| KERGELEĞİ İki pehlivanın alttaki - müca- delesi epeyce sürdü. Kandıralı hasmının altında bulunmaktan memnundu. Hem — müdafaasını iyi yapıyor ve hem de yorulmu- yordu. Mütemadiyen Hergeleci dğraştığından yorulmuş bulu - nuyordu. Kandıralının güreş tâbiyesi pek âşikârdı. Bütün seyirciler ve pehlivanlar anlamıştı ki, Kan dıralı hasmından yılmış, müda- faa güreşi ile musaraayı bera- bere götürmeğe çalışıyordu. Kınılcah, pek meyusttı. Hafız denilen herif, onu mağlüp et- mişti. Bu, kör olası Hafız da nereden çıkmıştı? Hiç olmazsa büyük ortada finale kalarak Hergeleci ile boy ölçüşebilirdi. Kızılcalı mağlüp olduğundan büyük ortada on pa, ra almıyacaktı. Üste de pisi pi- sine yenilmiştir. Kızılcalı, daha ziyade Tosu- mun Hafızın güreşini seyredi - yordu. Çünkü, Hergeleci ile Kan dıralının güreşinde zevk yoktu. Sonra güreşin mahiyeti de bel Ni idi. Biri, müdafaaya düşmüş diğeri de mütearrızdı. Kızılcalı, çok mahçup ol - muştu. Yanında bulunan hem- şehrilerile âdetâ konuşamaz bir hale gelmişti. Hemşehrileri, Kızılcalının kederini depretmemek için gü- reş hakkında bir şey söylemi - yorlardı. Çünkü hemşehrileri de bu mağlübiyetten müteessir olmuşlardı. Tosunun, Hafıza karşı güreşi bindirmesi ve Tosunun hâkim olarak meydana sahip olması Kızılcalının hemşehrilerinin de nazarı dikkatini celbetmişti. Bir aralık, Kızılcalı.. şunları söyledi: — Ne yapsa para etmez!. Ha- fız, bu aptal herifi yenecek.. Kızılcalının bu sözleri garip- ti. Çünkü, Tosun mükemmel Burette güreşi bindirmiş Hafızı istediği gibi eziyor., istediği gi- bi bastırıyordu. Hemşehrileri, Kızılcalının bu sözlerine mukabele ettiler: — Nasıl olur pehlivan gör - ıııüy'uıııp 'Tosun neler yapı - yor — Ne yaparsa yapsın?. O, Hafız denilen herif onu yene-i cekt.. — Sen, yenildiğin için Hafı- öER ni £ dd da onun için bissiyatına #tapı- larak karar vermiş bulunuyor- sun?, — Hiç de böyle değil.. Pehli- vanlıktır bu.. Hiç tanımadığın birisi insam yeniverir.. Fakat, güreş sizin gördüğünüz gibi değil. —— oet sihayet Tosunu Yeçe- — İnşaallah öyle'olür.. — Fa- kat! ö — Fakatı makatı yok.. Yene- cek işte!. Dedi. Halbuki, Kızılcalının bu söz- leri hemşehrileri üzerinde hiç 'te tesir yapmadı. Çünkü Tosun, taş gibi güreşiyordu. Fakat, iyi dikkat edilirse Ha fız kendini idare ediyordu. Ka - Dn ve kalıplı hasmının hamle - lerini ve ilk olan şiddetli giriş- lerini defetmeğe çalıştığı görü- lüyordu. Fevkalâde zeki ve kurnaz 0- lan Hafız, kendisinden okkalı ve çok çetin Hafızı yıpratmağa çalışıyordu. Oyunların gidişi ve Hafızım hareketleri bunu gös- teriyordu. Deli Hafız bile Hafızın tuttu- Zu güreş tâbiyesini sezmişti. Güreşi tamamile Tosuna taşı - tıyordu. Güreşi Tosun yapıyor, o, yo- ruluyor.. Hafız, hasmına — üy- muş bulunuyor. Bu suretle has-| mını yavaş yavaş yıpratıyordu. Deli Hafız. elinden gelse çı- rağına şu suretle seslenecekti: — Ulan bırak güreşi o, gir- sin sana!. — Taşıma güreşi böyle İşte, her şeyde olduğu gibi pehlivanlıkta da böyle ince nok talar vardı. Her san'atın kendi- ne mahsus incelikleri bulmuyor lardı, Pehlivan dediğin yalnız kuv- vetile oyunlarile güreş yapan adam değildi. Hasmının püf yerlerini bulup onu istediği gi- bi idare etmek ve işletmekti. Hafız, ilk hamlelerde ve hat- tâ belki saatlerce kavi hasmına bi şey yapamıyacağını anla- ği icin işi idare ediyor, bey- hüde yere kuvvetini sarfetmi - yordu. Tosun, çok kavi ve saldırıcı bir pehlivan olduğundan ona| ilk hamlelerde Hafız gibi hafif | okkalık bir adam ne yapabilir- di?. /a Yazan: M. Sami Karayel aa G0 İBRAHİM Hafız, İlk tutuşlarında has- mınin ne biçim adam olduğu- nu sezmiş ve tartmıştı. Bu se- beple güreş tâbiyesini derhal tanzim etmişti. Bütün hızile Tosuna girmek ve ilk hamlelerinin şiddetine|, uğramak ve bir netice elde et- meyip üste de biytab düşmek avanaklıktı, Deli Hafiz, güreş uzadıkça çırağı karşısında bulunan has - mmın güreş İnceliklerini ve tü biyesini sezmişti. Vaziyetin iyi gitmediğini görüyordu. Evet, Tosun, hasmı üst üste bastırıyor, güreşi bindirmiş bi görünüyordu. Fakat bütün bunlar aleyhine id Asıl dava, bütün bu savaşlar- da bir ân evvel hasmı mağglüp| etmekti. Lâkin Hafızın oynak manevreleri, ustaca vaziyetleri Tosunun bütün hamlelerini ya- rıya bırakıp kesiyordu. 'Tosun, mütemadiyen hücum | ediyor.. didiniyor ve, boğuşu-| yordu. Bütün emeli bir ân evvel | hasmını mağlüp etmekti. | Fakat Hafızın oynak güreşi hasmının - hamlelerini / kırıyor, hasmının galibiyetine meydan vermiyordu. Güreş epeyce uza- mıştı. İki saat olmuştu. Daha hâlâ boğuşuyorlardı. Hafız, üst üste| alta düşüyordu. Tosun galip ve| hâkim vaziyette idi. b Bu, hâkimiyet surettir. Haki- katte hiç te böyle değildi. Bu. yaziyeti on binlerce seyirci için | de, ancak beş on kişi veyahut üç beş kişi sezebilirdi. Onlar da çok usta pehlivanlardı. Deli Hafız, güreş uzadıkça ve Tosun da durmadan saldır- dıkça olduğu yerde duramıyor- du. Çünkü, Tosun yavaş yavaş durmağa başlamıştı. Eski ham- lelerindeki hız, ve kuvvet kal- mamıştı. Adaleleri durmuştu. Deli Hafız, söyleniyordu: — Hay Allahin budalası.. U- lan senden de pehlivan olur mu? — Herif, kafasile değil, ada-| lesile güreşiyor! | Tae ah sana! Ulan bir de has mının ne yol tuttuğunu gör! Etrafında — bulunan , ağalara da: Ht — Yenilecek ayı.. Deli” gibi sallıyor.. Ağalar, ne kadar güreş bik seler iğin inceliğine vâkıf olma- dıklarından sureta hüküm veri- yorlardı. Ağalar, Tosunun pek Mükemmel güreştiğine ve has- mını mütemadiyen hırpaladığı- na kani idiler... Bu sebeple, Deli Hafızın söylediklerini İç dayanamadı. Hafiza hitaben: — Usta, daha nasıl güreşsin? İşte, hasmını ezip duruyor ya! Deyince, Hafız: bek — Ağam, affedençunte bu iş başka iş.. Siz de güreşten an - İcarsınız. Fakat anlamak kâfi | değildir.. Tatbik ve amel lâ- zamdır.. Tosun, güreşi kaybet- | ti. — Yok canım! Nasıl kaybe- der bu, güreşi.. görmüyor mu - sun usta, neler yapıyor hasmı- na!, — Nasıl anlatayım size?. Bi- raz sonra görürsünüz?. — Hiç zannetmiyorum... — | — Hafız, çok geçmeden gü - reşe girecektir... O vakit bizim herif, durmuş olacaktır... Dedi. Güreşin bu inceliğini Kızılca- h da görmüştü. Usta pehlivan- ların gözünden bir şey kaçmı dı. Nitekim çok geçmedi. Yavaş yavaş Hafızın güreşi bindirdiği görüldü. | Şimdi Tosun, koca gövdesile | küçük Hafızın karşısında mü dafaaya düşmüş vaziyete geli - yordu. İki saatlik hızlı ve hamleli hücumlar Tosunu kesmişti. Ha- fız, altta üstte kendisini id: edip güreşi hep hasmına taşıt-| tığı için çakı gibi idi. Hafız, iki saat sonra çırpı - narak nâralara başladı: — Hayda be!.. — Hayda Tosun be! Bu, ar mana taşıyordu. Ve Tosuna alenen meydan oku- yordu. Güreşi birdenbire bin - dirmedi. Yavaş yavaş oldura oldura bindirdi. Hiç bir san'atın ustası yok- tur. Usta yalnız yol gösteren ve delil olan bir adamdır. Eğer insan yaradı » harikalar ve üstün şey- tamaz.. Nihayet usta- öğrendiklerini taklid e- ve yine nihayet mukal- san'atkâr olur ki, bu, sından debilir lid bir ikinci derecede bir adam demek — Devamı var — ında san'atkâr| —ESPORS— İstanbul at yarışları programı 4 üc hafta 3, Ağustos, 1941| Birinel koşut (Satış koşusuy Dört ve duha yukarı yaşta Arap at ve kısraklarıma mahsustur. İkramiye Bİ: 190 lira, Mesafe: 2000 metredir. Koşuya yazılan hayvanlar: Tarzan (A. Aynagöz) — 676 Budak (A. Erturhan) — W8 Kismte (Muzaffer) v8 Aneze (H. Mutlu) gi 64 Basra (M. Çelebi) 52 İkinci koşu: (Çamlıca koşusu) Dört ve kan İngiliz at ve kısral a yukarı yaşta yarım 'na mah- sustur. İkramiyesi; 510 lira, Mesafe: 2400 metredir. Koşuya yazılan hayvanlar: Olga (M. Çelebi) 62 Casus (Talât Atcan) — 58 Neriman (M, Kuru) — >548 Cemile (Şerif M. Güngör) 54.5 Üçüncü koşu: (Göksu koşusu) İki yaşında saf kan İngiliz tay - larına mahsustur. İkramtyesi: 580 li- ra mesafesi: 1200 metredir. Koşuya yazılan hayvanlar: Karabiber (A. Atman — 56 Çoban kizi (S. Temel — 54.5 Demet - (F. Simsaroğlu) — 54.5 Dördüncü koşu (Boğaziçi koşusu) Üç ve daha yukarı yaşta saf kan ingiliz at ve kısraklarına mahsus - tur, İkramiyesi: 850 lira, Mesafesi: 2400 metre, Koşuya yazılan hayvanlar: Dandi (H. Alakuş) 62 Comisarj (Dr. Seferof) — 62 Karanfil) (A. Atman 56 Römarni$ (Urens Halim) — 54.5 Gonca ÇA. Atman) 52.5 Abim Pürö (Prens Halim (54 Mis - (F. Atlı) 52.5 Beşinci koşut Büyükada koşusu) Handikap. 'Bora (R. Baysal) 66, Bozkurt (N. Kurtay 64, Mihrilcan — (S. Ak- son) 60, Karakuş (H. Mutlu) Si,| Işık (N. Temizer) $0, Simri (İ. Kü- Çük) 49, Sevim 8 (M. Turgut) 48, Çağlar A. (Erturhan) 46. Dört su daha yukarı yaşta Arap at ve kısraklarına mahsustur, Mesa- fe 2400 metre. İkramiye 300 lira, Çifte bahle: 2 - 3 Üncü koşular Üzerindedir. Çifte bahle: 4 - 5 inci koşular üzerindedir. Üçtü bahle: $ - 4 - 5 inci koşular üzerindedir. İklii bahle: İkili bahle: 4, 3, 5 inci koşular üzerindedir. Tevfik Fikretin müzesi Âşiyanın Fikret Müzesi ha- line ifrağı kararlaştırılmıştı . Yapılan tedkikler — neticesinde binanın 2500 liralık bir tamire , ihtiyaç gösterdiği analşılmış - Dikkat! ANTINIKOTIN DiF ŞEl baia sla v BarTellir. Tulartır “Bihen' eee Ha aa kisk slle g Ha ei e olsun erüde ediniz ve mhhetinizi koruyunuz. Kutusu 124 kuruştur. Bütün ecsanelerde ve tütüncü- derde datılır. “Toplan katış yörk Galata, Rihtim boyu — No 3Y 'Telefon: 40403 Ankarıda: Hüsnt Beşiraki Gene- aa aparlımanı No $ | Askerlik işleri | İLÂN Beyoğlu Yerli nden: 337 doğumluların ve bu do- ğumlularla muameleye tâbi di- ğer doğumluların 1 Temmuz 941 tarihinden yoklamalarına Askerlik şu- | devam edilmektedir. Yoklama günleri tekrar aşa- Zıya yazılmıştır. 2 —Yoklama cumartesi gün- leri hariç olmak üzere ayın tek günlerinde yapılmaktadır. 3 — Yoklamanın sırası: 31 temmuz 941 günü - Beyoğ- lu merkez nahiyesi: Taksim, Galata, Kasımpaşa nahiyelerin den gelmiyenler. | —1 Ağustostan 7 Ağustosa ka | dar - Hasköy nahiyesi. 8 Ağustosdan 15 Ağustosa kadar - Şişli nahiyesi. 16 Ağustosdan 22 Ağustosa kadar - Kemerburgaz nahiyesi. kadar - Beyoğlu: Taksim: Ga - lata: Kasımpaşa: Hasköy ve Kemerburgaz nahiyesinden gel- miyenler. — X9702) 22 Ağustostan 29 Ağustosa | SABAH İki ahşap köprü yaptırılacaktır: İzmir Vilâyeti Daim? Encümeninden: Ödemiş - Adagide yalunun 2 )- 500 ve 6 f 500 üncü kilometrelerin- | de yaptırılacak 25 ve 95 şer metrelik iki ahşap köprü inşa: 25980 lira 66 kuruş keşif bedeli üzerinden 20/7/941 tarihinden itibaren 20 gün müd- | detla Tpi Gsalde Kat Bu işe nit keşif evrakı, şartname ve projeler İzmir, Ankara, İstanbul isteklilerin 2490 sayılı yasa hükümlerine göre hazırlıyacakları 1049 li- rahk muvakkat teminat ile mümasil işi yaptıklarını gösterir vesaik ve Ticaret Odası vesikasını muhtevi teklif mektuplarını 11 Ağustos 1641 Pa- zartesi günü saat 11 de İzmir vilâyet daimi encülmenin le tevdi He makbuz almaları lâzımdır. Postada vaki gecikmeler kabul edilemiyecektir. (6058) Yüksek Deniz Ticareti Mektebinin Talebe kayıt ve kabul şartları 1 — Mektebin tahsil müddeti: Lise ve yüksek sınıflı olmak üzere altı senedir. Yatılı ve parasızdır. Gayesi ticaret gemilerimize kaptan ve ma- kinist yetiştirmektir. Mektebe kabul olünan talebenin giyimi, yiyimi ve Salr hususatı mektep tarafından temin edilir. | £ — Mektebin yalnız lise birincisınifına orta okul mezunu talebe alı- mir, “Orta okul muadili diğer okullar mezünu alınmaz,, A — Alınacak talebelerin yaşlarının 15 ten küçük ve 19 dan büyük | olmaması şarttır. B — Orta okulu geçen sene bitirmiş olanlar arada geçen bir senelik anı ne İle geçirdiklerini tevsik edeceklerdir. — İsteklilerin mektep müdürlüğüne karşı — yazacakları — istidalara aşağıdaki vesikaları raptederek 1 Ağustos 941 tarihinden 26 Ağustos 941 farihine kadar Pazartesi, Çarşamba ve Cuma günleri saat 9 dan 12 ye ve öğleden sonra saat 14 den 17 ye kadar Mmüracaat etmeleri, A — Hüviyet cüzdanı, B — Aşı kâiğıdı, C — Mektep şehâdetnamesi veya tasdikname veyahut bunların tasdikli örneklori, D — Polisçe tasdikli iyi hal kâğıdı, E — Velllerin izahlı adreskerile tatbik imzaları, F — 4X6 eb'adında 6 adet kartonsuz fotograf, 4 — Talipler sıhhi muayenelerini, bulundukları mıntakaya göre: Za HAZRET Y | Yazan : Muhairem Zeki Cevabını alarak israr etme- meğe mecbur kalıyorlardı. Yu- suf, mahkümiyetinin sebebini söylemekten — Züleyhanın ismi lekelenmesin diye çekiniyordu. Hakikati bilen yalnız bir kişi vardı, o da zındancı başı idi. Badece dert ortaklığı, hastabakıcılık , ahlâk hocalığı yapmıyor, ayni zamanda onların rüyalarını da tâbir ediyordu. Gece rüya gören mahkümlar, sabahleyin kalkar kalkmaz Yu- sufun yanına koşuyorlar, gör dükleri rüyayı anlatıyorlardı. Yusuf da tam blr vukuf ve is: betle tabir ederek neticeyi ken- dilerine bildiriyordu. Yusufla birlikte zındana iki kişi daha gelmişti. Blrisi Fira - vunun çaşnigiri, diğeri de şa- rabdarı idi. Firavuvna suikast etmek teşebbüsünde bulunmak- la itham ediliyorlardı. Fakat İki- gi birden suçlu değildi. Bir - ta- nesi maşumdu. Ancak, hangisi- duğu anlaşılamadığı birden zındana atılmıştı. kat meydana çıkıncaya kadar zındanda yatacaklardı. Haki - için ikisi Ankara, Sivas, Erzurum, Diyarbakır, Haydarpaşa, Nümune hastahane- lerile, İstanbul Çocuk hastahanesinde ve İzmir, Bursa, Konya, Adana, Sam- sun, Balıkesir, Aydın memleket hastahanelerinde yaptırarak alacakları ra- poru yukarıda yazılı vesaikle beraber göndermelidirler. Raporun yazılacağı | muayene kâğıdı evvelden mektepten istenmelidir. Raporun tamamen bu şe-.| kilde olması lâzımdır. | $ — Fazla tafsilât için Ortaköyde mektep müdürlüğüne — müraceot| edilmelidir. İstanbuldan gayri mahallerden yapılacak müracaatlara matbu “dühul bilgisi,, gönderilir. Muhaberat İçin posla pulu gönderilmelidir. — (5563) | Hava gedikli namzetlerine Gedikli namzetlerinden 336 ve 335 doğumlulardan evraklarını tamam- | lamiş olanlar 2/8/941 Cumartesi günü saat 8 sekizde kurumda bulunmalâ- rı ilân olunur. (6483) Devlest hava yolları umum müdürlüğünden 4/8/1941 Pazartesi gününden itibaren Ankara - İstanbul arasında yol- cu, posta, bağaj ve gazete nakliyatına başlanacaktır. W Tayyarelerimiz aşağıda yazılı saâtlerde hareket ve muvasalât edecek-| lerdir. 'azardan maada her gün> Ankaradan hareket Saat — dakika, 15 25 stanbuldan hareket Saat — dakika 8 40 Ankaradı Tayyare yolcuları merkez P. T. T. binası önünden saat 15.00 de ha- reket edecek otobüsle, İstanbulda: Sirkeci garından saat 7.40 da harekel edecek trenle meydanlara — gide- | ceklerdir. Yeşilköyde istasyonla meydan arasında ayrıca otobüs servisi vardır. (5004 — 6502) Çanakkale Nafia Müdürlüğünden | Kapalı zarf usulile eksiltmeye konulan iş: Çanakkale - Balya yolunun 57T * 500 — 67 -|- 200 kilometreleri arasındaki 9700 metrelik kısmın ta- miratı esasiyesidir. Bu işin keşif bedeli 20799 lira 90 kuruştur. Thale 8/8/1941 tarihine müsadif cuma günü saat 15 de Nafia Müdürlü- ğü binasında toplanacak komisyon huzurunda yapılacaktır. Eksiltmeye girebilmek için taliplerin 1560 liralık muvakkat temin: meleri ve ihale gününden en az üç gün evvel vilâyet makamına alacakları ehliyet vesikası ile 941 yılı Ticaret Odası vesikasını ibraz etmeleri İâzımdır. Talip olanlar bu işe ait keşif ve gartnameleri Nafia Müdürlüğünde rasız olarak görebilirler. 'Teklif mektupları ihale günü saat 14 de kadar komisyona verilmiş ol- laki gecikmeler kabul edilmez. (6012) ver- müracaatla komisyona e| ması şarttır. Posta gAram | TÜRKİYE CÜMHURlYETi ZİRAAT BANKASI Kuruluş tarihl 1888. — Sermayesi: 100.000.000 Türk lirası. Şube ve Aljans adedi: 266 Zirat ve Ticari her nevi banka muameleleri, 'e 28800 lira İkramive verlvar. Ziraat Baakasında kumbaralı ve Ihbarsız tasarrur hesablarında en az 50 lirası bulunan!ora senede 4 defa çekilecek kur'a lle aşağıdaki plâna göre ikramiye dağıtıdacaktır ; 4 aded 1.000 Liralık 4.000 Lira || 100 aded 60 Liralık — 6.000 Lira 4 » 600 » 2000 » İ 120 » 40 » 4800 » B * » 260 » 1000 » |J 160 » 20 » 3200 » B 40 » — 100 » 4000 » | DİKKAT: Hesaplarındaki paralar bir sene içinde 50 liradan aşağı düşmiyenlere ikramiye çıktığı takdirde fazlasiyle verilecektir. Kur'alar senede dört defa 11 Mart, 11 Haziran, 11 Ey- kül ve 11 Birincikânun tariblerinde çekilecektir. Macit — Çetin e Gürsoylar ve A, Cemaleddin Saraçoğlu matba, Sahibi: A. Gamaleddin Saraçoğlu Basıldığı yer: (H, kat meydana çıkınca mücrim 0- lan öldürülecek, masum olan da tahliye edilip gene eski vazifesi- ne alınacaktı. Çaşnigir ile şaraptar, Yusufu zındanda tanımışlardı. — Fakat onun kimin nesl olduğunu, ni:- çin mahküm edildiğini yorlardı. Eskidenberi ahbapları olan öğrenmeyi akıl Gerçi — zındancıbaşı * Yusufun suçunu söylemeğe mezun değil- dll Fakat ifşa etmiyeceklerinden emin olduğu için onlara söyle - yebilirdi. Ne de olsa serde arka-| daşlık ve ahbaplık vardı. Bir gün zındancıbaşı nuşuyorlardı. Çaşnigir, bir mü- nasebet düşürerek sordu: — Yusuf kimin nesidir? Zandancıbaşı, bu suale - cid - den hayret etti. Cevap vere - İLE GÜZELLER GÜZELİ ZÜLEYHA nin masum, hangisinin suçlu ol-| Haki-| bilmi- | zındancıbaşıya da sorup | etmemişlerdi. | ile ko- Ağustos 1941 I YUSUF KORGUNAK — 44 — lerine ufak bir şüphe düşüyor- du. Zındancıbaşının ifşaatın - dan sonra içlerinden bu şüpheyi de silip attılar. Kendisine yüz | vermediğinden dolayı temiz bir - delikanlıyı zındana attırdığı için Züleyhayı ayıpladılar. Ka - din sözüne uyarak büyük bir haksızlık yaptığı için de Potifar hakkında hayli ağır söz sarfetı tiler ve o günden itibaren Yuk f'.,,'f; daha çok sevmeğe başla « Çaşnigir İle Şaraptarın içle - rinde Yusufa dair bir şüphe dah di: — Acaba zındana neş'e, şetaret, ümit ve hayat tiren — bu delikanlı; anlatılan rüyaları hakikaten bilerek mi tabir ediyordu; yoksa uydura- rak mı? Bu şüpheden kurtulmak aralraında bir konuşma lar ve Yusufa birer düzme rü- ya anlatmafa karar verdiler. Eğer Yusuf bu rüyaların düz- | me olduğunu bilirse düş ilmine vukufunu isbat etmi$ olacak halde ezbere söz söyledi manen itiraf etmiş buluna- caktı. Akıllarınca hüsnü ânma ve kemaline hayran oldukları Yusufu imtihana çekeceklerdi. Bu suretle kendi mukadderat - larını - öğreneceklerini hatırla - rından bile geçirmiyorlardı. Bir sabah erkenden kalktı - lar. Yusufu hücresine gitti- | ler. Öyle selâm verip karşısına oturdular. Çaşnigir, pek heye- canlı görünmeğe çalışıyordu. Şeraptar ise gayet sakin duru- yordu. Yusuf, hal ve hatırlarını sorduktan sonra: — Aziz dostlarım, dedi. Be - ni bu kadar erken ziyaret edişi- nizin her halde mühim bir se- bebi olacak. Şaraptar, arkadaşından vel da”Tanarak cevap verdi: — İy! tahmin ettin ya Yusuf! Bu gece ikimiz de birer rüya gördük. Bir an evvel tabir et- tirip meraktan kurtulmak için geldik. Tabii hatırımızı kırmaz- sın. — Buna şüphe mi var? Ar- ev- ceğli yerde, şaşkın bir tavırla| zunuzu yerine getirmeğe hazı - sordu: TIm. Anlatın bakalım. — Tanımıyor musun? Şarabdar, biraz düşündü. Ev- — Hayır!, velce uydurduğu rüyayı hatir- — Zındana - girmeden evvel| 1 mağa çalıştı ve kısaca anlattı: Yusuf adını hiç işitmedin mi? | — e . Gö- — Belki işitmişimdir, unut-| iyme güzel bir asma ilişti. As- muş olacağım. 1 — Tuhaf şey.. Halbuki Mı- sırda onu tanımıyan yoktur! — Meşhur bir adam mıdır? Potifarın kölesini nasıl tanımazsın canım!, — Fakat nasıl olur? Potifar onü sarayına kethüda yapma - miş: miydi? — Yaptı.. — Zandana nkin attırdı? A- caba bir suüstimalini mi gör - dü? — Yusuf suiistimal yapacak bir delikanlıya benziyor mu? — Hayır' Bence o, dünyanın en dürüst insanıdır. Buna rağ- men niçin zındana atıldığını me- rak ediyorum. Her halde mü- him bi? suç işlemiş olacak. — Yemin ederim ki Yusuf hiç bir suç işlemiş değildir, sa- dece müdhiş bir iftiraya uğra- mıştır. — Ne iftira Senin ,bir şeyden haberin yok.. Züleyha, Yusufa âşık ol- Muş.. Yüz bulamayınca koca - sına şikâyet etmiş, “Yusuf ba- na taarruz etmek istedi,, diye iftira atmış. Potifar da karısına inanıp zavallı delikanlıyı — zın- dan cezasına mahküm etmiş. 1 Çaşnigir ile şaraptar hayret- lerinden dona kalmışlardı. - Va- zifelerini bırakıp saraydan dı- şarı çıkamadıkları için Züley- ha hakkında söylenenleri duy- malarına imkân yoktu. Züleyha tarafından — davet — edildik zaman Yusufu Yakından gö - ren karıları da kendilerine bir şey söylememişlerdir. | Zındancıbaşı, söylemeğe me - zun olmadı yi söylediği- | ne pişman olmuş olacaktı ki he-| men ilâve etti — Ancak bu meseleye dair| bir şey bilmiyeceksiniz. Bir yer- de ağzınızdan kaçırırsanız — bi nim cezalanmama sebep olursu- nuz. ? ı manın üç dalı ve her dalında birer salkım üzüm var. Bu üç salkım üzümü kopardım. Fira- vunun şahsına mahsus olan ka- deh elimde idi. Üzüm salkımla- | yını o kadehin içine sıktıra. Ha- içirdim, Sıra Çaşnigire gelmişti. Yusu fun işareti üzerine o da güya görmüş olduğu düşü anlat - mağa başladı: — Benim gördüğüm rüya pek bir tuhaf... Başımın üstünde sini ve sininin üzerinde, içi: de ekmek ve yemek bulunan üç tane sahan var. Havada bir sü- rü yırtıcı kuş peyda oluyor. Te- peme hücum ediyorlar. Başım- da taşıdığım sinideki ekmek ve yemekleri yemeğe - başlıyorlar. Fena halde korkuyorum, kan ter içinde uyanıyorum. | — Yusuf, çok mühim bulduğu | bu iki rüyayı birdenbire tabir etmedi. Daha evvel kendisini tanıtmayı ve onları hak dine davet etmeyi m yıPp ğ Bunlar bana Tanrımın (v: ilham ile) bildirdiği şey dir. Ben, öyle bir kavmin dinini terkettim ki o kavmi meydai insanla: getiren etmedikleri g kıyamet gününü de ini di. Bugün tâbi olduğun alarım - İbrah Babalarım bir tanıyan bu hak din mağa memurum. Bir pe berin yalan söylemiyece; bul edi k sözlerime inanmı âzımdır. iniz gündeberi, müt- ap içinde bulundu zu hissediyorum. - Biliyor ki Firavun, öldürmek — istedi; Şaraptar, söz verdl sucluların bir kısmına zehii Bu hususta hiç merak et-| yemek gönderir. Onlar da z me. .Maksadımız Yusufun ki-| hirli olduğunu bilmeden bu ye- min nesi olduğunu öğrenip me-| cam verirler. İşte rakta siz de böyle zehirli bir yemek aşnigir de ayni sözleri t rarlayarak teminat verdi üzerinden kurtulmaktı. | dancıbaşı, r bir| yük atmış gibi ferahlık — duy- dü. Çaşnigir ile Şaraptar, Yusu- fun Mmasum olduğuna zaten Manıyorlardı. PFakat ara sıra iç- kliyorsunuz ve haklı azap duyuyorsunuz. Derl ber vereyim ki beklediğini hirli yemek gelmiyecektir. Çaşnigir, söylemesine müsaade etmedi. Yusufun sö- zünü kesti: olarak h (Devamı yarın) sıl olan suyu götürüp Firavuna-