Yeni otomobil Hulya herımetendi- Yi bir kaç gün misufir kaldığı Beyler- i eski yalıdan Yakacıktaki götürüyordu. Hulya hanımefendi ancsk o zaman “ohtobilin küçük aynasma bakınca Yeni şoförün kim olduğunu tanıdı. Çok değişmişti. Daha incelmişti. Arkasındaki şoför esvabi pek yakış- işti. Fakat hep eski Ahmeddi. Fer- bad beylerin yamada hizmet ederken Sevdiği, evlenmeğe karar verdikleri « Sonra, bir çok vakalar olmuş Ve nihayet Saim beyefendi ile evlen- muvaffakıyotini göstermişti. 'Tabil ki Saim rm vaktile ettiğini söylemeğe lüzum Böstermemişti. Saim bey onu çıldıra- SIYA seviyor, almak için her türlü fe- ylizuğa kalkıyordu. Bütün silesle HU Yordu. Fakat Hulya vaktile kendisi- MİN © kadar hoşuna gitmiş, o kadar Sevmiş olduğu bu gözlerin derinlikle bir istihza pırltısı farkeder gi- W oldu. Biribirlerini tanımışlardı. Hulya bunu anlayınca bir korku uydu. O kadar yorgunluk ve yalan- ©hk bahasına elde ettiği zengin ve Muhteşem hayat şimdi. kendisinden Nefret etmesi tebii olan bu adamın elinde idi. Elbette Ahmed bu vaziyet- ten son dereceye kadar istifade etme- Be çahşacaktı. Tehdide kulkacaktı. «Mektublarinı gösterebilirim, fakat istersen sana satabilirim» demesi pek tabii idi. Hulya bu sözleri kulağında du- Yar gibiydi, Artık içinden sıynlamı- Yacağı bir ağa tutulmuştu. Sordu: — Daha çok var mı Yakacığa? “Ahmedin maksadını anlamak ist- Yordu, Onun barid, âdeta muhakkar bir sesle verdiği cevap kendisinde hiç bir ümid bırakmadı: — Yanm saate kadar .. N Ahmed hanımefendi bile deme: Saat beş olmuştu. Hulya o günü Pek fena geçirmişti. Zihninde bir ha- lâs çaresi amyordu. Bu kâbustan, bu Adamdan onu kurtaracak bir çare, Fakat yapılacak bir şey göremiyordu. Para ile bu iş bitmiyecekti. Ahmed Buttasıl daha fazlasını istiyecek, es- ki münasebetin tekrâr başlamasını ilmi ve nihayet onu mahvedecek- Hulya, yorgun, ümidsiz bir halde Yatak odasına gitti. Kocası gelinciye kâdar uyuyacaktı. Sonra... Bakalım ne olurdu. Odaya girer girmez yatağın parlak KEMAL REİS GÖZLERİNİ AÇIYOR MU? Hüsrev ve Receb reisler hazırlıkla- Tina devam ederken, bir sabah, bir- denbire gemiciler arasında şöyle bir haber yayıldı: «— Kemal reis gözlerini açmış! zını sevindirmişli. da Hüsrev reis de vardı. Kemal reisin eski deniz arkadaşla- rından Salih reis, Kemal reisin bası ucunda duruyordu. X Endülüslü Seyid Hüseyinin yaptığı ilâç tesirini göstermeğe başlamıştı. Salih kaptan: — Kemal rels biraz önce gözlerini açı. beni karşısında görünce gülüm- sedi. Fakat, konuşamadı. Tekrar göz- lerini kapadı.. uykuya daldı. Bütün donanma efradına müjdeleyin: Ref- simiz diriliyor. Diyordu, Amiral gemisine gelenler sevinç içinde: Kaptan gemisine koşanlar arasın- | KEMAL REİSİN İSPANYA Dönüşü Yazan: İSKENDER F. SERTELLİ | Bu haber en ziyade Kemal reisi s©- | Sevenleri ve Receb reisin taraftarla- | Eri örtüsü üzerinde 'büyük “Bir beyaz | zari gördü. Zarfın içinde buruşuk, katlanmış bir halde kendi mektupları vardı, Bir vakitler Ahmede yazmış olduğu mek- tuplar. İmlâ yanlışlerile, mürekkeb lekelerile dolu mektuplar. Fakat ateş- Xi, âşıkane cümleler. İ Mektuplardan başka, kurşun kalem-! Iç yazılmış küçük bir“pusula da gör dü: «Korkria, Ayşe. Sana bir şey vapa- çak değilim.» Hulya yalan söylemeğe alışıktı. O kadar senedir, yükselmek, zengin ol- mak için giriştiği acı mücadelede kalbsiz bir hale gelmiş, hassasiyetini kaybetmişti. Fakat şimdi göğsünde yeni bir şey peyda oluyordu. Bir alev, bir ağlamak ihtiyacı... #Ahmedei- ğim!.> diye mınldanmak istiyordu. Onu yegâne seven erkek o idi, Hâ- lâ da seviyordu. Öteki erkekler onz paradan başka bir şey vermemişlerdi. Ahmed şimdi rerede idi? Hulya artık mantık ve muhakeme- yi unutmuştu. Ahmedi görmek isti- yordu. Aşağı kata hizmetçilerin oda- sna koştu. Burada kimse yoktu. Bir koridordan geçti. Birdenbire, açık bir kapının önünde durdu. Eşikte Ahmed vardı. Arkasından şoför esvabını çıkarmıştı. Elinde eski bir yol çantası tutuyordu. Köskü bi- rakıp gideceği anlaşılıyordu. Bakışlılar. Ahmed lâksyd gibi gö- rünen bir nazarla bakıyordu. Fakat Hulya bu bakışların altında gizlenen şeyi anladı. Bir kelime bile kekeliye- meği. Ona sokuldu, yüzünü göğsüne dayadı ve hıçkırmağa başladı. İşte bu onların vedaı oldu. ... Salm beyefendi geldiği zaman köş- kü bomboş bulmuştu. Yukarı ket odaları dolaştı, Karısını aramak için yatak odasına gitti, fakat odada kim- se yoktu. O zaman, ortalık kararmış olduğu için, küçük dolabın üstünde lâmbâyı yakmağa gitti. Yastığın altından çı- kan bir zarfın köşesi gözüne ilişti, Şimdi, yatağın üzerine oturmuş, o eski mektupları, karısı hizmetçi ikon Aşıkı şoföre yanlın muhterisane sa- farları okuyordu, Bitirdiği zaman, bir müddet hare- ketsiz durdu. Ellerini yüzüne Kapa- mıştı. Yüreği çarpıyordu. Sonra, mektupları yerine, bulduğu yere koydu. Bunları okumamış olmak daha iyi idi, Şimdi Hulyaya karşı hissettiği aş- ka merhamette karışıyordu. Zevaltı Hulya! Yalan söylemeğe, dalma ya- lan söylemeğe, kendisini o kadar ge- ven kocasına da yalan söylemeğe mec- bur olmuştu. Saim bey isteseydi onu buradan kovabilirdi. Hulya bir zillet ve sefalet — Kemal reis iyileşiyor. Haydi ada- çıkalım.. ve kurbanlar keselim. Diyerek kâyıklarla sahile çıkıyor- lardı, Bu habe'den canı sıkılan : Hüsrev reisin benzi balmumu gibi sararmış- tı. Balih reis sordu: — Neden kederlisin.. niçin herkes gibi sevinmiyorsun? Bük, reisimiz iyi- leşiyor artık. — Bugün can sıkıcı bir haber ak dım da.. — Nedir 0? Söyle bakahm. — Bu hastalığa tutulanlar, yirmi beş gün içinde iyileşmezlerse, ölürler. mis, — Merak etme imânim! Kemal reis gözlerini açtı. Ölüm tehlikesi artık uzaklaştı. — Adalılar, hastanın, ölmeden bir kaç gün önce, iyiliğe yüz tuttuğunu, hatta konuştuğunu söylüyorlar. Fa- kat, bütün bu sevindirici ve ümid ve; rici alâmetlerden sonra, hasta birden- bire zehirlenip ölürmüş. Sâlih Kaptan gözünün ucile Hüs- lie ee e yi e Âstanbul— Öğle neşriyatı: 12,30YP1âk- 1a”“Dürk musikisi, 12,501Havâdis, Â8,05 Muhtelif plâk neşriyatı, 14,00 Son. | Akşam neşriyatı: 18,30 Plâkla dans | musikisi, 19,30 Spor musahabeleri: Eş- MEYER 5 Subat 937 Guma ref Şefik, 20 Vedia Riza ve arkadaşları tarafmdan Türk musikisi ve halk şar- i kıları, 20,30 Bay Ömer Rize tarafın- dan arapça havadis, 20,45 Cemal Kâmil ve arkadaşları tarafındna Türk mu- #lkisi ve halk şarkıları, saat ayarı, 21,15 Orkestra, 22,10 Ajans ve borsa haber- leri ve ertesi günün programı, 22,30 Plâkla sololar, opera ve operet parça” Tanı, 23 Son, Ecnebi İstasyonların Bu akşamki En Müntehap Programı Roma (420,8) sant 22 Senfonik Kon- ser. Prankfurt (251) 21.10 senfonik konser, Viyana (506,8) 20.25 4Caval- lerio Rusticana> ve «Pagliacci» opera- sından parçalar, Peşte (549,5) 2140 Wagnerin «Tristan ve İsot: opörası. Operadan nakil, Praga (4702) 22 Glinkanın «Ruslan ve Ludmillas ope- rası, Varşova (1339) 21,15 filormanik örkestra, Luksemburg (1203) 22.40 konser, Dans Musikisi Lüksemburg (1203) saat 23.25 — Frankfurt (251) 23:30 -. Peşte (949.5) 24,30 6 Şubat 937 Cumarlesi Istanbul — Öğle neşriyatı: 12,30 | Plâkla Türk musikisi, 12,50 Havadis, 13, - 18.30 Güneş koro heyeti tarafım- dan konser, Akşam neşriyatı: 18,30 Güneş klü- bünden naklen Necip Fazl tarafın- dan bir konferans, 19 Şehir tiyatrosu komesi kısmı tarafından bir temsil, 20 Türk musiki heyeti, 20,30 Bay Ömer Riza tarafından arapça havadis, 20,45 Münir Nureddin ve arkadaşları tara“ fından Türk musikisi ve halk şarkıla- rı, saat ayarı, 21,15 Orkestra, 22,10 Ajans ve borsa haberleri ve ertesi yü nün programı, 2230 Plâkla sololar, opera ve operet parçaları, 23 Son. mma hayatina ( sürüklenebilirdi. (Fakat içindeki derin şefkat böyle bir hare- ketten onu menediyordu. Salm bey Hulyayı hâlâ seviyordu. Şu dakikada belki her zamankinden ziyade sevi- yordu. Odadan değ Aşağıya, salona indi. Behçeye çıktı, sonra bahçeden de dı- şarı çıktı. Köşke girmiş olduğunu kim- £e görmesini istemiyordu, O hakikati keşfetmiş olmıyncıktı. Her şeyi unut- roak, daha doğrusu hiç bir şeyi bilme- mek lâzımdı. Bir saat sonra döndü. Karısını sa- londa buldu. Mütebessim, müşfik, yaklaştı. Her akşamki gibi, sanki o sessiz dram vukubulmamış gibi: — Bonsuvar, canım, deği. Hikâyeci rev reisin yüzüne baktı: — Kim söyledi bunları sana? — Adalıların hepsi böyle söylüyor- lar. — Ben de her gün adalılarla temas ediyorum ama,. hiç Kimse bana böy- Je bir şey söylemedi. — Senden çekimuişlerdir. — Sebebi?.. — Çünkü sen çok sert bir adam. #ın! Önüne geleni haşlarsın! Salih rels önüne baktı. Düşünmeğ? başladı. Konuşmuyordu. Bu ari yatakta yatan Kemal reisin tekrar gözleri açıldı. ve dudak- larının ucundan bir tek kelime işitil- di: — Su. Salih kaptan buru işitince hemen yerde duran testiye sarıldı. Kemal reisin ağzıma bir bardak su uzattı! — Naslsımz.. başkâ bir şey İstiyor mu$unüz? Kemal reis gözlerini Salih kaptana dikti.. suyu yarısına kadar içti, — Hayır.. Gözlerini tekrar kapadı. o yiz Ke- mal reisin ateşi de düşmüştü. vücu- dü her günkü gibi yanmıyordu. Al hında hafif bir ter belirdi. 'Tabib Seyid Hüseyin, Receb Telse bir gün önce şunları söylemişti «— Hastamız su isterse veriniz. ve 1 — Uyku sersemliği (9) 2 — Avuç içi (3) Zaman (2) 3 —Bir mebeleyi çözmek '(9) 4 — Taze olmıyan (5) 5 — Çürümüş posa (4) Birdenbire (3) 6 — Az sıcak (3) Kırmızı (2) 7 — Nota (2) 8 — Sual (2) Azar (6) 9 — Gizki (5) 10 — Köpek (2) Yapmak (3) Söz (3) YUKARDAN AŞAĞI: —— I — Hakyeri (7) Nota (2) 2 — Avuç içi (3) Solgun (3) 3 — Hah sanatı (9) 4 — Vilâyet (2) Sıfat edatı (2) $ — Kabuklu bir yemiş (6) 6 — Unvan (5) 7 — Beraber, ile (2) Ön değil (4) 8 — Naible idare edilen diyar (6) 9 — İten, dürten (5) Yükseltmek (3) 10 — At tüylerini taramak (©) GEÇEN BULMACANIN HALLİ: — mn Soldan sağa; | - Tavsan, Ten 2 - Ala, Ezan 3 . Tuğyan 4 - Saat, At 5 - Kesif 6 - Yad, Ne, Et 7 » Ezani, Site 8 - Aşure 9 - İm, Hitabet 10 - Zil, Nale. « Yukardan aşağı: | - Tavsiye, İz 7 - AL Azami 3 « Vatandaş 4 - Ut, Nuh 5 - İrin 6 - Neyzen, Eta 7 - Za, Ses, Al 8 - Tan, İzbe 9 - En, Afet 10. Ar, Tente. Bu akşam Nöbetçi eczaneler Şişli: Asım, Taksim: Kürkçi- yan, Firuzağadada Ertuğrul, Kal- yoncukullukta Zafiropulos, Bey- Oğlu: wİsliklâl cuddesinde Gala- tasaray, Tünelde Matkoviç, Gala- ta: Okçumusa caddesinde Yeni- yol, Fındıklıda Mustafa Nail, Ka- sımpaşa: Müeyyed, Hasköy: A8€0, Eminönü: Beşir Kemal, Heybelia- da: Tomadis, Büyükuda; Merkez, Fatih; İsmati Hakkı, Karagüm- rük: Ali Kemal, Bakırköy: HUĞl, Sarıyer: Osman, Tarabya, Yeni- köy, Emirgân, Rumelihisarındaki €czaneler, Aksarcy: Cerrahpaşada Şeref, Beşiktaş: Süleyman Recep, Kadıköy: Söğüdlüçeşmede Hulüsi Osman, İskele caddesinde Saadet, Üsküdar: İmrahor, Fener: Balat- ta Hüsameddin, Beyamd: Asador- yan, Küçükpazar: Necali, Samat- ya: Kocamustafapaşada Ridvan, Alemdar: Çemberlilaşta Sırrı Ra- sim, Şehremini: Topkapda Nâ- zam. İİ günün birinde ahımda hafif bir ter görürseniz, hastanım ölümden kurtul duğuna katiyetle hükmedebilirsiniz! > Salih reis, hastanın alnındaki ter- leri görünce, hekimin sözlerini Hüs- rev kaptana da tekrarlamaktan ken- din! alamadı: — Amiralimiz kurtuluyor.. hiç merak etme! rından eski bir korsanla konuşuyo”- du: — Koca aslanım! Ne merak edi- dan ayrınp kaçanz. — Cesaretim kırıldı, Mehmetgiğim! Bugün gözümle gördüm.. amiral iyile- şiyor. Artık bütün plânlarım suya düştü. — Beyhude üzülüyorsun! Bir insa- nm, cesâretini kaybetmesi: Her şeyk ni kaybetmesi demektir, Onu kaybe- deceklerin yeryüzüne hiç doğmamış olmaları daha iyidir. Halbuki, siz Ce- zayirde cesaret ve atılganlığınısla yal- nız Venediklileri deği, bütün dünya enevremektupları (Buş darajı sekizinci. sahifede) FİAT YÜKSELMEDİ İsviçrenin geçirdiği iktisadi buhran- lar cihan krizlerinin akisleridir; bun- Jara karşı federal meclisi en ziyade bu sene mühim tedbirler âlayor. Kendi pa- yalarım Fransızlar gibi yüzde otuzdan ziyade kıymetten düşürdüler; fakat İsviçrede hiç bir şeyin, atama hiç bir şeyin Hati para inişi yüzünden yüksel- memiştir ve yükselmesine katiyen mü- saade etmiyorlar; bilâksi frangın altın mikyasında duruşuna nisbeten hayat biriz dahâ ucuzlatılmaktadır, bunu herkes milli bir vazife telâkki eyliyor. Beş sene evvel İngilizler kendi paralarıs ma altın ölçüsünden aşağı indirmişler- di; bu yüzden İngiltere sanayii sürüm gördü ve İngilterede hayat fiati hiç değişmedi. Bu orada, koloniler saye- sinde oldukça kolay bir iş idi, halbuki söviçrede parayı indirip fiatleri değiş- tirmenin devlet ile halk arasındaki, ahengi ve idealistliği gösterir büyük bir delildir ve fazilettir ve en büyük KUVVET ŞURUBU Zaafı umumi, kansızlık ve kemik hastalıklarına şifai tesirleri çoktur. Çocuklar, gençler, genç kızlar ve ihtiyarlar 'her yaşta istimal edebilir. ler, 1936 -1937 başmahsulü Norveç Morina BALIKYAĞI Halis Morina balığının ciğerlerin- den çıkarılmıştır. İçmesi kolay ve nefistir. Mideyi bozmaz. Gayet te- miz ve muakkam ve yeni Hasan markalı şişelerde satılır. Taklitle- rinden sakınınız. 1/4 Titre 40, 1/2 litrelik 60, 1 Hitrelik 100 kuruştur. HASAN DEPOSU Ankara, Eskişebir, Beşiktaş, Beyoğlu ve İstanbul merkezi korsanlarını yıldırınış bir deniz kar- tahsınız! Bu kadar cesaretsizlik size yaraşır mı? — Peki ama, me yapabilirim ven, tek başıma? — Neden tek başınıza ileri. Peşinizden gelen bizler, adam değil miyiz? Ben kendi hesabıma İstanbula gitmeğe râzı değilim ve böyle bir ar- zum da yoktur. İstanbula gidip te na yapacağız? Elimize ne geçecek? Rüs- tem paşa hepimizi: (Âsiler geldi!) di- ye çil yavusu gibi dağıtacak değil mi? Biz bunu biliyoruz. ve başımıza ge- leceği de şimdiden görüyoruz. Hal buki Cezayire dönersek, hepimizin başı hem cellâd palasından kurtula- cak. Hem de yeniçerilerin eline düş- müş olmıyacağız... — Şimdi ne yapmamı istiyorsunuz — Bekliyelim.. dönünciye kadar hiç kimseye ağzıraızı ve içimizi açmı- yalım. Yolda giderken, bir gece süzle- şir ve Cezâyire doğru dümen kırıp donanmadan ayrılırız. Hüsrev relsin yüzü gülmeğe başla» muşta. — Dediğini yapacağım, Mehmetçi- ğim! dedi. Sen benim en eski deniz arkadaşımsın! oDonanmada senden başka güvendiğim bir kimse yok. Bü- tin - denizcileri sen kandıracaksın..