> Sahife 6 Erzincan in kursunu 60 Şarz bitirdi Köy eğitmen kursundan mezun olanlar ve kursta çalışmaya ait üç enstantane Erzincan (Akşam) —, Köylülerin kalkınması için Kültür Bakanlığının yurdun her köşesinde açtığı köy eğitmenleri kursları her yerde ol- duğu gibi burada da alti aydanberi devam ettirilmiş ve kursa kaydolu- nan çavuşlar muvaffâkıyetle kursla” rmı bitirmişlerdir. Bu devrede kursa devam eden eğit- menlerin adedi (90) olup bunlardan Erzincan merkez köylerinden 29, Gümüşhane ve Bayburttan 32, Tunç- eli ve Klâzizden 13, Erzurum ve Pasinlerden 16 kişidir. tügaga beğ EM Eğitmen ve öğretim işlerini en pratik yollardan öğrenen köylü ça- vuşlar gittikleri mahalde açılacak mekteplerde hemen tedrisata başlı- yacaklar, yedi ve on iki yaş arasında» ki çocukları yetiştireceklerdir. Ye- tiştirme usulü şöyledir: Birinci sene devam eden çocuklar ayni kadro ile #kinci seneyi ve üçüncü seneyi de okuyarak ameli ve nazari tatbikler görerek yetişecek ve bu suretle köy mektebini bitireceklerdir. Üç yıldan sonra kadrosuna göre yeniden tale- be alınacak ve bu usul üzerine de- vam edilecektir. Karaman ortaokulunda gençlik teşkilâtı ! Karamna orta okulu İzcilerinden bir gurup Karaman (Akşam) — Orta okulda talebeler arasında kooperatif, spor, temsil, musiki, kitabet, fakir talebeye yardım, temizlik murakabesi, Kızılay ve gençlik teşkilâtı, kütüphane ve izci teşekkülleri vücude getirildi. Mektep tale- beleri her pazar günleri havalar müsait olduğu zamanlarda muallimlerile köylere çıkıp tatbikat yapmaktadırlar. Lâboratuar eşyası da zenginleştirile- cektir, GÖNÜL HINCI Yazan: Perihan Parla 'Tefrika No. 7 Kendisi hükümet tarafından tahsile | babasile evlenmeğe icbar etti. Fazla gönderilmişti. Bir mekteb arakadaşım vasıtasile ailemin gıyabında tanışmış- tım; ara sıra gizlice buluşuyorduk. İkl sene kelimenin bütün manasile anlaştık ve seviştik.. Nihayet beni ge- Jip ailemden istedi ve işte o gün kızıl kiyamet koptu: Babam çok müteas- mb ve muhafazakâr bir adamdı. Mü- nasebetimizi hissedince dünyanın en gaddar ve ihsafsız insanı kesildi; ba- na yapmadıkları işkence kalmadı. Âdi bir esir gibi aylarca evde hapsettiler ve (Doktor Kâmil) ismini bir daha #narsam bütün ailemiz için felâket olacağını söylediler, Zavallı annem cahil ve basit bir ka- dindı. Babamâ hiç bir mevzuda tesir etmek şöyle dursun, her sözüne körü körüne itaat ederdi. Benim günden güne eridiğimi gördüğü halde için için üzülmekten başka bir şey yapamıyor- du. Nihayet babam iki ay mezuniyet al- dı, İstanbula geldik. Ve bu müddet sarfında beni mektep arkadaşlarım- dan kendi yaşına yakın çok zengin ve parlak bir mevki sahibi olan Enisin itiraz lüzumsuz ve mânasızdı. Talih- sizliğime lânet ederek bu izdivacı bir hayat yükü telâkkisile kabul ettim, Sesi titriyor, gözleri uzaklara dahp gidiyordu. Ben de heyecandan buz ke- silmiştim, Yavaş yavaş devam etti: — Tam on beş sene bu ahenksiz iz- divacım ıztıraplarını paylaştık. Ko- canı zeki ve hassas bir adamdı. Kendi- sini hiç bir zaman sevemediğimi gar yet iyi hissediyordu. Buna rağmen en küçük bir imada bile bulunmamıştı. Aile rabıtamız yalnız Eniste toplanı- yordu: Yalnız onu konuşuyor, müşte- rek hareketlerimiz onu sevmekten iba- ret kalıyordu. Hakikatte biribirimiz için çok uzak ve yabancı iki insandık, Aile rabıtasma aykırı hareketleri de zaman zaman kulağıma geldiği için zaten pek sönük ve mahdud olan his- lerim tamamile nefrete inkılâb etmiş bulunuyordu. İki sene zarfında ba- bamla, annemi üstüste kaybedince bülün sevgimi çocuğuma verdim ve hayatta yalnız onun için yaşamam lâzım en el gn Kay 19 Teşrinisani 1937 —— Mardin m Neşriyatımız nazarı dikkate alındı fakat yeni şekil de kâfi değildir Mardin (Akşam) — Geçenlerde (Mardinde posta #erdi) başlığı altın- da çıkan yazımız nazarı itibare alma- Tak posta nakliyatına oyenibir şekil veren emir gelmiştir. Buna göre; Diyarıbekirden Mardi ne posta olduğu günler (İstanbul ve Ankara postaları Diyarbakır trenile gelecek, salr günlerde Cenub demir. yollarının ekspresi olduğundan ona verilecek posta ve telgraf umum mü- dürlüğünün bu alâkasına teşekkür etmekle beraber yeni şeklin de mak- sadı temine kâfl gelmediğini söyle mek mecburiyetini hissediyoruz. Şöyle ki: Diyarbakırdan Mardine her gün posta gelmemektedir. Oda fren gibi ancak haftada üç dafadır. Trenin gideceği gün gelir ve geleceği || gün gider Filhakika, yeni şekil vazi- yeti çok ıslah etmiştir. Meselâ; hafta- ta üç gün tren, üç gün de Diyarbakır postaları olduğuna göre altı gün pos- talı ve yalnız bir gün poslasız geç- mektedir. Fakat; belki yeni olduğu için; iki posta karışıklığa sebeb veri- yor. Gazeteler muntazaman çıkmıyor. Ve bu posta ile gelmesi lâzım gelen gazeteler diğerine kalıyor. Muhabe- ralte da ayni halin mevcud olduğun- da şüphe yoktur, Diyarbakır ve Mar- din nakliyatı arasında fark olduğu için gönderme vaziyeti de karışıyor. 'Tahkikatımız bize şu neticeyi ver- di: Postayı Cenub demiryollarından tamamile alarak Diyarbakır hattına vermeli ve Diyarbakır - Mardin pos- tasını her güne çevirmelidir. Bu tak- dirde ne haftada bir gün postasız ka- ir, ne geliş ve gönderiş vaziyetlerin- de karışıklık husule gelir. Her gün Diyarıbakırdan posta almır ve verilir. Bu hal'n posta İdaresi için zararlı olacağını zannetmiyoruz. Treri yerine kamyon kaim olacaktır. Bir mıkdar masraflı bile olsa Mardin gibi yüz o- tuz bin nufuslu bir şehrin posta ihti- yacındaki ehemmiyet karşısında böy- le bir masrafın mani teşkil etmiyece- ği şüphesizdir. Biz, vaziyeti alâkadar” ların nazarlarına arzetmekle iktifa ey- Hyoruz. Ödemişte otomatik telefon tesisatı yapılıyor Ödemiş (Akşam) — Ödemiş beledi- yesinin teşebbüsile Ödemiş kaza mer- kezinde otomatik telefon tesisatına başlanmıştır. Kısa bir zamanda Öde- mişin bütün köyleri ve Bozdağ otoma- tik telefona kavuşacaktır. Bu suretle Ödemişle Ankara, İstanbul ve İzmirle bu telefon sayesinde görüşmek müm- kün olacaktır. Zamanla diğer kazalar- da otomatik telefonla İzmire bağlana- caklardır. gün o, yabancı bir kadınla yaptıkları bir otomobil gezintisinde feci bir ka- zaya Kurban gitti. Bu üstüste gelen felâketler beni adamakıllı sarsmıştı. Bir gece şiddetli bir buhran neticesinde bayılmışım... Telâş eden hizmetçiler en yakın ec- zaneye koşarak doktor getirmişler, Ben baygın yatıyordum.. Bir aralık Keskin bir eter kokusu ve kolumda bir iğne acısile gözlerimi açtım, Karşım- daki insanı görünce kendimi bile ür- perten sesle haykırdım: — Kâmili, Bütün dünyayı unutmuş, seneler. den sonra bizi kavuşturan tesadüfe sığınarak biribirimize sarılmıştık. Ço- — Seni hiç bir gün unutmadım Fat ma. Berlinden ayrıldıktan sonra ev- lendiğini öğrendim, fakat bu haberi veren İnsanı derhal susturarak yanın» dan uzaklaştığım için bu hususta faz- 18 malümat alamadım, Ve o günden sonra sana ait en küçk bir haber işit- medim. Bu akşam hastaya çağırdıkla- ri zaman mesleki ve insani vazifem icabı koşarak geldim. Karşımda seni görünce ne büyük hayretlere düştü- ğümü bilemezsin... Kızılay sanat yurdu güzel bir sergi açlı ukarıda Hilâliahmer İstanbul şubesi erkâm aşağıda sergiden bir köşe ver bazı bayanlarımızın yirmi söne- den beri yorulmak bilmez bir gayret ve ihtimamla idare ettikleri çok kıy- metli bir teşekküldür. Bu sanatevin- de çalıştırılan fakir kadın ve kızların vücude" getirdikleri zarif el işlerini görmemiş ve beğenmemiş olanlar pek azdır, Dün Yenipostene karşısındaki Kı- zilay hanında bu sanat (oyurdunun vücuda getirdiği en son işlerin teşhi- rine başlanmıştır, Teşhir edilen maş- | lâhlar, blüz, çay takımları, masa ör- tüleri ve çocuk elbiseleri Bursa İpe- Ele el tezgâhlarında O dokunmuş hüsust bir kumaştan yapılmış ve ke- Kızılay cemiyeti sanatevi, hayır $e- | İ | işlenmiş | narları muhtelif renklerle Gemlikte partide bir toplantı Gemlik (Akşam) — Gemlik Halk- partisi başkanı öokter bay Ziya Ka- ya helk ve alâkadarları toplıyarak 8/9-11-987 tarihinde «Merkez demir subaşı kongresi» ni açmış ve kasaba- nın ihtiyaç ve imarı hususunda he- yeti umumiyenin fikrini sorarak lâ- zımgelen tedbirlerin ittihaz edilmesi hususunda görüşmeler yapmıştır. Gö- rüşülen başlıca meseleler şunlardır; Lagım tertibatı, odun ve kömür te- mini çareleri, mezarlık yol ve duvar- larının ıslahı, kasaba mamdlât ve mahsulâtının satılabilmesi için Parti ile ticaret odası müştereken Ziraat Vekâletine müracaattan sonra bir sa- tış kooperatifi açılması, bazı suların kâbuştan farksız olan hayatını bu- günden itibaren unutalım ve birleşe- lim, Saadet bizi bekliyor... dedi, O si- rada kapının açıldığını farkeder gibi olmuştum, Başımı çevirince Enisle karşılaştım. Beni yabancı bir adamla yanyana görünce nasıl nefret ve ga- yızla süzdüğünü görseydiniz o yaşta bir çocuğun bu hissini büyük bir hay- retle karşılardınız! Birdenbire deli gibi üzerime koştu ve masanın üstünde duran sürahiyi kaparak olanca hızile Kâmilin üzeri- ne attı. Bereket versin ani bir hareket- le geri çekilebilmişti; yoksa kafasının yarılması ihtimali çok kuvvetliydi. Ondan sonra müthiş bir buhran ve asabiyet devresi başladı: Mütemndi- yen ağlıyor, tepiniyor doktoru evden koyuyordu. Ona her şeyi anlatmak istedik, kararımızı söyledik. Olmadı, olmadı. Nihayet Kâmile: — Sen giti dedim, ben sana yaza- nm, " Ve işte o son gidişi oldu. Ne yaptımsa oğlumu ikna çaresini bulamadım. Aramıza bir yabancınm girmesine katiyyen razı değildi; «— Anneciğim ölürüm, yalnız be- nim ol» diyor başka bir şey demiyor- Ne kadar zaman derdleştik bilmiyo. | du. Tum, nihayeti Nihayet Kâmile kısa bir mektupla — Artık serbessin Fatma, Geçen | hayatımızı birleştirmenin mümkün senelerin bence hiç kıymeti yok; “Bir |: olmadığını ve kaderin bu ikinek dar- bir şaheser denilebilir. Bu zarif eşya üzerindeki renklerin ahenginde en in- 66 bir zevki selim bulunuyor, Sanatevi hakkındâ malümat lütfe- den bayan Safiye Hüseyin ile bayan Sadiye Halil müessesenin yirmi beş senelik hayatında, ta ilk gününden be- ri mütemadiyen bu işlerin başında bulunmuşlar ve geceli gündüzlü gay- ret sarfederek bü hayırlı yurdu bu- günkü tekâmül seviyesine getirmeğe İ muvaffak olmuşlardır. Bayramlarda, yıl başında, nişan ve düğün gibi merasimde Kızılay sanat eserlerinden intihap edi- lecek bir hediyenin çok makbule ge- | çeceğine şüphe yoktur. Bu güzel meş- herin herkes tarafından ziyaret edil- mesini bilhassa tavsiye ederiz. İzmirde bir hırsız yakalandı İzmir (Akşam) — Bergamada bir otelde oturan Amerikan Tobako kum- panyası tütün eksperlerinden birinin yankesicilik suretile cebinden 530 li- rasını çalan Bursalı B. Ahmed Münir, İzmirde tutulmuş, suçunu itiraf etmiş ve üzerinde (400) lira bulunmuştur. Paranın mütebakisini İstanbuldaki ailesine posta ile gönderdiği anlaşıl- mıştır. Mahkeme kararile bu otel hır- sızı tevkif edilmiştir. temiz olmadığı ve hayatın bundan mutazarrır olduğu göz önüne alına» rak belediyenin 30 tonluk bir depo yaptırması görüşülmüş ve karar ve- rilmiştir. 'besine de boyun eğmekten başka çare bulunmadığını söyledim ve ikinci defa onu ebediyyen kaybettim. Bedbaht kadının hayatı gibi ışıksız kara gözleri büsbütün bulutlanmıştı.. İtidalini muhafaza etmeğe çalıştıı halde ıztırahı aşikârdi. Derin bir İç çekmesile sözüne de- vam etti: — Beni Kâmille gördüğü dakikadan itibaren oğlum benden nefret ediyor Banu hanım! Ve maalesef bu his on- da büyüdükçe zail olacağına günden güne kavileşiyor. Hiç bir zaman affet- miyeceğini, - edemiyeceğini gayet iyi anlıyorum. - Muztarib olmaması için ona babasını çok dürüst bir adam di- ye tanıtımıştım. Hattâ kendi kendine ava giderken otomobilin uçurumdan yuvarlanmasile öldüğüne bile inandın miştım. İşte bunun içindir ki babasi- na ihanet ettiğimi düşünerek âsla af. fedemiyor. Ve gayet iyi biliyorum ben- den nefret ediyor! Şimdi bütün ümi- dim ve temennim sizi mesud görmek» tir. Oğlumu tam mânasjle mesud ede- ceğinize hiç şüphe etmediğim için çok müsterihim. Bu teselli bütün bir hayat için bana kâfi gelecek... Beni daima karşısında görüp sinir» lenmemesi ve kadınlara olan fena to lâkkilerini unutabilmesi için bening uzaklaşmam mutlak lâzım... I su (Arkası var)