24 Tesrinisani 1931 m —— AKŞAMDAN AKŞAMA Beste ve güfte « Münir Nureddin beye cevap - Bu hafta, iki yazımda yeni şarkıların güftelerindeki aşırı mü- nasebetsizlikten bahsetmiştim. Bittabi, güfte bozukluğundan dem vururken, Münir Nureddin beyin ismini zikretmeği unutamazdım. Zira, bu zatın plâklarını dinlerken sözlerin (o bozukluğu beni öyle sinirlendiriyor ki, sesinin güzel- liğinden mütelezziz olmama imkân kalmıyor. Gayet güzel bir kumaş farzedin ki, “emsalsiz derecede fena biçilmiş ve bundan giyilmi- yecek kadar kötü bir elbise dikilmiş ( olsun.. İşte, Münir Nureddin beyin şarkıları da, bana böyle bir kostümü hatırla- tıyor. Ben, kumaşın cinsinin, nes- cinin (Yani bestenin) mütehassısı olmadığım için, kostümü daha uzaktan görür görmez, bizzarure, biçiliş ve dikiliş potları, pürüz- teri ( Türkçe yanlışları, ede- biyat — bozuklukları) o dikkatimi celbediyor : — Aman ne kötü şey bul -diye irkiliyorum... Münir Nureddin cevap veriyor: — Sen kumaş dokunmasından, mensucatçılıktan ne anlarsın ki, tutmuşsun benim kostümüm aley- hinde bulunuyorsun? Benim elbisem berbat dikilmişse, kabahat terzide.. Filhakika, dünkü gazetelerden birinde bana verdiği cevap bundan tamamile farksızdır: “Lisan bozukluklarında ve ma- ruf şiirlerdeki tahrifattan dolayı Münir ONureddin bey (mesul değilmiş; bestekârmı. Meselâ: A benim bahtıyarım Gönlümün tahtıyarım Yüzünde göz izi var Sana kim baktı yarım güftesinde değişiklik husule geti- ren zat Muhlis Sabahaddin bey- miş. Bundan onun mesul olması lâzım gelirmiş.,, Peki a efendim. Gayet kötü biçilip dikilmiş bir elbiseyi tekabbül ederek sırtına giyip ortalıkta pür azamet arzı didar eden adamın terzisine degil kendine gülerler.. Yahut kızarlar. Şayet mütevazı bir hanende olarak kıyıcıkta kalsaydınız, ma- halle kahvesindeki biçare adamın evden dikilme (o kostümüne nasıl dikkat etmiyorsak sizin güfte bozukluklarınızı da nazarı itibara almazdık. Lâkın, siz, elinizi şakağınıza koymadan ve sırtınıza frak giye- rek, bir yenilik ve artistlik iddi- asile ortaya çıktınız, Münir Nu- reddin bey. Binaenaleyh bizde, hanende de değil, artistte ara- nılması taamül olan evsafı sizde aradık. Artist gramofon değildir. Her şarkıyı söylemeğe mecbur tutula- maz. Hem müsaade buyurun: Muhlis Sabahaddin beyin beste- sinde bir yanlışık yoktur! Siz ai bey, bana — Bak Amca Bey, bizim müdür ireye gidiyor! — Aman dur “öyleyse saatımı ayar edeyim: Et meselesi Komisyon azası ayrı ayrı tetkikat yapıyor Et meselesini tetkik etmek üzere geçen cumartesi günü vali ve belediye reisi Muhiddin beyin riyasetinde “toplanan (komisyon önümüzdeki cumartesi günü tek- rar içtima edecektir. Komisyonun ilk içtima hakkın- da malümat istiyen gazetecilere Muhiddin bey, ilk içtima henüz izahat verecek şekilde olmadığını söylemişti. Haber aldığımıza göre komisyon azasından ekserisinin et meselesi hakkında malümatı ol- madığı için azaya bu hususta ih- sai malümat verilmiştir. Komisyo azası gelecek içtimaa kadar hususi surette tetkikatta bulunnacaklar,bu tetkikat gelecek içtima zeminini teşkil edecektir. Et meselesinin bir an evvel halledilmesi lâzım geldiğinden komisyon mümkün mertebe işini kısa bir müddet içinde bitire- cektir. Ete nark koymak icap ederse şehir meclisi daimi encümeni ile belediye riyaseti komisyon kara- rını derhal tatbik edecektir. Şayet, belediyenin alacağı ted- bir, para sarfına ihtiyaç göstere- cek şekilde olursa o zaman icap eden tahsisatın alınması için şehir meclisi fevkalâde olarak içlimaa davet edilecektir. Gülhane müsamereleri Gülhanenin mutat tıbbi müsa- mereleri bu ayın 29 uncu pazar günü başlıyacak ve her ayın ikinci ve sonuncu pazar günleri saat 17 den 18,30 kadar devam edecektir. Müsamerelere tabiplerin hatâ size racidir. Gönlümde tahtı yarım ile Tahtı gönülde yarım Arasında, besteye sokma tefa- vütü olamaz. Aynı cümlei mu- siki içine her iki söz de aynı şekilde girer. Güfte, bizzat Muh- lis beyin olmadığı, klâsik halk türkülerinden olduğu için, bunun yanlış okunmasından siz mesulsu- nuz. Tekrarlıyorum: Bestekâr de- ğil, siz. Siz “Virdi,, , “itti,, diyorsunuz. Bunda da bir “zarureti musikiye,, ve bestekârın kusuru var mıdır, Münir Nureddin bey? Madem hanende değilsiniz ve artist sıfatile (ortaya çıktınız, beste kadar güfteye de itina mecburiyetindesiniz. o Güzellikten sarfınazar, hiç değilse fahiş yan- lışlıklardan korunmalı... Yoksa, dilimizden kurtulamazsınız. (Va - Na) Sinemalar Vaziyeti hükümete anlat- mak için Ankaraya bir heyet gitti Ithalâtın tahdidi üzerine tanzim edilen liste mucibince memlekete kânunuevvel ayında on sinema filmi girebilecektir. Halbuki Istan- bulda her hafta proğramı değiş- tiren yedi sinema vardır. Bu yedi sinema için baftada yedi, ayda 28-30 filim lâzımdır. Bu filimler sonra Anadoluya ve şehrimizdeki küçük sinemalara geçer, oralarda gösterilir. Kânunuevvel ayı için 10 filim kabul edilmesi sinemaları çok. müşkül bir mevkie düşürmüştür. Pek nadir istisnalar bir tarafa bırakılırsa bir filmi bir haftadan fazla göstermek kabil değildir. Bu vaziyeti hükümete izah etmek ve kânunuevvelden sonraki aylar- da girecek sinema filimleri mik- tarının artırılması için teşebbüste bulunmak üzere sinemacılar An- karaya bir heyet göndermişlerdir. Sinema filimleri için harice senede 400 bin lira kadar para gidiyor. Buna mukabil hükümetin sinemalardan aldığı vergi bir buçuk milyon lira kadardır. Hü- kümetin sinemaları müşkül vazi- yetten kurtaracağı ümit olunuyor. Halk şarkıları konseri Halk bilgisi derneği yakinda Halk evinde halk şarkıları kon- seri verecektir. Amca Bey'in Karikatür müsabakasına ait hal varakalarını isim ve adresinizle beraber, bir zarf içinde, şu adrese Hal 30 Teşrinisani Pazartesi günü akşamına kadar kabul edilecektir. Taşra karilerimizin hal varakalarını buna göre göndermeleri lâzımdır. AKŞAM ABONE ücretleri Türkiye Ecnebi Bemeir 1400 kuruş (| 7700 kuruş SArLıx. 750 >» 1460 > SArLıx 400 > 800 > map- Abone ücretleri doğrudan doğruya AKŞAM idaresi namına gönderilmelidir. Adres tebdili için yirmi beş ku- ruşluk pul göndermek lâzımdır. Recep 13 — Kasım: 17 S. İmsâk Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı E. 1228 217 715 945 12 o 146 Va. 5,13 657 12, o 14,81 16,45 18,22 Amca Beye göre... Doktorlar İhtisas vesikaları yakında dağıt lacak Ankarada sıhhiye vekâletinde teşkil edilen jüri heyeti, hekim- lerin ibtisas derecelerini tetkik etmiş ve bunları sınıfa ayırmıştır. Şehrimize gelen malümata göre vekâlet, ibtisas vesikalarını ha- zırlamağa başlamıştır. Vesikalar yakında vilâyetlere gönderilecek- tir. Her vilâyet sıhhiye müdür- lüğü, bu vesikaları dağıttıktan ve hekimler ihtisaslarına göre tescil edildikten sonra ancak ihtisasları dahilinde çalışacaklar- Bu hüviyet varakalarının vilâyetçe kânunuevel nihayetine kadar hekimlere dağıtılması ihti- mali vardır. Bu o vesikalar dağıtıldıktan sonta ibtisası hari- cinde çalışanlar olursa bunlar ceza .göreceklerdir. Ziraat odası nihayet bir oda bulabildi Ziraat odası kendisine çalış- mak için bir oda bulamamıştı. Nihayet ticaret borsası dahilinde boş bir oda münasip görülmüştür. Bu odanın ziraat odasına veril- mesi için iktisat ovekâletinden emir beklemektedir. Ziraat odası, yarın ziraat mü- düriyetinde toplanacaktır. Bu içti- mada bağcılığa ait işler görüşü- lecektir. Tavuk kolerası Tavukları aşılatmak lâzım Bir müddetten beri Pendik ve Kartal havalisinde tavuklar ara- sında bir hastalık çıktığını yaz- mıştık. Bunun tavuk kolerası olduğu arlaşılmıştır. Geçen gün Pendikte Talat be- yin Tavuk bağçesinde de bu has- talık çıkmıştır. Derhal Pendik baktriyalojihane ve vilayet baytar müdiriyetlerine haber verilmiş, bunun üzerine bütün Tavuklara Aşı yapılmıştır. Bu iki müessese- nin gösterdiği alâka çok teşekküre şayandır. Bu havalide Tavvukları arasında hastalık çıkanlar derhal müracaatta bulunurlar ve aşı yaptırırlarsa bir çok hayvanları ölümden kurtarmış olurlar. Şehrimizdeki inekler yalovaya nakledilecek mi ? Yalova çiftliği müdüriyeti, şeh- rimizdeki inek sahiplerini Yalo- vaya davet etmişti. İnek sahiple- rinden bir kısmı bu daveti kabule taraftar olmuşlardır. Fakat bir çok inek sahipleri buradaki süt- çülere ağır faizlerle bağlanmış olduklarından ineklerini Yalovaya nakledemiyorlar. Sahife 3 BE çarypad. Esperanto lisanını nasıl öğrendim ve Nasıl unuttum Gazetelerde bir esperanto bah- sidir gidiyor. İzmire esperanto mütehassısları o geliyor. Ticaret odası Avrupa ve Amerikadan kendisine sorulan suallere espe- ranto lisanile cevap veriyor, veya vermeğe karar veriyor. Her tarafta esperanto.. Bir kaç sene evveldi. Esperanto meraklıları Istanbulda bir Espe- ranto klübü tesis etmişlerdi. Espe- rantocular içinde bir kaç tanıdık varmış, beni de gece yapılacak küşat merasimine davet etmiş- lerdi. Kalktım gittim... Asmalımescitte yeşil kapılı bir ev.. Kolunda yeşil bant taşıyan bir adam beni karşıladı. Bir az geç kalmıştım merasim başlamıştı. Genç bir adam davetlilere espe- ranto lisanile bir nutuk söyli- yordu. Nutuktan sonra musiki ondan sonra da ders başladı. Avrupadan yeni gelen meşhur bir esperantocu bu (beynelmilel lisanın bütün inceliğini gavamı- zını anlattı, anlattı.. Ders iki saat sürdü. Bir aralık hoca kendisini dinleyenlerden bir talebeyi kaldırmak ve dinlemek sevdasına düştü. Adamcağız bula bula beni bulmaz mı?. Eyvahlar olsun.. Ben ne yaparım şimdi... Öbür gazeteciler fıkır fıkır güler.. Dersi dinleyen şık şık mat- mazeller birbirlerini dürterler.. Ben mektepte iken hiç aklım ermediği farisi dersine kalmış gibi kızarıp bozarırım.. Hoca sordu : — Söyleyin bakalım horos nasıl derler?. Vakıa o anlatmıştı amma benim bir kulağımdan girmiş ötekinden çıkmıştı... Horos kelimesi üzerine ben ibik gibi kızardım. Aynı kelime (o matmazelleri fıkırdattı. Bir az evelki kulak dolgunluğu ile attım: — Kokl.. Hoca tashih etti: — Kokko.. Bundan sonrası kolaydı. Aynı küçüğü, daha büyüğü için bir takım edatları ilâve ediyordu. Meselâ horos “Kokko,, ise dişisi yani tavuğu kokka idi. Küçüğü yani piliç kokina, dişi piliç kok- kina oluyordu. Bir kelimenin 20-30 iştikakı vardı. Meselâ yumurta, ibik, gaga, kanat hep bu kokko kelimesinden çıkıyordu.. Fakat şaka maka derken bir kaç saat içinde (o espranto lisanını şöyle böyle kavramıştım da öğrendiklerimi üç mekale halinde “Akşam, a yazmıştım.. Şimdi aklimda ne kokkolar kaldı, ne kokkinalar, kokkonalar.. Adaaaam siz de.. Binlerce sene evvel Babil kulesinde karma ka- rışık olan insanların lisanlarını ben hale yola koyacak değilim ya.. Hikmet Feridun