22 Haziran 1934 AKŞAM AKDENİZDE TÜRK AKINCILARI Yazan: İSKENDER FAHREDDİN Tetrika No, 90 Gemiciler hep birden bağrışmağa başladılar: “Şu haini teslim edin bizel Sancak direğine asıp geberteliml,, Ahmet, mütemadiyen Murat reisin dizlerini öpüyordu... Kara Ali, Ahmetle beraber, alt kattan yukarıya çıktı.. Ve bacak- ları izlerine kadar sıvıyarak temizlik yapan gemicilere yüksek sesle bağırdı: ciler büsbütün galeyana gelerek | hep bir ağızdan bağırdılar: — Şu herifi bize teslim edin Allah aşkına, İri boylu bir kürekçi, Ahmedin yanında duruyordu: — Yılan başı ezmek bana uğur gelir... Gemiciler hayretle biribirlerine Bakışarak koşuşmağa başladılar, Ödelek Mane, Kara Alinin » İçinde bir sevinç vardı. Hüseyini yarala- 'dığına ve bunun cezasını başkası zu kaldırdı. Fakat, varamadı. Mu- | gemicinin kolundan tutup i, metaneti kalma- Hayatı, istikbali, hasılı. bü- tün ümitleri mahvolmuştu. O, bu kadar kolay yakalanaca- ğini zannetmiyordu. Hüseyinden sonra ölüm sirasi Murada gelecekti. Ahmet, Muradı öldürdükten sonra gemicileri iğfal ederek K. raman sahillerine gidecek ve or da Karaman beyi ibrahim beye yaplığı kahramanlıkları anlatarak onun emri altına girecekti. Murat reis Ahmedi kolundan çekerek kamarasma götürdü ve Jüzettaya hitaben: — Gece pencereden siyah gözlü adamı buldum, dedi." Bak bakalım, bu adam o gördü Zün'adam mıdır? Jüzett — Gözleri siyah., Bakışları da gok merhametsiz. Bu olacak. Hüseyin yattığı yerden başını kaldırdı: — Bre hai ? Seni ilk defa görüyorum... “Aramızda bir husumet yok. Kav. galı deği ma saplamaktan kastin nedir? Ayni sözleri Murat ta tekrar adı. Fakat, Ahmedin çeneleri kilit. » Ağzını açmıyor, bir ke- çekeceğine memnun oluyordu. — Yarın, öbürgün Muradı da böyle yaralayıp geberteceğim... hal güverteye fırlamıştı, Ali da- yı, gemicileri başına topladıktan sonra, belindeki kanlı hançeri uzatarak: — Dümenci Hüseyini yaralıyan kahpeyi nihayet buldum, dedi, onu şimdi size göstereceğim. Hep bir ağızdan sesler yük- seldi: Göster de tepeliyelim! Kara Ali: Onun cezasını Murat reis | erecek... Diye bağırdı. Sesler gittikçe artıyor ve sert- İeşiyordu: — Böyle bir haini bugüne ka- | dar, içimizde yılan besler gibi bes- lemişiz.. Çabuk göster, Ali dayı, kimdir bu adam? Kara Ali suratını astı ve kolunu uzatarak: — işte. Yanınızda... Ahmedin yüzüne baktı: | Benden ne ister. Karşınız- | Bu hançeri omuzu- da duruyor! Dedi ve ödelek Ahmedi terdi: — Yakalayın şu kahpeyi. | Ahmet birdenbire şaşalamışti. | © Geminin alt katında neler ko- nuşmuşlar.. erdi?! Geminin üstünde neler oluyor- dart Gemiciler Ödelek Ahmedin üze- rine atıldılar ve kollarından sım- sıkı yakaladılar. — Alçak, köpek. “nalık yapmıyan dümenci 'dürüp te eline ne geçecekti? Ahmedi yumruklamağa başla- Yalnız mütemadiyen yere eğilip Murat reisin dizlerini öpüyordu. Nelere karar vermiş- teslim edin bize..! Sancak direğine asıp gebertelim. Gemiciler: (Onu öldürmeden ça- lışmayız!) diyorlar, Murat reis, Ahmede: — Bana hakikati söylemezsen, seni arkadaşlarına teslim. edece- 1 Kimseye Fe- i ök mışlardı. ğim. Asacaklar.. Geberecek: Murat reis kalabalığın içine Diyerek elini kaldırdı. Kuvvet- girdi li yumruğile beynini delmek iste- — Bırakın şu haini..! Ona diye- cek sözlerim var... Murat reis, Ödelek Ahmedin yanına sokulmuştu. Gemiciler ateş di. Fakat, Ahmet, bu sefer de ya- alan dümenci Hüseyinin öpmeğe & ayaklarını başlamıştı. AAhmedin acınacak bir hali var- dı. Jüzetta bile, onun asılmasına rıza gösteremiyecek kadar yumu- | şamış, eski hiddet ve şiddeti kay- bolmuştu. Bir adamın şüphe üzerine asıl. masına hükmetmek kolay bir iş değildi. Ahmet cürmünü itiraf et miyordu. Gerçi kedi gibi yerler. de sürünerek rei ayaklarını öpmesi, cürmünü İti- raftan başka bir şey değildi. Fa- kat, Hüseyinin kalbi çok yufka idi.. Ahmedin asılmı madı — Allahtan bulsun. Ben affe- diyorum. püskürüyor ve: — öldüreceğiz.. Leşini denize âlacağız.. Balıklara ziyafet vere- ceğiz... Diyerek bağrişiyorlardı. Murat reis Ahmede sordu: | — Azapkapıda açlıktan nefesin kokuyordu. o Bana yalvardı “Ayaklarıma kapandın! Seni yanı- ma aldım., Açlıktan ve sefaletten kurtuldun! Şimdi söyle bakalım, Hüseyini neden öldürmek istedin? Abmedin cılız vücudu korku” dan titriyor, Murat reise cevap ve- yemiyord. Ödeleğin suçlu bir insan halile #itremeğe başladığını gören gem in ve Hüseyi ına razı ok lime ile bile cevap veremiyordu. | Kara Ali kamaranın kapısından Radyo - 22 Haziran 934 Cuma İstanbul : 18.30-19.20 plâk neşri 19,20-19,30 ağans haberleri, 19,3 Türk musiki neşriyatı, (Memut Cemil bey, Ruşen bey, Cevdet bey, Verihe hav nım, Nazan Feridun hanım, Nedime hanım, © Övrik efendi), 21.20-21.30 m ve boren haberleri; 21,30-22,30 dyo orkestrası tarafından çiğan mar sikisi ve hafif musiki, Varşova (1414 in.) —.17 kare kon) seri; 17,23 Solist konseri, 18,30 plâk, 19,15 taçanni, 20,15 hafif musiki, ha betler, 21.12 senfonik koner, haber ler, 72,12 senfonik konser, 23,15 dans Bükreş (364,5 m.) — 13 her günkü neşriyat, 19 Fanika takımı teganni, 22 Müt konseri, 22,30 taganmi (Olga Solomoneanu) Budapeşte (550,5 m) — 1945 pi yane konseri, 21.20 Rüten halk havaları, 22,35 pâk, 23,40 opera orkestrası, Prağ (470,2 m) — 21 Slv gala Diyerek elindeki demir balyo- | orkestra Viyana (506,8 m.) — 20,10 radyo orkentrası, 21.55 çocuk şarkıları, 23 baberler, 23,30 banda muzıka, 1 Viya pa musikisi, (plak). 23 Haziran 934 Cumartesi 18,30-19 fransızca dere, 30 plâk nesriyatı, 19,30-21,20 Türk musiki nesriyat. (Fahite hanım, Refik bey, Fikret o Safiye hanım), 21,20-21,30 Eşyef Şefik bey tarafıda konferans, 21,30-22,30 orkestra köne seri, karısık nemriyat, Varşova (1414 en.) — 17 senfor Polonya musikisi, n seli neşriyat, 18,25 plik, İ9.İ5 yiye no konseri, 20.13 halit musiki, 21 Cho> pinin eserlerinden mürekkep komser 21,0 koro konseri, haberi bf musik, 23,10 “deva musiki Bükreş (364,2 m.) — 13 ber günkü heptiyat, 19 Romen musikisi, 20,45 plâk, 21 milli bir senlik (Drasaica), 21,45 Roma operasından naklen Cat alaninin (Lerley) opereri Budapeşle (550,5 m.) — 19410 çi an takımı, 21,15, Vileterin isimli ope vet temsili, 23,45 çiğan imusikisi, 24 dana musik Prağ (4702 m) — 20110 sekeri konser, 2145 operet pasçaları, 20.15 plâk, 23,30 tagannili orkestra konseri Viyana (5068 m) — 21 1 Sira üssü operetlerinden, 23 haberler, 23,20 piyano, - Viola - viyolonsel konseri, 24 e e e sünnet düğünü Hilâliahmerin Kadıköy şubesin- den; Kaza şubemiz tarafından her ağustos) perşembe günü Modada Bomonti babçesinde emsalsiz de- recede parlak bir proyraml: edilecektir. Kumluktaki şube mer- kezinde şimdiden sünnet olacak- ların kaydına başlanmıştır. Türkiye SENELİK 1400 kuruş 2700 kuruş GAYLIK 750 >» 1450 > 3 AYLIK 400 » 800 > VAYLIK 150 > — Posta Mübadma daki giray ecnebi memleketler: Senel 3600, al aylığı 1900, ga 1000 kuruşlür. Benepi are Karuş'uk elli iç yirmi teş pul göndermek Hzımdır. Teralevvel 110 Ruzilzır ; 48 İnak Ge Öğle ei Aşa Ya e 673 sal dl BAD İZ 201 Ve. A AR AMG ANT A9 2 Tüarehane: B Acımusluk Siz 13N: Ve Murada dönerek: — Kuzum reis, sen de gemici- leri teskin et! Elimizi kana boya mıyalım, Dedi. Ahmet sevinçle Jüzetta- nın. ayaklarına da kapanmıştı. Gözlerinden akan yaşlarla genç kadının ayağını ıslattı. Murat başını kapıya çevirdi — Kara Ali! Herkes işile me gul olsun... Hüseyin, Ahmed fediyor. Onu arkadaşların. teca yüzünden korumak vazifesi sana düştü, Ve Ahmede: — Haydi, Diye bağırdı. ” (Arkasi var) Her akşam (j bir sike Bir sabah gö tik Nebahattan usanç getirdiğimi itiraf etmek cesaretini kendim- de buldum, Ona doğru döndüm. | Gayet tatlı bir sesle: — Şekerim, diye başladım. Nebahat yavaş yavaş bir gözü nü açtı, nihayet iki gözü de açıldı, yatakta doğrularak oturdu, her — Karnım aç! diye mırıldan- di, — Hele biraz dur... kolatamızı isteriz. F. vel sana bir şey söyliyeceğim... — OF! Azıcık sabredemez 'esaretimi kaybetmek isteme- — Şimdi olursa daha iyi, Bak, söyliyeceğim şu: Aşkımız artık grup ediyor gibi geliyor bana... Hattâ, etti bile... Şüphesiz bu Nebahat için pek ağır bir darbe olmak iktiza eder- Bana sadece yırtıcı bir kap- lan gibi baktı, Fakat bir şey söy- lemedi. Hızla, hiddetle elektrik düğmesine dokundu, — hizmet kahvaltıyı getirdi. Ben hiç ses çıkarmadan çikola- tamı içiyordum. Yan gözle de Ne- bahata bakıyordum. Hırs ile kahvaltı ediyor, güzel ağzı tereyağı lokmalarını yutup duruyordu. — Hiddetini tereyağından alı yor, diye düşündüm. Eline geç- sem kim bilir beni ne kadar hırsla ısıracaktı! Nihayet kahvaltisini Hizmetçi tepsiyi alıp götürdü. Nebahat söz söylemek ister gibi bana döndü. Fırtına başlıyor di- ye düşündüm, Halbuki Nebahat gayet sakin bir tarzdaz — Ali bir müddettenberi pek arkamda dolaşıyor, dedi. Rahat bir nefes aldım, sonra güldüm. Ali leylek gibi bir oğlan- dı. Alay eder dururduk. Şimdiye kadar kadınlar âleminde tek bir macerası bile işitilmemişti. Mırıl- dandım: — Ali mi, bizim Ali mi? — Evet. Mademki beni bıra- kıyorsun, ölâ bir fırsattır... — Kendisine söylerim. Nebahat artık hiddetinden ku- durdu: — Sakın ha! Anlıyor musun — Canım kızma... Ne var? bana bırak, Yalnız ir şey rica edeceğim. Bir kaç gün daha benim sadık bir âşıkım imişsin gibi davran, her zamankinden daha kıskanç görün. Nebahat cinsinden kadınların erkekleri tanımak hususunda pek mahir olduklarında hiç şüphem olmadığı için sözlerini kabul et- bitirdi. tm. — Uzun sürmez ya? diye sor dum, i temin ederim... Bir kaç gün kâfi, Bir kaç gün için bir rel oyna- mağa artık çaresiz razı oldum. Nebahat ile her tarafa, tiyat roya, bara, öteye beriye gidiyor. duk. Nereye gitsek uzaktan Ali yi görüyordum. Fakat görmemez- İiğe geliyordum. Gece eve döndüğümüz vakit Nebahi — Gürültü etme, dedi. Şimdi Aliye selâm vereceğim. Balkona yaklaştı, pancurlari aralık etti, Başını çıkarır gibi ol. du, içeri çekildi. Sonra sokağa çıktı. Üç saat sonra tekrar geldi. Ber rahat rahat romanımı oku- — Beni aldı, Büyükdereye kar dar otomobille gittik, geldik, bir! çay içtik, Ah ne aptal şey! Pelet kıskançsın diye öyle yeminler eta tim ki... Sen ona hiç bir kadını karşı bir muvaffakiyet elde 0) in . Şimdi senden intikam almak istiyormuş. Beni kaçıracak, hattâ benimle evlen-. — Nebahat, sen kadınların big, şaheserisin! Ne zaman bu iş? — Yarın akşam, Otomobil ile," sokağın başında beni bekliyecek. Ben aşağı ineceğim. Kapıyı aralıl€ edeceğim. O gelecek, koluna alan cak. Sandete doğru uçacağız. — Her halde güzel bir plân Bravol Ertesi gün Nebahat kep çan tasını hazırlamakla meşgul oldu. İki üç defa doldurdu, boşalttı Sordum: b — Hazır mısın? — Hazırım! Karşılıklı oturup soz çayımizi içtik. Nebahat hafif bir teessüf ile: — Ne güzel kokulu çay! dedi.! Zannederim ki Ali ile hiç böyle bir lezzetli çay içemyieceğiz... - Tertibat yarıyolda kalacak diye korktum. Zavallı Aliyi bir çok methettim, Nebahat can sikinti. i i — Sus canım dedi. Her zamani i aleyhinde bulunup dururdun. Bar yi şu evlenme belösi olmasa idi, Akşam yemeğini de beraber Şarap Nebahata biraz neşe verdi. Kıskançlığı o kadar mü- balâğa ile anlatmıştı ki Al ödü kopuyormuş. İkisini de öldi rebilirmişim... Saat gece on bir oldu. Nebahat otomobilin sesini işit- ti. Başına şapkasmı geçirdi. Be- ni hafifçe öptü. Ben çantayı ak dım, merdivenden aşağı indirdim. Kahkahamı zorla zaptediyordum. Nebahat: — Çantayı senin & eğim bil diye mırıldanıyordu — Evlendikten sonra kendi ne anlat! Kapının arkasında durduk. Or« talık karanlıktı. Nebahat çantayâ aldı. Sus diye kolumu sık. tarafa çekildim. Kapının gıcırda- dığını işittim. İçeriye giren ha- fif aydınlığında, Nebahatin kene disini bir erkeğin kollarına attın, nı farkettim. Kapı kapandı. “Bir “otomobil metörü uzaktan homurdandı. “ Merdivenden yukari çıktım. İçimde hafiflik ve sevinç vardı. Artık şu münasebetten kurtulmuş, tama, Üç gün sonra, Alinin babasi meselerlen haberdar olmuş, bana bir mektup yazıyor, oğlunun ala-| cağı kızın, dedikleri gibi, benim metresim olup olmadığını soru yordu. Derhal cevap yazdım. Böyle biğ kadını biç tanım: ettim, Hattâ kendi bu başka bir kadındı.” Hikâyeci , Tavuk içinde esrar 'Yalovadan gelen vw lan miş tavuğun içinde esrar bulun muştur,