ite parası hususunda hiç şakası yok- tur, Gözüne kestiremediği hastalar- dan peşin para aldığı da vakidir. Bir akşam ahbaplarından birinin çayına davetliydi. Ahbabının karısı bir aralık yanına geldi: — Doktor, dedi, çoktandır şuram- da bir ağrı var. Ne olur, beni lütfen muayene eder misiniz, — Hay hay. Yatak odasına çıktılar, doktor sayanı muayene etti, teşhisi koydu, reçeteyi yazdı, Ertesi günü de bayana hesap pus- lasını yolladı. Kadın puslayı alır al- maz telefona sarıldı: — Aşkolsun doktor, hani beni lüt- ————— mm Tamam Doktor — Boğazımız ağrıyor, mide- «ılz bozuk, hararetimiz var; şu halde ne yapmamız lâzım. Hasta — Bana kalırsa birlikte bâşka bir doktora gitmeliyiz!.. Kendisi | — Haberin yar mı, dile gelmiş'olan hiç bir kadına kapısını açmıyacak- miş... — Ya kendisi nasıl girecek?.. İlâç — Doktor karınızın sinir hastalığını | raktı, üstelik de tabancamı yüz liraya nasıl tedavi etti?. — İhtiyarlık alâmetidir dedi, o gün- den sonra karım iyileşti!. Mukabele Bir yolda giden bir bayana: © — Hayatımda sizin kadar güzel ka- dın görmedim, dedi. Kadın dö 5 — Ben de sizin kadar çirkin erkek görmedim... — Anlaşıldı, siz benim yalanıma kandınız da bana yalanla mukabele ediyorsunuz?.. Ulag — Birinden birini tercih edemiyeceğim için hepsini davet ediyorum. Meşhur doktorlarımızdan birinin vi-| fen muayene edetektiniz?. Tercüman seyyaha eski kona- ğı gezdirirken izahat veriyordu: — Murad padişah zamanından kalmadır. Dikkat ediniz o gün Dugündür hiç bir tamir görme- Yi A Teiş, hiç bir çivi çakılmamıştır. Seyyah gülümsedi: — Muhakkak bu konağın sa- hibi benim oturduğum apartıma- nın sahibi olacak! elli 7 — Öyle yaptım bayan, sizden mua- | | yene ücreti değil, yazdığım reçetenin | ücretini istiyorum!.. Karısı — Her pazar halk seni tah- kir ediyor, ses çıkarmıyorsun. Kocası — Hafta içinde her gün se- — ninle buna idman ediyorum. Söyle Müşteri «Ahmed Mehmed kardeşler» mağazasına girdi, on beş gün evvelki siparişini hâlâ almadığından şikâyete başladı, i Bu sırada bir kapı açıldı, biri geldi. Hiddetli müşteri onâ döndü: — Sizin kim olduğunuzu bilmiyo- | rum, mağaza sahiplerini de şâhsen tahkir etmek istemem, eğer Ahmed- seniz o sersem Melhimede söyleyiniz, Mehmedseniz o budala Ahmede söy- Jeyiniz işlerine biraz dahâ dikkat et- sinler! — Kırk liraya bir şapka!.. Bu şap- ka değil, belâ!.. — Bu belâ başıma gelsin!.. Hırsız Salamonla karısı uyuyorlardı. Bir ayak sesile uyandılar, muhakkâk eve hırsız girmişti. Karısı: — Kalk Salamon dedi, tabanca al da | bak... yi Sala'mon tabancasını alıp gitti, biraz sonra tabancasız geldi. Yatağına yat- tu. Kansı sordu: — Neymiş?.. — Mühim birşey değil. Yemek oda- sında bir hırsız vardı. Tabancamı bey- nine dayadım. Bütün çaldıklarını bi- Neye — Aziz direktörüm, evleneceğim için bir hafta izin istiyorum. - — «Ölür, olur amma tifoya yaka- Tani zaman size üç ay izin ver- miştim, neden bu fırsattan İstifade edip evlenmediniz?.. Hafıza Doktor — Nasıl hafızanız biraz açıl- di mı?., Hasta — Açıldı döktor, şimdi artık birşey unuttuğumu hatırlıyorum am- ma, ne unuttuğumu hatırlıyamıyo- rüm!.. satın aldı. — Demek polise teslim etmedin?.. — Deli misin on liralık tabancayı yüz liraya satın alan birine fenalık yapar miyım?.. Şanka Karaköydeki şapkacı anlatıyordu: Maryüs — Mağazame geldi, en güzel şap- | yüs dedi ki: 2 kalardan bir Gör aldı, başına giyip — Sen geldin hava açtı. Dün iki gitti. O gün bugündür bir daha dük- | metre kar yağdı. kâna uğramadı, parayı vermedi. Dün Oliv sordu: yolda rasladım, beni görmemizlikten — Enine mi boyuna mı?. v— Zira Adam içini çekip ilâve etti; ” v — Bari «Şapkamıs olsun çıkarmalı — Hani bana yüz lira ödünç vere değil miydi?, ceklin?. a — Hele bir kere kayıktan çıkıp ka- Belli değil raya ayak basayım söylerim. İhtiyar bir köylü kiliseye girdi, bir — Neye şimdi söylemiyorsun?, mum İsaya bir mum da şeytana yak- Oliv Paristen Marsilyaya geldi. Mar- | tu. Kadının şeytana mum yaktığını gören Zangoç: — Ne yapıyorsun?. dedi. Kadın başını salladı: — İnsanın her yerde bir dostu bu- Tunmalıdır, nereye gideceğim malüm — Ömründe hiç çalıştın mı?. — Hayır. Yalnız gençliğimde radyo “komisyonculuğu yapmak istedim, o “zaman da radyo yoktu?.. MODERN MASAL : İhtiyar dişi sinek yanında kız yavrusu ile salonun ötesinde be- | risinde uçuşuyor, şuraya buraya konuyorlardı. Salona kafası cascavlak bir bay fi girdi, Kanapeye uzandı, uykuya fl Ana ile yarı sinek bayın saç- sız kafasına kondular... Ana sinek derin bir göğüs geçirdi, yavrusuna (| döndü: , — Hey gidi günler hey, dedi,. i Zaman nasıl değişiyor. Bir zaman-ji lar şu dolaştığımız şey ormandı, | gimdi çöl olmuş! — Yüzmek bilmem de ondan., Hasis Adam ölüm döşeğindeydi. Karısı bir aralık sordu: 4 — Birşey ister misiniz?. — Bana bir Mmonata yap. — Yapamam, ancak cenazen günü helva yapacak kadar şekerim var!.. “ “ Bay — (Hesap pusulasına bakarak:) Ben de onun yerinde olsam ederim!., ( Perşembe müsahabeleri | 4 Hayat nedir ? Yazan: Selim Sırrı Tarcan Daimi bir savaştan ibaret olan | dan küçüklerden de ders alır. Bilgi hayat çok basittir. Çünkü savaş ha- | lerimiz ne Kadar artarsa, o nisbet- sittir, İyi bir cidal adamı mübare- te cehlimizi anlar ve talebelikten zede geri çekilir, fırsat kollar, ancak | kurtulmadığımızı öğreniriz. Hayat pesi demez. Alta düşer, canı yanar, | mektebinin kapısını dünyaya geldi- gözü pektir, ben bu işten vazgeç- | gimiz gün gözümüzle açarız ve gü- tlm! demez. İmkânsızlık karşisında | nün birinde gene gözlerimizle ka- Kalırsa, gayesine ermek için bir çık- maza girerse, tabiyesini değiştirir, başka bir yol arar. Soluğu kesilirse durur, dinlenir, bekler, geri dönmez. Savaşta sakatlanıp saf harici kalır- sa, mübareze sahasından ayrılmaz. Orada varlığı ile, heyecanlı sesile sö- zile, arkadaşlarını teşvik eder, Bü- tün kuvvet ve kudretini sarfettiği halde nihayet mağlüp olursa ümit- sizliğe kapılmaz. Bugün kaybettim, yarın kazanırım! der, Bıkmaz, usan- maz, yılmaz. > * Hayat birlik, ittihad, tesanüdden ibarettir. Çünkü savaş bir tesanüd İster, - Aralarında ittihad bulunmı- yan kimseler giriştikleri cidalde mu- vaffak olamazlar. Mazi, hal, istikbal müselsel bir rabıta zinciri ile birbi- rine bağlıdır. Benim bugünkü 2a- ferimde tanımadığım bir çok kimse- lerin mesaisinin payı vardır. Nitekim mağlübiyetim de akislerini benden sonra gelenlerin üzerinde göstere- cektir, Önümde giden benim bu sa- bah hareket ettiğim noktaya dün ak- şam ulaşmıştı. Benden sonra gelen ise benim bertaraf. ettiğim üşkülâta uğramıyacak ve işaret ettiğim yol- dan yürüyecektir. » Hayat güzeldir. Çünkü savaş gü- zeldir. Savaştan kasdettiğim ihtiras, kıskançlık, kibir ve gurur, zulüm ve tahakküm hislerinden doğan kanlı kavgalar değildir. o Nura, hakikate, adalete kavuşmak gayesile yapılan cidaldir ki orada yalnız zorlukları yenmek, yenmek kadar yenilmeyi de tabil görmek, cidali bir zevk telâk- ki etmek, ne “zaferle "mağrur, ne mağlübiyetle meyus olmamak. Sa vaşta güzeli, doğruyu, iyiyi hâkim kılmak! " Hayat bir spordur! Spora olduğu gibi hayata da heyecan hâkimdir. Sporda olduğu gibi hayatta da iler- lemek, geçmek, muvaffak olmak, sporda olduğu gibi hayatta da ken- dini yese, ümitsizliğe kaptırmamak, korkmamak, yılmamak lâzımdır. Sporda çok koşan çabuk yorulur, hayatta da öyle! Sporda öfke ile kalkan zararlı oturur, hayatta da öyle! Sporda hileden, yalandan kâ- çınmak lâzım, hayatta da öyle! Sporda âlicenap olmak, ahlâkan metin olmak, sabırlı olmak, acar olmak, karakter sahibi olmak esas- tır. Hayat savaşında da bu kudretli silâhlarla galebe elde edilir. Hayat daimi bir mekteptir. Her- kes orada doğumdan ölüme kadar hem hoca, hem talebedir. İnsanlar bilmediklerini yalnız büyüklerinden* parız. Hayat mektebinde iik öğren- diğimiz şey harekettir. Çünkü yaşa- ma savaşında zaferi temin eden İlk silâh odur. Hareketten . kaldığımız dakika sırtımız yere gelir, Hayat uzun görünen çabuk biten bir yolculuktur. Yol çok ârızalıdır. İnişli, yokuşlu, dolambaçlıdır, Dere- ler, tepeler, dikenli hendekler aşil- madıkça düz ovaya kavuşmak münr- kün değildir. Bu yolculuğu sıkıntı- sız yapabilmek için bedenen, fikren ve .ruhan hazirlıkta bulunmak el- zemdir. Öyle olmazsa çok zahmet çe- kilir ve maksüt olân menzile varma- darı yollarda kalınır. Hazırlıksız Çı- kanlar yalnız yollarda bin bir sılan- tı çekerek ferden perişan olmakla kalmazlar, dahil oldukları kafile de onların yüzünden zarar görür. Dü- şerken başkalarını felâkete sürük- derler, “ Hayat genç, güzel, sevimli, cazi- beli bir insana benzer, Yalnız onun da kızdığı zaman Kaşları çatılır, keyfi kaçar, darılır, küser. Hüner onu kızdırmamak, biraz suyunca git- mek, nazını çekmek, onunla hoş ge“ çinmektir! Hayat bana daima dargındır, be- na karşı çehresi hep asıktır! diyen- ler, onunla bağdaşmasını bilmiyen- lerdir, Onun hali tıpkı bir ayna gi- bidir. Güler yüzle bakarsanız, gü- ler, küskün bakarsanız, o da kaşları- ri çatar; Hayat dikenli bir gül gi- bidir. Dikkatli davranmazsanız di- keni elinize batar. Gülü seven dike- nine katlanmalıdır. Varlık içinde yokluk çekenler, cen- nelle yaşadıkları halde kendilerini cehennemde zannedenler, hayatı ta- şınmaz bir yük telâkki edenler, hep onunla anlaşmamış olanlardır, Ha- yat lâtiftir, sevimlidir, güzeldir! Her güzelin bir kusuru olduğu gibi onun da tabii bir takım kusurları vardır. Bir ağaç, bir çiçek; bir yaprak, bir kuş, bir hayvan, bir insan hayatla dolu oldukça sevilir, Hayat onlardan elini çektiği gün kurur, solar, söner, erir, mahvolurlar. 'Her mevcut İçin ezeli bir kanyn var- dır: Doğmak, yaşamak, ölmek! Ha- yatın bütün sırrı yaşamayı bilmek- tir. Bunun için ne âlim olmak, ne asli olmak, ne zengin olmak lâzım- dır, Nice zenginler vardır ki hayatı sırtlarında bir yük gibi taşırlar. Ya- şamayı bilmek ancak hayatı sev- mekle mümkün olur. Büyük aşklar- da insan sevdiğinin her kusurunu hoş görür. Hayat ta böyledir, ona âşık olmak ve ona büyük bir ferağatle bağlanmak lâzımdır. Selim Sırrı Tarcan öğrenmez, çok kere farkına varma- ram amma Balıkesirde Aatürk parkının gazinsu açıldı 7 Balıkesir (Akşam) tı ikmal edilen Atatürk parki gâzinosunun Cumhuriyet bayramında açılış töreni yapılmıştır. Belediye, şehrin müstakbel plânı yapıldıktan sonra rekzedeceği muazzam Atatürk heykelinin inşasına ka- .dar parka Büyük Önderin madalyonunu rekzettirmiştir. Yukanki klişeler par- ka rekzedilen Atatürk madalyohile açılış töreni yapılan Atatürk parkı gazino» Sunu gösteriyor.