19 Mayıs 1932 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

19 Mayıs 1932 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

19 Mayıs 1932 Akşam Masal olanlar : Nişan takma merasimi Büyük hanım besmeleyi çekip sepeti açar, içindekileri çıkarmağa başlar Bütün ev halkı hediye gelen terliklerini ayaklarına geçirirler, alesta olurlar Leylâ Galip hanım, eski nişan takma merasimini şöyle hülâsa etti: Kıza görücü gidilip söz kesil- dikten sonra nişan takma mera- simine sıra gelirdi. i. Bunun da usulü ve âdabı var. Kararlaştırılan nişan gününden bir bafta kadar evvel, oğlan ta- rafı nişan takımını hazırlar. Nişan takımıda, her şey gibi kesenin vaziyetine tabi. Âlâsı var, evsatı var, ednası var. Haydi biz âlâsını anlatalım; Evvelâ, Avrupa işi mükemmel bir nişan sepeti alınır. Bu bildi- gimiz çamaşır sepetleri büyük günde olup yuvarlak veya beyzidir. Sepetin içi şunlarla doldurulur: Kıza bir kat ipekli esvaplık, atlas veya güderi bir beyaz iskarpin, biri ipek, diğeri keten iki çift beyaz çorap, uzun kollu beyaz bir eldiven, ipek ve keten iki mendil, çiçekli veya resimli bir atlas kutu içinde alafranga şe- kerleme; — içinde sabun, losyon, kolonya, lâvanta, podrayı havi küçük bir tuvalet çekmecesi; kıza bir ev terliği; evde kaç hanım, kaç bey, kaç hizmetçi varsa onlara mahsus olmak üzere de, muhtelif fiatlerde birerçift terik; iki kulplu, darca ağızlı, içi sakız dolu bir testi; ağza alınıpta mis gibi koksun diye, süslü kâğıtlara sarılı, renkli kurdelalara bağlı bir miktar kakule ve karanfil; halis olduğu ve nuhut filan karişmadığı belli olsun diye bir okka çekirdek kahve; iki ookka kesme şeker; gene renkli kâğıtlar ve kurdela- larla bağlı, surahi şeklinde ve şekercilere mahsus kalın şişelerde iki okka şurup; ekseriyetle frenk üzümü ve ahududu şürubu. Bu nişan sepeti, Çarşı içinde etrafı zımbalattırılmış büyük bir değirmi patiska içine konur; dört ucu bir araya getirilip renkli kurdelalarla bağlamr ve uçları sallandırılır. Kâhya kadın, baş kalfa veyahut yaşlı bir hatun öne düşer. Ağa- lardan biri veya hariçten bir münasip erkek te sepeti başına alır; yolu tutarlar. Bu sepeti taşımağa çok kimse can atar. Çünkü gidilen yerden hürmetlice bahşış vardır. Böylece kız evine varılır. Yaşlı hatunla nişan sepeti içeri alınır, adamın bahşışı verilip sa- vulur. Leylâ Galip hanim Hatum misafir odasında bir köşeye geçer; biraz soluk alıp kahve ve siğarasını içerken gelin olacak hanım odadan içeri girer. — Safa geldiniz! diyip elini öper. Şimdi hediye sırası kız tarafında. Bunun da şekli ve biçimi var. Öyle sellemehüsselâm olmaz. Nişan sepeti geldiği gün, sıcağı sıcağına yaşlı hanımdan delikan- lının ölçüleri istenir. Esasen önceden oğlan tarafı da bu hususa hazırlıklı Damadın bir yakası, bir frenk gömleği, bir donu, bir çift çorabı, bir geçe terliği, hiç giyilmemiş ve yepyeni olarak, vakit saat beklemekte. Hatun: Peki, başüstünel deyip biraz oturduktan sonra geldiği yere döner. Kız evi halvet olunca nişan sepetinin etrafına herkes üşü Evin büyük hanımı, besmeleyi çekip, hayırlı uğurlu olması, karı kocanın bir yastıkta kocaması duasını ettikten sonra sepeti aç- mağa, içindekileri birer birer çıkarmağa başlar. A Bunların böyle nişan gününden bir bafa evvel gönderilmesinin de hikmeti var. Kızcağızın münasip bir elbisesi yoksa hemen diktirmek lâzım. varsa, geleni çeyiz takımı arasma katar, yani hafifce bir kumaş ise sabahlık, ağır ise paçalık olarak ayırır. Sepetteki kıza ait eşya hep nişan gününde kullamlacak şey- lerdir. Onlar da bir kenara konur; diğer kimselerin hediyeleri de sahiplerine verilir. İki gündenberi halicin ekseri yerlerinde yine deniz sahili kapla- makta, sokaklarda yürümek kabil olamamaktadır. Resmimiz sular altında kalan yemiş iskelesi cıvarını gösteriyor. Damat beyin ölçüleri gecikmez, ertesi gün gönderilir; üç gün #onra da kız tarafı mukabil hedi- yelerini yollar. Bunlar da çeşit çeşit: büyük değirmi canfesten, etrafı zımbalı bir dış bohçası; içinde sevayi ve yahut ıstıfadan ipek astarlı iç bohçası; bunun içinde: göğsü işlemeli keten bir frenk gömleği; biri dik, biri yatık bir çift yakalık: keten ve ipek iki beyaz mendil; fanilesi, donu, çorabı bir örnek ipek takım; mevsim kış ise ayrıca bir yün fanila; bel kemeri beyaz işlemeli don; bir çift altın kol düğmesi; kudrete göre elmaslı ve incilisi de olur; altın yaldızlı gümüş sigara tabakası; para çan- tası, en ağırından bir boyun bağı. Muayyen nişan günü gelince, giyinir, kuşanır ; takar takıştırır. Ipek çorabını, beyaz iskarpinlerini giyer | losyonu, lavantasını, pod- rasını sürer ; sakızını ağzına alır. Büyük hanım, valde hanım, teyze hanım kakuleye yanaşırlar; nefeslerinin iyi kokması ( için çürük dişlerinin arasına kakuleler korlar. Bütün ev halkı en iyi elbise- lerin sırtlarına, hediye gelen terliklerini ayaklarına geçirirler ; alesta olurlar. Oğlan tarafı da giyimli, kuşamlı, hazır. Nihayet saati gelir, kız evine gidilir, Bu gidiş, ya öğleden evvel ve ya sonradır. Öğleden evvel ise yemekli, sonra ise yemeksiz- dir. Kapıdan girilir girilmez istik- bal; izzet ikram; güler yüz tatlı söz. Kahve verilmesinin bir husu- siyeti var. Kahve, sitil takımı ile dağıtılır. Sitil takımını iki kadın getirir. Bu kadınların biri, içinde 12 zarf, filcan bulunan gümüş ve ya nikel bir tepsiyi iki kulpundan tutar. Kadife veya atlas üzerine sırma işlemeli, sırma saçaklı kahve örtü- sünü, sol omuzundan atip sağ koltuğunun altından ( iğnelemiş olan diğer kadının elinde de, üç zincire bağlı gümüş bir kahve ibriği vardır. Bunlar odaya girip dururlar. Soygun ismi verilen teşrifatçı hanımlar veya kalfalar, küçük gümüş tepsilere birer filcan ve zarf koyup, ibrikten kahve doldu- rup misafirlere dağıtırlar. Sigaralar da tepsi içindeki ta- baklarla verilir. Kız, pürtuvalet intizarda ya. Dadısı varsa dadısı, yoksa bir emektar kalfa tarafından koltu- Şuna girilerek odaya getirilir. En evvel kaynanadan başlıyarak büyüklerin ellerini öper, küçüklere selâm verir. Çil kuruşlar serpilir; ayak takımı, eteklerini açarak yerlere yayılıp birbirlerini ite ka- ka, paraları kapışırlar, Gelin hanım, kain valdenin yakınına konan bir sandalyeye büzülür. O esnada kaynanaya vekâleten, güvey tarafından bir hanım kal- kıp gelinin yanma yaklaşır; kadi- fe mahfaza içinde, pırlanta kele- bek, dal boroşu, incili bilezik, zümrüt yüzük gibi bir mücev- heri nişan olarak takar. Bunu müteakıp şerbetler, tat- lılar; boyuna sigaralar... Bir müddet sonra yemeğe buy- run deniliyor. Yemek yoksa bu merasim öğ- leden sonra yapılır. Artık arkası, akşamakadar soh- bet, çene, lâklâk..... Sermet Muhtar Sahife 7 —< Mualiimlerin fikirleri Muallimleredirektif veren bir terbiye evi olmalı Bülüğ çağında çocukların hatıra def- terleri ruhi temayüllerinin ölçüsüdür Mekteplerde terbiye meselesi hakkında Galatasaray lisesi mu- allimlerinden Naci bey suallerimize şu cevapları veriyor: — Muallimlik hayatınızda şim- diye kadar talebe üzerinde ne gibi tetkikatta bulundunuz? Elde iz müsbet neticeleri söyler» — Memleketimizde ruhban ve bedenen normal ve anormal olan çocuklar için ayrı ayrı müesseseler bulunmadığından biz ilk' mektep hocaları her gün bir az daha düşündürücü ve yorucu bir mesai ile alâkadarız. Terbiye ve ruhiyat işlerinde bayraktar olan Viyana ve Ame- rikanın her şeyden evvel (müsbet neticeler almak için) büyük ruhi- yat laboratuvarlarina çok ehem- miyet verdiklerini görüyoruz; hal- kuxi bizde ilk mektep hocalarına direktif veren ne bir ruhiyat mektebi, ne bir laboratuvar, ne de bir terbiye danışma evi var. Ben bütün muallimlik hayatımda sadece ve hiçbir hüküm vermeden çocuklarımda gördüğüm bedeni ve ruhi vaziyet ve hadiseleri kay- dettim. Bedenen anormal olan çocuk- ları tesbit etmek için elimizde kâfi derecede esaslar vardır. Ben görme, işitme yoklamaları yaptım; derste alâkasız ve devamsız olan çocuklardan bir kısmının uykusuz, gıdasız, bir kısmının da burun deliklerinde fazla etler olduğunu tetkikatım neticesinde gördüm ve anladım. Boy ve siklet ölçülerinde vasatı almak zannedildiği kadar kolay olmadığı gibi, bu vasatilere göre Oçocuğun sıhhatli olup olmadığı da kat'i olarak kestirile- mez; belki ben böyle düşünüyo- rum; fakat bu hususta muallimleri tenvireden bir müessese hatırlıya- miyorum. Ruhi hayata gelince: Ben bun- daki değişiklikleri bedeni deği- şikliklerin birer mahsulü olduğunu kabul ettim ve her şeyden evvel çocuğun fiziği vaziyetini göz önün- de bulundurdum. Bluğ çağında bu- unan çocuklar da kendi kabuğunun içine girmiş münzevi, ve muhte- riz olanlarının hatıra defterleri üzerinde bir haylı tetkikte bulun- dum; bu çocukları iş ve bedeni faaliyete sevkettim. — Mühim zekâ ve kabiliyet sahibi talebelerinizden tanıdıkla- rınızın hayatta hangi sahalarda muvaffak olduklarmı | hatırlıyor- sunuz? — Muallimlik hayatım yalnız bir şehre inhisar etmediği için bu süale müsbet bir cevap vere- miyeceğim. — Tedrisatta bazı kimselerin grup usulü takibinde faide tasav- vur ediyorlar. Tedrisatta sınıf usulü mü, grup usulü mü takip edilmelidir? — Ben sınıf usulüne taraftarım. Grup usulüne taraftar olan çocu- ğun hayat görüşünü ve bizzat hayatı değil ilk mekteple orta mektep arasındaki uçurumu düşü- nüyorlar. İddialarına göre ortaya geçen çocuklar derslerin ayrılışı karşısında birdenbire bocalıyorlar. Ilk mekteplerde bugün yapılmakta olan inkılâp hareketi orta mek- tepleri de harekete sevketmistir. Galatasaray iisesi muallim- lerinden Naci bey Dersleri | toplulaştırma, (hayatı esaslı bir unsura göre görme ora- da da kendisini göstermektedir. Yeni ilk mektepler müfredat programı en son terbiye felsefesi ve mektep ruhiyatının sağlam fakat oluş halindeki esasları üze- rine kurulmuştur. Topluluk, ço- cuğun zati faaliyeti, iş ve çocu- gun yaşadığı yer. Grup usulünü istiyenler yalnız bir noktada haklıdırlar; o da bu- günkü ilk mektep mualliminin garp (o muallimleri (derecesinde ansiklopedik malümata sahip ol- maması noktası. — Bugünkü ilk tedrisat usulle- rinde ne gibi ıslâhat ve tadilâta lüzum görüyorsunuz? — Usulden ziyade kendimizi ıslah etmekle mükellefiz, en iyi usul kütlenin devamlı iş faaliye- tinden çıkacaktır. — lik mektep muallimlerinin yüksek tahsil görmesine taraftar mısınız? — Mesleki malumatı takviye ve yeni mektepçiliğin esaslarını kav- ramak için bunu zaruri görüyorum. Yüksek tahsil yapmak etiket kazanmak içinse hayır! Mesleki ve fikri şüphe ve müşküllerimizi hal içinse evetl.. İskender Fahreddin Istanbulda ilk tahsil gören talebe 50 bin Yapılan bir hesaba göre Istan- bul vilâyetinde ilk tahsil gören talebenin miktarı elli bine baliğ olmaktadır. Maarif idaresinden maaş alan ilk tahsil muallimleri de bin yedi yüz kişidir. gama DAR, EMLAK SAHİPLERİ! Emlâkiniz için süratle kiracı bulmak inizin Kiralarmı muntaza- Emlâkinizin men tahsil edebilmek Emlâkinizin varıdatım temin edebilmek hususatında mutehassısla- Emlâk rın tecrübesinden istifade edebilmek için EMLAK İDARESİ umurunda kesbi ihtisas etmiş olan UMUM EMLÂK ACENTESİ müessesesine MURACAAT EDiNiZi Adresi; Bahçekapı, Taş han No. 20-21-29 Telefon:

Bu sayıdan diğer sayfalar: