Hergeleci İbrahim Yazan: Sami Karayel — İsmin ne?. — Tosun! — Nerelisin?. — Samsun Havzalı... Bunun üzerine Cazgır halka geslendi: — Buna, Tosun derler.. Sam- sun Havzalıdır. © vakit Tosunun, Tosun ve Samsun Havzasından olduğu an- laşılmıştı. Cazsır, pehlivanları bu su- retle sırasile takdim edip duası- ni yaptıktan sonra ahaliye ba- kıran — kıranadır. Yenişmeler çivi yukarıda. Güre- şe hariçten müdahale memnu -( dur. Göz silmek, suya gitmek | yoktur. Güreş başladı. pehlivan meydanı dol. Bunlar, biribirlerini yenerek gü- yirdedeceklerdi. Büyük or- Yirmi beş çift| Deli Hafız ve köylüleri yer yer | oturmuşlar, İbrahimi seyredi - yorlardı. İbrahim, büyük orta- Zn en çetin pehlivamına düş-| müştü. Hattâ bundan dolayı Deli Ha- fız Cazgıra kızmıştı. Çocuğu ilk | elde 'Tokmak Osmanın karşısı- | ne vermesi garezkârlıktı. İbra- him, Osmanı meydandan çıkar- sa bile çok fena yorgun düşe- gekti. İbrahimi, meydandan çı- karmak da kolay değildi. baştadı. — Yahu, insafın yok mu? Hiç Osmana eş tutulür mu? — Daha iyi bırak ilk hamle- de ne yapacaksa yapsın?. | — Oğlanı, Osmanın ilk hızına bırakmak doğru değil... — Osman istedi! — Ne diye?.. Tbrahimi nere- den tanıyormuş?. . — Osman, İbrahimle nlay etti de onun — HBiç İ yapmadın?. — Ben, iyi yaptığıma kaniim.| Bırak güreştilk gününden ayırd im. — Benim kanaatim Osman 0- nu _yduıhn çıkaramaz. ben de ayni Mım. Fakat, oğlanı ilk dd:':u'mak doğru değil.. . T Rn sözler konuşulurken İbra- himle, Osman, peşrevlerini çok- | Gan bitirmiş güreşiyorlardı. Oı-l damiş Huçun AĞAMANIN Hafif tu- tuşlarından ve — vuruşlarından birşey anlamamıştı. Çünkü, has- ı hemen, hiç tutmuyor gibi du- Tuyordu. - : Osman ise, İbrahimin ensesin- den mengene gibi yapışmış olan | €a kuvvetini ona tatbik ediyor- du. Güreşin daha üçüncü, dör-| düncü dakikalarında birdenbire bir karışma oldu. İbrahimin do- | ludizgin hasmının çaprazına gir- diği görüldü. Ömerlili Tokmak Osman, has- manı hafif gördü yarak sürmüştü. İbrahim, ancak beş on adım gitmişti. Hasmını çahma getirerek bir yan baş 0-| yununa düşürdü. Kösteği yiyen Osman, birdenbire uçtu ve İb-| rahimin önüne düştü. | İbrahim, hasmı yere — düşer düşmez üzerine atıldı. Hasmı a-| ğır olduğu için altından kaçma- sın diye hem iç, hem dış kazığı- na aldı. İbrahim, hasmını önden arddan kazıklayıp olduğu yere mıhlamıştı. | Biraz evvel hafif gibi tutan ve gözüken İbrahim, şimdi çe tinleşmişti. Osman, birdenbire neye uğradığını bilmemişti. Kü çük delikanlı altına alwermişti Hem de ustalıkla.. Osman, kazıkları söküp çık -| mak ve hafif gördüğü hasmının elinden kolayca kurtulmak iste- di. Önüne ve ardına salarak ka- zikları budadı. | Fakat hamlesi boşa çıktı. Os-| man, hamlesini birkaç defa tek- rarladı. Olanca kuvvetile şah- landı. Lâkin emekleri boşa git- ti. Kendi kendine düşünüyordu — Ulan, bu küçük ne belâ i- miş be?.. İbrahim dış kazığı söktü. Pa- çaya yapıştı. Maksadı hasmını paça kasnağa asmaktı. Osman, tekrar bir hamle, bir hamle da- ha yaparak paça kasnağı sök- meğe savaştı. Tbrahimin, iç kazığını budaya- rak sökmeğe, paçasının üzerine oturarak hasmının elini ezip bo- şaltmağa hamle ediyordu. Mücadele müthiş oldu. Osman bir türlü hasmının elinden kur- tulamıyordu. İbrahim, bir oyun dan diğer oyuna geçiyor. Hasmı- a aman ye nefes payı vermi- İbrahim, hasmını altında tam yarım saat ezdi. Kapanlar vur- du. Sarmalar taktı. Künteye al- dı. Bütün bu hareketler hep ye- nici idi. Hasmını yenip ortadan çıkarmak istiyordu. Lâf değil, İbrahim, hırs içinde idi. Büyük ortaya güreşiyordu. Artık bü - yük pehlivanlar arasına girmiş demekti. Cazgır, kıs kıs — gülüyordu. | miyet vermemişti. Doğrusu Deli Hafızın da bu ha-| reket hoşuna gitmemi İbrahim, hasmına ne güzel lar yapıy cuk gibi oynuyordu. Cazgır Hafıza dönerek: — Üsta, nasıl?, — İyi... değildi. yun — Osmanı eş tuttuğum iyi| idurmuştu.| Olmuş mu?, — Çok iyi oldu. — Dur bak o, daha neler ya- üreşi üç gün devam edecek- | pacak! — Bizim oğlan çok hırslı be!. — Ne diyorsun usta?.. Gör | müyor musun dişlerinin gıcırtı- | sı buradan işitiliyor?. — Dehşetli hırsı var... — Osman kurtulamıyacak e- linden.. Derken, birdenbire meydanda | bir sahne hâsıl oldu. Havzalı Tosun, bir kol bastı oturarak (bu oyun Karakucak oyunudur) Taşköprülü Hüseyinin teneşirli- ğini yere vurmuştu. Yani, zaval- h Hüsevin, yirmi beş dakikada yenilivermişti. Tosunun, Hüseyini böyle çar- çabuk ve kolayca mağlüp etme- | Çünkü — Hüseyin, | si mühimdi. büyük ortanın seçili pehlivan - larındandı. İşin garibi, büyük ortanın se- çili pehlivanlarından olan Tok - mak Osman da küçük hasmının elinde ayni âkıbete sürüklenmek üzere idi. Ortada, büyük ortaya hâkim iki yeni güreşçi kalıyor gibiydi. Biri Tosun, diğeri him... İbrahim, son oyunile hasmını az kalsın yenik düşürüyordu. Künte ile aşırmak üzere idi. Osman, her nasılsa künteyi Bayırtabilmişti. Ve sıyırtmakla beraber, ayağa kalkmıştı. Bin müşkülâtla ayağa kalkan Os- man, şaşkındı. Fakat, hasmına de idi. Nitekim — hücumlarına başladı. Herveleci hasmını kolluyordu. Onu bir daha alta alıp ezecekti. 'Deri fabrikatörleri- Deri tacirleri ile fabrikatör - leri, dün öğleden sonra Milli Sa- nayi birliğinde toplanmışlardır. Bu tonlantda deri ithalâtı için a- çılan akreditiflerden istifade im- kânları görüşülmüştür. Bu top- lantıda ayrıca tuzlu kuru ve ha- va kurusu derilerine de fiyat mü den topli-| rakabe komisyonu tarafından azami satış hadleri konmasının istenmesine karar verilmiştir. O gün, öğleden sonra, bır ço - cuk Bayan Hatice'ye şu mektu- bu getirmişti: “Mukterem Bayan, Zevciniz Bay Şükrü Akyüz'ün bir metresi bulunduğunu ve bu gece gene o kadınla buluşacağı- ni biliyorsunuz, değil mi?.... O| halde, her şeyi öğrenmek ve on- ları suç üstünde yakalamak is- terseniz, tam saat 3,5 ta 13013 numaraya. telefon ediniz. Bu iş için elli lira ücret ala- cağımızı şimdiden bildirir, hür-| metlerimi sunarım, Gönül işleri mütahassıs,, Zavallı kadın, kaç saattir iş- te bu mektubu tekrar tekrar ©- rdu. Osmanla bir ço- | | | ve hünerlerini ekliyerek mürek- | kuyor; buna rağmen gene - bir şey anlamıyordu Kendisi pek yı yılmaz - dı. Hem güzelliğini de muhafa- za ediyordu. Sonra, kereste ti -| careti yapan Bay Şükrü Akyüz- le evleneli on geneyi geçtiği halde, en ufak bir kötülüği bile görmemişti. Böyle i; huy- günü | lu bir adamın hiyanet edebile-| ceğine bir türlü aklı ermiyor - du. Yalnız, yüreğine küçük - bir güphe kıvılermi düşmüştü. Bu- na da aldırmıyacaktı. Aldırmı- yacaktı amma, — kocasının bir igşi çıktığını bahane ederek, a- cele İzmit'e gideceğine dair, akşama doğru eve haber yolla- ması, yüreğindeki — kıvılcımın bütün asâbını - tutuşturmasına yol —açmıştı... Uzun müddet düşündü, ta - şındı. Karar verdi, — vazgeçti. Vazgeçti. tekrar karar — verdi, _f'*;rZO- Osman, bu sefer biçimine geti - rerek İbrahime çift paça -eçir- | di. İbrahim de, derhal hasmını boyunduruğa aldı. İki taraf ara- sında müthiş bir mücadele baş- ladı. | İbrahimi hafif gören Osman, | çift paça ile havalandırıp yene- teğim sanmıştı. Küçük İbrahi -| ıin boyunduruğuna da — ehem- Fakat, Osman boyunduruğu yeyince birdenbire nefesi ke: himin — boyunduru idi, Adeta, boynu h: deye girmiş gibi olmuştu. Nefe- si tutulmuş, gırtlağı düğümlen - miş, eli ayağı bir anda - kesili- Tmişti. İbrahim, boyunduruk çekme- siri ustasından Ççok güzel öğ: renmiş, üste de kendi çalımını kepleştirmişti Osman, ömründe yemediği bu biçimsiz boyunduruğu yeyince birdenbire çözüldü. Ve küçük | hasmının paçalarını kendi ihti- | yarile terketti. İbrahim, namuslu ve büyük pehlivanlar gibi hareket ediyor- du. Hasmı, paçalarını bırakınca © da müdafaa tarzında almış ol- duğu boyunduruğu çözdü. Fakat, İbrahimin boyunduru- ğu gçözüşü, Osmana zararlı ol- du. Çünkü, küçük pehlivanın boyunduruk - boşaltışında — bile hüner vardı. | İbrahim, boyunduruğu, silkip atarken hasmının başını yukarı ya doğru savurmuş, onun göv-| desini havalandırmıştı. Bu fir- sattan istifade eden İbrahim, hasmmın açık kalan paçalarına bir çift inmişti. Osman, bir belâdan kurtula - yım derken ikinci müthiş bir be- lâya tutulmuştu. Mukabele ve müdafaasına yetişmek mümkün değildi. Yenik düşecekti. Der -| hal ters dönerek kendini yüzü- koyun yere attı. Osman doğrulup dizleneyim derken İbrahim, üzerine çulla- narak bir kurt kapanı taktı. Ve koca Osmanı yere bastı. Osman, kapandan kurtulaca - ğim diye koca gövdesile uğraşı - yordu. Lâkin İbrahim hasmına kene gibi yapışmıştı. Bu kapan | öyle kuvvetli, ağırlıkla söküle - bilecek gibi değildi. Ustaca ve her taraftan sarilmiş bir kurt kapanı idi. CArkası var) İKTİSAT Bir cürmü meşhut Sokoni Vakum Kampaninin Eminönl bâyiliğinde Gres yıgı* nın 90 kuruşa satıldığını haber | alan fiyat mürakabe bürosu, bu-| rada bir cürmü meşhud tertip etmiştir. Suçlu, adliyeye verile- cektir. rRBERL ŞA Vali müuavini Ankaraya gitti Vali muavini Ahmet Kınık dün akşamki trenle Ankaraya gitmiştir. —- HİKİXYE BİR TAŞLA İKİ KUŞ Yazan: Sahabettin Uzunkaya—’ Nihayet dayanamıyarak, Gö -| nül işleri mütahassısına müra- caat etmeyi aklına koydu. Anı akşam saat dokuzu ge çerken, Beyoğlu'nun muntazam | ve geniş, fakat tenha bir sok: ğında, elektirikleri söndürül | müş Bir taksi — bekliyordu. Bu | otomobilin müşterilere mahsus kısmında Bayan Hatice ile in- ce bıyıklı bir genç adam yan, yana oturmuştu.. Bu genç adam Gönül işle mütehassısı Mahir Yapışkandı Bayan Hatice, rahatını ka - çıran haber hakkında tafsilât almak için ona baş vurmuştu. Aldığı tafsilât ise hem süphe - sini, hem de hiddetini arttırmış tı.. Bunun üzerine — hemen bir taksiye atlıyarak. İki tarafın - da da omuz omuza dayanmış yeni apartımanların sıralandı- | Zı bu sokağa gelmişlerdi. Şimdi ikisi de, kargı sırada ki| “Şen Ocak,, apartımanının ka -| pısını gözetliyorlar ve Bay Şük-| rü ile metresinin buraya girmesine intizar ediyorlardı. | Çok zaman geçmeden Mahir, karşı kaldırımın nihayetini işa- retle: — Bakınız, Bakınız, — dedi. İşte gözöktüler!, İ ae Gü-”'e 40 çuvala iblâğ edildi İstanbul Toprak Mahsulleri Ofisi belediyenin talebi üzerine hastalar için verilen 20 çuval | francalalık undan baska çocuk lar için de 20 çuval francala - lk un vermeği kararlaştırmı: tır. Bu suretle şehrimize gündi verilen francala unu ktasi 40 çuvala baliğ olacaktır Diğer taraftatı belediye uzun ve yarım kiloluk ekmek çıkar mak teşebbüsüne dair tecrübe leri yapmıştır. Elde edilen nü- muneler tahlil olunmak üzere belediye kimyahanesine gönde - rilmiştir, | Her Sabah (Baş tarafı 3 üncü sayfada) rini buraya çekerler ve güzelim Marmara da mevsiminde bu ka- dar hâli, deniz severlerin kalbi- ne kasvet çöktürecek derecede hususi teknelerden bu derece mahrum bir ölü deniz manzarası arzetmezdi. | 'Bundan otuz beş sene evvel 'Tophane ile Beşiktaş arasında asgari beş altı kayıkhanenin mevcudiyetini hatırlarım. Bu kayıkhanelerin beherinde on, on beş sandal, futa, kik gibi merak- h yapılmış güzel, temiz tekneler barınırdı. Bugün o eski kayık -| hanelerin yerlerine odun depo- ları kaim oldu. Kayıkhaneler yüzünden geçinenler de rızıkla- rını başka sahalarda aramak mecburiyetinde kaldılar, Acaba neden kayıkhaneleri-| miz birer birer söndüler?.. Bu- nun muhtelif sebepleri vardır: Evvelâ dertleştiğim — muhtelif kayıkhaneciler kayıkhaneler- den alınan verginin çokluğun- dan şikâyet ediyorlar. Sonra da | mülk sahipleri odun, kömür de- | poları gibi kayıkhaneden fazla temettü getiren iradlara imre- | nerek tonraklarını kayıkhaneci- ye değil depo sahiplerine kira- | lamayı menfaatlerine daha uy-| gun bulmaktadırlar. Yeni inşaat talimatnameleri- miz de kayıkhanenin büyük bir düşmanıdır. Zira bu talimatna- meler sahilde bina inşasına mü- saade etmezler. Halbuki kayık- | hane kıyıda, tâbiri mahsusil *ebi derya,, da yapılır. / İşte bu yüzdendir ki Haliç, Salacak, Moda gibi birkaç belli başlı mevktile spor kulüplerinin | üç beş kayıkhanesi istisna edi- | lecek olursa bugün Marmara ve | Boğaz sahilleri umumi kayık- hanelertlen tamamile mahrum kalmış, - k: izlik de İs- tanbulun hususi denizcilik ha- yatını kökünden baltalamıştır. A. C. SARAÇOĞLU YARARARAAARAMAARARAARARAE Fenerbahçeye dikilen ağaçlar — İstanbul belediyesi Fenerbah çede dikilmiş olan ağaçların iyi muhafaza olunmadığını — nazarı itibara alarak buraya muhafaza duvarları çekmeğe karar ver - miştir. Filhakika bir erkekle, bir dın gözledikleri kapıya doğru geliyorlardı. İleri attıkları her adımda, o mıntakada bulunan elektirik lâmbasının işiği çeh- relerini biraz daha aydınlatı- yordu. İyice — yaklaştıklarında kim oldukları adam akıllı anla- şıldı O ân Bayan Hatice hafif bir feryat koparmıştı — Aman yarabbi!.. Kocam! — Ta kendisi.. Yanındaki de metresi... İyice görüyorsunuz ya?, Diye Mahir tasdik etti. Lâ - kin aldatılan zevce artık söy leneni İşitmiyordu. Yıldırım - la vurulmuşa — dönmüştü. Bir lâza, meydana atılmak ve hay - kırmak arzusuna kapıldı ise de, ne yerinden kımıldana bildi, ne de sesi çıktı... Bay Şükrü ve metresi apar tımana girdikten az sonra, Gö- nül işleri mütahassısı şöförün parasını verdi. Müteakiben oto- mobilden dışarı çıktı. Bayan Hatice'nin inmesine yardım et- ti. Kadıncağız pek - bitkin bir| halde idi. Düşmesin dive onun koluna girdi ve böylece Şen O- cak apartımanı istikametinde yavaş yavaş yürüdiller... Fakat, onlar henüz otamobil- den inerlerken, — apartımanın | alesef benim. Şunu Francala ı Rö oc,ı taj İŞMETLÜ ÇĞ HAZRETLE T E& MM- Asabi bir dost - Titiz bir ev hanımının yaptığı tecahülü arifane « -| İstanbulda Belediye varmı? Yok mu? - Arsalara dökü ilen çöpler- Bir mütehassısın haklı sözleri - Emektar çöpçünün yegâne gayesi Garip tabiatlı bir dostum var- dır. Küçük şeylerden - sinirlenir ve hâdisenin akabinde kötü bir tos karşısına çıkan nazını çekebilen bir arkadaşa t sadüf etti mi, anki onu gi lendiren hâdisenin yegâne me: ulü bu zavallı imiş gibi - bağırır | çağırır. | Eskidenberi dostumun bu sı- nıf arkadaşlarından biri de ma- kaydede- yim ki, dostumun bu kusuruna Mukabil iyi tarafları da vardır. Bu itibarla kendi tabirile nazını | gekecek arkadaşları — oldukça gok.. | Geçen gün acele bir iş için Sir keciden süratle geçiyordum. Kötü bir tesadüf, bizim mahut karşıma çıkmaz mı. Bir selâmla geçiştirmek istedim. Kolumdan tuttu. Yüzüne baktım ve derhal felâketi anladım. Âsabı müthiş bozuktu. | Damdan düşer gibi sordu: — Ne iş yapıyorsun? — Biliyorsun, — gazetecilik, dedim. #-maltekamnikör | Yüzüme tükürürmüş gibi — Gazetecilik, dedi. Maşaltah 'Yahu sizin gözünüz - kulağınız yok mu? Bütün Boğaz sahilleri, istanbulun en güzel plâjları mahvoluvor. Halk pislik mikro- | bu içinde yüzüyor görmüyor musunuz? Bu şehirde belediye | yok. Bunu çoktan biliyoruz. Fa- kat matbuatta mı yok. Bu çöp akınının şehir için nasıl bir fe-| lâket doğuracağını bilmiyor | musunuz? Allah korusun, her | nevi sâri hastalıklar, cild yara- | ları. uyuzlu insanlar. Yazık ya- | zak... | Dostumu yarım saatte #üçbe- | lâ teskin ederek kurtulabildim. | ? Titiz bir ev hanımı tanırim. Geçen gün öteden beriden ko - nuşuyorduk. Söz beleğiyeye in-| tikal etti. Muhatabım güzel bir tecahülü ârifane yaptı: ı — İstanbul belediyesinden mi | bahsediyorsunuz? Garip şey. İa- | tanbulda böyle bir teşekkül var' mı? Ben farkında değilim, —— | — Tuhaflığı bırakın! | — Ne tuhaflığı dedi. Doğru | söylüyorüm. Eğer varsa şayanı | hayret birşey. Demek hiçbir iş görm müyor, Nereden biliyorum biliyor musunuz? Bizim burada belediye çöpçüsü gördüğümüz. yok. Eğer belediye varsa hiç ol- | Mazsa üç günde bir Çöpçünün | bize uğrıyarak çöpü alması lâ- zam değil mi? — Haydi camım, dedim. Çöp- leri tabil çöpçüye veriyorsunuz. — Yok dedi. Ciddi söylüyo -| rum. Çöpleri birkaç akşamda | bir şu arsaya hizmetçi ile attı - ) ikinci katında bir nin| perdesi aralanmış ve Bay Şük pencer rü, karısının ve Mahirin bütün | hareketlerini ta üta başla mıştı | Aşağıdakilerin bundan haberi| yoktu. Ve Gönül — mütehassısı| Son talimatını vermekle guldü | — Zevcinizin dairesi ikinci kattadı Merdivenden kınca karşılı nız ilk kapının zi bir akıllarırı lini rsıniz. Onlar na uğrayacaklarını a bile getirmiyecekleri için, h men açacaklardır. Apartımanın dış kapısından içeri girmişlerdi. Mahir sözüne devamla dedi ki Artık benim vazifem bitti sayılır. Gerisine karışmak mes- gimize uygun düşmez... Bana müsaade edersiniz zannederim. | n Hatice çan adet on liralık çı - kardı ve ona uzattı. Parayı ce bine yerleştiren Gönül müte - hassısı, acele bir — Allaha ısmarladık. Diyerek oradan uzaklaşırken, kadıncağız merdivenleri çıkmı- ya hazırlanıyordu. Nihayet ahlı | ya, oflya kendini yukarı ata -| bildi. Tarif edilen kapının zili -| ni çalacaktı. Lâkin Allah ona sanki yardım ediyordu. Kapı za - Yazan ! b İ 4EBAS l_Parmaksızoglu rıyorum. Komşularımız da öy- le yapıyorlar. — Bu çok fena. âkis iyi bir şey. Aç kal- kediler burada yiyecek bir şeyler bula- biliyor ve bol bol ürüyorlar. Son ra daha iyisi de var. Memleket- te sinek ve sivrisineklerin çoğal masına yardım ediyoruz. Bu su- | retle halkı geceleri de bu mah- Illüklarla mücadeleye teşvik e- derek eğlendiriyoruz. Sıtma ile mücadele cemiyetine yapacak iş temin ediyoruz Geçen gün bu yukarıda yaz- dıklarımı, bu işlerde müteha sıs olan birile konuşuyorduk. O ne asabi arkadaşımı, 'ne de titiz hanımı kat'iyyen haklı bulmu « yordu. Bana dedi ki / — Çöp deyip te geçmeyiniz, Sizi temin ederim ki İstanbul be« lediyesinin bugünlerde kat'i bir | hal çaresine bağlamağa karar i verdiği meselerlerden biri de bu | dur ve belediye işi eşasından kavramıştır. Hatırlarsınız bir zamanlar çöpün . tarifi bile olmuştu. ' Evet, belediye bu iş için bir hayli uğraşmıştı galiba — Hem de nasıl tam altı ay. Avrupanın bütün büyük şehirle- rinden kitaplar getirtildi. Tetkik | olundu, mütehassısların fikirle- ri soruldu, niyayet muvaffak ta | olundu. Çöp artık belediye için | meçhul birşey olmaktan kurtul- du. ] — Fakat belediye çöpten he (Sonu Sa. 6, Sü 2 de) bit | ca müthiş bir İ—SPOR— Bugünkü fudbol maçları 'Galatasarayla Altay Fenerbah- çe ile Altınordu karşılaşıyor Hakemlere de ta kımlar gibi dep- lasman yaptırılması elzemdir Milli küme maçlarına bugün | Beşiktaş Şeref stadında İzmirle | İstanbul takımları arasında de- | vam edileeck; Fenerbahçe ile Altunordu, — Galatasarayla da Altay takımları — karşılaşacak- lardır. Bu seneki milli küme maçla- rında Ankara ekiplerinden daha iyi netice alan İzmirliler bilhas- sa şehirlerine deplasıman yapan takımlara karşı Alsancak sta - dında elde ettikleri muvaffaki - yetlerle vaziyetlerini büsbütün takviye ettiler. Kendi sahalarında iyi netice-| ler temin eden ve gayelerine farklı sayılarla — ulaşabilen bu takımların deplasman yaptık - ları şehirlerdeki maçlarından bir türlü randman alamamaları spor efkâri umumiyesini düşün- dürdü. Nazarlar İzmir hakemle- | rine çevrildi. İç sıkıcı bazı dedi kodular kulaktan kulağa dolaş- tı durdu. nın suüratı - için ten aralıktı. K na biran evvel tükürmek hemen içeri daldı Tuhaf değil mi? Bay Şükrü'nün metresi, üçün - cü kattan ikinci kata, — ikinci kattan da aşağıya inerek sıvışı- yordu... ada Bu Kapıcı yetişme: dip duracaklardı Fakat hırsları geçince, ikisi Je bir dubaraya uğradıklarımı anlamakta gecikmediler Çünkü bayan hatice — nasıl kandırılmışsa, — zevcini de bir dolandırıcı kız öylece kafese gokmuştu. Şu şekilde ki: Bay Şükrü'yü, © gece yatmıya gel - miyeceğini eve bildirdiği tak dirde, zevcesinin aşığına koşa cağına inandırmak istemişler di. Ve Bun da muvaffak olmuş lardı Sonra fettan kız, onu, güya Bayan Hatice'yi cürmü meşut tırmak için, rande - halinde vu evidir diye, Şen Ocak apar - tımanına getirmişti. Kapıcının dediğine - bakılırsa, ” apartımanın mobilya ile kir verilen, ikinci katı on beş gün - dür boştu. Dalavereciler, mal sahibinden gizli olarak — kapıcı ile uyuşup, yalnız bir saatliği - ne burayı kiralamışlardı Bay Şükrü, işte bu a nın penceresinden genç adamla görür görmez, a -| çıkgözlere bir elli pavel de o kaptırmıştı. Böylece dolandırıcılar bir taş la iki kuş vurmuşlardı. İzmir hakemleri kendi takım- larını tütuyorlarmış.. İzmirde maç yapan misafir ekiplerin bü- Yük bir enerji sarfile elde ettik- leri neticeler isabetsiz. çalınan hakem düdüklerile heba edili- | yormuş. Bu itibarla Alsancak stadında maç kazanmak bir ka- leyi fethetmek kadar güçmüş.. Binlerce lira sarfile yapılan milli küme maçlarında deplâs- manların verdiği büyük ve gün- den güne artan zararlara göğüs geriliyor da pek cüz'i bir mas- rafla hakemlere de takımlar gi- bi deplasman yaptırılması ve yüz-kızartıcı bu dedi koduların önüne geçilmesi düşünülmü- yor. Gelecek seneki millt küme deplasmanlı maçlarında bu mü- him noktanın halledilmesini te- memni ederiz. ... Fenerbahçe - Altınordu Bugünkü ilk karşılaşma Fe- |merle — Altınordu arasındadır. . İzmirdeki ayni takımların müsa- bakasında çetin bir çı den sonra sahadan ? g ayrılan sarı lâcivertlilerin maçlarında lecekler mi Son haftalarda Esad ve retin takımda yer almaması nerbahçeyi bir hayli sarsmıştır. Bu itibarla kendilerinden bek - lenen oyunu gösterememekte -< dirler Fakat İ bu gayelerine ulaşabi- Fik- zmirlilerin deplâs - man yaptıkları şehirlerdeki mu- vaff ikleri nazarı iti- bara alınırsa Fenerlilerin bugün adan — galip ayrılacaklarını tahmind lük çekilmi Galatasaray - Altay Günün ikinci ve son maçını Galatasarayla Altay yapacak- lardır. Son haftalardaki elde ettikleri muvffakıyetlerle — vazi- yetlerini takviye eden sarıkır - Mızılilar - milli kümenin —en kuvvetli takımlarından biri ol- duklarını isbat etmişlerdir. Bu itibarla İzmirde 8 - 1 yendikleri gün de kolaylıkla mağ- lüp edecekleri tahmin edilir Sarıkırmızılılar bugün ve ya- nki maçlarında gayelerine u- laşabildikleri takdirde gelecek hafta yapılacak olan Beşiktaş Galatasaray maçı büsbütün ehemmiyet kesbedecek, Galata- sarayın Ankaradaki maçların - da rivayet edilen hükmen ga- lip gelme ihtimalleri takarrür ederse sarı kırmızı - siyah be- yaz karşılaşması — milli küme Şampiyonunu tayine — vesile o- lacaktır. Bülent Turanlı , ADAKÜEĞY ÜD