5 Eylül 1932 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

5 Eylül 1932 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ben âşıkım ârım yok, Bir yerde kararım yok, Kendim yanar ağlarım, Kimseye zararım yok! * .. Şu dağın başına bak, Ufacık taşına bak, Göğsünde iman yok mu? Gözümün yaşına bak! Elma attım yeyen yok, Nedir halin ? deyen yok. Ayrılık gömleğini, Benden başka giyen yok | Darülbedayiden çıkıyorlardı. Tiyatro kalabalıktı, oyun erken Piyes kısa idi. Mütercim arka- daşına sordu : — Beğendin mi? — Çok beğen- dim. — Neresini ? — En sonunu. — Neden? — Çünkü erken bitiyor azizim, uykusuz kalmı- yacağım | hayli bitmişti. — an beyefendi kalkın, yangın var. — Ne telâş ediyorsun kızım, ben sigortalıyım ! ——— Kulaktan Kulağa Tuhaf Gazetede okudum : “ Istanbul O belediye (varidatı ancak altı milyon liradır... , Kızım, rahat vermiyor : — Baba, tuhaf bir şey anlat- sana. — Dur şimdi... Okumama devam ediyorum : “ Bu paranın mühim bir kısı zaruri masraflara tahsis edildiği için şehrin bakımına hasredilecek pek az para kalıyor.,, Kızım uslu durmuyor: — Kuzum baba tuhaf bir şey anlat... — Rahat bırak beni!.. Okuyorum: “ Belediye, bir müddetten beri Taşdelen suyunu Üsküdara indir- mek meselesile meşguldür. Bu bususa diğer işlerden fazla ehemmiyet veriliyor...,, — Baba, tuhaf bir şey anlat.. Okuyurum: “Terkos musluklarında damla su yok, şehir susuzluktan kavru- luyor.,, — Baba, ne olur, tuhaf bir şey anlatsana. Cevap vermiyorum, okuyorum: “Belediye, havalar bozmadan bu seneki bütçe ile yapılması takarrür eden yolları yapacaktır.,, — Baba, bunlar tuhaf değil, tuhaf bir şey anlat.. Okuyorum : “Yapılacak yollarin parasının yarısını belediye halktan tahsil edecektir...,, Kızım sabırsızlanıyor : — Baba allasen tuhaf bir şey anlat | Okuyorum: “Belediye memurları esnafı sıkı teftiş ediyorlar. Mağşuş ve bozuk mallar müsadere olunuyor. Esasen Istanbul piyasasında, son gün- lerde umumi sıhhatı bozacak hiç bir mevat kalmamıştır. ,, — Aman baba tuhaf bir şeyl. — Dinle: “Bandırmaya giden bir yolcu, Yenicamide birbiri arkasına bir kaç boyalı şerbet içmiş, hastala- nıp ölmüştür.,, — Bu tuhaf mı baba? — Bundan tuhafını bilmiyorum kızım! TÜRKÜ Ben âşıkım deyen çok, Sevda aşı yeyen çok, Aşk ateşten gömlektir, Sen sanma ki giyen çokl * .. Elleri oymak oymak, Olur mu yare doymak? Benim yarim bir tane, Ağzı şeker, dil kaymak! YA düşünüyorsunuz? NE, Hasta — Tam ME dd tahdidi teslihat hakkında ne — Karınla dargındın da barışmıya gidiyorsun galiba |.. KAYIKTA esiyordu. yelken, mıya başladı. sına sarıldı : dedi, diyorum, can "söyle, itiraf et... lanıyor! Âşıkla maşuka | kayığa bindiler. | Şiddetli poyraz ! Yelken açtılar. Kayık pupa suların | ortasında sallan-| Aşık maşuka- — Sevgilim, kalbinin çarptığını hisse- heye- içindesin, çekinme, — Midem bu- Kale dibinde sandık, Baştan ayağa yandık | Vefalıya can kurban, Vefasızdan usandık | * .. ( Sular gelir bulanık, İÜ Sevda başa dolanık! Bu ne müşkül sevdadır, EL uyur, ben uyanık | * .. Kalenin üstü sancak, Bir yar sevdim 'utancak; Bir hayrını görmedim, Ateşe yandım ancak | ba — Harımefendi otomobil altında kalmış.. — Eve geç gelmek için gene sebep buldu! Üç ayda... — Sizinle evlenmek istiyorum; — Sizi üç ay tecrübe etmeliyim. — Huyhay, hergün gelirim. | —Sevğilim, razı oluyor musun? — Jki ay sonra konuşuruz. — Ölüyorum.. — Gelecek ay konuşuruz. — Hoşuma gitmiyorsunuz, ben aayif erkekleri severim! — Fıkralar Nükteler Aksi Falan beyle Feşmekân bey evlilik hayatından bahsediyorlardı. Falan bey — Karımda zaman mefhumu hiç yoktur. Meselâ giyinmeğe başlarken: “ On daki- kada hazırım ,, dedi mi, ben bu on dakikanın iki saat olduğunu bilirim.. Feşmekân bey — Tuhaf şey, benim karım bunun aksi. Meselâ sokağa çıkarken: “ Kulübe gidi- yorum, iki saat sonra gelirim ,, dedim miydi, on dakika sonra kulübün kapısına gelip beni alıyor! Yangın Bir yangın esnasında, iki itfaiye neferi konuşuyorlardı: — Bizi ne diye uğraştırıyorlar, birkaç ateşbaz hokkabaz getirsin- ler, ateşi yuttursunlar, olup bitsin! Denizde alabalık, Yüreğim sana yanık! Tenhada görüşelim, Burası kalabalık! * .. Çeşmesi var, tası yok, Suyu var kurnası yok, Sevdim ise ben sevdim, Keyfimin kâhyası yok! — Telsizi kapa da, Yafta Bütün talimatlara, ihtarlara rağ- men otomobil kazalarının önüne geçilmiyor. Bazı sokak başlarına konulan “Şoför yavaşl, “Şoför dikkat!,, yaftaları “varaklı mibri vefa, oldu, ne okuyan var ne dinleyen. Bize kalırsa, bu yaftaları kal- dırıp, yerlerine şunları asmalı: “Şoför, hapisanenin yolu kısa- dır!,, - “Canınıza susamadınızsa yavaş gidinl,, “Vasiyetnamenizi yaptınız mi?,, “Yanınızda doktor, operatör var mı?,, Peygamber Uzun sakallı dilenci, dedi ki: — Ben bu asrın peygamberiyim, dünyayı nurlandıracağım. Izzet başını salladı: İzzete — Bunun için mi, kapının dı- şındaki ampulu aşırıyorsun? Muamele Yeni hizmetçi geldiği zaman, beyfendi oğlunu yakalamış dövü- yor, durmadan vuruyordu. Bu esnada hanımefendi hizmetçiye diyordu ki: — Bizim evde iş hafiftir, sonra sana da evlât muamelesi yaparız! hayvancağız borsa haberlerinde sığır fiatlarını işitmesin, müteessir olur!

Bu sayıdan diğer sayfalar: