lahife 12 Türkiye - Yugoslavya maçına doğru Bulgarların büyük farkla | İ | | | | galibiyeti bizi gevşetmemelidir 1 ve 2 ağustosta Belgradda yapıla- cak İstânbül-Belgrad Ye Türkiye - Yugoslarya maçlarına hazırlanmak üzere futbolcülerimiz dir 'akşamdan itibaren, futbol federasyonumuzun Mo- dada açtığı kampa girdiler: Futbolcülerimizin kampa girişleri- ne pek az takaddüm eden bir hâdise vardır ki, burada mevzuu bahis etmö- den geçemiyeceğiz: Bulgar milli takı- | ının Yugoslav milli takımımı 4-0 mağ- Tüp etmesi, Bu haber gazetelerde intişar eder et- mez birçok sporcularda «Bulgarlar yendikten sonra bizim de haydi haydi yenmemiz lâzımdır. gibi bir düşünce hasıl olduğunu bizzat anladığım, duy- duğum ve bu düşüncenin Yugoslavya seyahatine iştirak edecek futbolcüle- rimize de sirayet etmesi ihtimalinden korktuğum içindir ki bu satırları yaz- mağı lüzumlu buldum. Bulg xnilli takımını bu Kadar bariz bir fark- la yenmesi hiç bir zaman Yugoslavya milli takımının: Yugoslav ! takımının zaafına delâlet etmez. Bul- | gar seyircisinin ve futbolcüsünün ha- leti ruhiyesini bilenler ve maçın Sof- topa yetişmek gibi zayıf bir ihtimal yüzde beş koşmağı bir kuvvet isçafı sayar lar. Fakat Bulgar futbolcü bu ihtimal yüzde bir dahi olsa o topun peşinden koşmaktan usanmaz ve usta bir fut- bolcünün tahmin edeceği üzere on de- fada dokuz defa boşuna yorulmuş ©- lur, fakat bir defasında yetişti mi gol yapabilir veya gol yapılmasına ve- sile olur. «Zor oyunu bozar» sözü boş bir şey değildir ve gördüğüm için biliyorum ki Bulgarlar kendilerinden daha tek- hik ve daha bilgili futbolcülerin oyun- larını nefes ve enerji zorile bozarlar. Orta Avrupa takımlarile yaptıkları maçlarda muvaffakıyet gösteren Yu- goslav futbolcülerin Bulgarlar karşı- sında hemen sık sık muvaffakıyetsiz- liğe düşmeleri bazı kimseleri şaşırtıe yor. Halbuki orta Avrupa ve Yugas- lavya futbol tekniğinin a3 çok biribi- rine denk olduğu ve bu memleketler futbolcülerinin süratlerinin biribirin- den fazla bulunmadığı düşünülürse bu hayrete pek yer kalmaz. Hiç şüphe yada yapılmış olduğunu düşünenler bu neticeyi pek aykırı bulmazlar. Balkanyat münasebetile vaktile Sof- yaya giden milli takımımıza refakat etmiş ve orada oynanân Türkiye - Bul- garistan, Türkiye - Yugoslavya, Bul- garistan - Yugoslavya maçlarının ce- reyan şart ve şekillerini Cumhuriyet ve Olimpiyat gazetelerinde tahlil et- miğştim. Spor alâkadarlarının hatırındadır ki Bulgar milli takımı o sene bizi ve Yugoslavyayı yenerek » bizim de Yu- goslavyayı yenmiş olmamıza rağmen - Balkanyat şampiyonu olmuştu. Sotyada, hele Yugoslarlar gibi ol- dukça ileri profesyoneller-için, maç kazanmak pek kolay bir şey değildir. Balkanyatta şahid olduğum gibi Bul gar seyirci, takımının kazanması için, elinden gelen gürültü, tezahürat, teş- vik ve teşçil yapmaktan bir an olsun fariğ olmaz. Bazan bu gürültü hakem- leri bile şaşırtacak bir hadde yükse- lir, Diğer taraftan Bulgar. futbolcü, yüksek bir bilgi ve tekmik-içinde ol- mamakla beraber, tam bİr âmatör gi- bi ve aşırı enerjik bir oyün oynar. O kadar ki dünyada Bulgar futbolcüler kadar enerji ile ve kendilerini tama- mile maça vererek oynıyan futbolcü- ler sizdır denilse mübalâğa edilmiş olmaz. Meselâ avuta doğru giden bir yoktur ki Yugoslav futbolcülerin top stopları, paslaşmaları, sürüşleri, mü- sellesleri, oyun tabiyeleri Bulgarların- kine falktir; fakat yine muhakkaktır ki Yugoslav futbolcüler Bulgarlar ka dar nefesli, enerjik ve seri değildirler. Bu noktaları tebarüz ettirmekten maksadımız futbolcülerimizin, Bel grad seyahati ârifesinde, son Bulgar ristan - Yugoslavya maçının netice sine kapılarak işi gevşetmemelerini hatırlatmaktır. Hususile Yugoslav- ların Bulgarlarla Sofyada ve yukarıda tarif ettiğim seyirci önünde karşılaş- mış olmalarına mukabili bizim Yugos- lavlarla kendi topraklarında oynıya- cağımız unutulmamalıdır. Futbol federasyonumuzun milf ta- kım kampına çağırdığı futbolcüler -bir ikisi üstünde belki münakaşa kar bildir - memleketin en iyi futbolcüleri- dir ve bu futbolcülerle cidden en kuv- vetli İstanbul muhteliti ve en kuvvet» 1 milli takım yapılabilir, Yukarıda yazdığımız üzere iş geye şetilmeden iyi hazırlanılırsa Belgrad- dan memlekete bir ve hattâ iki mu- vaffakıyetle dönmek ihtimali yok de- gildir. Yeter ki futbolcülerimiz bunun ancak işe lâzım gelen ehemmiyeti ver- mekle ve iyi çalışmakla kabil olacağır nı unutmasınlar, Buna da şüphe et- miyoruz, Sadun Galib içinde ise birçok | memleketlerin futbolcüleri bu topa | ber verdiğimiz teren bir fotografı dercediyoruz. | Serbest sütun | Spor alâkadarlarına fikirlerini münakaşe etmek imkânını İ) gelen idarecilerinden biri bana di- yordu kiz j — Gazetlerin spor muharrirleri- İ nin her biri bir klübe mensup. İİ Bunlar, gazetelerinde az çok ken- fi İ) di klüplerinin noktai nazarlarını İİ müdafaa ediyorlar, icabında ha- İİ diseleri, münakaşaları kendi klüp- ) leri zaviyelerinden mütalâa edi- yorlar. Bizim gibi, elinde bir gaze- te olmıyan klüpler ise, ne düşündü-) gümüzü ifade edebiliyoruz, ne ha- yati spor meselelerinin münakaşa- sına girebiliyoruz ve nede derdle- rimizi, ihtiyaçlarımızı ortaya dö- kebiliyoruz. Bu idareci kismen haklıdır.Fa- kat biz bu vesile ileburada bir | noktayı tebarüz ettirmeği lüzum- Tu buluruz. Spor yazıcılarının bir | klübe mensub olmaları, tabii de- W Gülse bile, bu satırların muharriri Sadun Galip te, saklamağa lüzum yok ve herkes bilir ki Güneşlidir. Fakat icabında Güneşi tenkid et- mekten de çekinmez. Bu itibarla - öteki gazeteler hesabına konuşa- mayız - Akşam spor neşriyatı, bir İÇ klübün mürevvlei efkârı değil, | hattâ her klübünü naşiri efkâr- dır. Böyle olmakla beraber, bunu daha sarih ve umumi bir şekle 80k-| mak için bugünden itibaren ayrı- ca da spor kısmımızda bir «Ser- best sütun açıyoruz. Düşündük- Terini ifade edemiyen; spor mese- dercedilecek bu yazılardaki fikir. lere Akşam'ın mutlaka bir iştiraki olamıyacağı da pek tabildir. Esa- sen bu yazıların altına icabında nokta nazarımızı da ilâve ede- ceğiz. 5, Galib Paris sergisi münasebetile muazzam jimnastik bayramı ŞE e okuyucularımızın . stadında ta myirmi beş bin gencin iştirakile muazzam bir jimnastik bayramı yapılmıştır. durduğu stadda bu yirmi beş bin gencin yaptıkları müşterek beden hareketleri çok güzel olmuş ve seyircilerin tüy- lerini ürpertecek kadar bir birlik manzarası teşkil etmiştir. Bu vesile ile yirmi beş bin gençten ancak bir kısmını gös- lencinin müstakbel rakibi Farr Onüç yaşında iken bir kadın yüzünden boksör olmuş! Yakında Amerikaya giderek dünya şampiyonluğu ünvanı için meşhur zenci Joe Louis ile maç yapacak olan İngiltere ağır siklet şampiyonu Tom» my Farrın hususiyetlerini kendi anla- tışına göre naklediyoruz: Tommy Farr ilk döğüşünü on üç yaşında İken bir kadın yüzünden yap- mıştır. Bu yaş, Aşık olmak için biraz erken sayılabilir. Fakat Tommy Farr O yaşta da iri yarı bir delikanlıydı. Farr o zaman Galdeki madenlerden birinde çalışıyordu. Bir akşam bir ba- loya gitmişti, Onun yaşında olanlara çocuk muamelesi ediliyordu ve orada on beş yaşına basmadan yaka ve kra- vat takmak adet değildi. Bununla be- raber Tommy iri yarı bir delikanlı ol- duğu için kızların hoşuna gidiyor, bu da akranlarını kıskandırıyordu. İşte baloda Tommy bir kızla dans ederken kendi yaşındakilerden biri kardeşinin de yardımile kızı onun elinden aldı. Bunun üzerine Tommy her ikisini de tenha bir sokağa çağır. | dı. Elinden kızı alan genci bir yum- rukta nakaut etti, gencin kardeşi ise bunu görünce kaçtı, Bu hadise, Tommynin boksa başla- masına sebeb oldu. "Tommy buğün yirmi üç yaşındadır ve ancak son senelerde şöhret kazan- mıştır. Bununla beraber onun şimdi- ye kadar yaptığı maçların sayısı iki yüzden fazladır. Fakat yaptığı maç- ların ekserisi kalde harici müsabaka- lardır. Şehir şehir dolaşır, tertib edi- len turnualara girerdi. Bu turnualar- da hasımlarının hepsinden kuvvetli olduğu için üstüste beş rakibi dövdü- ğü vakidir. b. Tommy Farr son sene içinde bizim paramızla yüz bin liradan fazla para kazandı. Fakat kendisine bundan bahsedildiği zaman 0: — Bu birşey değil, daha fazla ka- zanmak niyetindeyim, niçin saklıya- yım, parayı çok seviyorum, diyor. Fakat Tommy birçok şampiyonla- rın yaptığı gibi servetinin altından girib üstünden çıkmak düşüncesinde değildir. Çünkü o Gallidir ve bütün Galliler gibi muktesiddir. Fazla ola- tâk bir kaç şilin için madenlerde, Dünya şampiyonluğunu alacağını söyleyen Tommy Farr | yani toprağın allında ter döktüğün- den paranın kıymetini de öğrenmiştir. Tommynin en büyük zaafı dört er- kek ve üç kız kardeşidir. Onları çıl- dırasıya sever. Onlar da kendisi gibi vaktile madenlerde çalışırlardı. Fa- kat Tommy zengin olunca hepsini güzel bir eve yerleştirmiş, rahat yaşa- mak imkânlarını vermiştir. 'Tommynin kendisine emniyeti fev- kalâdedir, O diyor ki: Mutlaka dünya şampiyonu ola» cağım, Bu çene Zenci boksörün yum- ruklarına tahammül edecektir, çün- kü o daha ne yumruklara dayanmış- tır. Yumruklarım ise Zenciyi devire- cektir, hiç bir şey buna mani olamaz. Kazanacağım ve çok zengin olaca gım. | Parsseyahati | Futbolcülerimiz Racing- | le mi karşılaşacaklar Belgradda yapılacak temsili maçlardan sonra Fenerbahçe ve Güneş futbolcülerinin Parise gi- derek vaktile şehrimize gelmiş olan Racing futbolcülerine ziya» retlerini iade edecekleri küvvetle söylenmektedir.