Edebiyat gecesi ve edipler . İalid Ziya diyorki: “ iki üç ayda ir herhalde böyle geceler yapmalı,, —————— B. Hüseyin Cahid edebiyat gecesinde « Ben kaçmıyorum.. Onlar kaçırıyor » demiş mi? Fransız tiyatrosunda yapılan ede- biyat gecesi uzun zamandanberi Be- ,Yazıd havuzunu andıracak kadar dur- Bun bulunan edebiyat âlemimizde €Pi akisler yaptı. Edebiyat gecesinin vesaleyhinde bir çök şeyler Yazıldı. Kimi: — Canım, böyle şey olur mu? Ede- biyat gecesinde divan edebiyatını gök- lere çıkardılar... diyor. Kimi: — Divan edebiyatımızı milli edebi- Yat hudutları içine sokmak çok iyi bir harekettir. edebiyat gecesi, ede « Piyat ülemimizde âdeta bir dönüm hoktası ağdedilebilir.. diyor. Bu gece hakkında gazetelerin fikir- leri da başka başka, Biri; «Edebiyat gecesi. bizim istediği- niz eedbiyat gecesi bu değildir. Ede- biyat gecesi münakaşalara mevzu ola- Cak, hepimizi en aşağı altı ay işgal €decek, yeni şeyler duyacağımız, öğ- teneceğimiz, yeni ediplerin kendi eser- lerini okuyacakları, üzerlerinde mü- Bâkaşalar edilebilecek bir gecedir.» “derken bir başkası edebiyet gecesinin kusurlarını şöyle sayıyor: 1— Eski şairlerden örnek diye oku- Yan parçaların karakteristik olma- Maları, 2 — Okuyanların mazur görülemi- Yecek derecede belâffuz hatalarına düşmeleri.. madde madde daha bir çok kusurlar...» ” Hattâ bir gazetede gördüm Bay Hüseyin Cahid, edebiyet gecesinin or- tasında tiyatrodan çıkıp gidiyormuş. Bir muharrir sormuş: — Üstad kaçıyor musun? — Hayır. kaçırıyorlar. vermiş. Gene bir gazetede şair «Fitnat ha- nım» dan bahsederken: «Edebiyat gecesinde bayan Filna- tın «Seni eylemek isterim derağuş..» kabilinden *yavelerini söylediler.» Di- yor. Başka biri gecenin çokiyiol duğunu, lâkin bu edebi ziyafete Ab- dülhak Hâmid, Halid Ziya, Hüseyin Rahmi gibi üstadların gelmediğini ile- Yi sürüyor. İ Acaba bu edebiyat gecesi hakkında €diplerimiz ne düşünüyorlar? diye #merak etmez misiniz, * O halde berâber kapı kapı dolaşa- ım. evvelâ büyük üstadların hiç ol- mazsa birinden bu geceye niçin gel- Mediklerini soralım... İ BAY HALİD ZİYA NE DİYOR? İşte *Mavi vd Siyals, sAşk meninus Omüel Mf Okarşınızda. sizin osuallerini- 26 cevap verme ğe hazır: — Üstad. ede & biyat gecesine ni- çin teşrif etme- ) diniz? — Sormayınız efendim. Edebi- yat gecesinin vakti bizim Ye- $ilköy trenlerine uymadı. Gecede bu- Tunsaydım o satten sonra Yeşilköye dönmek için tren bulamıyacaktım. Hal buki evimden ayrı bir gece geçirmeğe ,Sıhbatim müsait deği... Üşümek, has- jİalanmak ihtimali var. Bunun için pu güzel fırsatı kaçırdım ... — Bu gibi geceler hakkında ne dü- Şünüyorsumuz? —Edebiyatımız için bundan daha iya- #lalı, bundan daha lüzumlu bir teşebbüs Bu teşebbüsü candan alkış- târım. Yapılan edebiyet gecesinin taf- #ilâtma vakit değilim. Lâkin çok ye- bir hareket. hiç olmazsa ikl ÜÇ ayda “bir böyle bir edebiyat gecesi vin iyız. Bu edebivatımız için pek İyük bir iştir, cevabını İ B. Halid Ziya BAY HÜSEYİN CAHİD NE DİYOR? Üstadım.. | edebiyal o gecesi- ni yarıda birak- mişsiniz. DAĞ bir gazete yazı- B. Hüseyin Cahid Yor, İZE — Kaçıyor mu- sunuz? demişler. cevap vermişsiniz: — Hayır.. kaçırıyorlar... Öyle mi? B. Hüseyin Cahid gülüyor: — Hayır. Böyle bir espiri yaptığı mı hiç hatırlamıyorum. İhmal edile- miyecek bir işim olduğu için maale- sef edebiyat gecesini yarıda bırakma” ga mecbur oldum. — Bu gece hakkında ne düşünü- yursunuz? — Çok iyi bir teşöbbüs. Heyeti mec- muası itibarile edebiyat gecesi fena olmadı... Bundan sonraki edebiyet ge- celeri daha tekâmüle muhtaçtır. O za- man tabii daha zevkimize gidecek, da- ha istifadeli geceler göreceğiz ... Bu gecelerin devam: edebiyatımız için pek yerindedir... — Bazıları edebiyat gecesinde divan edebiyatının o medhedildiğini söylü- yorlar...? | — Bu edebiyat #lemimizde uzun müddetten sonra esen ilk mantık ve makuliyet havasıdır.. ve bir kefaret yerine geçmektedir. Şimdiye kadar inkâr ettiğimiz bir kıymeti takdirle ke- İaretini ödüyoruz.. BAYAN ŞÜKÜFE NİHALİN FİKRİ — Edebiyat ee-fi vü cesinde (o bulun- £ dunuz mu? -— Evet bulun- dum ve bu gece- © yi hiç te fena P bulmadım. Ufak tefek bazı ku- surlarına o zağ- men gece çok iyi geçti. (Bilhassa bu gecelerin de- vamı çok iyi ola- cak... Çünkü ar. o Bayan Şüküfe kadasların Oböy- Nihal le arasıra bir araya toplanmaları, ede- biyattan bahsetmeleri manevi büyük bir ihtiyaçtır. Bu itibarla edebiyat ge- İ cesi pek hoşuma gitti... l — Bazı kusurları diyordunuz... — Evet oradaki musiki faslına bil- hassa hiç lüzum yoktu. Vakıa halk edebiyatından bahsedildiği gibi halk musikisinden de bahsedilebilir. Lâkin uzun uzun musikinin tekniğinden bah- sederek zaman almak daha faydalı | şeylerin yapılmamasına sebep oldu. Me-! selâ B. Ahmed Hamdinin güzel bir | konferansı vardı. Bu kaldı. | — Divan edebiyatının, divan şair- lerinin medhedilmesi hakkında ne düşünüyorsunuz? — Divan şairleri “asırlarca bizim öz şilrlerimizi terennüm etmiş sanat- kârlardır. Bunları milli edebiyat hu- dutları haricinde addetmek bir hata olurdu. Edebiyat gecesinde bu haki- kati söylediler. Ben de bu fikirdeyim. Nedim, Fuzuli, Nefi bizimdir. BAY BÜRHAN TOPRAK NE DİYOR? İşle €Yunus Emres hâkkında cilt cilt yazı yazan «Güzel sanatler #ka- demisi» direktörü B. Bürhan Toprak anlatıyor: Okunan şiirlerin mealinde bir çok bü- yük Avrupalı sanatkârlar da şiir söy- lemişlerdir. Ve:o gece Emrenin oku nan şiirleri namütenahi bir azap, namütenahii bir teessür içinde yazıl- muş iztırap Şiirleridir. Bunlar öyle okundu ki dinliyenler güldüler. Masi- esef bu güzel teşebbüs, bu edebiyat gecesi çok daha iyi, pek dâha mükem- mel. olabilirdi. Bönra hiç anlamadığım bir nokta: Bir kaç gün evvel Akif ölüyor, Akifin arkasından büyük büyük meğhiyeler yapılıyor. Gençler mezarına gidiyor- lâr, onu tebeli ediyorlar. Bir kaç gün sonra ayni edebiyat âlemi Akifi uzun uzun tenkid edilirken alkışlıyorlar.. hiç anlamadığım garip bir hâleti Tu- hiye... Sonra hiç zannetmiyorum ki Yunus Emrenin temsil edilen tipi de doğru olsun.. Yunus Emre öyle bir insan olmasa gerek.. benim düşüncem bu... BAY AHMED MUHİBİN MÜTALRASI Bundan bir müddet Oo evvel kendisinden bir © evvelki nesilden (4 itibaren oObüfün edebiyat o âlemi- ne ateş püküren, Hâmidlere, Ha Bid Ziyalara, di- van edebiyatı şa- irlerine fena hak de çatan en genç nesil (o şairlerin- den ve meşhur antolojiye giren ediplerimizden B, Ahmed Muhib; — Edebiyal gecesi mi? dedi. ber- bat... Tüsavvur ediniz ki Yunus Em- renin şiiri okunurken gülüyorlardı, Sonra bu gecede hiç beğenmediğim bir taraf ta şu oldu, Divan edebiyatı âdeta aktüel bir hale, günün en mü- nasip edebiyat nümünesi haline so- kulmak isteniyordu. Ben bunu hiç beğenmedim. BAY HAMAMİ İHSAN NE DİYOR? — Divan edebiyatı altı asırdır mil» Jelin ruhunda kökleşmiş mili bir varlıktır, Edebiyatımızda büyük bir inkılâp olan bu geceyi gördüğümüze şükrediyorum. Divan edebiyatını unu- tabilir miyiz?. İ İl ilimli SE B. Ahmed Muhib Hikmet Feridun Es menmun Bu âkşam Nöbetçi eczaneler Şişli: Pangaltıda Nargileciyan, Taksim: Limonciyan, Beyoğlu: İstiklâl caddesinde Dellasuda, Te- pebaşında Kinyoli, Galata: Hü- seyin Hüsnü, Kasımpaşa: Müey- yed, Hasköy: Aseo, Eminönü: Yemişte Bensason, Heybeliada: Halk, Büyükada: Hak, Fatih: Hamdi, Karagümrük: Mehmed Fuad, Bakırköy: Hüldl, Sanyer: Osman, Tarabya, Yeiköy, Emir- gön, Rumelihisarındaki eczaneler, Aksaray: Yenikapıda Sarım, Be- şiktaş: Süleyman Recep, Kadıköy: İskele caddesinde Sotiryadis, Yel- değirmeninde Üçler, Üsküdar: Ömer Kenan, Fener: Balatla Mer- kez, Beyamd: Cemil, Küçükpazar: Yorgi, Samatya: Kocamuslaja- paşala Rıdvan, Alemdar: Divan- yolunda Esad, Şehremini: Ahmed Hamdi. Yazan: Ahmed Refik VENEDİKLİ BAFFA “Safiye Sultan,, Telrika No: 76 O sene fütuhat senesi oldu. Fakat Andolunun şenlik yapacak hâli yokdu İbrahim paşa kaleye cebecibaşı ile topçubaşıyı gönderdi. Mehmed ket- hüda da onlara beraberdi. “Topları çekiyorlardı. Bütün uğradıkları fe- Jâketler onların yüzündendi. Rumeli beylerbeyisi Mehmed paşa Macatları daima korudu. O da Boş- naktı. . Serdar İbrahim paşa, oda Boşnaktı. Kaç yıl komşuluk edilmiş- İl. Kanijeden üç günlük yol gittiler. Macarları istedikleri kaleye “teslim ettiler, Kanijenin alınması mühim bir hâ- dise oldu: Kale alındıktan Sonra, Türkler de, Macarlar da biribirlerine karşı âdeta dost gibi davrandılar. Bu parlak zafere derhal tarihler söylendi: Feth olup kal'a bozuldu tabur Kanije kal'asın aldı serdar Kanije zaptedildikten sonra, Bres- niçe ve daha sair kaleler de alındı. Hasan beyzade kalemile fetihname- Jer yazılarak Üçüncü Mehmede ve anası Safiye sultana gönderildi. İstanbulda #ç gün üç gece şehir donanması yapıldı. Bütün eyaletlere zafer haberleri gönderildi. Orslarda da şenlikler yapılacaktı, Fakat şen- lik etmeğe kimin mecali vardı? Ka- ra yazıcı her tarafı kasıp kavuruyor- du, Kendisine Çorum sancağı verildi- ği halde onunla da kanaat etmemiş- ti. Kardeşi Deli Hasan da kendisile beraberdi. Kara yazıcı, üzerine gön- derilen paşaları bozuyor, Osman oğul- Jarının saltanatını odinlemiyorüu. Hatta kendi kendine hükümler bile ısdar ediyordu. Bir hükmünde aynen şu cümleler vardı: «Ve eline bu hükmü hümayunu verdim ve buyutdum ki desti osma- niyan bu taraflardan bilkülliye mün- kati ve saltanat bilâ niza bana mMu- karrer ve mukadder oldukta..» Bu şartlar dahilinde Anadolu nasıl zafer şenlikleri yapabilirdi? İstanbul şenliğini tamamen yaptı, Hatta Venedikli Baffanın damadı «kaydi hayat ile» sadarete tayin olun- du. Kendisine bir de hattı hümayun gönderildi. Fetihnameyi yazan mü- verrih Hasan beyzadeye de hıl'at ve kılıç ibsan olundu. İbrahim paşanın Kanije muvaffa- kıyetini, kalenin içinde baruthaneyi ateşliyen ve canlarını feda eden Türk- ler temin ettiler. Kalenin alınması imkânsızdı. Hev tarafı bataktı. Kırk Üç gün süren muhasara esnasında batakların ancak yarısı doldurulabil- mişti. Orduda açlık başlamıştı. Bir kuruşa bir okka tuz almanın imkâ- nı yoktu, Soğuklar da bastırmıştı. Yeniçeriler muharebede hiç bir şey beceremedikleri gibi, şimdi de biran evvel dönmek istiyorlardı. İbrahim paşa, Kanijeyi muhafaza için her türlü tertibatı aldı. Duvar- ları tamir ettirdi. Kanije eyaleti Ala- cailli Hasan paşaya verildi. Kanije bir beylerbeyilik oldu, Sigetvar, Pe- çevi, Siklaş, Kanije eysletine ilhak edildi. İbrahim paşa Belgrada geldi. Ye- niçeri ağam Tırnakçı Hasan ağa da İstanbula gitti. Fakat İstenbul ahva- X karmakanışıktı. Ester Kiranın par- çalanması Baffayı çok müteessir et- işti, İstanbul kaymakamı Halil pa- şa Kira meselesine sebebiyet verdiği için azlolunduklan sonra, Hafız pa- şa ve daha sonra Yemişçi Hasan pa- şa İstanbul kaymakamı oldu. Fakat bu yılın sonu hep muvaffakıyetle ne- ticelendi. Kanije zaferinden sonra Erlâk beyi Mihal de Türklere mağlâp oldu. Başını alıp dağlara kaçtı. Artık Venedikli Baffanın içi biraz rahat etti. İstanbulda yeni paralar yüz yirmi akçeye çıkmıştı. Bu sefer yüz yirmiye kuruş tr seksen ye indirildi. O kış İbrâhim paşa da Belgradda boş durmadı. İşini bitirip İstanbula dönmek istedi. Fakat bu, kolay bir iş değildi. Nemçe kralile uzlaşmak lâ yınylı. Tektar kethüdası Mehmed ağa'ile vezir Murad paşayı göriderdi. Murad paşa “onların dillerinden an- lardı. Çünkü Hırvattı Maiyetine kendi itimad ettiği as- kerlerden çoğunu gönderdi. Kanije eyaletini de "Tiryaki * Hasan paşaya verdi. Yeniçeri ağası Tırnakçı Hasan ağa İstanbulda azledildi. Muharebe- de ne yeniçeriler, ne de kendi hiç bir iş görememislerdi. Yerine saraya müntesib bir adam tayin edildi: Kapı ağası Gazanfer ağanın damadı Ali ağa... Aradan dört beş gün geçti. İbrahim paşa birdenbire hastalandı. Hastalı- ğı günden güne arttı. Amcasının oğ- Tu Murtaza paşayı çağırttı. Bütün İş- leri ona havale etti, Üçüncü Mehmed. onu kaydi hayat şartile veziri azam yapmıştı. Aradan bir kaç yıl geçse, belki gene azledilebilirdi. Lâkin Üçün- cü Mehmedin hattı hümayunu yeri- ni buldu. Boşnak İbrahim paşa, vezi- Yi azam olarak öldü.. Yerine Lâla Mehmed paşa serdar olacaktı. Mehmed paşa alelâcele' Zemline geldi. İbrahim paşanın ölü- sünü yıkıyorlardı. Ölü yıkandı, tabu- ta kondu. Kokmasın diye Zemlinde Bayrambey camiinin yanındaki me- zarlığa gömüldü. İstanbula ulaklar. Ja haberler gönderildi. Üçüncü Meh- med de, Venedikli Baffa da İbrahim paşanmı yerine derhal Yemişçi Ha- san paşayı tayin eltiler. Hatta İbra- him paşanın karısı ve Venedikli Baf- fanm kızı Ayşe sultanı da çarçabuk Yemişçiye nişanladılar. Ne ordu ser- darsız, ne de Venedikli Baffanın kızı kocasız kaldı... İbrahim paşanın ölü- sünü İstanbula getirdiler. Şehzade Fakat Yemişçi, öyle kolay kolay Serhade gidecek adam değildi. O, biran evvel güvey girmek istiyordu. liyakat ve meziyetinden de kimse nin haberi yoktu. Ayşe sultan bir Böş- naktan ayrılmıştı. Şimdi de bir Arma- vudun koynuna girecekti. Yemişçi Haşan paşa Baltactlar oca- fından yetişme idi. İki defa yeniçeri ağalığı etmişti. Ayşe sultan gözünde tütüyordu. Serhade, elinden geldiği kadar, gitmemek istiyordu. Lâla Meh- med paşa orada olduktan sonra, hem neye gidecekti? Hasan pasa, sefer hakkındaki mü- taleasını anlattı: — Bu sene sefere çıkılsa bile geç varılacak, Bir iş görülmek imkânı olamaz. Oltaralta Lâla Mehmed pa- şa serdar olup muhafaza eylesün. Ge- lecek sene tedarik tam ile gidilsün, dedi. i Yemişçinin fikri, biran evvel, Ve- nedikli Baffanın Kızına kavuşmaktı. Fakat nikâh kıyılmak lâzımdı. Nikâ- hı kıyacak adam da şeyhisliâm Sun'ul lah efendi idi. Halbuki o, Baflanın ikinci damadını küffara karşı yolla- mak istiyordu; Üçüncü Mehmeds: — Acaleten gitmesi ehem ve elzem- dir, dedi. Ayak bastı, Üçüncü Mehmed de, Baffa da, Türkleri şeriat kuvvetile temsili eden müftlülenamdan korktu- lar. Yoksa, ikisi de, Yemişçi Arnavu- du Türklük vekarını korumak için Serhade kaliyyen yollamıyacaklardı. İstanbul halkı da uyumuyordu. Hele Anadolu, Osman oğullurını hiç tanı- mıyordu, » (Arkası var) akçe-