Sahife 6 MUHABİR MEKTUPLARI: İzmirde çocuğunu öldür- mekten suçlu bir ananın muhakemesi İzmir (Akşam) — İzmir ağır ceza mahkemesi, Kemalpaşa kazasının Par- | sa köyünde doğurduğu gayrimeşru çocuğunu öldürmekle maznun Esma adında bir kadının muhakemesini rü- ğ yete başlamıştır. Esma 40 yaşındadır. İstintak kararnamesine göre, doğur- duğu çocuğun bilillizem göbeğini kes- memiş ve ölümüne sebebiyet vermiş, sonra cesedini alıp Parsa köyünde bir ğ sa reisinin suali Özerine Es- ! ma, vakayı şöyle anlatmıştır: — Bir gün Turgudlu kasabasından köyüme dönerken etrafımı çoban kö- pekleri sardı, beni parçalıyacaklardı. O sırada adını bilmediğim bir çoban ye- tişerek beni kurtardı, fakat namusumu da kirletti. Bu çobandan gebe kaldım, dokuz ay geçtikten sonra bir gün oda içinde gezinirken sancılandım, çocuk doğdu, fakat ölü doğduğu için göheği- ni kesmeğe lüzum görmedim. Şahid jandarma karakol komutanı Sefer onbaşı dinlendi. — Bir gün, dedi, Parsa köyünde bir > kör kuyuda bir çocuk cesedi bulundu- z gunu haber verdiler. Köyde gebe kadın»! ları zaten biliyordum. Evvelâ Esma- Ban evine gittim, yatakta yatıyordu, — Ne oldun? diye sordum. Hastalan- ) Gığını söyledi, karnına dikkat etdim, Şişlikten eser yoktu, odada bir de kanlı don buldum. Sonra kendisini karakola götürüp istievap ettim. Çocuğun ölü doğduğunu söyledi, Diğer şahidler de bu şekilde ifadeler- de bulundular. Mahkemeye gelmemiş > olan şahidler'n celbi için muhakeme ta» # Tik edildi. İzmirde havacılık günü i Plânörler Ankaradan İzmire uçarak gelecek İzmir (Akşam) — İzmir Türkkuşun- da pazartesi ve salı günleri nazari ders- dere devam ediliyor. Yakında plânör gelecek ve 1 marttan itibaren tatbika- ta başlanacaktır. Plânörlerle Türkkuşu öğretmenlerinin İzmire gelmeleri mü- masebetile İzmirde bir (Havacılık gü- nü) yapılacaktır, Öğretmen ve plânör- ler, müsaid bir havada Ankaradan İz- mire kadar havadan gelecek ve şehir üzerinde uçarak halkı selâmlıyacaklar, "Türkkuşu üyeleri paraşütle şehrin mey- danlarına ineceklerdir, O gün, İzmir için bir şenlik günü o- Jacaklır, Plânörler, tayyarelerin refa- katinde İzmire kadar uçarak getirilecek- lerdir. Bunun için, havaların iyileşmesi! bekleniyor. AKŞAM 19 Şubat 1897 , Avrupa politikasında büyük fırtına koparan kitap Çekoslovakyanın Bükreş sefiri meşhur kitabında nelerden bahsediyor ? Vakit vakit gazetelerin makaleleri ve meşhur politika- cıların ve devlet adamlarının hatıraları politike âleminde büyük gürültüler koparır. Lâkin okuyucuları ekseriya muâyyen zümrelere İnhisar eden kitapların politika #lemini altüst etmesi nadir görülen işlerdendir. Yakın zamanlarda bir kitap böyle bir tesir yaptı, Bu eseri yazan Çekoslovakya devletinin Bükreş sefiri meş- hur diplomat M. Jan Sebadır. Kitabın methalini yazan da Çekoslovakya hariciye nazırı M, Kroftadır. Kitabın adı «Sovyet Rusyası ve Küçük İtilâf devletleridir.» Kitabın neşrindenberi epeyce zaman geçmiştir. Fakat yukanda söylediğimiz gibi çok defa kitaplar yalnız mu- ayyen ve güzide bir sımf ve zümre tarafından okundu undan ne kadar müheyyiç muhteviyatı olsa gazete ma- kaleleri kadar çabuk tesirini göstermez. Bunun için sefir AI, Sebanın da kitabi çok geç olarak politika Aleminde malüm olmuş ve alâkadar mahsfilleri ve devletleri ancak sonradan harekete getirmiştir. Bu kitap Çeh okuyucular üzerinde büyük tesir yapmamış- tir, Lâkin Çeh olmıyan yabancı unsurlar ve milletler bu kitaptan çok heyecan duymuşlardır. Bunun başlıca s6- behi eserin mubayriri bulunan zatın âdetin hilâfında olarak gayet serbest bir fikir ve lisan kullanmış olması dır. ÇEKOSLOVAKYA VE SOVYET RUSYA M. Seba eserinde Küçük İtilâf devletlerle Sovyet Rusya arasında, her türlü mülâhazalar bertaraf edilerek mümkün mertebe sıkı olarak siyasi ve askeri iş birliği vücude getirilmesi davasını gayet açık bir lisanla müda- faa etmiştir. M. Seba Sovyet Rusyada olup biten bütün işleri son derecede meth ve sitayiş etmiş ve en hafif de- receden bile tenkitte bulunmamıştır. Bu zat Sovyet Rusyaya karşı ne kadar takdirkârane bir iisan kullanmış ise Lehistana karşı da o nisbetle husumet ve muhalefet göstermiştir. M. Seba 1920 senesinde Şarki Avrupanın hududu için Iord Kürzonun gösterdiği hattın o zaman kabul edil- memiş olduğunu teessüfle . hatırlatmaktadır. Eğer bu hudud hattı kabul edilmiş olsaydı bügün Çekoslovakya devleti Sovşet Rusyası ile hemhudud olacaktı. Arada 200 kilometrelik müşterek bir hudud olacaktı. Muahha- Ten karşılıklı yardım misakı ile bağlanan Sovyet Rusya ile Çekoslovakya biribirlerine askeri İmdad göndermek bususunda bugün tesadüf ettikleri zorluğu görmiyecek- lerdi, Çünkü o zaman Kizilordu ne Lehistana ne de Romanyaya danışmaksızın Çekoslovakya arazisine gire- bilecekti. Lord Kürzonun teklif ettiği hatta o tarihte Lehistan şiddetle muhalefet etmişti. Bu devletin ayak diremesi karşısında Çekoslovakya Sovyetlerie müşterek hudüd- Yaban domuzlarına karşı Şirketihayriye Beykozda" yeni bir | dan vazgeçerek hududunu Romanya ve Lehistan arazi- sinin gerilerine almıştı. Sefir M. Sebanın Lehistana karşı beslediği husumetin başlıca sebebi bu hudud meselesidir. FIRTINA KOPARAN NOKTALAR Kitabın buraya kadar olan kısmı geçmiş tarihe ait olduğuthdan O kadar nazarı dikkati celbetmemiştir. Fa- kat bundan sonraki muhteviyatı Lehistanı galeyana ge- tirmiş ve Romanyanın bazı partilerini heyecana düşür- müştür. Bunların parlâmentodaki itiraz ve tenkitlerine karşı Romanya hariciye nazırı M, Antanesko, telgraf- larda bildirilen malüm müdafaasını yapmıştır. M. Seba kitabında Sovyet Rusyası ile Çekoslovakya arasında müşterek hudud bulunmamasına rağmen vazi- yeti nikbin göstermiştir. Bu zat Sovyet Rusyasının lilzumu halinde muazzam hava filosu ile Çekosloyakya- nın imdadına gelebileceğini söylemiştir, M. Seba Çekos- lovakya bükümetinin mustetil bir şekilde bulunan memleketin şark ucunda asri tayyare limanları vücude getirmiş olduğunu ve Ukraynanın garp müntehasında- kı Sovyet bava llmanlarındaki kızıl hava donanmasının bir kaç dakikada Çekoslovakyanın yukarıda söylediği- miz hava limanlarına gelebileceğini yazmıştır. Sefir iki arada Lehistan ve Romanya arazisi olduğu halde kızıl hava donanmasının Çekoslovakya arazisine bu iki devletin hukuku hükümranisine ve hâkimiyetine dokunmaksızın nasıl, gelebileceğini izah etmemiş ve bu noktayı açık bırakmıştır. İşte kitabın bu manidar tarafı Lehistanda ve Romanyada heyecan uyandırmıştır. YENİ YOLLAR VE iSTİHKAMLAR M. Seba yazısma devam ederek Çekoslovakyada yeni yapılmakta olan demiryolların ve şoselerin büyük ehem- miyeti olduğunu izah etmiş ve bu yollar sayesinde Kı- nlordunun Jüzumü halinde Çekoslovakyanın imdadına kolayca gelebileceğini söylemiştir. Bu yazılar Lehistanı büsbütün kuşkulandırmıştır. 24. Sebu Çekoslovakyada bütün cihanm en mükemmel “KADIN DIN KÖŞESİ Tafta Suare elbisesi years | Siyah taftadan suare elbisesi, baş- taki zarif tül saçları ve omuzları mu- hafazaya yaramaktadır. EEE EEE EEE EEE EEE EN EEE) Bulgaristan silâhlanıyor Almânyadan 12 ağır bom- ve en asri silâh fabrikaları bulunduğunu ve bunlar | bardıman tayyaresi aldı yetiştirmekte olduğu silâh ve mühimmatın bu devletin kendi ihtiyacına y tikten başka ecnebi dost devletlerin ordularını techize de k yazmıştır. Gehe bu Zat geç e oslovakyanın hududu çelik ve betondan yapılmış istihkâmat kuşağı ile kuşa- tılmış olduğunu ifşa etmiştir. Kitabın sonunda M. Seba Kiızilordu imdada gelinciye kadir Çekoslovakya ordusu- nun bu müstahkem kuşak arkasında mevkiini müdafaa edebileceğine emin bulunduğunu da ilâve etmiştir. İşte simdi bütün Avrupa politikasını harekete getiren kitabin esas muhleviyalı bunlardan ibarettir. — F. Talebe pasoları iŞ Yaban domuzlarıma karşı vilâyet tarafından açılan mücadelede geçen kânunusani içinde çok iyi neticeler alınmıştır. Bu suretle geçen ay içinde Beykozda 15, Çatalcada 32, Silivride "14, Şilede "7, Sarıyerde 3, Kartalda 5, Üsküdarda 3, Yalovada 155 yaban do- muzu öldürülmüştür. plâj tesiş edecek Altınkum plâjı kapandığı için Şir- keti Hayriye “Beykozda yeni bir plâj tesisine karar vermişlir. Hazırlıklara başlamış, plâj, çayırın denize müntehi olduğu yerde tesis edilecek ve tesisatı plâj mevsiminden cyvel bitirilecektir. Her yaştaki talebenin tramvay pa sosu alması şirketçe kabul edilmişti. “Talebelerin 1 marttan itibaren pâso- Tarla seyahati ve verecekleri ücret mikdarı Nafıa vekâletinden gelen bir emirle katiyet - kesbetmiştir. Pasolar birinci mevki tramvaylarda kullanıla- muyacaktır. Tefrika: No. 28 mm adımlarla beş aşağı beş yuka- Ben de ne lehte ne eyi ir Kim ayini irin nın geçmesini bekliyordum. Selimin en güzel ahlâklarından biri de âni ola- Tak parlıyan hiddetinin bir kaç daki- ka İşinde bir balon gibi sönmesi, Fa- kat bu seferki biraz uzun süreceğe benziyordu. — *Onu çok seviyordum: diye in- ledi. — Sevgine lâyık değilmiş. İ — Böyle söyleme Süzi diye yumruk- | larını sıktı. Onun gibi bir kadına in- ğ #an bir daha tesadüf edemez. Kendini koltuğa atıp hıçkıra hıçkıra li ağlıyor, mütemadiyen beli belirsiz ke- Mimeler mırıldanıyordu. “Teselli etmek için ağzımı açtırmıyor: —Sen bu gibi kalb işlerinden anla- mazsın, diyordu. Kelimelerinde, sat bir genç kızın aş- kı ile yaşayıp sonra sukutu hayale uğ- rıyan bir bedbahtın feryadı, nefreti ardı. Artık büsbütün coşmuş bütün i kadınlar için ağıza alınmıyacak keli- e meler kullanıyordu. $ tv YİN i KIRILAN BEBEKLER Nakleden : Zeyneb İdil — Bülün kadınlar sokak paçav- ralarından başka bir şey değildirler. Kardeşimin ıstırabı karşısında ni hayet bir kadın olduğumu unutarak boynuna sarıldım, göz yaşlarile ısla- nan tuzlu yanaklarından öperek şi- kâyetlerine, şiddetli tahkirlerine ben de iştirak ettim. Babamın tabirile berbat bir mev- sim! Piyasada müthiş bir durgunluk yarmış. Eskiden tükenmez bir faali- yetle çalışan işçiler şimdi vakitlerini Jüzumsuz kâğıtları kallamakla, yo- rTulan saatin güçlükle dönen akrep- lerine bakmakla geçiriyorlarmış. Bu durgunluğu kendi hayatımda da hissediyorum, Ne bir gayem ne de bir arzum kaldı. Önümde yalnız, vücü- dumu günden güne hırplıyan sonu m karanlık bir yol var. Berbat e birdenbire sanki kışın kar- ları, çamurları arasından bahar ko- kusünu sezen bir kelebek gibi sıçrı- yorum, gözlerim sevinçle parlıyor, yü- Dimi senk geliyor. Biraz evvelki bed- bin hülyalarımdan sıyrılıyorum, Dün yal Âğly Mdlamaza Akis, yağa, gayesiz hayat i kadar zevkli ne vardır? Artık sevip istirep çekmiyo- rum, flört bile yapmıyorum. Can 8- kısından bir kaç zamandır balolara gidiyorum, Telâşla hazırlandığım ak- şamları, ellerimde hışırdıyan koti- yonlaria döndüğüm fecirleri seviyo- Tum, Şimdi her hangi bir genç kız gibi, herkesi çekip sürükliyen bu şen dalgaya kapılmış gidiyorum. Doktor Süleymanın hakkı varmış, ben de bir taş bebekten başka bir şey değilim. Bir gün öğle yemeğinden sonra ba- bam büyük bir ciddiyetle: «- Gel Süzan, dedi, Ciddiyetinin karşısında sual sor- Mağa çekindim. Acaba nereye gide- Cektik? Babam yine her zamanki hoş Sürprizlerinden birini mi hazırlamış- (7... Otomobil doktor Süleymanın muayenehanesinin önünde durunca bugünkünün hoş bir sürpriz olmadı- ğanı anladım, Bir çocuk gibi aldatıh- şıma kızdım, hiddetle itiraz ettim, — Ben hasta değilim baba! Hasta değilim fakat karşımda du- Tan aynadan yüzü fazla uzamış, ya- nakları çökmüş, burnunun delikleri kısılmış bir Süzi aksediyor. Belki hasta değilim fakat olmama bir kaç gün Kalmış. Ateşimi yoklamak için akşamları annem dudaklarını alnım- da eskisinden daha fazla dürduru- yor. Evet mütemadi hir ateşim var, xd Doktor Süleyman bütün vücudu- mu ice muayene &dip: bitirdikten sonra; — İstanbulda artık işin kalmadı, küçük, dedi, Esasen babamda bu günlerde Trabzondaki şubesini teftişe gidecek geçerken beni Zonguldaktaki halama bırakacak. İstanbulun danslı, sporlu, sinemalı, yorucu, boğucu havasından uzaklaşıp bir müddet için taşrada İs- tirahat etmem Jâzummış. Zaten ha- lam da üç senedenberi beni çağırı- yordu. Bu vesile İle onun arzusunu da yerine getirmiş olurum, fakat ca- nım da sıkılmadı değil. — Ne kadar aksilik varsa benim başıma geliyor, diye söylendim. Baba toprağına hasret çeken bar bam şikâyetime hiddetlenmiş olacak ki: — Sevineceğin yerde yüzünü âstın. dedi, 10, Vapurumuz yük işlerini geciktirdi- Ei için rıhtımdan gece saat yirmi iki- de ayrıldık. Kamarama kapanır ka- panmaz hemen yattım. Zihnim boş, kalbim boş, gözlerim manasızdı. İs- tanbuldan ayrıldığıma esef etmiyor, Zonguldağa kavuştuğuma da sevin- miyordum. Geçirdiğim günleri hatır- lamak, uyuyuncaya kadar bir lâbze tekrar yaşamak istedim. Fakat şa- Saip 'Taymisin Viyana muhabiri bildiri- yor: Alman zabitlerinin idaresi altn- da 12 tayyareden mürekkep bir AL man ağır bombardıman hava - filosu benzin almak için Viyanada yere in- miştir, Bu tayyareler Bulgax hüküme- tine teslim edilmek üzere Sofyaya gö- türülmektedirler. Bunlar Bulgaristanın Almanyaya si- pariş etmiş bulunduğu ilk tayyareler değillerdir. Bundan evvel de siparişler yapılmıştır. Silâhlanma ihtiyaçlarını temin et- mek hususunda bundan evvel İngiliz Vikers kumpanyasına tank ısmarlan- mış olmakla beraber Bulgaristan en 2i“ yade Almanyayı tercih etmektedir. hıslara, düşüncelerime bir türlü şe- kil veremiyordum. Vapurun durma» dan işleyen makinelerinden, müte- mai sarsıntısından asabım uyuşmuş İ tu. Yavaş yavaş o sarsıntılar, borda- ya çarpan suyun sesi uzaklaştı, ni- hayet kayboldu... Uyandığım zaman lombozdan kâr marama ilik bir hava sızıyordu. Der- hâl giyinip güverteye çıktım. Ortada benden ve bir iki kamarottan başka kimse yoktu. Saate baktım: Altı idi, Güverteye çıkar çıkmaz acı bir rüz- gâr yüzümü, saçlarımı kamçılaör, gayri ihtiyari geri döndüm. Etraf o kadar sakindi ki gemide olduğumu salonun camına dayayıp nihayeti gelmiyecek gibi duran denize bakmağa başladım. Gözümün önünde evvelâ morumsu bir hayal belirdi. Sahralarda görülen seraplar gibi sonra tekrar silindi. Ara» dan ne kadar bir zaman geçti bilmi- yorum, o morumsu hayal kızıllaştı, pembeleşti. Biz ilerledikçe o büyüyor, büyüyor, renkleri hakikileşiyordu. Rüs ya mı görüyordum? Sekiz saat uçsuz, bucaksız bir denizde çalkandıktan sorle Ta bir kara parçası, İstanbulda bırak- tığım yağmurlu günlerden bihaber, ağaçları beyazlar giymiş, baharı biran evvel getirmiş bir kara parçası gör“ mek... (Arkası var) |