Yazan: Sami Karayel —— Büyük ortada meydanda “kazan dibine.. dört d&mm Akalmıştı. Hergeleoi ve - “dan başka daha altı güreşçi ga- mevkiinde idilei Şi çok heye- Büyük orta gü canlı olmuştu. Bütün seyirciler orta güreşi heyecanla takip edi- diyorlardı. Hergeleci, kazan dibine gider- ken ustasının elini öptü. Ustası | aa şu masihati verdi: * Oğlum, dikkat et!. Bu heri ılığı yüksek.. - kendini Hergeleci kazan dibine geldi. Aydoslu ancak on beş dakika | kadar dinlenmişti. Guı'qleı' kı» vermiyorlardı. BU 1 ğıle Aydoslu ziyanda idi. Çünkü, yorgundu. — Tosun gibi kavi bir pehlivanla dört buçuk saate yakın güreş yapmıştı Bu sebeple, Aydosluya güreş uydurmak kolay olacaktı. Diğer pehlivanlar da Aydoslunun bu halinden istifade edeceklerini doslu ile Hergeleciyi şimdiden | tutuşturmiyacaktı. finala bırakacaktı. | aydostuya “Siferyni / Meimedi Aydosluya Silivrvili Mehmedi oŞ verdi. Heıgeleuyıdehkeçe ı Her halde İskeçeli Hasan, — Silivriliden Gaha usta, daha tanımımış büyük orta pehlivanlarından idi. Fakat İskeçeli Hasan, Hergelecinin —mağlüp ettiği pehlivanlara mağ Tosunun gözü Aydosluda idi. 'Onun yenilmesini istiyordu. Her geleci, hasimile bir iki el tuttu | ve denedi. Çırpınarak bir nara — Dsalladı: Hayda Hasan be! Güreş başlamıştı. Hergeleci - | nin narasında manalar vardı. d Baamı karıısında kollamağa zalışıyordu. Çünkü, Hergeleci. vin karşısında ustalık para et- aediğini biliyordu. Hasan, Hergelecinin akla edik oyurları olduğunu bildiği | in güreşe istediği gibi girmi - | Güreşin altıncı dakikalarına | oğru Hergelecin n tek çapraz a ile hasmını kolaycacik D 4 hmetsizce ustalıklı idi. Hasmı ndan değildi | olasıp geçtiler | sunda Hergeleci tede kaldı. 'Tosun kat'iyen ukmıyordu. Gözü, li. Kendi kendine söyleniyor - Hergeleciye Aydosluda " — Bu, ne belâl "Tosunun eline de hafif geldiği |— alde bir türlü yenememişti. İ- herif imiş?. — Ah, bir yenilse.. Diyordu. Deli Hafızın gözü Hergelecide tu li. Çok fettan çırağının bayılıyordu. tek çaprazla Tasmını ne udayarak alt Sonra, ne güzel sarmalamı . Oyunlar bir i halde hi aen buluyordu. Nihayet Hasan bir kol tas-| mafa muvaffek - oldu. Haxen, gok usta ve oynak - bir pehli - Bonra Hesan, Herzgeleciden '©on okka fazl kuvvetli görünüyordu. Hergelecinin açmazları karşısın da bocaladığı muhakkaktı. Ayağa kalkan Hasan, çırpı- narak bir nara savurdu: — Hayda İbram be!. — Hergeleci, hasmını boş bı- rakmadı, mukabele etti: — Hayda Hasan be!. Zaten Hergeleci, nara atma- sını severdi. İkide bir çırpınarak nara atardı. Bu naralar pehli- wana hız ve can. verirdi. Güreş ayakta tam yarım sa- at devam etti. Her iki taraf da biribirine hücum ediyordu. Biri- | birini kapmağa çalışıyordu. El ense, tırpanlar, boyundü- ruklar tevali ediyordu. Nihayet | Hasan, Hergeleciye bir çapraz doldurma. fırsatını elde etti. Fakat bu çapraz ancak beş al- tı adım sürgü ile gidebildi. Her-| geleci, ağır olan hasmını bir yan baş ile çengelliyerek önüne ve altına düşü Hasan, yine nita düşmüştü. kolluyordu. - Hasmına Bir taraftan kaptı mı yeniverir- di. Hergeleci, hasmını iç kazik şiraze ile askıya almağa çalıştı. Hasan iç kazık şirazeden kur- tulmak için mücgdele ediyordu. Hergeleci hasmının iç kazık şi- raze üzerinde zorladığını görün- ce derhal oyunu değiştirdi. Va- ziyet müsaitti. Ters kepçe-alma- ga koyuldu. Mücadele bürada da zorlandı. Hasan bin müşküâtla hasmının elinden kurtuldu. Ve doğrulup dizlendi. Hergeleci, kemaneye geçmiş bekliyordu. Hergelecinin güreşi bindirdi- ği belli idi. Hâkim güreşiyordu. Hasanı muhakkak - yenecekti. idi. Daha diri ve Lâkin leci İbrahim | Easa | | Fakat, güreşi uzatmamak isti -' yordu. Biran evvel yorulmadan Meydandan çikmak Tâzımdı. Fakat “Hasan, Hergeleciye dayanıyordu. Güreş, uzadıkça u- zadı. Hergeleci, hasmını mağlüp etmek için her türlü meharetini ortaya koymuştu. Hasan, Hergeleciyi altına ıı.[ mak için uğraştı. Lâkin, mu - waffak olamıyordu. Hoş, altına almiş ölsa idi de ne yapabile - cekti? Hergeleci, alt güreşinde KOŞ usta pehlivandı. Hergelecinin altta bulunması hasımları için daha tehlikeli Bir aralık Hasan, Hergeleci-î ye bir çift dalış yaparak paça- “arı eline geçirdi. Fakat, sılı bir boyundurukla derhal paçaları biraktı. Hergeleci, hasımlarını boğıma- | FT sının da usulünü bilirdi. O, her | pehlivan gibi ayarsız ve kuvvet | zorile hasımlarını sıkıştırıp boğ- Mmazdı. Baş parmağını hasmının girt lak boşluğuna basar ve öyle bo- hasımlarının kuvvetini ve nefe- sini kesmeğe kâfi gelirdi. ğu yeyince derhal paçaları bı- katle takip ediyordu. boyunduruğu yer yemez paça - ları bırakması bir olduğunu gö-! rünce kahkahayı bastı. | olur.. ka türlü mü?. icadıdır.. sen öğretmişsindir ?. retti.. lere çıkarıyorsun be?, söylüyorum.. Bu boyunduruğun — zoglusu da — © kadar mühim ha!. yundurukta paçalarını hasmının elinden kolaycacık alıverdi. SPOR Bisikletçiler Ankaradan İz- mire gidecekler 30 Ağustosda yurdun her ye- 39 Hasan, bu zoğlu boyunduru- rakmıştı. rinde yapılacak olan spor ha - Deli Hafız, çırağının her ha-' reketlerini müteakıp Ankara- reketini gözden kaçırmıyor, dik- daki bisiklet yarışlarına iştirak Hasanın bü etlerine ıyacak - Türk or- saatte Ve yanındakilerine söylendi: — Nasıl paçaları bırakıyor?. — Aferin İbram!. | — Boyunduruk dediğin böyle lar ve 9 Eylül sab: tosta muhtelir aketleri yapılacak 30 Ağustos Zafer Bayramın- Ezerçeli ağalar sordular: — İbramın boyunduruğu baş- — Elbette!.. da muhtelif bölgeler arasında — Ne fazlalık var ki bu bo-' spor temasları yapılacak — bu yundurukta? münasebetle Ankara - İstanbul — Neler yok ki?.. güreş ekipleri de karşılaşacak- — Bize de söyle usta!. lardır. Ayni gün bisiklet federasyo- nu tarafından bisiklet faaliyeti olan bölgeler arasında bir Zafer kupası yarışı tertip edilmiştir . Bu yarış Ankarada 100 kilo- metrelik bir mesafe dahilinde yapılacaktır. ı Miüllü Küme 5000 — Söyliyemem.. — Neden bir sır mı bu?. — Bu boyunduruk İbramın — Amma, yaptın usta?. — Vallahi doğru söylüyorum. — Yok a canım.. Her halde — Hayır, bilâkis o bana öğ- lira zarar!a | kapandı | Geçen pazar yapılan futbol temaslariyle sona eren beşinci milli kümenin 5000 lira zararla kapandığı tesbit edilmiştir. Bu — Hafız, sen bu çırağını gök | — Hakkım yok mu?.. Doğru — Bu nasil boyunduruk ki?, — Buna Zoglu boyunduruk derler. . zararı doğuran yegâne sebep — Zoglu mu?. kümede yer alan Ankara ve İz- — Zoğlu ya!. mir takımlarının geçen yıllara nazara'n futbol kalitesi itibari- — ımıza daha girdik.. nindrağin z le düşük olmalarıdır. ne oluyor?. Şehrimizde yapılan yerli ta- — Dedim ya!., Söyliyemem...| kim — karşılaşmaları kabarık Bu, bir pehlivanlık sırrıdır.. — ; hasılat temin etmişse de deplâs- — Söyle Hafız be!. man yapan Ankara ve İzmir e- kipleri masraflarını bile çıkara- mamışlardır. | — Günbegün artan zarar maç - ların sonunda 5000 lira olarak tesbit edilmiştir . | P paranın 3000 lirasını Be- (Bonu: Sahife 6 Sütun 2 de) | — Yemin ettirdi bana.. söyli- — Görmediniz mi?.. Bir bo- YArkası var) g——— CAĞALOĞLU Çifte Saraylar Bahçesinde Bu akşam KIİYMETLİ ÜSTAD Münir Nurettin ve arkadaşlarının Klâsik halk türküleri ve yeni eserlerini büyük bir zevkle dinlemek — fırsatını kaçırmayımız. lbkısızdır. Müşterilerimizin istirahat- Jeri temin edilscektir l (YENİ SABAH)IN BÜYÜK SİYASİ TEFRİxAsıl Çanakkale önünde çeliğe ) — Sir Hamiltona ta ye o- 'ak birinci yeni ordudan kalan üç fırka gönderilecek ve Ha ranın ikinci haftası içinde bir taarruz yapılması derpiş edile- cektir. 2 — Amiral dö Robek'in em- ri altındaki gemilerden zi denizaltılara karşı müdafaa ter- tibatı olan iki hafif kruvazör dört monitör, 9.2 pusluk top - larla mücehhez diğer altı moni- tör, 6 pusluk toplarla mücehhez dört monitör ve altı denizaltı gönderilecektir. Ikilik ve münakaşı Şimdi yeni amirallık meclisi- nin kabul ettiği bu tedbirler ve ittihaz ettiği kararlar, benim Lord Fischer'in istifasından ev- vel teklif ettiklerimin aşağı yu- karı ayni idi. Askeri tedbirler ise Lord Kiçnerin o ane kadar | tasavvur ettiğinden çok genişti. O, 17 ve 30 Mayısta iki fırkayı Çanakkaleye göndermek niye- ti.de idi. Bunlardan biri hare- ket etmişti. Halbuki şimdi iki fırkanın daha gönderilmesi mu- karrerdi. Bu dört fırkadan ikisi yeni orduya aitti ve ondan ay- Tılmıyordu. Çanakkale komisyonu tara - fından verilen bu kararları ve- killer heyeti 9 Haziranda mü- zakere etti ve şiddetli bir mü - nakaşaya sebep oldu. Mesele Çanakkaledeki harekâtın muha- fazası mı, yoksa zayiatın önüne geçmek üzere bu davadan vaz- geçmek mi lâzımgeldiğine aitti. Hakikatte Çanakkale komisyo- mu da bu meseleyi münakaşa et- miş ve bu neticeye varmıştı. Bundan dolayı kabinede komis- yonla ayni fikirde olduğunu be- yan etti ve üç fırkamın Çanak- kalede Hamilton kuvvetlerine “ilâve olunmasını kabul etti. Maamafih daha başlangıçtan sonuna kadar kabinede bir iki- lik vardı. Bu ikilik Çanakkale harekâtının her safhasında ken dini gösteriyor. Ciddi üzüntülere sebe poluyordu.Eğer 1915 maıys ve Haziran aylarında başvekil tam bir salâhiyetle hareket e- debilseydi ve tam bir otorite tesis edebilseydi ben şuna ka- nidim ki, © zaman bile Çanak- “kalede kat'i neticeyi elde ede- <cek tedbirleri ittihaz edebilirdi. Fakat milli birlik hükümeti te- essüs edince iktidar ve salâhi- | yet pançalandı ve kabine ikiye ayrıldı. 8 Üç hafta gitti Artık en küçük 'askeri bir rşı İmanın zafer »— Yazan: — 1 VÇorç. tihaz edebilmek için - tıpkı sulh zamanında pek nazik bir kanun lâyihasmı müzakere eden A- vam kamarasının - üsüllerile - sabır ve teenni, itidal ve basiret gözönünde — tutulmalıdır, derece ağır hareket ediliyordu. Biz bu satırlarla kimseyi, tah- tta etmek nivetinde değiliz; çün | ü biribirine muhalif fikir ser- dedenlerin hepsi kanaatlerinde samimi ve hüsnüniyet sahibi idiler. Ancak hâdiselerin nasıl uygunsuz bir şekilde inkişaf et- tiğini göstermek istedik . Hulâsa kabine 9 Hazinranda-| ki toplantısında Çanakkale se- ferini bir neticeye isal etmek kararını verdi. tiği te' >aftan üç hafta sonra verilmiş, kabinedeki buhran, fi- kirlerdeki ayrılık, asker ve mal- zeme noksanı bize üç hafta kay-| bettirmişti. Bu üç haftalık kaybın âkıbet- | leri ağır oldu. Çünkü bu seferde de zaman en kuvvetli ve hâkim âmil idi. Büyük bir deniz ve ka- ra kuvyetlerine sahip devletin bu kuvvetlerini istediği tarafa göndermekteki azameti, baskın yapmak kabiliyeti ancak gayet mahdut bir zaman zarfinda kendini gösterebilirdi. Sürat, şiddet bir taarruzun beklenme- | den bir yerde ve zamanda ya- pılması düşmanın hazırlığını bi- | tirmesine meydan vermiyebilir- di. Böyle olmazsa yapılacak her | hareket düşmanın uıukıbıl bır tedbirile karşılanacaktı. SA AL aa anmana ga ıvıı. kaymeti haizdirler. Bunlardan birinin temini ötekinin kıymeti- ni iki misle çıkarır. Meselâ bir hafta kaybetmek bir fırka kay- betmekle müsavidir. Şubat a2- yanda valnız üç fırka fazla bir Mücadeleye girişmeksizin Geli- bolu yarımadasımı işgal edebi- lirdi. 18 Marttan sonra beş fir- ka lâzımdı. Nisandan sonra ye- di fırka kâfi gelemezdi. Hiç ol mazsa dokuz fırka asker lâzım dı. Temmuz başında on bir fır- kaya ihtiyaç vandı ve T Ağus-| tosta İ4 fırka bile azdı. Halbuki | bir geri kalmayı diğeri takip et- Mişti. Yeni hücum hazırlığı Çanakkalede akında yapıla- Zardı. Bu, boğuş bir lâhzada' 200000BAE- mesele hakkında bile karar it- cak büyük taavruz için iki âmü — Allahım ne boğucu, ne gz HİKÂYE p lu boyuna uzandığını, küçük bunaltıcı günler!.. Bu kadarı- kızın göz yaşlariyle bana kaş- na dayanabilmek için muhak- kak senin yanından gelmek lâ- Lzım, Halbuki ben, yer yüzün- He'g:;f a len Uaalla aZ de iken bile cehennemde yaşı İUtazan bile Hergelecinin bu va- alığına bayılmış Vorkulu bir pe!uxandı ÜÖyle işi yra koşan ta Hergeleci, hasmını altma alır murda | imaz drrhal sarmaladı ve kün- | eledi. Mücadele ustaliklı lergeleci künteyi bir türli aya alamadı. İki pehlivan bir aralık sarma- an sarmaya, künteden künteye Fakat, en so- yine üstte ve yorum.. Dolmadı mı daha çi- lem?.. Son ve ebedi halâsını gön- der artık.. Güneşin temiz ışıkla- riyle yıkanmış topraktan ya- rattığın varlıkları, şu kirli ça süründürmek — de şa- nından mı? O, bunları söylemiyordu, söy- leyemiyordu.. Bu düşünceler, 0- nu gören ve kalb taşıyan herke- sin, içinden Tanrıya karşı is; nı idi.. Bu sözleri, onun perişan kıvafeti; gözleri yakan, kalbleri tırnaklayan — görünüşü, insam insanlıktan utandıran - varlığı havkırıyordu.. Sabahtanberi durmadan — ya- ğan sulu kar, dokunduğu — her insan tenine ürperme veren bir kene soğukluğiyle yapışıyor, ve sokakları, kopup geldifi bulut- lardan daha kirli bir renkle sı- | vıyordu. Nihayet akşama doğ rüzgâr kesici, soğuk dondurucu, yer ve gök kefen rengi olmuş- Dedelerimizin — bize hasretle bakarak göçtükleri, bizim de torunlarımızın ellerinde sevilen Lıır oyuncak gibi okşanarak göçeceğimiz çağa gelmiş bulu- nan o insan döküntüsü; eline ü- Çüncü bir ayak gibi çakılmış 0- lan kalm, pürtüllü sopasına, pörsük Bir çuval gibi asilarak ilerliyordu. Onun kim olduğunu, nereden geldiğini bilen yoktu. Yalnız, herkesin inandığı tek şey şu idi: O, önlerinde iki büklüm du- Fulan çatık kaşlı patronların bi- & le vaktiyle boyun kırdıkları bir saltanat yakıntısıdır. kin ve hınç dolu gözleriyle öyle bir küfredercesine bakar nünde bir an daha direnmenin imkânı yoktur, artık.. bir yenili olmuştu. yordu. Geldiği saati bilen yok- tu. nındaki ağaçlı meydancığa ba- kan pencerenin önünde oturup güvercinlerle eğleniyordu. cessüs ve alâkası büsbütün art- Bir Hâdisenin Sırrı Yazan: Sadi Günel bilinmez hangi gizli el, etraflarında sırdan bir Şimdi, yürümez, sürünür; — duvar bulunan fakir ihtiyarla, konuşmaz, — kımıldanışlariyle kazançlarının nereden geldiği haykırır, kendisine bir şey inmiyen, fakat giyiniş ve lemeğe cesaret eden olursa, içi yaşayışlariyle iyinin çok üstün- de görünen bu aileyi birbirine yaklaştırmıştı. Bir gün, ihtiyarın, pencet nündeki ağa gülümsiyen bir leri ve çocuğu seyretti: dü. Diğer bir gün m ki, Ö- On beş gündenberi, semtte onda bir değişiklik görül ik bir e- Semtin en lüks apartımanının İin pencereden uzattığı - tere - birinci katına bir ay kadar ev- Yyağlı dilimi alırken, iki büklüm vel, dört kişilik bir aile taşın- Olan beli doğruldu. mıştı. Kısa bir zamanda herke- — İkinci haftanın sonuna doğ- Bin merak ve al nı üzerine ru, onların güvercinlerden — bir çeken bu grup, elliyi geçkin çerçeve içinde elele konuşma bir anne, hayali durduracak rını ve ihtiyarın da âde recede güzel bir kadin, on Gdine çeki düzen verecek yaşında kadar, insana - her dinçleşmiş — olduğunu okşamak heyecam veren be urlardı. —F gibi bir kız çocuğu, ve orta ya: , hâleti ne: h bir hizmetçi kadından ibare şe benziyordu. ti İşte bu karanlık günün, don- Kimse ile görüşmiyorlarlı. durucu akşamında — başlayan Evlerine erkek ayağı basmıyor- kar, yavaş yavaş etrafa biraz du. Güzel kadın her gün öğleden ılıklık veriyor ve sefil manzar sonra ,etrafın imrenen bakışları ları sabun köpüğü gibi temiz- nı, topuklariyle eziyormuş gi- liyordu. bi, temkinli, o vakur adımlarla — İhtiyar adam, gene ağacın tramvay yoluna kadar yürü - altına dikildi. ve başmı apartı- manın penceresine kaldırdı. Fa- kat bugün “Minik sevgili,, gö- ordu. Havanın kötülüğü asına mâni olabilirdi amma, Pencerenin arkasından — olsun görünemez miydi? Kar hızını almış ve karanlığa rağmen görünecek kadar ka- Bebek kız da apartımanın ya- Son zamanlarda muhitin te- Sırı — ) lınlaşmıştı. Apartımanın önün- de bir otomobil durdu. İçinden büyük anne, güzel kadın ve be- bek - kız çıktıla-. Ağacın gövde- si kımıldar gibi oldu ve tekrar katılaştı. Bu kımıldanış, minik kızın karanlığı delen bakışından kaşmamıştı. Melek yüzü gül- dü. Biraz sonra apartıman kapı- sı farkolunmıyacak şekilde ara- landı. Ufacık bir gölge süzüle- ağaca Ağacın doğru kaydı. i ikiye ayrıldı. Bir par- üçük,, e doğru geldi... Ve kısalarak onun kadar oldu. Bir kaç dakika sonra minnacık göl- ge tekrar apartıman kapısından içeri süzüldü. Gördüklerimin, ka- hirakt düşünce al rak kadar kal- ne Himiyorum. — Kesintisiz öten kap: çıngırağiyle yenimden fırladım Ş1 apartımanın hizmetçisini karşımda görünce z durakladım. — Tehlikeli bir hastamız var doktor. bey! Hamım efendi, he- men yetişmenizi rica ediyor. Mahut apartımandan - çağrıl- mamın' verdiği heyecan hizmet- çinin telâşından değildi Minicik kızın, kanda ihtiyarla konuştuğunu da gördü; n için, onun ani bir soğuk algınlığiyle yatağa düşmesi ihtimalini — acı duyarak düşündüm. — Fakat, çok lüks ve çok büyük bir zevk le döşenmiş olan salonun kana- pesinde meçhul ihtiyarın boy: masımi ve güzel kadınla büyük | annenin de ona freksiyon yap-| makla meşgül olduklarını rünce hayretten — dona kaldım. Her dakikam bir sürpriz yeni bir heyecanla doluyordu. İhtiyarın elleri ve göğsü, ©- zun sakalını ve kıyafetinin pej- mürdeliğini unutturacak kadar temiz ve düzgündü. Rol icabı kıyafet değiştirmiş genç bir ar- tist hissini veriyordu. Mümkün olan vardımların sonunda ralıklandı.. Sevinçle ve bütün tıbbi zleri a- Mi- nik kızın ellerini duda ına götürdü, ve hayat eksirini almış bir ölü gibi dağruldu. Yüzünde uçucu bir gülümseme vardı Birdenbire ve gözlerinin duvara — dikildiğini gördüm, Başımı çevirdin yaşlı, yakışıklı bir e - zel kadının daha ger n yana çekilmiş bir ag M na bakıyordu İhtiyar, —umulmıyacak sür'atle bi e makta olan & T tı, baktı... Sonr rından tutup yav derdi. Gözlerinin içine daldı, saçlarını uzun uzün kok ladı.. Tuhaf, kuru bir hıçkırık Ta murıldandı Kızım... Benim k Ağır ağir kalktı.. Rengi kül gibi olan güzel kadına bir adım yaklaşarak ulu; Sen ha!,. £ Ve birdenbire kayboldu. Güzel kadın ağlama- ğa başlayan çocuğunu riyle sarmış başını onun rınin arasına sak aya atılarak kol açla- son | kadar üç yeni fırkanın Çanak - Fakat bu karar| Hamiltonun Çanakkaleden çek- | kak olarak biliniyor ve / lâzımdı: Yeni ordunun muvasa- latı ve mehtapsız bir gece bir baskın hareketile, Gelibolu ya- rım adasının başka bir nokta - sına mehtapsız bir gecede asker çıkarıvermek derpiş ediliyordu. Onun için Temmuzun karanlık gecelerini -kaçırmamak ve A- Bustosa kalmamak lâzımdı. Ça- nakkale komisyonunun karar - larına bakılırsa taarruz Tem- Tauzun ilk iki haftası içinde ya- pılacaktı ve kgmisyon o zamana | kaleye varmış olacağını hesap- lamıştı. Vakıa o günlerde bir ta- arruz için en müsait günlerdi. Büu tasavvurun tahakkukuna engel olacak hiçbir şey yoktu. Fakat Hamiltonun telgrafinı a- hr almaz acele faaliyete geçil - miş olmak icap ederdi. Hattâ u- Mumi siyaset meseleleri mevzuu bahsolduğu bir sırada bile Ça- nakkaleye takviye — kıt'alarının sevkine devam edilmeli idi. F: kat sevkine henüz karar veril- miş olan kıt'alar Çanakkaleye zamanında varamamıştır. Bun- ların Çanakkaleye imuvas: Temmuzun sonuna - kalmaslır. Bu yüzden Anzak muharebeleri | ve Sovla körfezi hücumu Ağus- | tosun ikinci günü vapılabilmiş Temmuzun ilk haftası kaçırıl - mıştır. Halbuki bu - kaçırılaa müddet zarfında Türk yeni - fırkasınn, muadil bir kuvvetin yarınıada- ya geldifini gayet iyi bi mee- badan öğrenmiştik. Cecck bu kuvvet gerek diğer kuvv: müdafilere iltihak etmişti ve e- ğer bizim fırkalarımız vaktinde Bönderilmiş olsaydı bize tefç vuku temin edecek, mrwvazer lehimize bozacaktı. Zaten o za- mana kadar çıkard:ğımız lerin miktarı uğradığımız za at ile ve hastalık yüzünder çak azalmıştı. Diğer taraftan den: altılar da donanma için daf bir tehlike teşkil etmekte i Almanların müdahafesi artı: Türk ordularının müdâfar * temleri gittikçe ıslah ediliyordu. Türkterin maneviyatı yüksaliyor Galiçyada Rusların Hoziran ve Temmuz hezimetleri Türide - Tin Gelibolu yarımadasında ma- neviyatı üzerine açıkça tesir et- mekte ve onu yükseltmekte idi. Rusların General İstonin ku - mandasındaki kıt'aları Batum- dan alınarak Ğ har cephelerine £ Türkler de mühim | muhtemel bir ihraç | karşı koymak - üzere A | tahşit etmişlerdir. Bu suretle daha Haziranın ortasında hizim Çanakkaleye Bönderece kıt'a eköla BEzak etmek ü vaktinde varamıyacağı sun ikinci haftasında, y ranlık, mehtapsız gi 1 anlaşılıyor Bütün bu ihtimalleri de bulundurarak - enc idim. Gücüm yet buk kuvvet gönde ni mine çalıştım. Hattâ yeni ordunun Bolayır be rına yerleştirilmesi bir plânın te dim. irkleri ç Çanakkale harekâtsain ba - ıda Bolayır berzahının çirilmesi kat'i bir metice t edemez l binnisbe az «u istihkâmları: arı Asya rilirler, en iyi arin skerlerile veya buna müm hatlarımıza hüc Zaz, filoya y ileri süreceğimiz orau '- se mühim bir. sahada istediği hareketi yapamıyacaktı. edebilirler- kapılı ka- Fakat yet o mazndan- miştir. Şimdi bütün Türk ordusu, topçusunu., büyük bir kısmı Kilitbaklr etrafında ışit edilmiştir. Cenuptaki müt t kuvvetler ve Anzıilar düşmanı iki muhtelif ceph xle tutmaktadır. Türkler bu iki cep- hedeki kuvvetlerini asla zayıfla- tamazlar (Arkası var)