acrAlM se p — A K urtdereli ile bir Nezlenedir bilmem,ağzıma et koymam, ezmediğim yer kalmadı.. — Benim ustam dedi, Adapa- rında Molla Mehmet pehlivandır. güreş için g Kurtdereli pehlivan kahve: Iki metroya yakın boy. Dağ gibi bir vücut, Kahve renginde kalın bir elbise giymiş. Ayakta siyah çizme.. Boyu o kadar yük- sek, vicudu o derece iri ki her- kesin nazarı dikkatini celbediyor.. Sirkecide bir kahveyâ giriyor- du arkadaşım: — Kurtdereli |. dedi. Ben de arkasından kıraathaneye girdim. Merhabalaşdık. İri tabakasını de- rin bir misafirperverlikle önüme sürdü — Tütür bakalım. Teşekkür © ederim, pehlivan, dedim, içmem. Konuşmağa başladık. — Kulağım biraz ağırlaştı. Bu- zadan da Vızır vızır tramvay ge iyor... Hızlı söyle... En kuvvetli Gasibi mi, soruyorsu.? “Gulâm, ... Pariste idim.. Hintten Gulâm gel miş... “ Burada benimle güreşecek pehlivan var mı?. , diye sormuş. Beni gösterdiler: şte bu pehlivandır, dedi- ler. O vakitler Gulâm şampiyon- muş.i Ben * güregelim,, de İki güreş yapacaktık, her güreş çin bana 200 lira vereceklerdi. O gün meydana çıktık, güreşmeğe başladık. Biraz sonra bunun bir kolu çıktı ve mağlüp oldu. Evvelden kararlaştırdığınız gibi bir daha güreşecektik amma seninki kolu çıktıktan sonra doğru Marsilyaya gitmiş... Oradan nereye kaybol muş belli değil. Gulâmı yendiğim gece beni Parise götüren direktörler çektiler, şampanyalar içtik. En kuvvetli bi rakibim odur. — Daha başka hatıralarınız? — Taksim güreşleri. Taksimde 48 gece arkası arkasına güreştim. Istanbula birçok memleketlerin le arkadaşlarile Kurtdereli Mehmet pehlivan şampiyonları gelmişti. Rus Ingiliz, Amerikan, Alman. Yirmi dört kişi idier. Herbiri ile iyice yen- çin ikişer kere güreşecektim, 48 gece soyundum, güreştim. Bana her gece için beş altın lira veriyorlardı. 24 şampiyonun yirmi dördünü de hakladık, çlerinde en tehlikelireleri Barzilofile Çaya idi. Çaya en kuvvetlilerinden biri Onun da kolu çıktı mi karık dı mı bilmiyorum. Yendik gil Barzilof kendisine pek güveni- yordu. Ortaya para koydu, epey para idi. “Sırtımı yere getirirsen bu para senin olsunl.., dedi. Ben! — “Para mara İstemem, güreş bena yeteri. dedim. Taksimdeki bu güreşleri yapar- ken 40 yaşında idim. Halbuki kopillerin hepisi 25 yaşında tüyaliz tüysüz çocuklardı. Bir müddet hayatından bahs etik. Memlekete düzgü gidip ustamın elini öpeceğim. — Siz kaç yaşındasınız — Ben mi?... Pehlivanlar yaş larını az söylerler. 63 yaşındayım. Kilomu hesaplamadım . Okkam 93 tür. Eski okka ile.. Boyumu bilmem... Gelirler boyumu, boğa” mı, © parmaklarımı — ölçseler amma ben aldırış etmem. Istedik- leri kadar ölçsünler... Güreşi 20 sene evvel bıraktım. 20 seneden beri soyunmıyorum.. Artık soyun- mak niyetinde değilim... iç mağlöp oidunuz mu? — ikönceleri mağlüp oldum. 18 yaşında baş güreşlere çıktım. Ondan sonra hamdolsun sırtım yere gelmedi. — Şimdiye kadar kaç güreşle i meşhur peblivanlarla iz? Mütevazi bir eda ile göreştim, bu yankile güreştim. Atlarını unuttum gitti. Kaç peh- Ivanla güreştiğimide bilmem. Avrupada, Amerikada New-yorl ta, Şikagoda, Kanadada güreştim.. Şikago ile Kanadada çok güreş- ü — Iştibanız masıldır?.. — Yemeğe hiç lüzum yoktur, az yerim, Kendim pişirirsem da- ha çok iştihalı yerim. Ağzıma et sokmam. Yumurtayı, zerzevatı severim. Eskiden sigara içmez dim., Güreşi bıraktıktan sonra sigaraya başladım. — Peklivanlığa evlenmenin za- rl var mudar?. Omuzlarını silkti: — Hiç yoktur.. Ben 19 yaşında evlendim. Pehlivanlığa içki, sar- boşluk, hovardalık, baram yara maz. Hele haram yemek biç ya- ramaz. Sıhhatim çok iyidir. Nezle filân olmam, nezle nedir bilmem.. Oğullarım var amma peblivanlık için yalnız birisinden ümit besli- yorum.. Daha sekiz yaşında amma mektepte bütün akranlarının sırt- larını yere getiriyormu Bundan sonra pehlivanlığa nasıl başladığını. anlatı. o Çocukken rkadaşlarile güreşirmiş, bakmış ki her önüne geleni yeniyor, dü- günlerdeki güreşlere gitmiş. Sonra gittikçe ün salmış, meşhur, peh İivan olmuş. Sözlerini: — Ondan sonra nerede bir pehlivan olduğunu işitirsem oraya koşmağa başladım!. diye bitirdi.. Taksimdeki — güreşlerin vakti gelmişti, Kalktık, HE ilmemki evlât dedi, o yankile Güreşmediğim yer kalmadı ki. | i Bu sinekler ısırdıkları adamlara uyku hastalığını aşılıyordu. Uganda valisi bu mıntakada her bangi bir kafilenin durmasını şiddetle menetmişti. Bu yerlerde oturan yerlerden binlerce halk Ts& Ts& sineklerinin . ısırmasından telef olmuş, sağ kalanlarda hü- kümet farafından bu havaliden zorla uzaklaştırılmıştı. Bu yerlerde gerek Avrupalıların ve gerek yerlilerin oturması, ka- tiyen yasaktı, Ancak istisnai ab- valde, oda durmadan bu havaliden| geçilmeğe müsaade olunuyordu. Filmin bazı parçalarını çekebil- mek üzere kafilemizin bu yerde durması için mezuniyet almak zaruri idi. Bunun için de Uganda valisini, Victoria — gölü | sahilinde kâin ikametgâhında — ziyarete gittim. Victorin gölü, şimali Amerika hükümetini Kanadadan ayıran gölden biraz daha küçük olmakla beraber cesamet itibarile dünya göllerinin ikincisidir. Vali Sir William Cowers otuz seneden beri bu. havaliyi idare ediyor. Avcılığa fevkalâde merakı vardır. Bir çok filleri vurmuş, onların dişlerinden büyük bir koleksiyon vücuda , getirmiştir. Amerika sinema ceğini ümit ediyorduk. Vahşi hayvanların peşinde Istikşaf hareketime (o Entebbe inıntakasından başladım. Oradan Murehison şelâlesine geçecektim, Bana temin edildiğine göre © havalide bir çok timsah avcıları bulunuyormuş. Oradan vahşi hay- vanların sürüler halinde gezdikleri ormanlara ve nihayet Belçika Kongosuna geçecektim. Kongoda, çekeceğimiz filimde rol oynıyacak olan vahşi fillere, sürüler halinde bakir ve ormanlar içinde oturan ve düşmanlarına zehirli ok atn cüceleri de bula- bilecektik. Otomobil yollarının ve Victoria ile Albert göllerinde işliyen va İngilterenin pamuk mensucatınin merkezi olan Lanka: ayaletinde yüz inlerce amel etmiş, bu yüzden bazı hadiseler olmuşur. Resmimizde Mançester civarında polisin grevcileri dağıtması görülüyor. Grev bareketi devam etmektadir. Mİ a na purların intizamı sayesinde, on gün zarfında istikşafımı bitirerek üssülharekeme avdet edebildim. Her şey yolunda gidiyordu. Beni taraflarında oturan cüce- ler, bize ümit ve tahmin hilâfına olarak mülâyim göründüler, Yerli davullarla yanımıza davet edilen cüce kabilesinin reisi, kendisine ikram ettiğim bir sandık tuz saye- sinde gerek kendisinin ve gerek kabilesi efradının muavenet ve müzaheretini vadetti. Fillere gelince, onlara her tarafta tesadüf edip duruyorduk. Bana bu istikşafımda refakat eden binbaşı Dickinson'un sözle- rine inanmak lâzım gelirse, iller. lede cüceler gibi kolaylıkla temasa girebilecekti Yalnız binbaşı, bu hususta bir şart koşuyor ve: Arslanlar arasında bir mübareze — Cüceler, bizi bulmağa gek dikleri halde, biz fil'eri aramağa ve bulmağa uğraşacağız diyordu. Sarongetti ovalarında, geceleri korkunç bir cazbant gibi işittiğim sırtlanların lumaları, arslanların küğremeleri, yabani mandaların ökürmeleri bende büyük ümitler uyandırıyordu. Nil nehrinin men- balarında ve Victor gölünün sahillerinde timsahlar, kaynaşıp duruyor. Victoria sahillerinde keşiften avdet ettiğim havalide tetkikat yapmağa gelen İngiliz tabibinin verdiği rapor üzerine kısa bir müddet için Mur- chison şelâlesi civarında kamp kurmaldığımıza müsaade edildi gini öğrenince, © memnuniyetim bir kat daha arttı Uganda va- lisi “kendi mesuliyetimiz ak tında ve © havalide oturan yerli ve eenebilerden biç birinin refakat etmemesi şartile,, kamp kurmak müsaadesini bize ver- mişti. Şarta müteallik bu müsaa- deyi alınca derhal Ingiliz tabibine giderek sordum — Doktor | Tsötsö sineklerin den bu havalide oturanlar için hakikaten bir tehlike melhür mudur ? — Son yaplığımız. fenni tetki- kat, sineklerden binde birininin uyku hastalığı mikrobile bulaşık olduğunu göstermiştir. — Her halde sinekler, arslan- lardan daha az tehlikeli değil midir? — Bu sinekler arslanlar dere- cesinde tehlikelidir. Zira bir insan, tedbir almak suretile arslanların hücumuna karşı kendisini müda- faa edebileceği balde sineklere karşı koruyabilecek hiç bir tedbir ve vasıta yoktur. Afrika canavarlarile karşı karşıya Bütün hazırlıklar | bittiğinden artık yola çıktık. Heyeti seferiye- nin eşya ve malzemesi 23 kam- yon ve arabaya yükletilmişti Memlekette o mevcut (köprüler, ağırlıklarımızın yüküne tahammül edebilecek kuvvette değildi. Mombasa ve Nairobiden ücretle tuttuğumuz yüz zenci kafilemize refakat ediyordu, Evvelâ Victoria lerinde kamp kurduk. Çunkü çevireceğimiz filmin ilk parçalarını burada çekecektik. Kamp kurduğumuz mahalle, im sanla meskün en yakın yer, Panyamur köyü idi Bu köyün zenci sekenesi çoktu, Bu bizim işimizi çok kolaylaştıracaktı. Çünki filmi çekerken zenci bir çok figü- ranlara ihtiyacımız olacaktı. Bize refakat eden vahşi hayvan aver larından Barnes zenciler arasınr çok maruftu. Mumaileyhin delâle ve tavassutiyle, zenci kabilesi rsigi, bize bütün efradile yardım vadı ide. bulundu. yaptığım zaman o gölünün sal (Arkası var)