— ge 26 Kânunusani 1937 AKŞAM Sahife 9 «> a evva ve geh 70 Gm > hâli Belediye, hâlde yalnız resim alıyor, fiat meselesile hiçbir alâkası yoktur 60 kabzımaldan başka 300 peşekârın aylıklari ve kazancı da fiatlere inzimam ediyor | Belediye meyva ve sebzelerin satışını konirol etmek için yüz binlerce lira #ârfederek eski Kerestecilerde yeni bir hâl binası inşa etti. Acaba bu hâl bi- ması, belediyenin istihdaf ettiği gayeyi emin etmiş midir? HâJ idaresi sebze ve meyva satışlarında eskisine nisbetle ne Bibi yenilikler meydana getirmiştir.? Hâlde sıhhi tedbirlere ve temizliğe ria- yet ediliyor mu? Bir mal müstahsilden müstehlikin eline geçinceye kadar ne Safhalardan geçiyor? Hâl idaresi satış fatlerinde, hakikaten nâzım rolünü görmüş müdür?, İstanbul halkını, her bakımdan slâ- kadar eden bu noktaları aydınlatmak için mahallinde, bitarafane tedkikler- de bulunduk. Bu müşahede uzun ve bi- târafane tedkiklerin mahsulü olduğu İçin bazı alâkadarlarda uyandıracağı hoşmudsuzluğu düşünmiyerek gördük- lerimizi, birer birer yazacağız. Zira bu işte, menfaatleri mevzuu HÂL DARDIR 1 — Bugünkü hâl binası, şehrin ihti Yatma kâfi değildir. Kabzımalların Gükkünları geniş olmadığından getiri- len sebze ve meyvaları istiap ede Memekte ve büyük bir kısmı, dükkân- lârın önünde yığılmaktadır. Bu seböp- ten dolayı, hâlin meydanı ve satış S8 lonu, pek darlaşmıştı Belediyenin yaptıracağı yeni pavi- Yön bitirildikten sonra soğan, sarmısak VE patates satışları da burada yapıla- Saktır. Hattâ bu paviyona yumurta ve Yağ satışının da alınmsı düşünülüyor. Yaş meyvalar, günü gününe satıldığı için belediye, yeni paviyonu meyva sa- illa, geçen sene karpuz ve kavun ser- ileri için yaptırdığı salaş binayı da Söbatlere tahsis etmiştir. KABZIMALLARIN ROLÜ VE ALDIKLARI KOMİSYON Sebze ve meyva piyasası tamamile kımalların elindedir. Çünkü müs- I paraya muhtaçtır ve daha mah- Sülünü idrak etmeden evvel aldığı Avaris yüzünden kabzimala bağlanmış- ir. Yetişince hiğle getirilerek kabzı- Mâla teslim edilen meyva ve sebzelerin İlatleri evvelden tayin edilmemiştir. Müstahsil ile kabzımal arasındaki an- “ma, ikisinin alacağı komisyona Bitir Kabzımal malin cinsine, değerine ve Verdiği avansın miktarına göre kap ba- ma 40-70 kuruş bir komisyon alır.Por- takallarda kabzımalın korrisyonu va- Sâtİ olarak yüzde 8 dir. Akdeniz porta- kal müstahsilleri kabzımala yüzde isyon verirler, Rize portakal mü tahsilleri, kabzımala, evvelden borçlan- 7 Madıkları için yüzde beşten fâzla ko- | Misyon vermezler. AVANS SENETLERİ Kabzımal, bir müstahsile avans parâ Yerine elinden musaddak bir sened alır. Bu avans için kabzımal resmen falz al- Maz. Fakat yüz lira avansa mukabil, Müstahsilden 120 hattâ 130 lirahık bir Halin içinden bir görünüş de bu murabahacılığın önüne geçildi- tahsile aittir. Ancak küfeler, ve salr kabzımsl tarafından temin edilir ve müstahsile gönderilir, MAL FATURALARI Müstahsilin gönderdiği mallar, hâl rıhtımına yanaşınca belediye memur- ları tarafından miktarı ve alınacak be- lediye resimleri tesbit edilir, Mal satı- lınca faturası iki nüsha olarak kabzı- mal tarafından hazırlanır. Faturalar. dan biri hâl idaresince tastik edildik- ten sonra müstahsile gönderilir. 'BAJ rüsumu, belediye kanununa gö- re alınır. Kanunda belediyeye ald yer- lerin işgalinde on kuruşu geçmemek üzere bir resim alınacağı yazılıdır. İş- te bu maddeye ve şehir meclisince ta- yin edilmiş tarifeye göre kap başına | muayyen bir resim alınmaktadır, Re- sim kap başına ve bir defaya mahsus- tur, 'i İPTİDAİ VE GELİŞİ GÜZEL SATIŞLAR Alıcıları, manavları, gezdirici esnaf ve saire teşkil ederler. Satışlar iptidat ned alındığı da görülmemiş değildir. | ve gelişi güzeldir. Hâle turfanda gelen Maamafih vaki olan şikâyetler üzerine | bir mal, başka bir kabzımalın elinde , Seson seneler alınan tedbirler sayesin» | bulunup bulunmadığına göre kabzıma! -| — şirketi arasında ihtilâf ve yığılan sandıklar tarafından azami flat üzerinden alıcı- ya teklif edilir. Flat, ars ve talep kalde- sine tâbidir. Flatlerin tayin ve tanzi- minde hâl idaresinin hiç bir rolü ve müdahalesi yoktur. Bu bakımdan hâl idaresinin pahalılığı indirmekte hiç bir tesiri olamaz, Kabzımal ile serbesçe ka- rarlaştırılan flate alcı münasip görece-| ği kâri ilâve ederek halka satar, | Bundan başka kabzımal ile müşteri arasında tekarrür eden flatte yalnız müstahsile verilen avans, kabzımalın | kârı ve masrafı dahil değildir. Kabzı- İ mallar, hâldeki satışı idare etmek Üze- Te peşekâr denilen birkaç adam kullan) mağa mecburdurlar, Bu suretle meselâ meyva hâlinde dükkân kiralıyan 60 kabzımal kendilerine bağlı olan peşe- kârlarla üç yüz kişiyi bulmaktadırlar ki, bu üç yüz kişinin aylıkları ve saire- si, lata zam edilmektedir. Hâldeki meyva ve sebzenin satışında müzayede usulü yoktur. Bir meyva ve sebze bor- sası da tesis edilmemiştir. Meyva ve seb- ze satışında belediye neden şehir halkı namına müdahale etmiyor? Daha açık bir ifade İle sebze ve meyva satışı ne- den başıboş bırakılıyor? Buna mâni 0- larak gösterilen sebepler nedir? Ne gi- bi şeylere ihtiyaç vardır? Bunu da ay- rıca yazacağız. Rıhtımın tamiri İzmir belediyesile liman İzmir “ (Akşam) — İkintikordo' nun 175 bin lira sörfile tamiri mese” | Yetiniden belediye” ile” 'llmâli işletme | müdürlüğü arâsındâ #htDAf çılanıştır. Belediye, mefsuh rıhtım çirketine eld olan in liman işletme müdürlüğüne devredildiğine göre ta miri işinin de Birincikordon için ya- pıldığı gibi “Ilman işletme müdürlü. Küne ald olduğu mütalaâsında bulun: muştur. İtilâf şüray devlete nksetmiştir. | Son zamanda İkincikordonun hali, bütün İzmiriilerin şikâyetine sebe. | biyet verecek derecede hazindir. Şü- Eksilen 60 gram Ruhun f otoğrafı çekilebilir, ağırlığı ilir mi? tartılab 168 kânunusani cumartesi nüshanız- da profesör Münşinin ruh hakkında bir yansı vardı, Bir insan ölürken ruhu- nun çıkıp gittiği anda fotoğrafının alınması kabil olduğunu ve ölüm anın da Isanın 60 gram kadar eksildiğini ve bu 60 gramın insandan çıkıp giden ru- hun ağırlığı olduğunu beyan eden bu yazıya bende şu malümatı ilâve etmek isterim: dan biri de 1906 senesinde Amerikada Massachusetts General Hospital hasta nesinde çalışan Dr. Me Dougali'dır, Bu zat evvelâ hayvanlar sonra insanlar Ü- zerinde tecrübeler yapmıştır. Ölmesi yaklaşan hastaları hassas bir terazi ü- zerine koymuş ve tam öldükleri anda 60 gram eksildiklerini görmüştür. Bunun Üzerine derhal gazetelere haber vererek büyük ve heyecanlı yazılarla ruhu tart” mağa muvaffak olduğunu ilân etmiştir. Fakat bu iddiaya bazı itirazlar vu- ku bulmuştur, Bu gibi vakaları tetkik edenler arasında bilhassa İngiliz Teo- sofi Cemiyeti azaları bu tartılan şeyin ruh değil ancak insanın «Esir bederli> olduğunu beyan etmişlerdir. Teozoliye göre insan 7 kısımdan mü- teşekkil bir mevcudiyettir ve bu 7 kıs- mın isimleri (Madde bedeni, Esir bede- ni, Arzu bedeni, Düşünce bedeni, Akıl, İntuisyon, Ruh) dur. Bu 7 kısım biribi- | rinden tamamen müstakildir, fakat in-| san hayatta iken hepsi beraber içiçe ve | birbirine bağlıdır. Bunlardan Madde | bedeninden başka diğer 6 kısmın hiç- biri gözle görülemez. İşte Dr. Me Do- ugall'ın tarttığı şey ancak (insanın Esir bedeninden ibarettir, çünkü diğer kısımlar maddi değil ruhi oldukların- dan bunları hiç bir maddi terazi ile | tartmak veya diğer bir maddi ölçü ile ölçmek mümkün değildir. ESİR BEDENİ GÖRÜLEBİLİR 'Teozofiye nazaran insanın Esir be- deni şeklen Madde bedenine benzer, ondan farkı ancak Esir zerrelerinden müteşekkil bulunmasıdır. Ölüm demek Madde bedeninin terkolunması demek- | tir. Diğer 6 kısım hep beraber çıkıp ay- rılırlar, İşte siyantirlü plâklarla resmi çekilen ölünün başından çıktığı görü- | len beyaz duman bu Esir bedeninden | başka bir şey değildir. Bu gibi fotoğraflar ispirtizm tecrübe- lerinde de çekilmiştir. Bunlar beyaz du- mandan müteşekkil insanları göster mektedir. Fakat bu resimler hiç bir zâ- man ruhun hakiki resimleri değildir, sadece Esir bedeninin resimleridir. Esir bedenini gözle de görmek kabil- dir, hattâ bunun için bir alet bile icat edilmiştir. Londrada St. Thomas hasta- nesinden Dr. Kilner 1920 senesinde böy- le bir âlet icat etmiştir. Bu âletle canlı bir insana bakıldığı zaman her tarafın- da 4-5 santim kadar taşan âçık mavi renkte bir bulut gibi bu Esir bedenini görmek kabil oluyormuş, Dr. Kilner kendi usulünü Human Atmosphere isimli kitabında izah etmiştir. DÖRT DEVRE Teozofi cemiyetinin verdiği matüma- ta nazaran ölüm $# devredir, Bizim ölüm dediğimiz hadise ancak Madde bede- ninin terkedilmesidir. Bundan 35-40 saat sonra ikinci ölüm , vukubulur ve Esir bedeni de terkoluhür. Bundan 40- | 50 sene sonra üçüncü ölüm vukubulur | ve Arzu bedeni de ierkolunur, ve niha- , yet takriben 500-600 sene sonra dör- ; düncü ölüm vukubülur ve Düşünce be- deni de terkolunur. Geri kalan 3 kısımlık mevcudiyet ya- ni (Akıl, İntuisyon ve Ruh) asıl hakiki insandır. Bu 3 kısımlık mevcudiyet da- ha fazla ayrılmaz, bilâkis bir müddet . sonra etrafına yeni bir düşünce bedeni, yeni bir Arzu bedeni, yeni bir Esir be- deni yaparak ölümünden 500-600 sene sonra gene tekrar bu dünyaya doğar. Tekrar doğum denilen bu itikat müs- İ Iümanlıkta yoktur. Teozofi #limlerine göre bu, hayatın en makul izahıdır. Bunlara nazaran meselâ İnsanlatın rayı devletin, bir ân evvel bir Karar vermek suretile bu vaziyete nihayet İ vermesi bekleniyor. hissi, zihni, ahalâki, ruhi farklarının sebebi işte bu evvelki hayatlarmdaki fotograflar ruhun hakiki resimleri değildir, sadece Esir bedeni resimleridir. TELEPATİ NEDİR? Telepatiye gelince, bunun izahı şu- dur: İnsanım beyninde ingilizce isim- lerile Pineal ve Pituitari denilen 2 tane dahli ifrazat guddesi vardır. Doktorlar bu guddelerin vazifelerinin ne olduğu- nu kısmen bulabilmişlerdir. Halbuki 'Teozofiye nazaran telepati bu gudde- lerin faaliyeti sayesinde husule gelmek- tedir. Bu guddelerin ruhi kuvvetlerin uzuvları olduğunu meşhur filozof Des- cartes'de söylemiştir. Bu iki gudde alelâde insanlarda uyu- şük ve az fasldir. Fakat ne zaman U- yanırlar ve faaliyete geçerlerse insan telepati kuvvetini iktisap etmeeğ ve et- rafındaki insanların aklından geçen düşünceleri hissetmeğe başlar. Bu gvd deleri uyandırmak usulleri de vardır. İnsan isteyince Tisan veya piyano öğ- renebilirse gene onlar gibi fenni ve ma kul usullerle telepati ve sair kuvvetleri de elde edebilir, BEYİNDEN ÇIKAN DALGALAR gelince, bumlarda çoktan tesbit edil miş şeylerdir. Bu dalgalar düşüncelerin cinsine göre fafklıdır. Bir kısmı Esiri, diğerleri de Arzu ve Düşünce alemleri- ne ait zerrelerin ihtizazlarıdır. İngiliz kadını Annie Besant bunları sade his- setmek değil ayni zamanda görmek kuvvetine malik idi, ve gördüklerini kitaplarında mufassalan yazmıştır. Beyin dalgaları keza İngiliz Leadbe- ater tarafından 1901 de tetkik edilmiş ve Thought Forms isimli kitabında izah edilmiştir. Hattâ bu kitapta 57 tane de resim vardır, Bu resimlere nazaran Dü şünce şekilleri muhtelif renkte ve muh- telif şekilde oluyorlar. Renk bir ihti- zaz olduğundan muhtelif ihtizazların muhtelif renkler ve şekiller husule ge- tireceği tabiidir. İKİ TARAFIN DEDİKLERİ Maddecilerin dddlasına göre ruh ya hiç mevcut değildir veya ancak fizi- yölojik faaliyetlerden ibarettr. Bir gün gelecek ki ölüm ruh ve sair esrarlı hâ- diseter tamamen maddi surette tesbit edilecektir, eğer varsa ruhun uzunlu- ğu, ağırlığı, rengi, kokusu her şeyi mey- dana çıkacaktır. Diğer taraftan ruhçular diyorlar ki: Ölümün ve ruhun ne olduğu erbabınca çoktan anlaşılmış ve aşikâr olmuş bir meseledir. Hattâ bu malümat binlerce kitaplara yazılmıştır. Bir insanın 'bu ki- tapların bir tanesini bile alıp okuma» * dağı halde ruhun mevcudiyetini inkâr etmesi boş bir iddiadır. Nasıl ki, bir cis- min ne kadar urun olduğu kilogram ile ölçülemez, veya ne kâdâr ağır oldü- ğu metre ile ölgklemezse bunun “ gibi ruhun da ne kadar ağır ve ne kadâru- zun olduğu maddi vasıtalarla ölçüle- .mez. Çünkü ruh (öbür dünya) zerre- lerinden müteşekkildir, halbuki öbür dünyada cazibe mevcut değildir. İnsanm maddi vasıtalarla ölçülebile- cek en yüksek kısmı Esir bedenidir. Maddi ilmin hududu orada kalır, daha İleri geçebilmesine imkân yoktur. Ru- ha gelince onu ancak ruhi kuvvetlerle gnlamak kabildir. Bu ruhi kuvvetlerde terazi, mikroskop veya teleskop değil ancak her İnsanın içinde uyumakta 0 lan, ve fenni usullerle inkişaf ettirilme- si kabil olan bazı küvvetlerdir. Dünya devam ettikçe insanın haya- dine bile gelmiyen şeyler hakikat olu- yor, bakalım istikbal neler gösterecek?. Ekrem