birisinde (Hendese- hane) adı ile lik deniz mektebi törenle açıldı ve derslere başlandı. Bu mektebin Yk hocası da tesadüfen Cezairli Hasa bey isminde bir zattır ki sonradan donan- mada kaptanlığa kadar yükselmiştir. BU Hasan bey italyanca ve fransızca okur yazar ve konuşur ve. hiç yorulmadan ça- | ır gayretli bir zat İdi, niz mektebi: $ altı yıl sonra yerin darlı- n şimdiki Camlaltı binasının yanın- daki tersane sahasında ve üç anbarlı kal- yonların yapıldığı yerde bir kaç odali (Mühendishanel babri) binası yapıldı. 1821 de Kasımpaşa yangınında (Mühen- dishanel bahri) binası da yandığından tedrisat bir yıl kader yüzüstü kalmıştır. Üçüncü deniz mektebi: 1022 de Mühe- dishanet bahri Parmakkapı civarında bu» İunan Errehaneye yani bıçkı mağazasına taşındı. Gerçe binada çok değişiklikler ya pıldı ise de yine maksada uygun değildi, Hüsrev paşa bu mektepte ve tahsil sis- teminde esaslı islâhat yepmuştır. 1838 s6- nesinde Mektebi bahriye matbaasında Marmara denizi ve Boğazlar haritası bü» sıldığına bakılırsa mektebimizde daha $- ki tarihtenberi çalışan bir matbaa mevcuf olduğu anlaşılır ki bu da şayamı iftihardır, Mektebi bahriye matbaasında basılan eser- lerden bir kısmını yukarda şeref salonun» da göreceksiniz, Dördüncü deniz mektebi: Takriben 1691 de Bahriye mektebi Heybelladada evveled yaptırılmış olan bahriye kışlasına muvaks katen taşındı ve şimdiki Deniz hastanesi nin bulunduğu tepedeki Cezairli Hasan paşanın konağı satın alınarak yıkıldı ve yerine plân mucibinee yapılan bina bite- Tek 1832 de mektep, Heybeliden buraya ta- pındı. Beşinci deniz mektebi: Gençliğinde al- lesi tarafından İngiltereye tahsile gönde- rilen ve bu sebebden İngiliz likabile ani İan Patrona Mustafa paşa Mektebi bahriyği tayini üzerine çok değerli big yazmış ve bu Hiyiha Meolisi bahrfe den de Sonra, tatbik sahasngı Hendesehananin Atatürkün heykeline çelenk konuyor, Aşağıda bakla denilen zincirin bir halkası denize atılıyor konmuştur ki 1842 senesinde Heybelideki şimdi! yerden bu adacığa getirilmiştir. Bu hesaba göre dokasan yıldan fazla bir zaman şa gördüğünüz saha bizim irfan ve feyiz oca» Bımız olmuştur. Mektebimizin bundan sonra geçirdiği esaslı safhalar Meşrutiyet ve Cümhuriyet devrine ajddir ki bunlar cümleye malüm olduğundan arzetmiyorum. Esasen geçen Bene takdim ettiğim (Deniz okulumuz) is- mindeki küçük eserde de lâzımgelen iza- bat kısaca yazılmıştır. - Yalnıs küçük bir sevinç ve iftihay ile size arsetmeliyim ki karşımzda yüksek saygı le duran bunlar, Cümhuriyet çocukları; Atatürkün kendilerine emanet ettiği İstik- 141 ve Olimburiyet ile Türk vatanını heğ Yukarıda en genç mezun en ihtiyar mezunun elini öpüyor, zaman ve her yerde canlf başla koruya- caklar ve bu mukaddes emanetlere yan gözle bakanların gözlerini oyup çıkaracak- lardır. Cümhuriyet rejimi her birini ayrı ayrı büyük ve kıymetli takdirlerinize lâyık olacak veshile yetiştirmektedir. Biz yenilik ve ilerleyiş uğrunda atüğı- miz her adım için kuvveti ve istikameti Ulu Başbuğun çizdiği #zlerde yürümek ve onun gösterdiği amaçlara varmak ârsu- sundan alıyoruz. Biz, Büyük Önderimisin ışıklı yolundan yürüdükçe yolumuzu şaş- mıyacağımıza, ve hedefimize €n kısa bir ramanda varacağımızz her sene olduğu gibi bu sene de imân ediyoruz. Bu iinân ve insnç iledir ki dalma iyiye ve dalma ileriye gidiyoruz ve gideceğiz. Varlığınuzla bize geref verdiğinizden do- lsyı çocuklarımla birlikte cümlenize min- nektarlığımızı bildirmek bir vaslfemdir. Okulumuzun fik kurucusu Gazi Hasan Paşanın adını hürmetle anarken yurdu- muzu. kurtaran, Cümhuriyeti kuran ve bizlere dalma sevinçli iyi günler yaşatan Büyük Atatürkümüze derin bağlık ve saygılarımızi minnetle ve şükranik erze- derim. En eski mezuna hediye Okul komutanının nutkundan sonra, deniz harb okulunun en eski mezunlarından 85 yaşında o miralay mütekaidi B. Tevfik masaya davet e- dilmiş kendisine imektebin resmini ta- şıyan bir saaf hediye edilmiştir. Bun- dan sonra mektebin en eski mezunla- rından en yenisine doğru sırayla def- teri imza etmek üzere davet edilmiş- lerdir. Program mucibince mektebin 162 inci yıl dönümünü ifade eden, 162 inci bakla denize indirilmiş az sonra âziz deniz şehidlerimizin hatıraları anılmak üzere sarı çiçeklerden hazır- lanmış bir çelenk te denize atılmıştır. Atatürk büstüne çelenk Bundan sonra, mekteb talebesi ge- çid resmini yapmış ve Atatürk büstü- nün bulunduğu bahçeye giderek çe- lenk koymuştur. Müteakiben talebe- ler muzika ile berâber jimnastik ha- Teketleri yapmışlar ve alkışlanmışlar- dır. Yemek ve müsamere Yemek borusu çalınca eski mezun- lar koşuşarak yemekhaneye gitmişler neşe içinde yemek yedikten sonra mü- samere salonuna gidilerek, denizciliğe dair tarihi bir piyes seyredilmiştir. Piyes bitince davetliler istirahat sa- lonuna götürülmüş çay ve pasla İk- ram edilmiştir. Bunu müfcakib davetliler vapura kadar teşyi edilmişlerdir. Gece mekteb mensuplarının ailele- rine ayni piyes tekrar edilmiştir. talebenin jimnastik hareketleri Yazan: Arif C. Denker ESRARENGİZ KERVAN —— TTefrika No.7 — “Kervancıları birkaç gün hapsetmemiz lâzım. Onlar hapiste yatarken balyaları değiştiririz.,, Kâtip bu tezkereyi okuduktan son- ra tekrar alnına götürdü ve yanında oturan tüccar Hang-Faoya uzattı. O da yanındaki kumandan Ming-iseye © verdi, Kumandan kemik gözlüklerini taktıktan sonra tezkereyi baştan aşağı" ya kadar okudu ve karşısında oturan tüccar Ah-Singe uzattı. Bu da küğıdı ismi Ping-Çu olan Taotaya verdi, 'Tâotay tezkereyi kâtip gibi alnına götürdükten sonra yanındaki çekme- ceye koydu ve sağında ve solunda otu- Tan Japonlara dönerek: — Söz mlsafirlerimizindir! deği, İki Japondan uzun boylusu şu sü- retle söze başladı: — Tehlikeli zamanlarda yaşıyoruz. Memleketlerimizi kara bulutlar kaplı- yor. Bu bulutlar ise şimalden geliyor. Çok geçmeden Avrupalı beyazlar me- deniyet getireceğiz diye Çinlileri esa- ret zincirlerile bağlıyacaklardır. Buna karşı şimdiden çarelere başvurmalı yız. Bu çarelerin başlıcası silâhlans maktır. Bu söyede düşmanlarımızın fena niyetlerini tatbik etmelerine mâ- ni olabiliriz. Çini tehdid eden en yakın bir tehli- ke dahâ var ki oda Umumi hârpte Türk orduları başkumandanı iken şimdi Buhara taraflarında türeyen ve oralarda taraftar , yeni bir Türk devleti kurmağa çalışan En- ver paşadır. Çin Türkistanında yaşi- yan milyonlarca Türk de, bunu hepi- miz pek $lâ biliyoruz, Enver paşaya taraftardır, Şayed Çin devleti ve bilhassa Çin Türkistanındaki Çin ricali bu hareke- tin önüne geçemiyecek olurlarsa Tür- kistanı bir gün kaybedeceklerine şüp- he yoktur. Burada Taotay elile işaret ederek kumandan Ming-iseyi gösterdi ve: — Askeri mütehassısımız bu sözle- re ne diyorlar? diye sordu. Ming-tse, bir Çinli askeri kumanda» nın bilebileceği bütün askeri malü- matı zihninde toplamağa çalışarak bir müddet düşündükten sonra şu ce- vabi verdi: ” — Ben de memleketimizin büyük bir tehlike karşısında olduğunu tak- dir ediyorum. Evet, bu tehlikeyi si- Jâhlanmak sayesinde atlatabiliriz. Fa- 'kat, ben eminim ki cesur Çin askerleri öyle zannedildiği gibi kolay kolay mağ- Jüb edilemez. Ben silâhlardan ziyade askerimizin dünyaca —müsellem olan cesaretine güveniyorum. Zaten Avru- pPalıların şeytan yapısı silâhlarına kar- şı hangi silâhla mukabele edebiliriz? İşittiğime göre onların topları saniye de bilmem kaç mermi atıyormuş. Mer- miler, tulumba ağzından su nasıl aki- yorsa öylece biribiri ardından düşma- na doğru fışkırıp gidiyormuş. Avrupa” lıların tayyareleri de varmış, havadan. bomba yağdirıyormuş! Onun için.» Burada Japon Osaku Şimoji Çinli kumandanın sözünü keserek dedi ki: — Ming-tsenin askeri bilgisine hay- ran olmamak kabil değil, Düşündük- leri şeyler pek doğrudur. Elimizdeki iptidai vamtalarla Avrupalıların top- larına tüfeklerine karşı gelemeyiz. Fa- kat, Avrupa tehlikesi bugün için o ka- dar yakın değildir, Çünkü evvelâ Rus. yanın ne olacağını beklemek lâzım. Orada, zuhur eden bolşevikliğin Çine göz dikmiyeceği malüm. Biz, Japonla- rın fikrine kalırsa Çini şu anda tehdid eden en büyük tehlike Enver paşanm. Garbi Türkistandaki harekâtıdır, Her şeyden evvel tüfek ve fişek tedarik edelim. Söz böylece silâh tedarikine intikal edince tüccar Ah-Sing kendisine bir menfaat çıkarmak kaygusile? — Ben ve Hang-F'ao bu silâhları te- darik etmeğe hazırız! dedi, Vali evvelâ bu fikre ram olmak iste- medi: — Bizim için silâh tedariki o kadar kolay değildir, dedi, Çünkü nasıl olsa kalkışıyor. Jar, bizden türlü türlü imtiyazlar isti- yorlar 1 Japon Osaku Şimoji valiyi şu sözler. le teskin etti: > & ve Kulca Moğollar hanının hancısı ve cephane tedarik etmemize imkân yoktur. Çünkü içimizde yaşıyan ecne- bi casuslar nasıl olsa bunu haber alır- lar. Sevkiyafa mâni olmağa çalışırlar. Biz de maksadımıza nail olamayız. Halbuki bugün kolayca silâh ele ge- çirmek için büyük bir fırsat karşısın- da bulunuyoruş. Binlerce tüfek, seri ateşli tüfekler, pek çok cephane, elbi- se ve techizat yüklü büyük bir kervan | şu anda yolda bulunuyor. Bu kervan bugünlerde Hamliden hareket etti ve Kaşgar yolunu tuttu. Kervanın silâh ve cephane yüklü olduğundan kimse- nin haberi yok. Çünkü bütün balya- lar âdi tüccar malı gibi bağlanmıştır. Beş yüzden fazla deve ve bif o kadar yük alından mürekkep olan kervan bir Türk zabitinin kumandası altındadır. Bu kumandan kendisine Alman süsü veriyor, 'Bu zabitin elinde bir tevsiye var. Bu tavsiye sayesinde kervan Çin Türkis- tanından geçerek Garbi Türkistana gidecektir, Silâlların kimin tarafın- dan gönderildiği lâyıkile anlaşılama- mışsa da herhalde Enver paşaya tes- lim edileceğini zannediyoruz. Bu işte mutlaka bolşeviklere düşman olan bir devletin parmağı var. Fakat, bu nok- ta bizi o kadar alâkadar etmez. Biz, düşmanımızın eline geçecek olan si- lâhları kendi elimize geçirerek düşma- nı kendi silâhile mağlüp etmeğe ça- lışmalıyız. 4 Bu silâhlar'katiyyen Rusyaya: geç- memelidir. Çünkü Enver paşaya ait olmasa bile herhalde bolşeviklere git- tir. Halbuki bunların ikisi de bizim düşmünımız lar. ; Japon ağı bunları anlatırken mecliste hazır olanlar derif bir süküt içinde ve büyük bir heyecanla onu dinliyorlardı. Taotay: — Kervanı nasıl ele geçirebiliriz? diye sordu. Japon ajanı dedi ki: — Kervan iki kısımdan mürekkep, Aze Ar 27 AR AMMAN arlar