17 nci asırda ömrün yıkananlar parmakla gösterilirdi! 74 üncü Lui sudan nefret eder, vükelâsını sabahları oturak üzerinde kabul ederdi! Eski bir adâ- "ı muaşeret kitabından bir kaç satır: “Bir sosyete adamı se - nede bir iki defa elini, yüzünü yıka yabilir, öm - ründe 2 de- fa vücudünü yıkamasında | büyük bir mahzur yoktur!, Eski dairelerinde apteshane bulun mıyan Louvre sarayı ve bahçeleri Sabahleyin evden çıktım. Sokağın köşesini henüz dönmüştüm ki karşı- ma gelon evin kapısı birdenbire açıldı. Gözleri fal taşı gibi açılmış on, on iki yaşlarında küçük bir çocuk elinde bir çanta olduğu halde kendimi sokağa fırlattı. Heyecandan yere düşen kas- ketini telâşla kafasına yerleştirdikten sonrx hızlı hızlı“koşmaya başladı. Hayretle çocuğun vaziyetini seyre- derken kapı bir ketre daha açıldı. Bu sefer hiddeti son dereceye gelmiş orta yaşlı bir kadın elinde maşa sokağa fır- yarak korku ile kaçan çocuğun arka- sından: — Ah hınzır evlât, gene yüzünü yı- kamsdan mektebe gidiyorsun. Bu ak- şam sakın eve gelme, senin canımı Çi- karacağım! Diye bağırmağa başladı. Çocuğunun pisliği karşısında sinirleri tammen boşanmış olan Radıncağız hiddetini ye- nemiyor, yüzüme bakarak bu çocuğu bir türlü temizliğe alışlıramıyacağı için esefleniyordu. Yoluma devam ettim. Sabahları yü- sünü yıkamadan mektebe kâçan ço- cuğun hali bana tarihi devirleri, vü- cut pisliğinin bir moda haline geldiği on yedinci asrı, bu asır üzerinde tet- kikler yapmış bir tarih hocası ar- kadaşımın söylediklerini hatırlattı, On yedinci asırda yıkanmak tama- men terkedilmiş bir âdetti, Halktan en büyük devlet adamlarna, hâttâ kral- Jara kadar hiç kimse suya el sürmez, ömründe bir defa yıkananlar parmak- la gösterilirdi. Yetmiş yedi sene yaşa- mış olan Fransa kralı Pisliğin mo on dördüncü | Lui bütün hayatı müddelinde yalnız | bir kere yıkanmıştır, Duinin babası o- İ lan on üçüncü Linin hususi tabibi bu yıkanma hadisesini batıratında büyük | harflerle şöyle kaydeder: — Prens hazretleri bugün yikan- | dilâr! Prens doğduğu zaman yıkanmıştı, Ikinci defa yıkandığı gün on beş ya- | ğü büyük rağbet çocuklara ibretle gös- şında idi. Bu tarihten sonra kral ol | muş, daha 62 yıl y: daha yıkanmamıştı, Tarihlerin yazdığına göre, on dör- düncü Lül sudan nefret ederdi. Sabah tuvaleti kristal bir kâse içinde kendi- sine takdim edilen şarapta parmakla» rmın ucunu islatarak burnunun iki deliğini silmekten ibaretti, O devirde evlerde temizliğe dair te- #isata katiyen rasigelinmez. Loüvre sarayının o asırdan kalma dairelerin- de abdesihane yoktur. Bülün saray mensubini oturak kullanırlardı ve çok moda idi. Barayda on dördücü Lüinin pek ya- kınlarını teşkil eden bir grup vardı ki bütün zadekân bu grupa dahil olmak fakat bir için can atarlar, birbislerile mücadele İ ederlerdi. Bunların vazifesi sabahleyin kralın yatak odasının kapısında bek- lemek ve kral yataktan Kalkar kalk- maz huzuruna girmekti, Kral bunları | ön Dördüncü Lul — Teke gibi kokan madam de Sövign& ve madam de Maintenon | ! Avrupalı doktorların nazarı dikkatini oturak üzerinde kabul eder, bütün | dünya meseleleri ve devlet işleri konu- | şulur, nihayet yerinden kalkar, otu- rağı İlK muayene etmek fırsatını elde eden asılzade: — Bon santö Sir! diye bağırırdı. | Bu sözü söylemek o zamanki -Fran- İ sız asilzadesi için kazanılması çok müş- kül bir şerefti. Bundan sonra millete akralın hali sıhhattes olduğu tebşir | edilirdi. Bunlar bugün Fransız liselerinde okutulan tarih kitaplarında aynen | vardır, 17 nci asırdaki pislik ve gördü- terilmektedir. Bugün bütün dünyanın temizliğe nekadar düşkün olduğunu ve 17 nel asırdaki pislik derecesini anlamak için © devirde yazılmış bir adâbı munşeret kitabından bazı satırlar okumak kâ- | tldir. Bu kitapta deniliyor ki: «Bir sosyete adamı senede bir iki defa elini, yüzünü yıkayabilir, ömrün- de ikidefa vücudunu yıkamasında büyük bir mahzur yoktur.» Bu devirde yalnız erkekler değil, Kadınlar da ayni vaziyette idiler, Dev- rin en meşhur kadınlarından şair Ma- | dame de Sövigne ve Fadame de Main- ienon'un birer teke gibi koktukları gayet meşhurdur, Kadınlar sevgilile- rinin yanına gittikleri zaman kokula- rını hissettirmemek için güzel koku- lar sürünürler, fakat yıkanmak asla akıllarına gelmezdi. Avrupada vaziyet büyle iken 17 nel asırda Türklerde temizlik son haddini da olduğu devir! de bir defa £ yazmıya başlıyarak halki yıkanmaya bulmuştu. Seyyahlar kadınlarımızın temizliğinden, zarafet vetaravetinden gıpta ile bahsederler, hamamlarda Türklerin tahta uğar gibi vücutlarını uuğduklarını gören ecnebiler insan V cudunun bukadar temizliğe nasıl ta- hammül ettiğine şaşarlar, memleket lerine döndükleri zaman bu temizliği bir masal gibi anlatırlar, fakat kimse- yi inandıramazlardı, O asırda İstanbula gelen ve Türk- ler tarafından çok sevilen M, Teve- not isminde zarif biradam bilâhare yazdığı bir seyahatnamede İstanbul hamamlarından ve Türklerin temizli- ğinden bahsederken şöyle bir sahne anlatır: «Hamamda iki saat Kadar kaldık. 'Tellâklar vücudumu hamur yoğurur gibi uvarak bir haylı “kir çıkardılar. İki adamın kolunda bitkin bir halde dışarı çıktığım zaman 'Türk arkada- şam: Tevenot çelebi, bir sey ister mi- sin? diye sordu. Tamamen harab olmuştum. Ayak- larını tutmıyordu. Ancak işitilebilen | bir sesle: — Beni eve nakletmek için bir ka- tar. getiriniz! diyebildim.» Tarihçi arkadaşımın söylediğine göre, Türklerin bu temizliği bilâhare celbetmiş, Türklerin vücutlarındaki sıhhatın - temizlikten ileri geldiğini teşvik etmişlerdir, Bugünkü modem Ayrupa temizliğinin görgü mahsulü bir taklit olduğu muhakkaktır. Komşumun, sabahları yüzünü ye kamayan çocuğu önümdeki uzun S0- kakta hâlâ koşuyor. Ben hem bunları hatırlıyor, kem de gülüyorum. Ş.E.R. İAKŞAMİ pi Abone ücretleri Türkiye Ecnebi SENELİK © 1400 kuruş 2700 kuruş 6 AYLIK 750 » 1450 » 3 AYLIK 400 » 800 » 1 AYLIK 250 » m Posta ittihadına dahil olma n ecnebi memleketler: Seneliği 3600, altı aylığı 1900, öç aylığı 1000 kuruştur. Adres tebdili için yirmi beş kuruşluk pul göndermek lâzımdır. Şevval 26 — Ruzu Kasım 63 & İsmek Güzey Öğle İkim&i Akşam Yatı EO I241 224 722 947 1200 1, Acımusluk Sok. No.13 | dünya fiatlerinden yüzde yüz nisbet- hükümetini Silâh tacirleri Ispanya 10 milyon lira dolandırmışlar Altı buçuk milyon liralık cephane Fran- konun eline geçmiş, bir çok tayyareleri, angaje edilen tayyareciler satmışlar Sunday Dispateh gazetesinin öğren- diğine göre silâh tüccarları İspanyol hükümetini mühim surette dolandır- mışlardır. Hükümetin parasım peşin ödediği 6,500,000 liralık silâh general | Frankonun eline geçmiştir. General Franko isyan bayrağını çek- tiği vakit İspanyada az miktarda silâh vardı. Hükümet silâh satın alımabilin- mesi için altın stoklarını Parise riak- | lettirmek mecbüriyetinde kaldı. 90,006;800 liraya baliğ olan bu altın stokunun Parise nakli Otero isminde | bir İspanyol doktoruna emniyet, ödil- mişti, Otero koyu, mütenssıp bir sos- yalist ve son derecede namuslu bir adamdı. Fakut ne çareki silâh tica- | retinin dolaplarını bilmiyordu!. Otero ile birlikte küçük rütbeli bazı | zabitler (ki bunların da teknik malü- | matı noksandı) ve birkaç kişi gönde- rilmişti, Şimdiye kadar liraları teker | teker harcamağa alışmış olan bu a- | damlar milyonlarca harcamak vazifesi| ile mükellef kılınmislardı. Aldıkları silâh stoklarnnı bunlar Danzig serbes limanında stok etmeyi doğru buldular. Silâhlar, bu Yimandan| İspanyaya sevkedilecekti. Eylül ortasında küçük bir Yunan vapuruna 2000 ton ağırlığında silâh ve cephane yüklediler. Bunların fiati 6,500.000 lira tutuyordu ki, nal te daha yüksekti, İlk teşrinin ikinci günü Yunan va- puru Meksikada Vera Kruz limanına gidiyorum diye hareket etti. Hakikat- te Alikanteye gidiyordu. Fakat hikâ- yenin şayanı hayret tarafı işte burada baş göslerdi. Biri bu işten general | Frankoyu haberdar etmişti Vapurun hareketinden üç halta ev- vel Frankonun gizli istihbarat teşki- Jâtı vapurun yükü hakkında melür edinmiş, hakiki istikametini öğrenmiş ti. İspanyol sularında vapur Franke- nun kruvazörlerinden biri tarafından yakalandı ve Fasta asilere aid Cuta li- manına, götürüldü. Böylece hükümet 6,500,000 lira rerek asili cephane ve silâh tedarik etmiş oldu. TAY YYARE DOLANDIRICILIĞI ' Ambargo konmadan evvel hükümet iâbsızlığını nazarı ilibare alurak Hi mburg ve Anversten 27 vagon dolu- atın almıştı İspanyol hududuna girip möliyenb edilince silâhtan eser olr dığı vagonlar işe yaramaz fakat si parçalarına benzer demir parçaları yükletilmiş olduğu anlaşıldı. Bu siparişin kıymeti 2,400,000 lirayı tecavüz ediyordu. Tabii satıcılar pata ile birlikte ortadan kayboldular, Madrid hükümetinin tayyarelere büs ük ibtiyacı olduğundan Paristeki İs- panyol hükümetinin o mümessilleri mümkün olduğu kadar fazla tayyare satın aldılar, yakın memleketlerden | alman tayyarelere kira ile pilotlar tus tuldu ve bunlara sekiz yüzer rilevek İspanyaya uçmaları te! di. Fakat bazı acık gözler ayaklarına gelmiş fırsattan istifade ederek uç- stenilen istikamette bir müddet tuk mra geri döndüler ve ta: releri memleki rinde sattılar, pi ları ceplerine attılar. Bu surelle hükümetin 700,000 lUra ziyana girdiği tahmin edilmektedir. Ispanyol hükümet mümessilleri bu- | ün gibi daha birçok dolandırıcıklara kurban gittiler. Bu suretle uğradıkları zarar 10-12 milyon lira kadardır. Amerikada haydutluk gene aldı yürüdü Bir hırsız limanda demirli bir kruvazörün kasasını soymuş ! Son zamanlarda Amerikada bay- dudluğun ünü alındığı zannedilirken son günler zarfında biribiri arkasına tahaddüs c vanklar bu afelin ge- ne alıp yürüdüğünü gösteriyor. BİRİNCİ VAKA i Vaka mahalli Nev-Yorkta Brodvey, yani dünyanın en kalabalık caddesidir. Cumartesi akşamı Bami mağazasında 80 müşteriye 12 tezgâhtar mal göster- mektedir. Bu sırada dükkânın önünde iki oto- mobil duruyor. İçinden ahı kişi çıkı- yor. Dükkâna dalıyorlar. Küçük mu» kineli tüfekler çıkarıyorlar: — Eller yukarı, diye bağırıyorlar. Herkes korku ile başını çeviriyor. Hay: dudlardan biri telefonu söküp almış- | tar, Diğer üçü kalkık kollu müşteriler arasına dâlmışlar, Çantaları alıyorlar, boyunlardaki elmasları söküyorlar, | ellerdeki yüzükleri çıkarıyorlar. Kasa- dan da 24,000 lira aşırıyorlar. Otomo- bile bindikleri gibi kaçıp gidiyorlar. Yarım saat içinde vaka mahalline yetişen polis otomobilleri derhal tah- kiküta başlıyor. Polisler silâh sesi İşi- ilen bir eski apartımana gidiyorlar. Apartımanın loş odasında on defa mahküm olmuş 29 yaşlârında haydud | Fred Kindlerin cesedini buluyorlar, Yanı başında, Barni mağazasından aşırdığı ve arkadaşlarile taksim etmek isteme- diği paraların zarfları, Pred parayı ver- meyince arkadaşları kendisini öldür- | müşler. Fakat polis geldiğinden acele kaçmışlar. Mağaza sahibi Fredi tanı yor. Parayı verirken yavaş hareket et- li diye kendisini fekmeleyen haydud. Apartımanın. alt katında Fredin on sekiz yaşlarındaki hamile genç karısı doğunı yatağında yatmaktadır. Haydudlardan başka hiç bir emare bulunamıyor, İKİNCİ VAKA Ney-Yorkun en kalabalık sokakla- yından birindeki mağaza soyulurken Kalifomiyanım en muhteşem limanla- rından birinde yâtmakta olan Chelses ismindeki bir Amerikan kruvazörünün kasasında saklı para bir haydud tara» fından çalınıyor. Gemiye kadar kimse tarafından gö- rülmeden yüzen haydud gemideki yüz lerce mürettebata görünmeden Kasü- nm bulunduğu yere giriyor. Meharelle kasayı açıyor. İçindeki 1100 lirayı ale dıktan sonra gene lululmadan ka“ çiyor. Bir İngiliz gazetesi, «Haydudlara şe Caal ve meharet madalyesi verilseydi krüvazörü soyan bu adam şüphesiz madalyayı kazanırdı.» diyor. 15,000 liraya satılık apartıman Kurtuluş tramvay caddesi üze rinde ve durak yerinde altışar odalı üç ve üçer odalı üç yani al- tı daireyi ve altında bir dükkânı muhtevi güneşli, havadar iyi bir apartımah on beş biz raya salı kiktır. (Akşam) ilân memurluğu na müracant, Telefon 24249