— Elbette sevinirim. Benim kadar sen de sevinmelisin, Ya- huda! Yalnız ben, sen değil; hepimiz sevinmeliyiz. Çünkü bu kurt, — içinde bulunduğumuz müşkül vağiyetten bizi kurta- caktır. Yahuda, üzerindeki şaşkınlı - ği hâlâ atamamıştı. Lâvinin yü- züne bön bön bakıyordu: — Ayıp değil ya, anlıyama - Dıye mırıldandı. Lâvi, âdeta hiddetlenmişti. İşi şakaya bo - gırı.k Yahudanın başını sars- — Senin kafan kalınsa kaba- hat bende mi? Elbirliği ile bu kurdu diri diri yakalar, baba - mıza götürürüz. Yahuda, daha ziyade hayrete düşerek sordu: — Bu kurt, babamızın ne işi- ne yarar ki... Kurt değil de ona boynuzları bin çatallı geyik gö- türsek yine yaranamayız. Evvelâ Şem'un da birşey an- İki kardeş arasında- ki konuşmayı dikkatle dinliyor Lâvinin sözlerinden müsbet bir mâna çıkarmağa çalışıyordu. Gözlerini, birdenbire, sevinçle parlattı ve sevincinden Yahu - danın omuzuna şiddetli bir yum ruk indirdi: — Lâvinin maksadını daha anlıyamadın mı, Yahuda? Yahuda, dudak büktü: — Anlaşılır gibi bir maksat değil ki... Lâvi, Şem'undan evvel dav- ranarak izah etti: Lâvi, Şem'undan evvel dav- ranarak izah etti: — Bunda anlamıyacak ne var? Gayet basit.. Bu kurdu diri diri yakalayıp babamıza gö türürüz. Babamız: “Bu zavallı hayvanı niçin getirdiniz?,, di- ye sorar. Biz de “sevgili karde- şimiz Yusufu işte bu zalim kurt parcalamıştı. Onu araya araya, bulduk ve her tehlikeyi göze a- larak diri diri yakalayıp sana getirdik. Artık bizden - şüphe edemezsin!,, deriz. Nasıl? Fik- rim çok mükemmel değil mi? Yahuda, nihayet Lâvinin maksadını anlamıştı. Fakat ba- humııı bu numarayı yutmıya - cağını düşünerek: — Faydasız'bir zahmet olur, dedi. Hıtt.â korkarım ki... Sözünün arkasını getireme - di. Çünkü o sırada diğer kar- deşleri hep bir ağızdan bağır- mışlar, Yahudanın devam etme- sine meydan bırakmamışlardı: — Mükemmel fikir, mükem- mel fikir! Şem'un, derhal ilâve etti: — Haydi çocuklar! Hemen et- rafını saralım; kaçırmıyalım hayvanı!... Emir mahiyetinde olan bu Bözler, tesirini gösterdi. Dokuz kardeş, kurdun bulunduğu ta- rafa doğru koşmağa başladı - lar. Yahuda, onların arkasın - dan baka kaldı. Kısa bir Saşkın- lhik devresinden sonra o da koş.- mağa mecbur kaldı. Arkala - rından yetişti. Şem'una: — Yazık, dedi. Kardeşimiz Yusufa hydık. Hiç olmazsa hiç eni Sabah ABONE BEDEL 'Türkiye — Ecnebi 1400 Krge 2700 Krş. 7560 » — 1450 » 400 »— 800 » 150 » 300 » SENELİK 6 AYLIK 8 AYLIK 1 AYLIK TAKVİM HIZIR 60 GÜN 185 AY 7 4 1941 Cuma Güneş — Öğle — İkindi 8.49 4.33 — 8.34 Ezani 4.34 — 12,18 — 16.18 Vasati Akşam — Yatsı — İmsak 12.00 2.02 6.30 — Ezani 1944 — 21.46 2.15 Vasati BEF DİKKAT -& «Yeni Sabah» a gönderilen yazılar ve evrak neşredilsin edilmesin lade plunmaz ve bunların kaybolmasın- /dan dolayı hiç bir. mesuliyet kabul edikmez. HAZRETİ YUSUF İLE GÜZELLER GII_Z_ELI ZÜLEYHA Yazan : Muharrem Zeki KORGUNAL a ÖO günahı olmıyan bu zavallı hay- vana kıymıyalım, Zulümde faz- la ileri gidiyoruz, kanaatinde - yim. : Şem'un, Yahudayı tehdit et- ti: — Ordubozanlık — yapmağa başlıyorsun. Ayağını denk al, Yahuda! Yoksa seni aramızdan temizlemeyi biliriz. Hepimiz de ekseriyete uymağa mecburuz. Bu kürt yakalanacak ve baba- mıza gidecektir, Yahuda, itiraz etmek cesare- tini gösteremedi: — Pekâlâ, dedi, ekseriyetin düşüncesine hürmet ve itaat ediyorum. Biraz sonra kurdun etrafını sarmış bulunuyorlardı. Açlık - tan karnı tahta gibi olan ve su- suzluktan dili bir karış dışarı fırlıyan zavallı hayvan, tam on tane çevik delikanlının arasın- da kalınca ne yapacağını, ne- reye ve ne tarafa kaçacağını | şaşırmıştı. Onlara âdeta yal- varır gibi bakıyordu. Onlar ise, ellerinde birer büyük taş oldu- ğu halde ağır ağır ilerliyorlar; meydana getirdikleri muhasara dairesini daralttıkça daraltıyor lardı. Zavallı kurt, zalim sahibinin önünde pısan yılgın bir köpek gibi yere uzandı. Merhamet di- lenen bakışlarını, cesur avcıla- rının hiç de merhametli olmı - yan yüzlerinde gezdirerek âkı- betini beklemeğe başladı. Şem'un, amansız pençelerini açmış olduğu halde uyanık a- dımlarla ilerliyor ve her adım atışta mazlum kurda biraz da- ha yakalşıyordu. Nihayet ikisi arasında dört, beş adımlık bir mesafe kalmış- tı. Aç ve susuz kurt, kurtluğu- nu unutmuş; adım adım üzerine gelen avcının kendisinden daha, yırtıcı bir mahlük olduğuna ka- naat getirmiş gibi korkusundan titremeğe başlamıştı. Fakat, Şem'un da kurdun merhamet dilenen bakışlarına, korkudan titreyişine bir türlü itimat ede- —Miyor, çok ihtiyatlı davranma - ğa çalışıyordu. Aradaki mesafe iki adıma inince birdenbire atıldı; kur - dun üzerine yüklenerek ense - sinden yakaladı. Diğer kardeş- ler de hemen koşup Şem'una yardım ettiler. Zavallı kurdu, her vakit bellerinde taşıdıkla- rı iplerle sımsıkı bağladılar ve ağzına kocaman bir taş soktu- lar. Artık zaferi kazanmışlardı. Biribirlerini tebrik edebilirler- di. Fakat bu tebrike herkesten evvel lâyık olan Şem'undu. Çün kü kurdu o yakalamıştı. Lâvi elini uzattı. Şem'unun uzanan elini yakalayıp hararetle sıktı: — BSeni tebrik ederim, Şem- un! Büyük bir cesaret göster- din! Koca bir kurdu, tavşan ya- kalar gibi yakalamak her ba - bayiğitin yapacağı iş değildir. Şem'un, mağrurane gülüyor; gelişi güzel örülmüş bir duva- ra benziyen gayrimuntazam diş lerini gösteriyordu. Kendi yap- tığı işe kendisi de hayran o! - muştu. Diğer kardeşleri tarafın dan da ayni şekilde tebrik ve takdir edilince büsbütün gu - rurlandı. Fakat Yahuda, onu tebrik etmemişti. Şem'un, buna içerledi. Sesine lâtife eder gibi âir ton vermeğe çalışarak sor- u: — Beni tebrik etmeyi riçin unuttun, Yahuda ? Yahuda, yerde sımsıkı bağlı olarak yatan kurdu göstererek cevap verdi: — Zeten ömrünü tüketmiş gö rünen bu zavallı hayvanı yaka- lamak büğük bir hüner değil- dir de.. Genç ve yırtıcı bir kurdu yakala ki seni tebrik e- deyim. Roben, iki lııardeşm lüzumsuz bir münakaşaya girişeceklerine kanaat getirerek araya girdi: — Çene çalarak geçirecek vaktimiz yok. Vakit |hayli iler- ledi. Babamız, dört gözle bizim dönmemizi bekler. Biran evvel gidip onu merkatan kurtarma- lhıyız. Aşer, artık cansız bir cisim- den farkı kalmıyan kurdu ku- caklayıp omuzuna aldı: — İşte ben gidiyorum, dedi. Arknmdan gelmek istiyen gel- sin, istemiyen kalsın. Roben,in hakkı var. Babamızı bekletme- meliyiz, (Arkası var) No YENİ SABAH —ŞEHİR HABERLERİ— Üniversite tedrisatında kullanılacak terimler Mürakabe Komisyonu Dünkü toplantı- sında mısır ve ça- h fasulyesine aza- mi fiyat koydu Fiyat mürakabe komisyonu, dün, vali muavini Ahmed Kı- nık'ın reisliği altında toplan- mıştır. Bu toplantıda muhtelif işler üzerinde bu arada Mısır ve çalı fasulyesine azami fiyatlar koy-| muştur. Buna nazaran kuru çalı fasulyesinin perakende ki- | losu 21 kurüş olacaktır. Kuru çalı fnsulyeııın toptan azami satış fiyatı ise 15.50 ku-| Tüştur. Komisyon, mısıra dökme 85 kuruş fiyat koymuş, ayrıca pey- nir fiyatları üzerinde de etüd- lerde bulunmuştur. | Diğer taraftan fiyat müraka- be komisyonu, odun narhını da tedkik etmiş ve tadilât — yapıl-| mamasına karar vermiştir. Bu| karara göre odun narhı geçen ıdî:ekı narhın ayni kalmakta - ı içtimaf yardım Beledi—y;—;eçeıı Üniversite Terim Koordinas- yon heyeti bu hususta faaliyetine devam ediyor Yüksek tedrisatta kullanıla - cak olan terimleri tesbit edecek olan (Koordinasyon heyeti) ev- velce kararlaştırıldığı üzere dün saat onda Üniversite rektörü Cemil Bilselin riyaseti altında toplanmıştır. Toplantıda yalnız imtihanları dolayısile profesör Neş'et Ömer İrdelp ve profesör Halide Edip bulunamamışlardır. Geçen toplantıda bulunmıyanlar dan profesör Şükrü Baban, Şe- kip Tunç, doçent Sara. Ahmet Ali, Sabri Ülgener dünkü top- lantıya iştirak etmişlerdir. Toplantıda edebiyat fakülte - sinin hazırladığı esaslar ile Tıp, Hukuk ve Fen fakültelerinin ra- porları ve Dil Kurumu Genel Sekreterliğinin raporlarındaki esaslar okunmuştur. Edebiyat fakültesi tarafından umumi Linguistik profesörü Dr. Ragip Özdeme (terimler mese- lesi münasebtile dilimizin ıslahı üzerinde muhtıra) ismile hazır- latılan Broşürde profesör bil- hassa dilimizin ıslahı hedefi, mil Çimento Ve çivi Şehrimize 10 ton sene bu hususta | çivi ve 30 ton çi- sarfolunan faali- yeti tesbit ediyor Belediye — tarafmdan en mali sene zarfında hal- ın sıhhatine ait sarfolunan fa- alivetlerin bir istatistiğini ha- zırlamaktadır. Geçen sene bele- diye — bütçesinden sarfolunan paralarla şehrimizde muhtelif belediye hastahanelerine 10 ya- tak ilâve olunmuş Fatihte bir emrazı zühreviye hastahanesi tesis olunmuş, hasta nakliye 0- tomobillerininmıktarı 2- den 6 ya iblâğ edilmiş, ayrıca cankurtaran otomobilleri kadro su da yeni alınan otomobillerle takviye edilmiştir. Belediye tarafından tesis olu- î nan halk hamamları çok bü- | yük rağbet görmüştür. Bu ha- | mamlarda geçen sene zarfında 20 bin fakir vatandaşın mecca- nen yıkanmaları temin olunmuş- mento veriliyor Titaret Vekâleti, son za- manlarda gelen veya elinde mevcut çivi ve çimentoların kontenjanını, hazırla - mıştir. Buna nazaran İstanbul için 10 ton çivi ve yevmiye 30 ton çimento verilecektir. Bu kontenjanlar hususi eş- hasa aittir. Yeniden inşaat ya- pılmıyacağından bu çimentolar, mevcut yapıların ikmali maksa- dı ile hususi müteşebbislere ve- rilecektir. © <a aa eee ea tur. Ayrıca Cerrahpaşa hastaha- nesinde bir göz polinikliği tesis olunmuştur. Belediyenin geçen sene büt- çesinde içtimai yardım tahsisatı dokuz yüz bin lira idi. Belediye bu tahsisatı yeni sene bütçe- sinde bir milyon liraya iblâğ e- dilmektedir. — AYEKKABIHİRSIZİ! — Pabuçları beğenip almamış ama... Pantalonunun kemeri arasına yerleştirmiş Birinci asliye ceza mahkeme- sine bir hırsızlık cürmümeşhu- du gelmiş ve suçlu hakkında yapılan duruşma sanunda tev- kif kararı verilmiştir. Yaptları iddiaya göre bu hırsızlık vak'ası şöyle olmuş- tur: Şehzadebaşında tanınmış bir kundura mağazasına Recep A- car adında bir müşteri gelmiş ve ayakkabı almak istemiştir. Siyah vidala ayakkabılardan bir kaç çeşit çıkarılarak aya- ğina giyip giyip çıkaran Re- cep Acar bunların içinde bir türlü beğenip hoşuna gidenini bulamamıştır. Bu minval üzere bir sürü kutular indirilmiş, içinden pa- buçlar çıkarılıp gösterilmiş, böylece hemen otuz kırk kutu etrafı doldurmuştur. Nihayet nasılsa bir çifti kundurayı zevkine uygun bu- lan bu müşkülpesent müaterl pazarlığa girişerek al aşağı, vur yukarı vere vere istenilen fiyatın yarısını vermiştir. Halbuki beğendiği ayakkabı- nın değeri on iki liradır. Hülâsa uyuşma yapılama- mış ve bu kadar eziyet ve çır- pınmıya rağmen bir şey sat- mak üzere müşteriyi memnun edememişlerdir. Bu sırada çı- rak ve tezgâhtarlar indirilen kutuları kaldırıp yerlerine ko- yarlarken içlerinden bir tane- sinin pek hafif olduğu hisse- dilerek açılıp içine bakılmış ve boş olduğu görülmüştür. Bu- nun için bu açıkgöz müşteri tu tulmuş ve polise haber veril- miştir. Gelen memur Recep Acarın üstünü ararken bir çift pabu- cu birer birer ceketi altında ve arka tarafında olmak üzere pantalonunun kemeri arasın - dan çıkarmıştır. Tutulan zabıtla adliyeye ve- rilen bu kurnaz suçlu mahke- mede inkârda bulunamamıştır. Muhakemesinin mevkufen ic- rası için duruşmanın tâlikine ve tevkifine — karar verilerek hakkında tevkif müzekkeresi kesilmiştir. lilik ve milletlerarası münasebe- ti, yazının gültürel muhitle mü- nasebeti, yazı ve imlânın dil ile münasebeti, tedris buhranı kar- şısında pedagoglarımızın vazi- fesi, dil ıslahının hususi hedefi, mükemmel probl ne demektir? Dil müdahale ile mükemmelleş- tirilebilir mi? Kelime fazlalığı, şekil fazlalığı, kemiyet şekille- ri, keyfiyet şekilleri, terkip şe- killeri, Sonekler, örnekler, arap ça mükesser şekiller, şekil, ek- sikliği, garp dillerinin prifiks- leri, kelime eksikliği, umumiyet le kelime alınışı, öztürkçe keli- melerin alınışı, eski ve yeni garp terimlerinin alınışı ve ya- zılışları, şark dillerine mensup eskiden kalma ıstılahlar - gibi dilimizin en mühim meseleleri tekik olunmuştur. Bu muhtıra diğer bazı müta- lea ve tetkikler de nazarı itiba- ra almarak yeniden tetkik edil- miş ve yine edebiyat fakültesi tarafından bu esasların gözö - nünde tutularak hazırlanmış ve dünkü toplantıda bu müzakere- ler bu son şekil üzerine görüşül müştür. Toplantıda profesör Zeki Ze- ren, Ali Fuat Başgil, Kemal Ce- nab, Ragıp Hulüsi Özdem, Ömer | Celâl Sarş, Arnd, Sıtkı Sami O- nar, doçent Ref'i Şükrü söz al- mışlar ve etraflı mütalealarda bulunmuşlardır. Toplantıda ka-| rarlaştırılan birinci, ikinci ve üçüncü esaslar birleştirilerek ilk esas tesbit olunmuştur. Üniversitece konacak terim- lerin yazılış şekli bu madde ile tesbit edilmiştir. Son olarak da Dil Kurumu ra- porunun basılarak âzaya dağıtı) masşı ve karşılıklı esaslar üze- rinde o vakte kadar fakülte ko- misyonlarınca calışılması ve 15| gün sonra tekrar toplanılması kararı verilmiştir. Münakalât Vekili Trakyaya gitti Geçen pazartesi günü şehri- mize gelen Münakalât — Vekili Cevdet Kerim İncedayı, dün sa- bah otomobille Trakyaya. git- miştir. Vekil, Trakyada bir kaç gün kalarak tedkiklerde bulu - nacak, sonra tekrar şehrimize gelecektir. İktisat Fakültesi talebesinin mu- vaffakiyeti Ticaret Vekâleti tarafından açılan Fiyat Murakabe kursun- da tedrisat sonunda yapılan im- tihanlar neticesinde en çok ik- tısad fakültesi talebesinin mu- vaffak olduğu — görülmüştür. Kurs müdürlüğü, İktısat fakül- tesi dekanlığına şu mektubu göndermiştir: “Ticaret Vekâleti tarafından açılan ve tedrisatı bitmiş birin ci Fiyat Murakabe kursunda umumiyet itibarile iktısat fa - kültesi talebesi temayüz etmiş olduğu gibi kursta en fazla nu- mara alarak birinciliği yine bir iktısat fakültesi talebesi kazan- mıştır.,, Kahve tevziatı yarın tamamlanıyor Belediye kooperatifi tarafın-i dan memurlara kahve tevziatı- | na dün de devam olunmuştur. Bu tevziat bugün nihayetlene- cektir. Kuru kahveciler tara- fından halka yapılan tevziat ta cumartesi günü nihayete ere- cektir . Şehrimize tahsis edilen kah- velerin ikinci partisinin tevziatı ağustos iptidasında yapılacak ve bu tevziatta da ayni usuller tatbik edilecektir. Halk plâjları Üsküdarda iki şenedenberi a- çılan halk plâjlarının bu sene de açılması kararlaştırılmıştır. Burada yeniden bazı inşaat ve tadilât yapılmıştır. 4 TEMMUZ 1941 TAKViMDEN BEBİR YAPRAK 3061 Numaralı otobüs Yazan : ULUNAY Mas#baaya gelmek için nakil vasıtalarından en çok işime ya- rayan otobüstür. Hemen hemen evin önünden binip Cağaloğlunda inmek, me- safenin en kısasını seçmek — de- mektir. ç Geçen gün bir istiskale uğra- letçi: — Yerimiz tamam.... dedi. — Aman oğlum.. — Amanı zamanı yok bayım! Yerimiz tamam.. — Canım ileride ineceklere mahsuben ayakta durmağa ra- zıyım.. — Olamaz efendim. Nizam böyle... Büu hüccetin karşısında a- kan sular durur.. Nizama mu- gayir hareket edilemez. İster istemez indim. Tramvayı ihti- yar ettim, * Dün, Osman beyden bir dos- tumla saat bir buçukta Mecidi- ye köyü - Çarşamba — hattına işliyen bir otobüse bindik. Bilet- çi, şoföre vaziyeti izah edecek kumandalar veriyor: — Temem! Yerimiz iki.. A- ğir ol. Temem! Hamama geldik. — Eminönü, Beyazit, Çar- şamba.. Yerimiz var. Yerimiz var.. Hattâ tam şo- förün arkasındaki bir yer de bom boş duruyor. Hamamdan açık kurşuni renk li bir kostüm tayyör giymiş; ne güzel, ne çirkin; ne genç,, ne ih- tiyar bir bayan bu boş yere koş- tu. — Temem! Karşımızdaki levhada: “Şo- förle konuşmak memnu,, ya- zılı. Fakat kadın, şoförün ah- pabı olacak; bölmeye iki ellerini dayadı. Bir sohbet ki değme gitsin... Görüşülen bahislerin heyecanlı vak'alara temas ey- lediğini şoförün sözüne kuv- vet vermek için arada başını çevirmesinden, bazan bir, bazan iki elini havaya kaldırmasından anlıyorum. —Yanımızdan — bir kamyon sürünerek geçiyor, tramvayla aramızda ancak su sızacak bir mesafe kalıyor. Mübahase mühim olmalı ki sözün arkasını getirmek için mesafe uzatılıyor. Refikime yavaşçâa: — Zannedersem şoförle ko- nuşmak memnu... dedim. Kadın ehemmıyn vermedi . Fakat şoför dolgun gerdanının üstünde kudretli başını güçlük- le çevirerek beni fena halde süzdü. Çok şükür Taksime geldik... Kadın, muhatabına ayakta da bir hayli vesayada bulunduktan sonra nihayet arabadan indi. Düşündüm: — Oh! Büyük bir tehlike at- lattık. gazabına birdenbi- re tenasüh felsefesine uyarak kaplumbağa oluverdi. Tozkopa- randan Halicin güzel manzara- sını seyre çıkan seyyahlar gi- bi geçiyoruz. — Biletçi! Neden bu kadar a- ğir gidiyoruz ? Biletçi cevap vermedi. Fakat şoför, tekrar kudretli başına bir yarım daire Tresmettirerek cevap verdi: — Ne yapalım. Hatırınız için arabaların tepesine mi Ttıka- ? İlk durakta indim. Beni ta- kip eden refikim soruyor: — Daha gelmedik.. Nereye gidiyorsun ? — Evvelâ sinir ilâcı almak için eczahaneye, sonra da tram- vaya!. ULUNAY Ali Paşa konağı kütüphane yapı- ltyor Üniversitenin arkasındaki Ka zancılar caddesinin nihayetinde yangından harap bir halde bu- Tunan Alipaşa konağının kütüp hane haline getirilmesi karar « laştırılmıştır. * Burada çok büyük bir umumi kütüphane yapılacak ve kitap- lar İstanbulda bulunan bütün kütüphanelerden tedarik edile - cek bu suretle kütüphanelere devama ihtiyacı olanlar aradık ları kitapları toplu bvir halde bulmak imkânını elde etmiş ola caklardır. Altın fiyatları Altın fiyatlarında biraz yük- seklik kaydedilmeğe başlanmış- l'ıi._u'. Dün, bir altının fiyatı 25