19 Şubat 1937 AKŞ SİYASİ İCMAL Politikada silâh kuvvetinin tesiri İspanya işleri gerek harici, gerek da- hili politika itibarile tavazzul etmek- tedir. 1 harbin vaziyeti geçen bir de bir çıkmaza girmişti. Ge- kıtaları memleke- dış mahallelerin- iş iip burularda yer | leşmiş ı halde şehri bir türlü | İamemile ele yeçirememişlerdi. Madri- din müdafileri de bir türlü bu mahal- lelerden düşmanı çıkaramamışlardı. İspanyanın conubu şarkisinde ve Ka- talonya hududuna yakın Aragon'da ve | şimati İspanyanın Atlas Okyanusu 8€- vahiline yakın-yerlerde de harp vazi- yeti muvazene ve dürgunluğu muha- Jaza ediyordu. İki taraf da bir türlü tefavvuk gösterip vaziyete hâkim ola- muyordu. Lâkin son harekât bu dur- gunluğa nihayet vermiştir. Madridin İspanyol hükümelinin yeni merkezi | Valentia ile muvasalası kesildi. Cenubu şarkide Malagayı alan kuv- | vetler ciddi bir engele tesadüf etmiye- | rek şimale doğru sahil boyundan iler- | Hyorlar. Diğer cephelerde de faaliyet başlamıştır. Bu harekât devam ettiği takdirde dahili harbin akibeti pek ça- buk taayyün edecektir. İspanyadaki va- ziyetin bu tebeddülü hariçteki devlet ve milletlerin de nazar ve tavırlarını değiştirmekledir. İspanyanın mukadderatma general Frankonun hâkim. olması ih- #malinin kuvvet bulması Pransadaki milliyetperverleri har: ki Bunlar ileride İspa: na sağlar geldikleri bir düşman saymamaları ve dahili harpte Fransadaki sollar İspanyadaki anan. idaresi baş sol cenâh hükümetine karşı ne kadar | tereccülkür görünmüş olsalar da Franr sadakt milliyetperver sağ partilerin İs- panyadaki fikir arkadaşlarını» unuğ- madıklarını isbat için dikkate şayan İ jest ve harekette bulunmağa başladı- lar. Toledo'daki Alkazar iç kalesini birkaç! bin harbiyeli talebe ile faik milis kuv- vetlerine karşı aylarca mildafaada bu- Inan general Moscardo'ya verilmek üzere sağ cenah Fransız gazelelerin- den biri tarafından açılan iane ie al- nacak şeref kilıcımı Pransiz en meşhur kumandanlarından general Castelnau bizzat İspanyaya götürüp teslim ede- cektir. Londradaki ademi tecavüz ko- misyokunda gönüllü ve konirol işlerin- de Fransanın Sovyetlerin itirazları üze- rine artık durmamış olmaları da Fran- saran İspanyayd karşı politikasında çok ihtiyatikâr davrandığını göstermek- tedir. Beynelmilel politikada silâh kuy- vetinin tefavvuku ne kadar müessir ol- duğu bir daha anlaşılmıştır. Feyzullah Kazan A Alm riyali para âsi Kalbi? Alman parasının kıymetini korumak için doktor Şaht çok çetin kanunlar koydu. Almanya sınırlarından para Çı- karmak bugün en büyük suçtur; kaçı- rabilmek de hemen hemen imkânsız hale sokulmuştur. Bütün bu şiddetli tedbirlere ve çetin | “kanunlâra rağmen Alman tacirler ge- ne para kaçırmağa muvaffak oluyor- Jar ve bin bir kurnazlığa baş vuruyor- Jar. Bu kurnazlıklardan bir ikisini ya- zıyorüz: Bir müddet evvel hükümetin resmi gazelesinde bir ilân çıktı: Büyük bir sermayedar, yüksek maaşla hususi bir Kâtip arıyor; istekliler gazetede Y.Z. remizine müracaat etsinler. Bu ilânın çıktığı günlerden bir gün gazeleye bir zat geliyor. Telâşla ilân gişesine sokuluyor: — Y-Z. remzine müracaat edilmesi hakkındaki ilânı ben verdim. Fakat çok; acele bir işim çıktı, müracaat mektup- larının Zürihteki şu adresime gönder- menizi rica ederim. Yirmi beş mark pos.! ta parası bırakayım. Gazetenin ilân memuru, bu teklif- te bir fevkalâdelik görmediği için kâ- bul ediyor. Gelen mektupları bir zarfa koyarak Zürihe gönderiyor. Fakat Y. Z. remzine müracaat edenlerin sayısı o kadar çoğalıyor, o kadar çoğalıyor ki, şüphe uyandırıyor ve mektuplardan birini açıyor. Hayret!... Zarfın içinde (500) mark var... Açık göz kişi, devletin resmi gaze- tesini kendi kaçakçılığına alet etmiş. Almanyada harice gönderilen mektup- Jar açılır, fakat zarfın üstünde devle- tin resmi gazetesinin firması olan zarf- lar labii açılmaz. İşte açık göz kaçakçı, bu suretle 500,000 mark kaçırmış!... ... Büyük bir sermayedar bankadaki bü- tün parasını çekiyor ve bu para ile oto- mobil aletleri yapmağa başlıyor. Fakat bu aletler âdi madenden değil, plâtin- den yapılıyor ve bu aletlere bir otomo- bil kuruyor, Biniyor, İsviçreye yollanı- yor. Hududda sıkı bir muayeneden ge- giriyorlar, döviz ve para arıyorlar. İld saat süren muayene neticesinde, ada- mın üstünde kaçak hiç bir şey olmadığı tesbit ediliyor. Otomobil hududu aşıyor ve İsviçrede derhal bir kuyumcuya gi- den otomobil aletleri fabrikatörü, plâ- tin aletleri 200,000 marka satıyor... ... Bir Alma vasiyetnamesini yapıyor, mühürlüyor, notere bırakıyor. Zarfın üstünde şu cümle vardır: Ölümümden evvel açılmıyacaktır, Birkaç ay sonra bu adam İtalyaya gi- diyor ve bir gün Alman konsolosuna uğrıyarak diyor ki; — Berlin noterinde bir vasiyetna- mem var. Bü vasiyetnamemi değiştir- mek istiyorum. Rahatsızım, Berline gi- demiyeceğim, tavassut ediniz de, vasi- yetnamemin bulunduğu zarfı buraya göndersinler, Meşru ve makul bir teklif, Konsolos diplomatik kuriye delâletile zarfı getir- tiyor ve zarf açılınca nasıl dolaba düş- tüğünü anlıyor. Zarfın içinde bir mil- yon mark çıkıyor... FRANSANIN SERVETİ Yeni bir istatistik neşredildi. Fran- sanın gayrimenkul servetlerini göste- riyor. Biliyor musunuz Fransanın gayri menkul serveti ne kadarmış? 80 mik yar frank. Mütehassıslar istatistiğin eksik ol- duğunu, Fransanın gayri menkul servetinin çok daha fazla olduğunu iddia ediyorlar, Hatta bir de nükte yapmışlar. Biri soruyor: — Acaba devlet gayri menkul ser- velini neye saklıyor? — Vergi korkusundan!, Zihnimi karıştırma Rabeka yözle- rini dört açarak, köcası Salamona dedi ki; — Allayama- dim; virecek uç bin liramiz bilen | yok, sense kizimi | alirsan otuz bin Ura veririm de din, damadin olacak adam bunu yu- tar mi? EN Salamon uzun müddet karısına c8- vap vermedi, ensesini kaşıdı, şakakları- na sıktı, başını salladı, nihayet gözleri- nin içi güldü: — Zihnimi kariştirma be! Ona ük- öncas 10,000 liralik bir bona verece- yim. Ondan sonra: Evleniniz, evlen- dikten sonra da 10,000 lira vereceyim diyeceyim. Geriye kalan 10,000 tirayi da vermemenin çaresini düşüneceyiz!, it Fransayi ebe | mi ekili tedkikleri Dün bir çok müesseseleri gezdi, akşam Ege vapu- runda bir toplantı yapıldı İktisad vekili B. Celâl Bayar dün de şehrimizdeki tedkiklerine devam etmiş, | muhtelif müesgeselerde meşgul olmüş- tur. B. Celâl de önce Doyçe Oryant İ banka * gitmiştir. Vekil burada bir müddet direktörle görüşmüş ve kendi- sini müdür odasında ziyaret eden ban- | ka erkânile hağbihalde bulunmuştur. B. Celâl Bayar Oryant banktan son- ra İş bankası İştanbul şubesine gitmiş- tir, Ankaradan şehrimize gelmiş bulu- nan İş banıkasıtumum müdürü B. Mu- ammer Eriş ilebankanın İstanbul şu- besi müdürü B.jYusuf Ziya vekili karşı- lamış ve kendi: bazı izahatta bulun- muşlardır. Bir #hüddet sonra bankanın meclisi idare riyaseti odasında banka erkânının iştirakile İktisad vekilinin ri-| yasetinde bir toplantı yapılmış, mali işler üzerinde görüşülmüştür. Vekilin İş bankasındaki meşguliyeti iki saat kadar sürmüştür. Saat dört buçukta B. Celâl Bayar hu- susi kalem direktörile birlikte banka- dan ayrılmış ve doğruca Galata Boz- kurd hanındaki iş dairesi İstanbul teş- kilâtına gitmiştir. B. Celâl Bayar ak- şam geç vakte kadar iş bürosunda meş- gul olmuş, şehrimizde bulunan iş dai- resi reisi B, Enis Behiçle görüşmüştür. Bu ârada İstanbul teşkilâtı baş mü- fettişi B. Halük da iş kanununun tat- bikatı hazırlıkları etrafında büronun kurulmasından şimdiye kadar yapılan işler hakkında İktisad vekiline izahat vermiş, iş beyannamelerinin dağıtıldı- ğını ve toplattırılmakta olduğunu, iş yerlerinin şimdiye kadar yapılan ted- kikat sırasındaki vaziyetlerini anlat- mıştar, Akşam saat yedi buçuktan sonra Ege vapurunda İktisad vekâletine bağ- lı deniz müessese müdürlerinin iştira- kile büyük bir toplantı yapılmış ve bu- nu müteakip bir ziyafet verilmiştir. Toplantıda bilhassa İstanbul limanı ü- zerinde görüşülmüştür. Liman umum müdürü B. Raufi beraberinde getir. diği İstanbul limanına aid projeler &- gerinde vekile bir defa daha mufassal şekilde izahat vermiş, İngiliz mühen- dislerinin Kuruçeşme kömür depola- rında yapmakta oldukları tedkikattan bahsetmiştir. Türkkuşu Bu sene plânör uçuşlarına 15 mart ta başlanacak Geçen sene 1 nisanda plâ- nör uçuşlarına bu sene 15 martta baş- Yanacaktır. Plânör uçuşlarına girecek olanların şimdiden Türk Hava kuru- muna müracaat etmeleri lâzımdır. Uçuşlara bu sene, geçen senekin- i den 15 gün evvel başlanmasının se- İ bebi; İnönü kampının zamanında açıl- masını ve kışa kalınmamasını temin etmektir. Hava kurumu keyfiyeti üniversite- ye ve bütün mekteblere tamim etmiş- tir. Orta mekteb mezunları liselerin bi- rinci devresi, orta ihtisas mektebleri ve muadili mekteblerden yetişenler (C) Brövesi alanlar Hava gedikli oku- luna tercihan kabul edilirler, Liseler ve muadili olan mektebler mezunlarile üniversite ve muadili mek-i teb talebelerinden İnönü Kampında (C) Brövesi ve Kampla askeri talim ve terbiye görerek muvaffak olanlar evvelce tam ehliyetname alarak ka- zanmış oldukları dört aya ilâveten daha iki ay kazanarak yüksek ehliyet- name alır ve askerlik müddetlerinden altı ay istifade ederek hazırlık kıtala- rında Çalışmadan doğruca yedek Su- bay okuluna gider ve altı aylık bir tahsil görerek yedek subaylık zama- nını Hava okulunda geçirirler. Lise ve muadili mekteb mezunları ile üniversite muadili mekteb talebe- lerinden İnönü kampında (C) Brö- vesi alanlar Harbiye mektebine imti- hansız gidebilirler, TARİH KONUŞMALARI; Bir Bizans imparatoru Hebdoman sarayı durdu ise devirdi, ve ezdi. Payitahtı Türklerin, asırlardan sonra, tekrar Anadoluya yerleşmek için, kendilerile çarpıştıkları devlet, Bizans impara- torluğu idi. Fakat bu devletin de öy- le imparatorları vardı ki... İçlerinde en tipik olanlarından bi- Ti de, Andronikos Komnenosdu. Çap- kın, zevkine ve ihtirasına düşkün bir adam. İmparatorluk tahtına geçmek için yapmadığı kalmadı. Tahta geçtiği za- man kendi altmış fiç yaşında idi. Fa- kat on bir yaşında bir kızla evlendi. Bu kız, Fransa kralı yedinci Loulsnin kızı Anna idi. Bizans sârayına, Andro- nikosun yeğeni Aleksiye nişanlı ola- rak gelmişti. Andronikos yeğenini boğdurttu, ve nişanlısile de evlenerek Bizans tahtına cülüs etti ... Fakat şunu inkâr etmemeli: Ken- dinde yüksek kabiliyetler de vardı. Zulmü bir parça az olsaydı, Komne- noslardan gelen en büyük imparator- lar sırasına girebilirdi. Zevkini ve eğ- Jencesini vazifesini de un de söyler- gr una ab m ki, onu tas- hih etmek bir hükümdarın kuvvet ve kudretinin fevkinde olsun.» Hakikaten bu azimle işe başladı. Halk, memurlar ve mülikâne sahibi olanlar elinde eziliyordu..O, zalimlere karşı mazlumlarla beraber oldu. O za- manki Bizans idaresi de tıpkı on ye- dinci asırdıki Osmanlı idaresi gibiydi. Valiler para yedirerek eyaletlere ta- yin olunurlar, verdikleri parayı halkı sıkıştırarak çıkarmağa (çalışırlardı. İmparator, eyaletlere bol maaşla vali- ler tayin etti, Vergi toplıyanları sıki bir nezaret altında bulundurdu. Gayet sert, - hiddetli bir adamdı. Emirlerine körükörüne itaat edleme- sini isterdi. Etrafındakilere dalma söy- Jerdi: — Benim sözlerim havadan değil- dir. Emirlerim icabında İcra edilmez- se, gazabından korkun... Bir impa- rator boşuna Kılıç taşımaz. İkiden bi- rini seçmelidir: Ya doğru olmalı, ya yaşamamalıdır. Filhakika, ortalık düzeldi. Çorak eyaletlerde ziraat ileriledi. Müverrih Niketas bu refahı çok gü- zel tasvir ediyor: Peygamberin dediği gibi, herkes ağaçlarının gölgesinde dinleniyor, ve bağının meyvasını top- ladıktan ve toprağının mahsulünü anbarma koyduktan sonra, güle güle yemeğini yiyor, rahat rahat uyuyor, artık ne haciz memurlarından korku- yor, ne de insanı sıkıştıran ve gözü doymıyan vergi memurlarından çe kiniyordu. Sezara ait olanı Sezara veriyordu.» Fakat, çok yazıktı ki, Andronikoş bin entrika ile ailesinin tahtını gas- pettiği halde, elân bütün ömrünce en yüksek meziyetlerini lekeliyen bütün ihtiraslardan, zâaflardan, ve ahlâk- sızlıklardan kendini sıyıramamıştı. Tahta cülüsundan pek az bir 78- man sonra, zadegânın kendini devir- meğe çalıştıklarını duyunca, öyle bir zalim kesildi ki... Kimseye acımadı. O da Tiber gibi astı kesti. Zaten Ti- ber de onun gibi eyalet halkını koru- mıya çalışırdı. Kendisine kim karşı İlm okuyunuz. Teen: 41221 Vitinyada, İznikde İsyan çıktı. İs- yanı yatıştırmak için Bursayı da, İz- niği de kana boğdu. Devrinde yaşı- yanlar anlatıyorlar: «Bursa memle- ketinin bağlarını, üzüm yerine, asık mış insan cesetlerile doldurdu. Onlara mezar bile verdirmek istemedi. Güneş- te kurumalarını ve rüzgürlarla sal lanmalarını, boslanları kuşlardan ko- kalmalarını arzu etti; Haddi varsa, kimse aleyhinde bir şey söylesin! Zaten Hippodromda, Atmeydanında yığılı odunlar yanıp durdu. Hafiyeleri insani derhal yaka- latırlardı. Andronikos zavallı insan- ları uzun bir şişe geçirtir, Atmeyda- nında yavaş ateş üstünde kızarttırır, karısının sofrasına götürüp zorla ko- casının etini yedirtirdi. Andronikos, ruhunda en kanlı ih- tirasları taşıdığı halde, onun en doy- yn mA lAKMN MALİ MM kâmilen ağarmıştı. Fakat gene genç ve dinç görünürdü. Kendinde bir kahraman tavrı vardı. Bütün fahişe lerle, çapkınlarla düşer, kalkardı, On- larla beraber İstanbulun en güzel say- fiyelerine giderdi. Charles Dichi, onun hakkında, ne- reden aldığını zikretmiyerek, şu cüm- leleri yazıyor: «Tavuklarının bâşında bir horos veya peşine keçiler takılan bir teke ve daha doğrusu 'Thyades, Mönadet ve Bacchantes alaylarile Dionysas gi bi metreslerini de beraber götürürdü.» Ayni zamanda, avlarda vurduğu en gl ye a Forumun kapılarına taktı- hdi gah ie tasın dediği gibi «görünüşte, avlarda vurduğu ganimetlerdi; hakikatte ise, payitahtındaki kibar burjuvalarla eğ- Fakat halk ta onun aleyhinde söy- lemedik söz bırakmıyordu. Androni- kos kuvvetine ve zulmüne dayanarak işl kabadayılığa vuruyordu; lâkin al- daniyordu. Ağustos 1185. Normand donanma- sının Selâniği alması ve ordusunun İstanbul üzerine yürümesi, Bizans imparatoru Andronikosu şaşalattı.. Evvelâ müdafaa tertibatı aldı, Sonra, bir şey beceremiyeceğini anlayınca, işl felsefeye döktü: Zulmünden bezen halk artık onu devirmeğe karar verdi. (Devamı 13 üncü sahifede) Ahmed Refik ma Fevkalâde bir likidasyon Önümüzdeki pazar günü gehri- mizin en büyük ve en eski mobilya mağazaları olan Beyoğlunda, İstik- lâl caddesinde 48 numaralı A. Ba- bikyan ve H. Kapamacyan mües- sesesine aid mobilyalar, — vazolar, halılar, âsarı nefise vessireden mü- rekkeb büyük istoklar açık arttır. ma ile satılacaktır. Yarınki gazete- mizin ilân sahifelerindeki tafsilâtı