5 Eylül 1932 yi mektupları Çok sevimli iki komik: Laurel ve Hardy İki komik iki sene sonra İstanbula gelecekler Paris, 24 (Hususi) — Dünyanın her tarafında tanınmış olan Ame- rikalı iki meşhur komik, Laurel ve Hardy o bir kaç gündenberi Paristedirler. Biri şişman, diğeri zayıf, daima birlikte oynıyan bu artistlerin gelmesi (o Pariste bir hadise teşkil etti. Kendilerile mü- lâkat yapmak için arkalarından koşanlar pek çoktur. Laurel ile Hardyyi o Hollivutta bulunduğum sırada tanımıştım. Geçen cumartesi günü saat on birde bunlarla mülâkat yapmak Üzere oturdukları Cemps Elyse& deki Klaridg oteline gittim. Laurelle karşı karşıya Otele girdiğim zaman uzaktan, (Laurel) in otel dahilinde satıl- makta olan lüks bazı eşya alış verişi ile meşgul olduğunu gör- düm. Bu fırsattan istifade ederek yanına sokuldum. Beni son derece nezaketle kabul etti. Asansöre bindik birinci kattaki işgal ettik- le.i apartımana çıktık. Muhteşem bir salona girdik. M. (Laurel) bana bir koltukta yer gösterdi, kendisi de karşımda bir sandal- yaya oturdu. Meşhur komiğe birçok sualler sordum, hepsine memnuniyetle cevap verdi. Iptida Pariste en çok hangi şeyin nazarı dikkatle- rini celbettiğini anlamak istedim. Şu cevabı verdi: — Pariste entuhaf olarak gör- düğüm şey buradaki büyük bı- yıklı adamlar oldu. Türkiyede de böyle bıyıklı adam çok mı dır? — Gençler şimdi bizde de bı- yıklarını ekseriyetle traş ediyorlar. Yalnız yaşını almışlar arasında bıyıklılar çoktur. — Pariste ki bulvar kahveleri çok hoşuma gitti. Halkın vakıt geçirmesi için pek lüzumlu birşey. Amerikada maatteessüf bu kabil popüler yerler hemen pek azdır, Bilhassa sokaklarda hiç kimse oturmaz. Fransız yemeklerini çok beğen- dim, hakikaten çok leziz, işittiği- me nazaran türk yemekleri de pek nefis imiş. Hollivutta bir ermeni İokantasında birgün türk pilavı ve türk kahvesi içmiştim. O kadar beğendim ki hâlâ tadı damağımda kaldı. Fransız kadınlarını çok zarif ve sevimli buldum. Hollivutta birçok fransız aktirislerine tesadüf etmiş- tim. Hattâ bunlardan biri o kadar hoşuma gitti ki âşık olmaktan korktum. Bilirsiniz ki aile baba- sıyım, beş yaşında bir de kızım var, Onun için kendimi kabil olduğu kadar kadınların cazibe- sinden uzak tutarım. Geçen akşam sinemada günün vakalarına ait filmleri seyrediyor- dum. Dünya güzelliğini kazanan türk kızını gördüm. Hakikaten pek güzel bir kız. Türklerin gir- dikleri odördüncü müsabakada bir dünya güzeli çıkarmaları Türk kadınlarının dünyanın en güzel kadınlari olduğu fikrini veriyor. Nasıl tuhaf görünüyorlar — Sinemada tubaf görünmek için ne yapıyorsunuz? — Bunu izah etmek için size bir vaka anlatayım: Londradan Parise gelmek için istasyona vasıl olduğumuz zaman teşyimize gelen- lerden . bir genç bana doğru ilerliyerek birdenbire sordu: “ M. Laurel, hayatta biç tuhaf görün- müyorsunuz. Sinemada o kadar tuhaf görünmek için ne yapıyor- sunuz? ,, Buna Hardy cevap verdi: Sa- dece insanların ahmaklığını müba- lagalandırıyoruz!.. — M. Laurel, bana diğer ga- zetecilere söylemediğiniz bir şeyi söylemenizi rica edebilir miyim? Artist sinemadaki tebessümü- nün hilâfına olarak zeki bir tebes- sümle güldü ve dedi ki: — Gazetecilerden saklayabildi- ğim tek bir sırrım kalmıştı, onu da size söylüyorum. Son filmimizde iki mühim tuhaf vaka vardır. Bunlar- dan birini ben buldum, diğerini Hardy düşündü. Hardy kendi bulduğunun halkı daha çok gül- düreceğini iddia ediyor, ben de kendiminkini müdafaa ediyorum. Bunun üstüne beş bin dolara bahsettik. Şimdi neticeyi bekliyo- ruz. Bakalım bhanğimiz bahsi kaybedeceğizl. — Pariste niçin filim çeviriyor- sunuz?. İstikbal hakkındaki proje- leriniz nedir? Istanbula gelecekler — Pariste filim yapacak çok güzel mevzular bulduk. Fakat Amerikada sansör çok şiddetli olduğundan gösterilmesine mani olacaklar diye çekiniyoruz. Projelerimize gelince, şimdiki halde (Hal Raci) kumpanyası ile iki sene daha konturatımız vardır. Bunun hitamında Hardy ile bera- ber bir devri âlem seyahati yapa- cağı, her gittiğimiz memlekette oranın aktörlerile sahnede oyun- lar vereceğiz, bu vesile ile de Istanbula da gideceğiz, orada da oyunlar vereceğiz, sizin de şimdi şimdi türk kadınları sahnede oy- nıyormuşlar. En büyük arzularım- dan biri türk kadınları ile bera- ber sahnede oynamaktır.,, — Sevimli arkadaşınız M. Har- dyyi ne zaman görmek şerefine nail olacağım? — Hardy tamamile bir çocuk gibidir. Benim gibi uslu değildir. Sabahleyin erkenden gözünü açar açmaz yatağından fırlar, hemen giyinir sokağa çıkar. Parise yeni geldiği için kabil olduğu kakar çok görmek arzusundadır. Fransız yemeklerini de pek sevdiğinden büyük lokantalardan birini ziyaret etmeden avdet edeceğini zannet- miyorum. Onu yakalamak için yegâne çare yarın sabahleyin erkenden daha yatağında iken te- lefon etmektir... ,, "Laurel ve Hardy 7 Paris istasyonunda Bu muhavere esnasında müte- addit defalar telefon çaldı. Gelen ve gidenin haddi hesabı yoktu. Bin türlü meşguliyet arasında sevimli artistin me yapacağını şaşırmış kalmış olduğunu hissede- rek kendisine Akşam namına teşekkürlerle veda etmeği müna- sip buldum. Hardy ne diyor ? Ertesi gün aldığım talimata tevfikan erkenden otellerine tele- fon ettim. Benim olduğum anla- şıldıkdan sonra M. Hardy nin şen sesini telefonda işidebildim. — Nihayet sizi ele geçirdim. M. Hardy nasılsınız, sabah şerifler hayırlar olsun. — Teşekkür (oederim iyiden daha iyiyim. Dün sizi göremedi- ğime çok müteessif oldum fakat mazur idim. Paris beni Laurel den fazla (o celbediyor, sokağa çıkıyorum her yerde takılıp kalı- yorum, erken dönmek imkânı yok. — Yoksa güzel fransız kadın- larının peşinde misiniz? — Güzel fransız kadı-!-»ının peşlerine (odüşmeğe me nereye gitseniz olâtif mahlüklara tesadüf edersiniz. Âşık olur da kendimi öldürürüm diye korkmam. Çünkü 140 kiloyum, binaenaleyh kalbim gayet iyi muhafazadadır. Parisin yemekleri de pek mü- kemmel.. Burada o kadar çok yemek yedim ki bir kaç kilo daha arttım. Laurel, size büyük sırrımızı faşettiğini söyledi. Ah bu Laurel çok boşboğazdır. Bu sözleri söylerken şişman komik kahkahalarla gülüyordu. Bu gürültü arasında ilâve etti: — Karilerinizden her birinin bu büyük sırrı saklıyacaklarından eminim... Allahasmarladık... Telefon kapandı. Iki meşhur komik çok zeki ve tahsil görmüş adamlardır, âli tahsil- lerini bitirmişlerdir. Laurel bir ingiliz aktör ailesin- Lsett, Laurel ve şişman Hardy bir filimde den dünyaya gelmiştir. Hardy ise Amerikanın Virjinia eyaletinde iyi bir ailenin evladıdır. Avukat- lıktan aktörlüğe teptili meslek etmiştir. Bu büyük komikler kendi hikâ- yelerini kendileri yazar ve oynar- lar, bazan kendi filimlerini de kendileri idare ederler. Her iki- sinin bu karikulâde istidat ve kabiliyetleri pek kısa zamanda dünya halkının teveccühünü ka- zanmalarına osebep olmuştur. Ağustosun sonunda Amerikaya avdet edeceklerdir. — B. O. Sinema haberleri Xx Tatil müddetini geçirmek için Parise gelmiş olan genç Duglas ile zevcesi Jean Cravford geçen hafta paristen Amerikaya bare- ket etmişlerdir. »* Emil Yannings yakında “Kra- lın bhumbaracı neferi,, isminde bir filim çevirecektir. Artist bu filimde * kral birinci OGuillaumeyi temsil edecektir. * Max Adalbert ile meşhur Münihli komik Weiss - Feral, “ Nişancılar kralı , adında bir filim çeviriyorlar. Xx Emelka şirketinin çevirdiği “ Cenup ekspresi ,, filiminde baş rolleri OFrude Berliner, Ernest Buxh oynıyorlar. »* Dolly Hansın, Emelka şirketi hesabına yapacağı “Scampolo,, filminde baş erkek rolünü, Carl İlân tarifemiz 1 Teşrinievel 1931 tarihin- den itibaren gazetemizin ilân tarifesi şu suretle tesbit edilmiştir: Santimi Sahife kuruş 1 400 2 250 3 200 4 100 İç sahifelerde Gö Son iki sahifede 30