15 Temmuz 1937 AKŞAM hek —— Güzel Trakyada bir dolaşma Pancar tohumunu memlekette yetiştirmek için yapılan tecrübeler muvaffakiyetle nelicelenmiştir SARMISAKLI ÇiFLiGINDE BiR SAAT 45 Kilometre uzunlu; tohumları ıslah edil Sarmısaklı. çifliğinin pancar tohumu tarlalarında Trakya devlet örnek ve üretme çif liğinde iki saat kadar kaldıktan Son Ta bu çifliğin hemen yanıbaşında Tür- kiye şeker fabrikaları idaresi tarafın- dan Alpullü şeker fabrikasının pan car tohumu ihtiyacı temin etmek muksadile tesis ediler Sarmısaklı çif liğine uğradık: On beş bin dönüm tutan ekili arazisi üzerinde muhtelif ziraat tecrübelerile beraber bilhassa Trakyada pancar w zeredecek köylünün ihtiyacı olan wi humları yetiştirip parasız dağıtmak üzere memlekette ilkdefa olarak ge- niş bir tecrübeye girişen Sârmsaklı liği Trakyanın fenni usuller, son sistem makine ve aletlerle çalışan bü- yük ziraat istasyonlarından biridir. Memlekette şeker sanayini koru: mak kararı verilip fabrikalar tesi$ edildiği zaman bu fabrikaların istih- Tik maddesi olan pancarın temini için geniş mikyasta pancar ziraatine baş- lanmıştı. Fakat topraklarımızda eki- leri pancarın tohumunu kendimiz ye tiştiremiyorduk. Bunun için bütün dünyaya pancar tohumu satmakla meşgul tanınmış bir Alman şirketile bir mukavele aktedilerek pancar tö- humu yetiştirmek İmtiyazı on sene | 4. Bİ- mü müddetle bu şirkete devredil ze pancar tohumu verecek, bur kabil milyonlarımızt alacaktı. Halbuki yalnız pancarı yetiştirip pancar tohumunu yabancıdan alan bir şeker fabrikası hiç bir zaman tam teşekküllü bir müessese addedilemez- di. Daima yarım kalmıya mahküm» du. Nihayet bir kaç sene evvel şeker fabrikaları birleştiği zaman şeker sa- nayiimizdeki bu sakatlık ta kökünden izale edilmiş, on sene zarfında bizden milyonlar çekecek olan Alman şirke tinin imtiyazı feshedilerek pancar t0- humunu da memlekette yetiştirmek esası kabul edilmiş, bunun için Eskişehirde, Alpullu fabrikasının mun* takası dahilinde olan Sarmısaklıda ve diğer bazı mıntakalarda çiflikler tesis edilerek pancar tohumu yetiştirmek tecrübelerine girişilmiştir. Artık hariçten tohum gelmiy: İşte bu gaye ile tesis edilmiş çiflik- ğundaki geniş tarlalarda yetişen pancar erek halka parasız dağıtılacak zi çilliğin müdürü muharririmize izahat verirken Sarmısaklı çifliğinde çalışan biçer döver makinelerinden biri lerğen biri olan Sarmısaklıda birkaç senedenberi devam eden pancar tohu- mü tecriibelerinin bu sene tam bir muvaffakıyetle neticelendiğin! sevinç- le haber verebilirim. Artık memlekete hariçten pancar tohumu gelmiyecek, kendi yetiştirdiğimiz tohumları eke- eğiz. li inmesi çitliğinin arazisine gir- İ diğimiz zaman göz alabildiğine uza- nan bir buğday tarlasında motörlü muazzam bir biçer döver makinesi bir taraftan mahsulü biçiyor, bir taraftan harman yapıp buğdayı ayırıyor ve ay- ni zamanda çuvallara doldurup arka- sından yere bırakarak, işine devam ediyordu. Yere bıraktığı buğday dolü çuvalların ağızları da dikili idi, Günde yüz on dönümlük sahayı bi- l gip döven ve 32 bin kilo buğdayı ba- | şaktan ayınp çuvallara dolduran bu muazzam makinenin üzerinde ancak üç'dört kişi vardı. Çiflik binalarının önündeki geniş meydanda dâ gene büyük bir makine saman istif etmekle meşguldü. Bü- yük bir faaliyet göze çarpıyordu. Sarmısaklı çifliği müdürü B. Şahab | bizi güler yüzle karşıladı. Çifliği gezmek hususundaki arzumuzu nezaketle ka- bul etti. — Bizim burada asıl gayemiz mem- Çihik hayvanları için saman hazırlanıyor lekete pancar tohumu £ yetiştirmek, pancar ziraati yapan köylüye dağıt- maktır, dedi. Pancar tohumu yetiştir- mek mevzuu etrafında şimdiye kadar mahalli bazı tecrübeler yapılmışsa da böyle geniş tecrübelere bir kaç sane- denberi başlanmıştır. Gaye memleket ihtiyacını temin edecek tohumu top- raklarımızda yetiştirmektir. Şimdiye kadar-aldığımız neticeler- denmemnunuz. Bilhassa bu sene'al- dığımız netice bize çok ümid veriyor. Bundan sonra elde edilen pancar to- humları ıslah edilerek bilhassa iktisa- di tipler hazırlanacak, bunlar da hal- ka parasız dağıtılacaktır. Soya fasulyesi Çiflikte pancar tohumu zeriyatın- dan başka muhtelif ziraat, hayvancı- lik ve hayvan mahsulleri üzerinde ça» lışıyoruz, Bilhassa sanayide çok mü» him birr olan Soya fasulyesini tamime yoruz. Bu da memleket, için mühim bir mevzudur, Bulgaris- tan geniş mikyasta Soya fasulyesi is- tâhsal edip ihraç etmektedir. Soya fa- Sulyesi gıda maddesi olârak ta fevka- lâde mugaddidir. Çiflikte ekilen muh- telif mahsullerin tohumları devlet 1$- lah istasyonlarından alınmaktadır. Çiflikte 15 bin dönüm üzerinde z6- riyat yapılmakta, asgari 300, azami 800 ilâ bin ameleye iş verilmektedir. Bütün ziraat en ası?" veseitle yapıl: makta ve köylüye öğretilmektedir. Bundan başka, kara sığır, koyun, at ve domuz üretmesile de meşgul ölü» yoruz. Domuz üretmesi. memlekette yeni girişilmiş bir iştir. Domuz istih- lâki her sene bir miktar artmaktadir; Burada 3 - 5 yüz domuz yetiştirdik, devam-ediyoruz. Çiflikte Trakya ihtiyacı için damız- lik boğa yetiştirilmektedir. Bu boğa- lar Trakya umum müfettişliği emrine veriliyor. Atçılık üzerinde de çalışıyo- Tuz.» Çok nazik bir zat olan B. Şahaptan bu izahatı aldıktan sonra beraberce çifliği gezmeğe çıktık, Çifliğin temiz Şevket Hıfzı Rado (Devamı 8 inci sahifede) Tetrika No, 151 Enver paşaya Üsküdarda (Körbakkal) da bir ev bulunmuştu... Mümtaz bey, Hakkı beyin bu ikin ci fikrine taraftar gözükmedi ve itiraz ederek dedi ki: — İzmit havalisinde benim; Saban- cada da Hakkının vaziyetlerimiz mâ» lâmdur. Sizin buralarda saklanmanız ihtimalini düşünürler, tehlikeye gire- bilirsiniz. bunun için ben ne Akçayı, ne de İzmitte diğer münasip bir yeri muvafık görmem; Anadolunun dahâ uzak bir yerine çekilmelisiniz. Fazla kalabalığa da lüzum yoktur. Talât paşa ile arkadaşları da kendi başları" nın çaresini düşünsünler. Mümtaz beyin bu sözleri daha ma kuldü: Anadolunun İstanbula. daha uzak ve şüpheyi celbetmiyecek bir kö- şesinde münasip bir ikametgâh: bul- mak üzere Yozgüdda sürgün -bulu- nan Hüsrev Sami beye (şimdi Kars Saylavı) bir teleraf-çekerek- kendi: nin İstanbuls çağrılmasına: kararv: diler. Diğer taraftan Hakkı bey; hemen o gün validesi Şerife hanım vasıtasile Üskildarda: bir'ev kiralamıştı. Bü ev, Körbakkalda kimsesiz ve dul bir ka- dının evi idi. Bu kadın, vaziyete vakıf olmıyacak derecede basit ve safı. Yal- ruz ötedenberi Hakkı beyin validesine karşı derin bir hürmetle merbuttu. Kadıncağıza biraz mebzulce bir para. verildi ve şimdilik buraya bir misafi- rin geleceği kendisine söylendi. Bu mi- safir kimdi? Ey sahibi Kadın bunu dü- şünerek tahlil edecek seviyede değil- di. Ev hazırlanmıştı. Enver paşa, lü- zum gördüğü an bu eve nakledilebile- cek ve bir müddet burada saklanacak» tı. Enver paşa, eve girdikten sonra dalma Hakkı beyin validesile görüşe- | cekti. Hariçten hiç bir arkadaşı, hiç bir yakını eve girip çıkmıyacak bu su retle hükümete ve düşmanlarına da bir şüphe telkin edilmiş olmıyacaktı. Enver paşa, Üsküdardaki ev kira- Jandıktan sonra Hakkı ve Mümtaz beylerin bulduğu bu şekli tasvip et- mişti. Fakat Hüsrev Samibey gele- rek kendisile müzakere etmeden ev- vel, saklanmak hususundaki kararı- nı tatbik etmek istemiyordu. «Vaziyeti kurtaracak Mustafa Kemal paşadır.» Hüsrev Sami bey, Yozgadda menfi bulunduğu bu sıralarda harbin artık sona eriştiğini, blihassa memleket hesabına işlerin hiç de iyi gitmediğini aldığı haberlerden, gördüğü hâdise- lerden anlıyordu. Günün birinde En- ver paşadan aldığı bir telgrafla İs- tanbula çağrılınca, herhalde Harbi- ye Nazırının kendisine-lüzum göste- recek mühim bir vaziyet karşısında kaldığını tahmin etti ve hemen yola çıktı. Hüsrev Sami bey, Ankaradan g& çerken Bulgaristanın mütarekeye ta- lip oldüğunü ve Alman ordüsunda harp aleyhinde olmak üzere isyan ha- reketlerine delâlet eden hâdiseler zu- hur ettiğini, bu itibarla artık muha- rebenin İtilâf devletleri tarafından kazanılarak, bizim ve müttefiklerin mağlüp olduğumuzu öğrendi. Anka- raya kadar ulaşan bu haberler, ora- daki dostları ve tanıdıkları üzerinde çok iena tesirler yapmıştı. Bilhassa bir gece kaldığı otelde avukat İsmaili Hakkı (Şimdi gene avukat), Ankara jandarma kumandanı Rasim (şimdi mütekaid), Necati (Sabık Bursa me- busu), Üsküplü Yusuf (şimdi ticaret- le meşgul) beylerle hep günün bu fe na haberleri etrafında görüştü. Bütün bu zevat, istikbalden duy- bir iztırapla bundan sonra ne yapıla» bileceğini aralarında sorup duruyor» lardı. Hüsrev Sami bey, bu endişeleri pek yerinde bulmakla beraber: — Benim fikrimce memleketi tuta- bilecek ve kurtaracak yegâne bir şah- siyet varsa o de, Yıldırım orduların kumandasını eline alan Mustafa Ke- mal paşadır. Bu zatın etrafında bü- tün memleket vatanperverlerinin top- lanması lâzımdır. Mustafa Kemal paşanın İstanbulu “Ittihad ve Terakki,, nin son devirlerinde Suikasdlar ve entrikalar Yazan: Mustafa Ragıb Es-atk Enver paşa, yalının salonunda meyus bir tavırla dolaşıyordu. ve bütün "Türkiyeyi Anafartalarda kurtardığını bilen bu zevat, Hüsrev Sami beyin bu sözlerine-derhal işti rak ettiler ve İstanbulg-gidince bu hususta Mustafa Kemal paşa ile gö- rüşerek alacağı emri kendilerine bik dirmesini rica ettiler. Hüsrev Sami bey, İstanbula geldiği zaman henüz Mustafa Kemal paşa da İstanbula dönmemişti. Ayni zamanda Talât pa- Şa kabinesi hentiz mevkiini muhafaza ediyordu. Hüsrev Sami bey, kendisini Haydar- paşa istasyonunda Mümtaz beyin kar- Şıladığını gördü. Harbiye Nazırının bu. eski yaveri, arkadaşile selâmlaşlıktan sonra dedi ki: — Paşanın emri üzerine Hakkıda İstanbula geldi. Seni de çağırttı. Mü- him bir iş için hemen şimdi Kuruçeş- meye geçerek kendisile- görüşeceğiz. dedi, Enver paşa; salonda mütee sir dolaşıyordu Mümtaz bey, fazla tafsilât verme miş, Enver paşanın ne hususta görüş- mek istediğini söylememişti. Kuruçeşmedeki yalının salonunda, Enver paşayı ayakta ve dolaşır bir va ziyette buldular, Çök müteessir bir halde idi. Harbiye mazırı, samimi, fa- kat meyus bir tavırla Hüsrev. Sami beyin elini sıktıktan sonra muharebe- nin tamamile kaybolduğunu, yakın- da istifa edip çekileceklerini ve yerle- veya mütareke yaparak Boğazları he- mak için bu emri vekii kabul ettim, daha fazla ileri gitmekten imtina et- tim. Sizlere gıyaben bir hizmet ede- bilmişsem, o da hayatınızı maruz ka Jacağınız Suikasdlardan, tecavüzler» den koruyabilmekti, Bunun için dal- ma bu gibi tehlikelere karşı çok müs teyakkız davrandım, hayalınızı kur. tarmak gayesile icap-edön tedbirleri aldırttım. İşte bugünü. bulabildiniz, fakat şimdi de maatteessüf harbi kay» betmiş oluyoruz!... Sizin çok İstirap çektiğinizi biliyorum. Fakat unutmayı» nız ki, vatanperverlerin başına ekse-. riya böyle felâketler gelir, Enver paşa içini çekti ve... Enver paşa, evvelce Hakkı beye kul- landığı itizarkâr lisanı, bu sefer de, fakat biraz daha tekellüflü bir tarzda, Hüsrev Sami'beye de tekrar ediyor- du. Hüsrev Saini bey, dört. seneden fazla Osmanlı ordularına hâkim ola- Tak birçok devletlerle, çarpışan bir başkumandanın bu kadar meyus bir zamanmda kendisinden bu derece Sâr mimi bir tarzda özür dilediğini görüns ce hemen şu cevabı verdi: — Memleketin umumi felâketi kar- şısında şahsi felâketlerin hiç bir eheme» miyeti yoktur. Biz, bundan sonra da başımıza gelecek iztıraplara göğüs gerebilecek vaziyetleyiz. Buna emin olunuz. Hüsrev Sami bey vaziyetten bitaz daha tenevvür etmek için şunu sordu: — Bundan sonra yapılacak neler vardır? Vaziyetin islahı için hiç bir ümid kalmamış mıdir?, Enver paşa, mağmum:ve yıkılır gir bi bir tarzda irkilerek içini çekti ve: — Maatteessüf herşey kaybolmuş gibidir! Bulgarlar teslim oldu, Alman ordusunda da isyan ve inhilâi hare- ketleri başladı. Bundan sonra ne yar pılabilir ki?.. Dedi ve sustu.. Şimdi, Enver paşa dan başka Hüsrev Sami ve Mümtaz beyler de başlarını önlerine iğmişler, tehlikenin vebametini düşünüyorlar- dı. Salonda, bir dakikaya: yakın, me yus ve bedibin bir süküt devam etti. (Arkası var) f : ii 7 a $