19 Mayıs 1932 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

19 Mayıs 1932 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

PA ŞE Sahife © Ankara mektupları Ankarada yiyecek ve içecek meselesi, ii BA Akşam maa a hal ve muhtelif satış yerleri. Ankaranın yeni mahalli içkisi ayrandır. Ankaralı susar ay- ran içer, yemek arasında ayran içer, şifa niyetine ayran içer... Ankara 14 Hususi) — Ankara, ecnebilerin, hatta burasını gör- meyen vatandaşların kafasında hâlâ tatlı bir muammadır.. Ankara nasıl bir yerdir? Herkes bunu öğrenmek ister. Buradan dönen- lerin etrafı istifhamcı bir halka ile çevrilir. Bünların sorduklarından en mühimmi“Ankara ucuz mudur?,, Sualidir. Bunun için bu mektu- bumda Ankarada geçinme mese- lesinden bahsedeceğim. Ankara yiyecek cihetinden hiçte pahalı değildir. Hele kendi muhi- tinin mahsulatı pek ucuzdur. Ankaranın belli başlı yiyecek çarşısı belediyenin hâlıdır. Kübik bir mimari ile günün icabettirdiği sıhhat ve kolaylık vesaitini, cami olarak yapılan bu hâl Eşkişehirin ortasında ve en işlek yerindedir. Burada ete, sebzeye, hububata, bakkaliyeye, balığa, hattâ çiçeğe kadar her şey bulursunuz. Akşam ve öğle üzeri, yani kalabalık zamanlarında uğrarsanız hiç yadırgamıyacağınız balıkpazarı ağzile karşılaşırsınız! Mevsimine göre : — Soyu sopu kıvırcık.. Soyu sopu kıvırcık. Nârasile kılıç balığı, — Sırmalı çevreye hamsi... diye malüm hamsi, — Çiçeği burnunda, sırtında badem... Avazesile körpe salatalık, — Yavuzun direğimisin be mü- rek?.. Sayhasile de olgun hiyar satıl- dığını anlamakta hiç müşkülât çekmezsiniz. Ankaranın hâlında ve Saman pazarı çarşısında satıcı tipleri size yabancı gelmez. Satış ağzı, teşhir tarzı aynidir. Bu çarşıların deko- runu bir an için gözünüzden silerseniz kendinizi Balıkpazarının ta göbeğinde zannedersiniz. Ankaranın yiyecek satan yeri yalnız burası değildir. Semtin uzaklığına göre bir kaç yerde başka çarşılar daha tesis edilmiştir. Haldan sonra büyüklükte manpazarı çarşısı gelir. Hamamönünün, Yenişehirin de kendilerine göre birer çarşıları vardır. Ankara yiyeceğini belli başlı olarak buralardan tedarik eder, yahut müstacel halâtta semt çarşılarında, bakkallardan çerez- lenir. Ankaranın bir de ananevi hafta panayiri vardır. Hisarda her salı günü kurulan bu yiyecek panayiri satıcı köylüleri bir araya toplar. Burada pirinç yirmi kuruşa, yu- murta otuz paraya, ,her nevi hu- çamuru Sa- Salı pazarında yoğurt ve bulgur satan köylü kadınlar bubat yok pahasına, tavuk ise adetâ bedavaya satılır. Salı günü erken kalkabilen birçok aileler bir haftalık, yahut aylık ihtiyaç- larını buradan tedarik ederler. Buraya devamı itiyat edinmiş yüksek tabakaya mensup hanım- lar bile vardır. Bütün bu yerlerde fiatler alemde? Şimdi oraya geçelim. Bu çarşıların en pahalısı haldır. Belediye halka yardım olsun diye iki senedir dükkânları çok ucuza kiraya veriyor. Buna rağmen kırk madrabaz elinden geçtiğinden mi, nedendir? Hal diğer yerlere naza- ran malını pahalıya satar. Işini bilen kimseler, semtleri uzak ta olsa nafakalarını Saman pazarından tedarik ederler. Ette yüzde onbeş, diğer maddelerde nevine göre yüzde yirmi, hattâ yüzde otuza kadar fark vardır. Ankaranın mevkii yayladır ve iklimi serindir. Bunun için mah- sulâtı geç idrak olunur. Sıcak ve munhat yerler gibi turfanda ve- remez. Bir sebze yahut meyve başka yerlerden buraya evvelâ turfanda olarak gelir - hattâ Istanbuldan evvel buraya gelir - sonra zamanla mutedil fiate iner, daha sonra ucuza düşer. Ankara işte ancak o zaman bu sebze ve meyveyi yetiştirebilir. Bu metanı yok pahasına satar. Tazedir, yolda kalmamıştır, her şeydir... Amma emsali düşkün fiattedir. Tazeliğine ve yerliliğine bürmet cüzi bir fark ilâvesile te- min olunur. Ankaranın en insaflı alış verişi kendi mabsulâtını ucuza satma- sında görülür. Buna mukabil balık, hariçten gelen sebze ve meyva gibi diğer yiyecekler geçen muhtelif ellere birer avuç para bırakarak gelir ve bu mütevassıt eller; akar mal ne | olsun, kokar mal olsun, fira veren mal, yahut çürür mal olsun dük- kâncının ve alıcının zararına ola- rak bir türlü avucunu kapamaz, boyuna para alır, Ankaranm ha- kikaten faal belediyesi bile buna bir çare bulamaz. Ankaranın yeyecek işinde hoş hususiyeti de yağ ve peynirlerinde görülür. Ankara; en temiz yağı ve her nevi peyniri ucuza yemek fırsatına maliktir. Orman çiftliğinin satış mağazaları her nevihilesiz sade yağları ve peynirleri ve cid- den nefis yoğurtlarla eskiden bo- zuk mideleri bile tamire yardım eder. Biraz da içecekten bahsedelim. Telâş etmeyin ispirtodan değil, sudan bahsedceğim. Maateessüf Ankara suları kireç- lidir. Etiketlerinde emniyet verici tahlil raporlarının mevcudiyetine rağmen yerli sular kireçten ari değildir. Bu suların tenekesi yirmi beş ve iki bardaklık şişeleri beş kuruşadir. Istanbuldan gelen malüm menba suları şampanyadan da pabhalır. Bundan dolayı Ankarada ayran içmek bir ihtiyaç olmuştur. An- karanın nefis yoğurdile yapılan ayranda cidden mükemmel, lezze- tine doyulmaz ve gördüğü bu rağbetelâyik bir içkidir. En yüksek gazinolarda bile kahve ve çayın yerini o tutmuştur. Çünkü hem leziz, hem sıhhidir. Onun için Ankaralı bu yeni milli ve mahalli içkisini bayıla bayıla içer. Öyleki Ankaralı susar ayran içer, yemek arasında ayran içer, şifa niyetine ayran içer, hattâ hattâ... mahmurluk bozmak için gene ayran içer... Malatyaya her gün tren işliyecek Şimdiye kadar Fevzipaşa ile Malatya aresında haftada iki tren işliyordu. Haber aldığımıza göre 22 Mayıstan itibaren her gün tren tahrik edilecektir. Kaçak sigara kâğıtları Fatih polis merkezi memurları dün gece silâh araştırması yapar- larken Karagümrükte bir kahveye girmişlerdir. Kahveci polisleri görünce oca- ğin yanındaki peykenin üstüne çıkıp oturmuş ve inmek isteme- miştir. Memurlar bundan şüphele- nerek peykeyi kaldırdıkları zaman altında kaçak sigara kâğıtları saklı olduğunu görmüşlerdir. Kâ- gıtlar müsadere edilmiş, kahveci yakalanmıştır. 19 Mayıs 1932- 'Tarıh sahifeleri . Siyaset dolaplarında dönen rüşvetler | Prusya ile gizli müzakereler - Bir muahedenin bilân- |. Devletialiye ile bir muahede aktını isteyen Prusya kralı ilk teşebbüsündeki omuvaffakıyetsiz- ! likten sonra ümidini kesmemişti. | Ragıp paşa da Prusya ile mua- hede yapmağa taraftar bulunu- yordu. Prusya hükümeti korsanların Maltaya götürdükleri gemi yüzün- den Fransa ile çıkan ihtilâf esnasında (o Babiâli ile dostluk tesisi yolunda kuvvetli adımlar atmıştı; yeniden başlıyacak olan müahede müzakerelerine yine ev- velçe Istanbula gelmiş,olan Rek- zini memur etmiş, o da derhal bu iş için mükaddemce gönderil- miş bir refikine İzmirde mülâki olmuştu. Fakat Ragıp paşa o gün- lerde vaziyeti müsait görmediği için Rekzinin Istanbula ancak gizlice gelmesine - o da güçlükle - muvafakat eylemişti. Fransa ve Avusturya elçileri çok zaman Rekzinin izini bula- madılar. Rekzinin Saksonyalı bir hizmet- çisi işi meydana çıkardı. Efendisinin kendisine ettiği fena muameleden bıkan bu herif sırrı ifşa edememesi için zehirlenmek saklandığı yeri elçilere haber verdi. Avusturya sefareti tercümanı bu keşiften Ragıp paşaya bahsetti. Paşa bu habere karşı soğuk kan- lılığını tamamen muhafaza eyledi. Reisülküttaplıkta, bilhassa vali- liklerinde oefkâr ve hissiyatını saklamak hususunda hasıl olmuş bir alışkanlıkla, hakikatı söyler bir adam hâl ve tavrile bu ha- berin aslı olmadığını temin etti. Bu suretle Rekzin Istanbulda gizli müzakerelerine devam ede- bildi. Nihayet bu müzakereler neticelendi; İngiltere siyasetinin bir muvaffakıyeti olmak üzere Prusya ile Devletialiye arasında muahede imzalandı; Prusya kralı bunca seneden beri takip ettiği emele nail oldu. (22Şaban 1174 - 29 Mart 1761) Bu sekiz maddelik muahede Prusyalılara ( ticaretçe (serbesti temin, Prusya mallarına */, 3 (yüzde üç) ogümrük vazediyor, Prusya tebaasına kapitülâsyonlar- dan istifade hakkını bahşeyleyordu. Rekzin fevkalâde elçi sıfatile resmi bir mülâkatta sadrıâzamdan ahıtnameyi aldı. Prusya hüküme- tiyle Babıâli arasında hasıl olan bu itilâf ve mukarenet İngiltere- nin ekmeğine yağ sürmüştü. Prusya sefiri Rekzin bu mese- lede son derece ketumiyetle ha- reket etmiş, Prusyanın müttefiki olan İngilterenin Istanbul sefiri Porter de Babıâli ile Prusya hari- ciye nezaretini anlaştırmak için elindeki her vasıtayı kullanmıştı. Rekzin bu günlerde hükümetine 80,000 (seksenbin) kuruşluk bir poliça çekmişti; divanıhümayun tercümanı Jiganın kaynatası olup Babıâli ricali nezdinde itibarı haiz olan Cakomo Rizo, sadrıâzam Ragıp paşanın hekimi İpsilânti, Ragıp ( paşanın has mahremi ve vekilharcı Acem Ali ağa, Bogdan voyvodasının kapı kâhyası Drako(1) bu işte Rekzine yardım eylemişlerdi. Ikinci Frederik Acem Ali ağayı büyük miktarda nakdi mükâfat ile taltif etmişti. Acem Ali ağa bütün irtikâplarında sar- raf Kazer ile yarı yarıya ortaktı. Kırım Hanı Kırım (o Girayın yardımı da mezdine mahsusan istenildiğini iddia ederek Rekzinin | çosu! Sadrıazamın kâhyası bir sarrafla ortak! gönderilen bir Prusya memuru vasıtasile gene bu derecede yük- sek ianei nakdiye ile temin edilmişti.(2) Rusya ve Avusturya hükümet- leri 100000 (yüz bin) dükalık fedakârlık ihtiyar ederek bu mu- ahedenin tasdikine mahâl bırak- mamak müzakerelerile vakit geçirir iken tasdik muamelesi de ikmâl edildi. Rekzin ahıtnamenin imzasından dört ay sonra padişahın huzuruna kabul edilerek: Prusya Kralının tasdiknamesini takdim etti. Türkçe nüshanın Berline irsalinde şüpheli bir cinayet vaki oldu: Bu nüshayı Berline götüren posta tatarı yanına terfik edilen yeniçeri tarafından Aydosta öldü- rüldü. Katil yakalandı, Rekzinin kendisine borçlu olduğu 900 kuruş yüzünden aralarında çıkan müna- zaa üzerine tatarı öldürdüğünü itiraf etti. Fakat bu hâdise de tastikna- menin yerine irsaline mani olmadı. Prusya sefiri (oObu muahede vesilesile Sultan Mustafaya sırmalı kumaşlardan 40 esvaplık, 1 mu- rassa hançer, İ çift omurassa tabanca, gayet kıymettar elmaslı 1 sorguç, elmaslarla müzeyyen daha bir çok eşyadan mürekkep hediyeler takdim etmiş devlet vükelâsını, rical ve zabitanıda derecelerine göre ikramlara maz- har eylemişti. Bu semahatierie aktedilen iti- lâf takviye edilmek ( isteniyor, hattâ Istanbulda Fransanın siyasi rolünü oynamağa kalkışan Prusyara devleti aliye ile askeri bir ittifak akti) emeli de besleniyordu. Sadrıâzam Ragıp paşa Avus- turyaya karşı hareket eylemek üzere buna esasen muarız değildi; bu suretle Avusturyadan Maca- ristanın bir kısmını olsun istirdat eylemeği umuyordu; Rekzin ile aralarında bu bapta gizli müza- kereler cereyan ediyordu. Sadrıâzam kâhyası Hamza Hâmit efendi “zaruriyatı vakit,, hasebile 1175 seferinde azlolundu; riyaset makamında tebeddül vukua geti- rildi. Kâşif E. sadaret kâhyas' ve büyük tezkereci Istanbullu Recai zade Mehmet Emin efendi reisül- küttap oldu. Bu Recai zade valiler nezdinde hazine ve divan kâtipliğinde bu- lunduktan sonra yirmi sekiz Çe- lebi zade tarafından sadaret imek- tubi kalemine alınmış, oradan büyük tezkereciliğe kadar terfi eylemişti, divani hattında mehi- retinden başka hüneri yoktu. Ragıp pasa politika işlerini bizzat idare ediyordu. Avusturya ile münakit yirmi yedi senelik muahede hitama ermek üzere idi. Ragıp paşa Avusturya hükümeti- nin bunun tecdit eylemesi lâzım geleceğini ecnebi sefaretleri ma- hafilinde işaa ediyor, ancak Bel grat muahedesini esas ittihaz eylemeği (o kabul (o etmeyecegiri ifham ediyordu. Bundan kastı da Avusturya ile siyasi bir ihtilâf çıkarmaktı. Bu ihtilâf ve Devletialiye ile Rusya arasında askeri bir nifak Avusturya için hakiki bir tehlike teşkil edecekti; yalnız Ragıp paşa Avusturyadaki siyasi tahavvülleri gözden kaçırmıyor, pek ihtiyat- kârane ve müteenni davranıyordu. Süleyman Kâni (0) Bu adam cariyelerine eza ettiği için asılmıştır. (2) Hammer tarihinde bu paranın miktarı yarım milyon gösteriliyor ise de cinsi tasrih olunmuyor. (C. 16.S.118)

Bu sayıdan diğer sayfalar: