>Negüs İngilterede para sıkıntısı çekiyor Bu yüzden köşkünü ve otomobilini satılığa çıkardı Londradan Fran- ws gezetelerine ye- siliyor: Habeşistan oim- palatoru Haile Selâ- siye, müthiş bir pa- Trasızlık içinde kıv- Tanıyor, Habeş im- paratoru İngiltere- ye vardıktan son- ra Bath civarında bir köşk satın si- mıştı. Şimdi parasız kal- dığı cihetle, bu köş- kü satılığa çıkar- mıştır. Köşkün ka- pısına asılı olan şu Mâvha göze çârp- maktadır: «Satılık ev. 16 odası vardır. Sa- bah saat 10 dan öğleden sonra saat dörde kadar gezi lebilir» ları ve mutemed bazı adamları ile yani ceman 22 kişilik bir kafile ile yerleşmişti. Aradan bir müddet geç- tikten sonra bu kadar adamı besle- mekten para sıkıntısı çekmeğe baş- Jamış ve ilk defa olara Adis Ababa- dan kaçarken beraberinde getirdiği ziyafet takımlarını satmıştır. Fakat bu paralar da çabuk suyunu çek- miştir. Bugün Habeş imparatorunun olur- duğu evin bütün odalarını ısıtacak kadar parası yoktur. İmparator ek- ser günlerini ancak bir odada ya kılmış zayıf bir ateş karşısında par- maklarını ısıtmak için hohlamakla geçirmektedir. Haile Selâsiyenin yalnız evi değil, otomobili de satılıktır. Habeşistanın es-| ki Nafia nazırı, kendisile görüşen ga- getecilere demiştir ki: — Eğer imparator, İtalyanın ken- disine yaptığ teklifleri dinliyerek memleketine dönseydi bu sefaletten kurtulabilirdi. Fakat haşmetmaap, bugüne kadar bu teklifleri reddetmiş- tir. Şimdiki halde, mütevazı bir ma- hallede ancak bir kaç odalık bir ika- metgâh arıyoruz. Küçük sermayemiz süratle tükeniyor. Yarın ne olacağı- muzı ancak Allah bilir, İmparator Halle Selâsiye de de- miştir ki: — Beni Habeşistandan kaçarken beraberimde getirmekle itham ettik- Jeri paranın aslı yoktur. Habeşistan- Hailet Selâsiye çocuklarile beraber köşkünde dan kaçarken Milletler Cemiyetinin yardımile yakında tekrar memleketi- me döneceğimi zannettiğim için ya- numa ancak acele ihtiyaçlarıma ye- fecek kadar para almıştım. Bu az pa- ralarda öteye beriye illira etmiş olan tebaalarıma yardıma ve serve- timin bir kısmını istirdat edebilmek için Paris ile Londrada açtığım da- valara harcadım, Yanıma mücev- berat. ve altın değil, ancak bir kaç gümüş takımı almıştım. Fransız muhabirlerine göre Negü- se küçük bir maaş bağlaması için İngiliz Hariciye Nezaretinde yapıl- mış olan teşebbüsler bugüne kadar neticesiz kalmıştır. z Deniz bank için hazırlık başladı Deniz bank kanun lâyihası meclisin. bu devresinde çıkacağı cihetle İstan- bulda hazırlıklara başlanmıştır. Hâlen Liman işletme idaresinin işgal etmek- te olduğu Merkez rıhtım hanı tama- men Deniz bank teşkilâtına devredile- cektir. Esasen deniz idareleri Deniz banka geçecekleri cihetle bu handa bulunan liman işletme idaresi, tahlisiye umum müdürlüğü ve Türk gemi kurtarma şirketi bulundukları yerlerde kalacak- lardır. Handa bir büro işgal eden kap- tanlar cemiyetine odaları biran evvel tahliye etmeleri dün bildirilmiştir. İ 'Berlin- Hindistan! ! Dün bir Alman t tayyareci Istanbula geldi | ( Berlin - Hindistan rekoru için Al manyadan uçan binbaşı B. Ridher'in İ kumandasındaki Alman tayyaresi dün | sabah Yeşilköye gelmiştir. Binbaşı Ridher dün Yeşilköyden İs- tanbula inerek şehirde gezmiştir. Bu- gün tayyaresile Hindistana mütevse- cihen havalanacaktır. Gürültülü bir ili bir dava Fransız faşistler reisile eski Başvekil karşıkarşıya Paris 17 — Fransız sosyal fırkası (faşistleri) Teisi La Rocgue davasının ikinci celsesi, heyecanlı bir hava içinde cereyan etmiştir. La Rocgue grupuna mensup meb- uslardan B. Ybarne Garay uzun uza” dıya La Rocgue'u müdafaa etmiş, B. 'Tarâieu tarafından B. Laval'a takdim edilmemiş olduğunu ve B. Tardiecu elile tahsisalı mestureden para alma» dığını söylemiştir. Mebus ve muharrir B. de Kerillis, de La Röcgue'un B. Tardleu'nün it- hamlarını kabulden imtinaı muta- zammın olan sözleri Iehinde şehadet- te bulunmuştur. B. Tardieu'ye mü- zaheret etmekle olan Leon Daudet ile Ybarne Garay arasında şiddetli münakaşalar olmuştur. Yeni celse, on be$ gün sonraya bı- rakılmışlır. Muallimler arasinda değişiklik Muallimler arasında daha bazı de- öşiklikler yapılmış. ve Maarif mü- dürlüğüne bildirilmiştir. Bu değişik- Mklere göre, Kumkapı orta mektep ri-” yaziye muallimi Uğuz Üsküdar orta mektep riyaziye muallimliğine, Hay- darpaşa üsesi ingilizce muallimi Refik ayni mektebin müdür muavinliğine, yeni muallimlerden İhsan Haydarpa- şa sesi riyaziye muallimliğine, bin- başı mütekaldi Sami Galatasaray li- sesi “resim muallimliğine, Üsküdar kız enstitüsü nakış muallimi Şerife Manisa kız enstitüsü nakış muallim- Jiğine, yeni muallimlerden Hatice Manisa kız enstitüsü türkçe, tarih, coğrafya muallimliğine, Üsküdar kız enstitüsü muallimlerinden Münevver Manisa kız enstitüsü biçki muallim- Jiğine tayin edilmişlerdi Bir beygir bir kızı ensesinden ısırdı Taksim cicavında boyacı Raşidin se- kiz yaşlarındaki kızı Münire dün Ta- mhane caddesinde dolaşırkön ora- dan geçmekte olan bir ekmekçi bey- giri birdenbire kızcağızın üzerine atı- larak ensesini ve sırtını ısırmıştır. ye getirilerek tabibi adliye muayene ettirilmiş ve beygirin kuduz olması ih- “timaline karşı çocuk kuduz hastane- sine gönderilmiştir. Pamuk ipliği satış | fiatleri değiştirildi Iktisad Vekâleti tarafından verilen kararı aynen Ankara 17 (A.A) — İktisad Vekâ- letinden tebliğ edilmiştir: Endüstri- yel mamulâtın maliyet ve satış fiat- lerinin kontrol ve tesbiti hakkındaki 3003 numaralı kanunun birinci mad- desinin verdiği salâhiyete istinaden: 15 Haziran 1937 tarihndien itiba- rTen meri bulunan muhtelif numara pamuk ipliği azami satış flatleri «vergiler dahli; 22 İkinciteşrin 1937 tarihinden itibaren meri olmak Üzere fabrika teslimi peşin satışlar için aşa- ğıda yazılı şekilde tebdil edilmiştir. Adana ve Mersin vil linde bulunmıyan fabi nakliye farkı olarak ; k fiatlara paket başına 20 kuruş zammedebilirler. A — Vater iplikler: Safi 4530 kg. hık bir pâket ipliğin satış flat; Numara 4 (205), No. & 1319), No. & (335), No. 10 (355), 12 (385), No. 14 (440), No, 16 (460), 18 (485), No, 20 (510), No, 22 (535), 24 (560). : B — Katlı iplikler «2 ve 3 katlı; safi 4,530 kg. lık bir paket ipliğin "satış fiatl Numam 4 (325), No, 6 (345), No. 8 (379), No. No. No. No. 10 (396), No. 12 (442), No. 14 (483), No. 16 (519), No. 18 (850), Na. 20 (58), No. 22 (812), No, 24 (643). C — Kivrak iplikler Ekstra Harte: Safi 4530 ker. lik paket ipliğin satış fsti Numara £ (522), No. 6 (358), No. 8 (302), No. 10 (413), No, 12 (462), No. 14 (518), No. 16 (545), No, 18 (58), No. 20 (615), No. 22 (651), No. 24 (635). Toptan satışlarda tüccar ve fabri- katörlerin riayete mecbur tutulacak- Tarı hükümler; A — Gerek fabrika, gerekse tlce- relhane satışlarında bir paket dahi toptan satış addolunur. Kilo veya çile gibi perakende satışlarda fiatlar yekün itiberiyle paket fiatinf teca- vüz edemez. B — Fabrikanın bulunduğu şehir- lerdeki tüccarlar, toptan satış için fabrika #iatine azami yüzde 1 ilâve edebilirler. C — Fabrikanın bulunduğu şehir haricindeki tüccarlar ise ilân edilen fabrika satış flatlerine kendi kâr ve masrafları olarak azami yüzde 3 ilâ- ve edebilirler. D— Fabrikalar başka şehirlerde, satışlarmı satış mağazası veya büro açmak suretiyle bizzat yaptıkları takdirde, o şehirlerde açacakları sa- tış mağazası veya büro masrafı ola- rak flatlere azami yüzde 2 fark ilâve edebilirler. E — İlân edilen fistler azami oldu- gundan fabrikalar bu fiatlerden da- ha ucuz satış yaptıkları takdirde yu- kandaki fıkralarda yazılı tüccar kâr ve masraflarının âzami fla, üzerin- den edilmeyip fabrikaların ucuz sati- şı üzerinden hesap edilmesi meşrut- tur, F —. Fabrikanın bulunduğu şehir haricindeki satışlarda toplan fiatlere neşrediyoruz ayrıca nakliye ücreti zammedilir. G — Paket ambalaj masrafı fabri- lara, balye ambalaj masrafı müş- teriye attir, Belye ambalaj masrafi hakiki masrafı tecavüz edemez. 'H — Gerek tüccar ve gerekse fab- Tikslar depolarında iplik olduğu hal- de, mübayaa için müracaat eden müşterilere satış yapmaktan İstin- küf ettikleri takdirde kanunun cezsi hükümlerine tabi tutulacakardır. İ — Gerek tüccar ve gerekse fabri- kalar mağaza veya satış bürolarına, komisyon ve masraflarının ilâvesiyle tanzim edecekleri iplik satış fiatle- rini mahalli ticaret odalarına tasdik etirdikten sonra, umumun görebile- ceği şekilde ve fiallerin meriyete girdiği 22/10/1987 tarihinden itiba- ren talik etmeğe mecburdurlar. Gayrimübadillere aid emlâk Gayrimübadillere ald emlâk satışla- nnn gayrimübadil komisyonunun yeni bir kararile gazetelerde ilân edil- memesi şikâyetlere yol açmıştır. Em- lâk satışları, komisyonun bulunduğu hanın bir dairesinde ilân edilmekte- dir. Gayrimübadiller işsiz adamlar de- fillerâir ki, her gün muntazaman ha- na uğrayıp İlânları tedkik etmek im- kânını bulsunlar, Halbuki ilânlar gezetelerle yapılır- ken evde, yolda, trende, tramvayda hangi emlâkin satışa çıkarıldığını öğ- Tenmek mümkün oluyordu. Diğer taraftan, gayrimübadi! mal- larının satışını kolaylaşlırmak için bu malların tahakkuk etmiş vergilerile müşterilere teslimine kadar tahakkuk edecek vergilerin aranmaması hak- kında bir kanun lâyihası hazırlanma- #1 alâka ile karşılanmıştır. Davacı olarak karakola gelen suçlu olarak mahkemeye verildi Aksarayda oluran Nuriye isminde bir kadın polise müracaat ederek konu” şusu bayan Mecbure tarafından haka rete uğradığını bildirmiş, kendisinin karakola davet edilerek icabeden mu- amelenin yapılmasını istemiştir. : Bir polis memuru bayan Mecbure- nin evine giderek hakkında davacı bulunması dolayısile karakola gelme- sini söylemiştir, Mecbure; tabii olarak bu davete icabet etmiş ve karakola gelmiştir. 'Tam bu sırada orada bulunan Nu» riye kadının üzerine atılmış ve adanı- akıllı dövmüştür. Polisler; Mecbureyi Nuriyenin elini den güçlükle kurtarmışlar, davacı ola- Tek karakola giren kadın da suçlu ola- Tak mahkemeye verilmiştir. Yazan: Perihan Parla — Ben artık gideyim! dedi. Arkasından küçük teyzem: — Zavallı çocuk! Sen Enisten bah- sedince öyle fena oldu ki. Ne yapalım kısmet değilmiş. dedi. Ve o gece hep feda ederek bizimle oturdu ve bu tatlı mevzuun kulak misafiri oldu. Odama çekilince kendi kendime dü- şünüyordum: Enisle beraber onların büyük köşküne yerleşecektik. Odamı- 31 kendi zevkimle süsliyecek, her ak- şam işinden dönerken önu istasyon- dan karşılıyacaktım. Bir kaç sene son- ra çocuklarımız olacak, bütün gün se- ve seve onlarla uğraşacaktım.. Hep- sinden iyisi teyzelerime çok yakın ol- duğumuz için her gün bir arada bu- unacaktık. Bu temiz ve masum ha- yalleri gözlerim sulanarak muhayye- Jemde genişletiyor, en ince teferrün- tına kadar süslüyor, çiçekliyordum... Ertesi gündü. Öğleden sonra biraz dolaşmak üzere evden çıktım, Köyün çok ilerisinde, hemen hemen tek ba- gına denebilecek tenha bir yerde es- GÖNÜL HINCI Tefrika No. 6 ki bir ahbabımız vardı, Yetmişini ge- çen bu ihtiyar kadını küçüktenberi yevrum. Bilsen gelişine ne sevindim! — Sene sonu olduğu için fazla ça- Yşmak lâzım halacığım. Yoksa arası- nı bu kadar uzatmazdım. Rahatsızlığı- nız nasıl oldu? — Her gün kendimi daha fena his- sediyorum çocuğum. Ölümle karşıla- şacağım günlerin yakınlaştığının far- kındayım. Fakat emin ol ki bu bana neşe veriyor: Amcanla birleşeceğimiz günleri sabırsızlıkla bekliyorum.. Hayatta iyi geçinmek, birbirini kır- madan ömür sürmek kadar zevkli bir Şöy olamaz yavrucuğum. Temenni ede- sn izdivaç hayatında çok Mesud ola» yi otuz beş senelik müşterek haya- tımızda bir gün birbirimizi incitme- dik, kırmadık... Feri sönmiye başlıyan elâ gözleri — Enis beyin de gelmesi yakınlaştı değil mi? diye sordu ve ilâve etti: — Seni ne kadar sevdiğimi bilemez- sin. Saadetinize bütün kalbimle dua ediyorum. Teyzen bu haberi müjde- Jediği zaman pek çok sevindim. İn- şaallah" tahminimizden çak mesud olursunuz yavrum. Yalnız benden tav- siye her halde bir iki çocuk sahibi olun. Er geç dünyadan çekileceğimize göre biz ölünce namımızı yavrular lâzım. Bak ben yarın öbür- gün göçüp gidince bu güzel bahçe belki de bir virane halini alacak, Şim- di Avrupada okuyan bir yeğenim var köşkle birlikte bahçeyi ona bırakıyo- rum. Amma kim bilir buralarda otur- mak istemiyerek kadrini kıymetini bilmiyen yabancılara satarsa bu ka- dar senelik emeklerim mahvolup gi- der. Halbuki kendi evlâdım olsaydı istediğim gibi vasiyet edebilirdim. Zehra hala beni bir iki saat bırak- madı. Hiç sıkılmadan zevkle onu din- edim. Eve döndüğüm zaman teyze lerimin gittikleri yerden henüz avdet etmediklerini öğrenince bir kaç zaman- dır ziyaret edemediğim Fatma hanım efendiye gitmeği düşündüm. Ve hiç içeri girmeden sokak kapısından geri döndüm, yürümeğe başladım. Kapının ziline dokunduğum zaman içimde hafif bir heyecan vardı, Beni yukarı salona aldılar, Enisin annesi geniş bir koltuğa oturmuş in- ce bir dantel örüyordu. Beni görünce pek memnun oldu; yanaklarımdan öptü ve bize çay hazırlamalarını söy- Jedi. Karışı karşıya oturduk. Piyanonun üzerinde Enisin bir kü- çüklük resmi gözüme ilişmişti; bun- dan cesaret alarak: — Enisten yakında mektub aldınız mı? diye sordu, Utancımdan âdeta titremeğe bâşla- mışlım. Sakin olmağa çalışarak: — Din almıştım efendim. İmtihg- nını muvaffakıyetle vermiş, yakında dönüyormuş. — O halde sizi tebrik etmek zamanı geldi demektir. Enis bana her şeyi an- latı; biliyorum. Sizin gibi asil ve ter- biyeli bir kızla hayatını birleştireceği- ni söylediği zaman ne kadar memnun olduğumu bilemezsiniz, Gece gündüz saadeti ile başbaşa bırakmak için be- nim her halde yanınızda bulunmamar) Jözim! Bu kadar açık ve samimi konuşan bir insanın karşısında benlim de cesa- retim artmıştı: — Bizimle beraber olmanızı çok ars zu ederdim hanımefendi, dedim , Siyah gözlerini ördüğü dantelin in- ce Bavtınilarından ayırmadan cevab mesud olması için benim mutlak mu- hillerinden uzaklaşmam lâzım geldi- ğine kani olduğumdan size kararımı söylemekten kendimi alamadım. Zekâ ve terbiyenizden emin oldu- gum için bugün size mühim bir sur Hg etmekten vazgeçemiyeceğim Bas nu hanım, Beni bütün mantıkınızla nihayete kadar dinlemenizi rica ederim: Babam tanınmış bir hariciye mem ri idi. Onun için hemen bütün çocuk- Tuğum ve genç kızlığım Avrupa mem- leketlerinde geçti.. Babamın Berlinde