Yazan: * Bana inan ki cevdet, ben ölümden| kkorkmıyorum. Beni ürküten şey kendi! hayatımı değil, ölmemle beraber * ş seni kaybetmektir ,, Tefrika No. 51 — Belki aldanıyorsunuz Gos- podin! Dive cevap verdi. Anna belki hakikaten vazifesini yapa- bilmek fırsatını bülamadı. — Buna imkân yok pederim. O bu fırsatı her dakika bulu - yor. Fakat kendisini — kaptırdı. Türk zabiti kurnaz — davrandı. Kızı kendisine bağladı. Nihayet bu akşam onu öldürmiyecek 0- lursa, yarın komita kanunu tat- bik edilecektir. Onu öldürmek benim için biraz güç - olacaktır. Fakat mecburum. Daha sonra da ilâve etti: — Şimdi ilk yapılacak şe süratle buradan uzaklaşmaktır. Annanın Cevdete beni burada gördüğünü söyliyeceğinde şüp- he yoktur. Bu itibarla burada kalacak olursam iki saate var- maz zaptiyelerin eline düşmüş bulunurum. İyisi mi derhal gi- deyim. Sen de gizli evrakı şim- diden icap eden yerlere sakla! Belki kiliseyi, buralarını falan ararlar. Birşey bulamasınlar. Baba Boris cevap vermedi. Yanef çıkıp gitmek üzere ale - lâcele papasın yanından ayrıldı. Anna doğruca eve dönmüştü. Cevdet kendisini merakla bek- Jiyordu — Nerede kaldın? diye sor - du. Az daha verdiğin kâğıdı a- çacaktım. Böyle diyerek cebinden çıkar- dığı kâğıdı Annaya uzattı. An- na bunu yırtarken devam etti: — Yüzün,pek asık. - Galiba | istediğin müsaadeyi vermediler. | — Evet, vermediler! — Niçin? — Şüphe ediyorlar. Aramızda i biliyorlar. | — Sahi mi? Çd — Maalesef böyle. — Fakat bunu nasıl anlıya - bilmişler? — Orasına benim de - aklım ermedi. Ya hergeyi “ğrenmiş- ler, biliyorlar; yahut da tahmin üzerine söylüyorlar. — Şu halâ. vaziyet bir hayli nazik. Kimi gördüğünü sorabi lir miyim? — Bizzat Yanefi. — Yanefi ha? Demek onun bulunduğu yeri biliyordun? — Hayır.. Gittiğim yere tesa- Güfen o da gelmişti. — O mü sana bunları söyle- di? — Evet! Kendisile kavga et- tik. Bütün rezilliklerini yüzü- ne vurdum. O da kendisini mü dafaa etmek için senin metresin olduğumu söyledi. O anda üze rine atılmamak için çok büyük enerji sarfetmek mecburiyetin- de kaldım, İkimizden biri çıkmıyacaktık. Fakat muha yel saadetimiz beni düşündüğ mü icradan menetti. -- Zavallı Anna! Işte hepsi bu k «.n olarak bu akşama kadar i- zin verdiler, Eğer bu müddet zarfında seni öldürmiyecek o | ürküten şey kendi hayatımı de- | Bil, | | duğu için bu meçhul yeri bulup | keşfetmek son derece güç bir | işti. Sonra işin asıl müşkül ta- rafı, kendisini bir iki gün zar- fında bulmağa mecbur bulün - ması idi. Zira bu alçak hakik: ten Annaya birşey — yapın karar — vermişse, bu habaseti, | bu bir iki gün zarfında mevkii | file koyması icap ederdi. Genç zabit Annayı uzun uza- dıya teselli etti. Kendisine bir sürü teminat verdi: — Sen bu palavralara kulak | asma Anna! Sana hiç birşey ya- | pamazlar. Bu karanlık ve en- dişeli günleri ileride korkulu bir rüyayı hatırlar gibi hatırs hyacağız. Maamafih biz de ih- tiyatı elden bırakmıyalım. Bir defa tamamile benim — evime nakletmelisin. Ufak tefek eşya- n gimdi gider, birlikte buraya taşırız. Sonra ben — >lmadığım zamanlar emirber daima evde kalsın. Akşamları da eve er- ken dönerim. Ben yanında bu- lunduğum zamanlar, şeytan bi- le yanına sokulmAJa cesaret e-i demez. İki üç gün sonra ise ar- tık onlardan çok uzakta olaca- ğiz. — Anna Kügük bir çocuk gibi Cevdete sokuluyor, bu sözleri büyük bir memnuniyet ve hu- zurla dinliyordu: — Bana inan ki Cevdet, ben ölümden korkmuyorum. Beni seni kaybetmektir. Çünkü Ben Ölünce seni ebediyen elim- den kaçırmış olacağım. — Yine çocukça şeyler dü- şünmeğe başladın. Haydi ev- velâ bizim eve taşınalım. Sonra sana keman çalacağım. (Arkası var) | Iı'm;lı harp faci- | sının tuhaf tarafları | rbin yalnız kanlı, kor- kunç safhalarını tebarüz ettirecek değiliz a, biraz da ac yip, tuhaf hattâ güldürücü ta- raflarile meşgul olalım. Lime lime havaya. fırlıyan kadın ce- stleri bir gece içinde a a larile, muazzam müe: ve sekenesile/'hâk ile yeksan ©-| lan koca koca mahalleler tas- virinden yazana da okuyana da| bulantı geldi. Öyle ki, insanın| insanlığından utanacağı — geli- yor. Sakın: — Avrupayı kasıp kavuran| feci bıdırwun hiç tuhaf tarafı | olur mu? demeyiniz. Nadiren o- luyor ama ara sıra oluyor. Mese lâ Türkün bütün dünyayı hay- ran bırakan İstiklâl mücadelesi | ni (bir İngiliz teşviki!) sure- tinde tasvir buyuran uzun gö- rüşlü (!), mahir (!) ve ince Fransız asker diplomatı Ami-| ral (Darlan) Suriyedeki (Vişi) | kuvvetlerine kumanda eden za-| tı terfi ettirdi;. Korgenerallik-| ten oörgeneralliğe yüseltti. Son ra bu parlak icraat bir ajans haberi olarak bütün dünyaya ilân olundu. Suriye Hür Fransızlarla, İn- gilizlerin iştilâsına maruzdur. | Eldeki kıt'alar cayır cayır kar-| Şi tarafa iltihak ediyorlar, müt- | tefikler Şamın kapılarına da- yandılar; Amiral (Darlan) ise,| rütbe, nişan dağıtmakla meş—: gül. Ne diyelim, (Şam)” atştüğül gün de, inşallah, Taresallik asasını gönderir. | Şu son müşahededen bile bi-| zim sevdiğimiz, hürmet etti; miz, — vatanseverlik - hislerinin çürümüş olmasına asla hâlâ inanamadığımız Fransanın nasıl | olup da on beş gün içinde çökü-| verdiğini izah eder. | Harbi o bizim bildiğimiz! Fransa kaybetmedi, ümitsiz bir| cidalle meşgul bir kumandana tayyare, mühimmat ve muka- vemet emri göndereceği yerde sırmalı apuletler armağan e- den devletliler düşmana zorla kazandırdılar. Bereket — versin ki harbin kanlı faciaları arasında ara sı- ra dudaklarda hafif bir tebes- güm yaratan böyle acaipliklere de rastlanıyor. A. C. SARAÇOĞLU YENİ SABAN — Havacılık Bahisleri lava pıyadelerı Hava Stratejisine göre Girit harbının tahlili ve İrakla Suriye hadiseleri “ (Paragütçülerin, (hava piya- deleri) nakliye tayyarelerile indirilen kıt'alar ve motörlü birliklerin cephe gerilerine a- tılacak zevale mahküm bazı fe- dailerden ibaret kalacağı hakkındaki telâkkiler altüst ol- muştur. Giridin istilâsı bu harp tarihi içinde bir tarih olacak- tır. Hava stratejisine göre bugü- nün harp vaziyeti şöyle görü - nüyor: Mihver: Norveçten Danimar- kaya atlıyarak şarka dönüyor Polonyanın Rus istilâsı altında bulunan kısımlarını dışarıda bi- rakarak Rumanya - Bulgaris- tan - Yunanistan-Girid - İtalyan adaları - Misır hududü - Trab- lusgarbe kadar şimali Afrika - Sicilya - İtalya, Fransanın iş- gal mıntakası-Belçika - Hollan- dadan Danimarkada birleşiyor. Bu vaziyetin karakteristik yasfı şudur: 1 — Almanya büyük bir ana ve ikmal üssü. 2 — İşgal altındaki memle- ketlerle müttdfik arazi kendi- sini çevirmiş birkaç seri hare- ket ve manevra üsleri, 3 — Kıt'a aşırı hareket ya- pan ordu emrinde veya denizler içinde hava üsleri, Esasen kuvvetli olan Alman havacılığı yukarıdaki üç halden faydalanmakta ve fakat çok da- ğınık olmakla da kesafeti azal- maktadır. Filhakika harp sahne lerinden uzak mahallerde hava taarruzlarından oldukça masun mahallerde hava okulları yerine geçen talim ve terbiye meydan- ları tesisine imkân bulunmak- tadır, Mihyerin bü hava kuru- lusunu şu süretle ikiye ayıra- biliriz. 1 — Tngiltere imparatorluğu na karşı mücadele için kullanı- lanlar. 2 — Mücadeleye destek ölan- lar. Mücadelede kullanılanlar Nor veç, Danimarka, Hollanda, Bel-| çika, Fransa ve nihayet bun -' Yazan : Emeklı Hava Bnb. Bedri CELÂSİN | ları besliyen iç Alman meydan- larıdır. Bunlardan bir kısmı deniz harekâtına yardım ettiği | gibi şaşırtma vazifesini de gör-| mektedir. | İngiliz imparatorluğunun mu | vasala yollarında bir kilit nok- tası olan Mısır ve Silveyge kar-| gı İtalya ve Yunanistan - Gi-| rid - gimali Afrikadaki mey- danlar mühimdir. Bunlara ana meydan vazifesi Rumanya ve| Bulgaristan vasıtasile yapılmak | tadır. | Bir mahalle yapılacak bir hü- cum için bu meydanlardan biri- ne yığınak yapılır. ve taarruz yapıldıktan sonra aksülâmelden | korunmak için tekrar — dağıl - mak mümkün olur. Dağılma ve gizlenmeleri bu suretle temin edilmis ve yuka- rıdaki duruma girmiş hava kuv vetlerini meydanlarında yaka- lamak ve ezmek kolay halledilir bir mesele değildir. Yalnız bu uzak ve dağınık| üslerin ikmal ve idaresi küçtür. | Karada olduğu gibi havada da| veya müttehiden tek oephell' harp usulü bundan dahi iİleri geliyor. İngiltere imparatorluğu: İn- giliz adaları burada bulunan a- na meydanlar ve hareket üsleri havacılık bakımından nisbeten mâhdut bir saha teşkil eder., Müdafaası gündüz kolaydır. Gece taaruzlarından kaçınmak mümkün olmaz. Bunlardan baş- ka Cebelüttarık-Malta - Kıbrıs- Mızır - Habeşistan - Filistin - Irak. Bunlar İngiltereden başka A- vur - Kanada ve daha kuvvetli olarak Amerika tarafın | dan beslenmektedirler. Bu du- rumda da şöyle bir neticeye va rılmaktadır. £ Mizir, Filistin ve Irak kuv. vetli ileri grupları ve bunları destekliyen diğer Afrika grup- ları ve nihayet —Avustralya - Kanada - Amerika ikmal men- baları (Hindistandaki hava fa- aliyetinin bugünkü — vaziyetini bilmiyoruz, yalnız — mutavassıt | depo vazifesi görmesi tabil - dir). Şarki Akdenizde donanma hâ kimiyetine istinat edecek böyle | bir durum artık Almanların ha- vadan daha ileri aşmalarına mâni olabilecek gibidir. Şu hal- de yakın şarkta havacılık ba- kımından nisbi bir muvazene hâsıl olmaktadır. Suriyede Girid gibi bir haret- ket beklenebilir mi? Buna müsbet ve menfi bir cevap verebilmek için şunları gözönüne almak icap eder: 1 — Iraka yardım mesele- sinde olduğu gibi Almanlar Su- riye meydanlarına tayyare ve tayyare ile kıt'a nakledebilirler. 2 — Girid ve şimali Afrika Suriyeye nisbeten uzaktır. Av ve pike bombardıman tayyare- leri nakletmek müşkül ve belki de mümkünsüzdür. Sonra Girid henüz ikmal üssü haline gel - memiştir. Şimali Afrikadan na- kil buraları zayıflatır ve tekrar ikmali mevzuu bahis olur. 3 — Suriye, Giride benze - mez. Gerçi burada Fransızlar vardır. ve belki bir kısmı Al- manlarla işbirliği yapmağa ta- raftardır. Fakat İngilizler mem leketin bir kısmını işgal etme- den bile mahalli halkın böyle bir hareketi nasıl karşılayacak ları belli değildir. 4 — İngilizler Filistin ve Irak tan buraya yakındırlar ve av himayesi onların lehinedir. Şu dört hâle göre Almanların Suriye işine müdahale etmeme- lerinin sebebini anlıyabiliriz. İngiltere adaları ve Atlantik: 'Yakın şarka doğru taşmalar kuvvetli sedlerle karşılaşınca başka bir istikametten tekrar bu sedlere çarpmakta mâna (Sonu sayfa 6 sütun 3 te) Mayn tarlaları ’lop müdafaasından başka bir de mayn taralları var. Harp başladığı zaman Çanakkalenin dar noktalarında beş sıra mayn hattı tesis edilmişti. Bunların hensi 19. mayndan ibaretti, İ- kinciteşrinden taarruzun baş- ladığı zamana kadar Kefez mın takasında dört diğer mayn hattı vücude getirilmiştir. İşte © zaman böylece on hat mev- cut bulunuyordu. Çünkü 26 şu- batta, yani tam dıs müdafaa istihkâmlarının — sukutundan sonra Çanakkale boğazına bir mayn hattı daha atılmıştı. Bu mayn hatları 400 mayn- dan pek az maynı ihtiva etmek te idi. Bunların hepsi “necas,, mavnları, yani bir geminin çarnmasile infilâk edecek mayn lardı. Bir tek dip maynı, yani rından bir vapur geçerken e- lektrikle infilâk eden bir tek mayn yoktu. Dış istihkâmların sukutun - dan sonra filomuza karşı du- ran müdafaa teşkilâtı, bilhas- sa 18 mart hücumunun ertesi günü şu halde idi İstihkâmlar, müteharrik büsler, mayn tarlalarına ku- manda eden, onları himave e- den bataryalar ve bir de mayn dureani, Ka haylelilün edile- tarlaları. Bu dört âmil, biribi- ceğim. O zaman onlar beni öl- İN vine kumanda edemiyor, biri- dürecekler. birini muhafaza ediyor bi- Hiç k imse senin kılına do- kuna: Anna kendisini C, nuna attı ve teskin etmek için hıçkıra hıç detin boy a ağlamağa başladı Cevdet, bu anda Yanefe kar- hiddetinin son derece arttığı n' hissetti. Hâlâ Kalkandelende bulunduğu anlaşılan bi i le geçirmek için en fe dakârlıkları yap a hazır bu: lur'u; 1. “Acaba — bu mel'ur ha seye sin F kı ya 3atary N ni uzakta tutuyo € et müteharrik ol ce bunlar da harp & A hareket halinde n tihkâmların y n Td ecbur. € vayet sıkı bir vapıyordu. n tarlaları boğazın med- kapıyor ve filoyu kendi arıda bulun ribirile irette ni hudutlarından d! luruyordu. Bataryalar, mayn anmasına mâni oluyor r bataryaları himaye harp sahile bir tel ile bağlı olup civa- DÜNYA HARBI sekiz aylık harpte harcamış - ı (YENİ SABAH)İN BÜYÜK SİYASİ TEFRİKA Çanakkalede : Kararsızâık yüzünden hezimetler manzara teşkil ediyorlardı. Fa- kat bunların herbiri ayrı ay kıymeti haiz değildi. Bir tane- sinin sukutu, harabisini intaç edebilirdi. Türklerin mühimmatı İstih met edemiyorlardı. rımadanın — üstünden endaht ile yaralanabilir âmlarf iloya mukave- Bunlar ya- aşırma boğa- Zzan içinden ve mayn tarlaları- nın ortasından bir ateşle iskat olunabilirlerdi ve nihayet filo ile yapacakları bir harpte bun- ların mühimmatı da tükenebi- lirdi. Türklerin sahip oldukları mühimmatın miktarı da esaslı bir ehemmiyeti haizdi. Çanak kalenin en mühim müdafaa silâhları şunlardı 14 pusluk be dan ikisi 18 mart top ki bunlar- sabahı bir tek top ateşile imha aedilmişti. 9.4 isluk 14 top, 6 pusluk sekiz eri ateşli top, 8 pusluk 18 0- büs, 6 pusluk otuz iki obüs pu. Türk Harbiye Nezaretinin kuyudatına göre 18 Martta 14 pusluk toplar için 271 obüs kalmıştır. Halbuki - Türk ku mandanı Cevad Paşa bunların 4 ten ibaret olduğunu yaz- 11 t —— Yülan — V. Çorç 144 şılhyor. Bütün G pusluk otuz iki oobüs topu için Türklerin elinde ancâk 3706 mermi var- dı, 6 pusluk toplarla obüsler mühimmatlarının yarısını sar- fetmişlerdi. Bir Türk topçu ta- burunun kumandanı -ki en mühim - istihkâmlar grupuna kumanda ediyordu- verdiği malümatta bu rakamların d ha zayıf olduğunu bildirm tedir: 14 pusluk topların her biri için ancak 36 obüs kal- mış, 9.4 pusluk toplar için ise 29 tane kalmıştır, 3u iyi kötü modern mühim- matın yanında mühim mik da eski obüsler de vardı. F kat bunların - tesiri ehemmi yetsizdi. 1918 mütarekesinden sonra Türkler, Çanakkalede büyük toplarının 18 Mart taarruzu gi bi iki taarruza kifayet edecek miktarda mühimmata sahip ol ğunu iddia etmişlerdir. Sa bit veya mütcharrik N leri 70 e bali; n di; rı gittikçe artan bu tepların Çanakkalede muhafazasına lü Zum görmemişler, Nisan 1915 den itibaren bunları Çanakka- leden alıp orduya nakletmeğe başlamışlardır. Çünkü Çanak- kale artık deni: bir hücu- ma maruz değildi ve iki sa- hildeki müteharrik müdafaa silâhları mühim miktarda aza hyordu. İngılız / mühimmatı Bunn mukabil bizim filomu- yet Harp ilân edildiği zaman nak- liye 322.000 obüse sahipti. Mu hasamat başladığından - beri 13.000 tanesi sarfedilmiş ik&ü ayda 41.000 teslim ediyorduk. Binaenaleyh bizim Çanakka- ledeki mühimmat sarfiyatımız bu istatistiklerle mukayese e- dilirse lâşey hükmünde idi. şünmeden, üç, dört defa fazla ateş edebi- lirdik. Ateş etmek hususunda bir tahdit rın a ri gelebilirdi tık. Fafbiralar bize ayda 1720 tane teslime başladılar. 6 pusluk obüsler için vazi- daha dikkate şayandı. Biz Çanakkalede 18 Mart taarruzuna. kadar 12 pusluk hiç dü- etmeden Nisan ayı zarfında tereddüt fikri yalnız topla- şınması endişesinden ile- Eğer bahri taarruz — hiç durmadan devam etseydi Türk ağır yoksulluğunu gecikmiyeceğine şüphe kalma- mıştır. Bu suretle topçusunun mühimmatı hissettirmekte nlar — mühimmatlarını bir kere de #f | zun mühimmat vaziyeti ne idareli kullanmak, tasarruf idi? 23 Martta bahriye mü - (tmek mecburiyetinde kala- himmatına ait bir rapor iste- C, > gemilerimiz ma miştim. —Aldığım cevapların — taç) aa l ihtiyat mühimmatımızın harp liyebilecekler ve orad başladığı zamandakinin ayni maynleri müdaf: a eden olduğunu —anladım. Miktarı yalara karşı kısa mesafe eksilmemiş, — bilâkis süratle ateşe muktedir - olacakları rtmaya başlamıştı. Harbin p, öylece muhafaza altına başında gayet mühim sipariş- nan mayn tar: ar faali ler verilmişti! geçebilecekler, muhafızları ha $ | Heme nhemen her çapta rekete geçmeden evvel mayn- ylk mermi imali o tarihten Jler taranm olacaktı. Bir ke- l itabaren ayda, bütün harp re de mayn tarlaları temizlen- $)| zarfındaki sarfiyatımıza mua- di mi; mların ne kuv- dildi, 1914 Ağustosunda filo vetler, ne i teşekküllü ol- € | pusluk 56.000 e malik- mayan topçusu kendisine kar | ti, Bunur 480 tanesi kiz ay ı detli bir ateş açan filo- harp içinde harcanmıştı. Fab nun geçmesine mâni olamaya - rikalar bu miktarın tamamını caktı. Mühimmat yoksulluğu, & Ay '00 rın da nn en mü D el 000 Dİ4 “ini ortadan kaldırıyc ——— Şimdilik — —— Bukadar | İlk operanın - temsili , . A nkara Halkevinde Dev- let Opera Mektebi ta- lebesi ilk büyük imtihanmı mu- vaffakıyetle verdi. Bu suret- — le “Madam Butterfiy,, san'at tarihimizde 'ı'ım Türk san'atkârları tarafındam oynanan ilk opera olmak gere fini kazanmış bulunuyor. Çe — tin bir mesai devresi nihayetin- de genç san'atkârlarımız bu bü- yük işi başarmakla yüksek ka- biliyetlerini isbat etmiş oluyor- lar, 4 Opera ne demektir * — | B ' oPerayı temsil etmek demek, musiki ve sahna san'atınm en yüksek basamak: — larına erişmek demektir. Buna ancak musiki kültürleri çok | yükselmiş milletler muvaffak | Olabilirler. Bu itibarla opera ile medeniyet arasında sıkı bir ra- bıta mevcuttur. İçtimaf kanum- lar, milletlerde ilim, san'at ve medeniyet mefhumlarının yek- diğerlerine müvazi olarak yük- selip inhitat ettiğini göstermek tedir. Nitekim Osmanlı topları Viyana kalesini döverlerken Mi mar Sinan en büyük san'at âbi- delerini vücuda getiriyor ve Bâ: ki en eşsiz kasidelerini yazıyor du. Türk tekniği ve san'atı el ele en yüksek merhalelere va- sıl olmuş bulunuyordu. Bu itibarla bugünkü me- dern san'atın bir gahikası ad- dedilen operanın bizde muvaf- fakıyetle temsil edilmiş olması, Türk san'atının çok mühim bir merhale katetmiş olduğuna de lâlet eder . İ Z aai Milli şefin Türk san- iltifatları atkârlarına iuı opera temsilini şeref- lendiren — Cümhurreisimiz, temsilden sonra Türk san'at- kârlarını tebrik etmişler ve ken- dilerine şu kıymetli direktifi — vermişlerdir: “Görüyorum ki, çok çdunıı sınız. Muvaffak ol -ederim. Sizden bu vıfrııı yetin daha bür bekle | Tiz. Biz sabırlıyız. Sizin de sabı: ve aşkla çalışmanızı isteriz. B bi san'ata bir inkilâp ham- lesi içinde başlamış bulunuyo- Tuz. Bu san'at, san'atların e- yükseğidir. Bu san'atı ileri gö türecek sizlersiniz, Israrla, bik- madan ,inkılâp ve san'at aşkiyl ksınız. — Ve behemehe” muvaffak olacaksınız. Ümiü miz sizlerdedir. Hepinizi te tebrik ederim. ,, Genç san'atkârlara : düşen vaz'f> S imdi genç san'atkârla- ra düşen vazife, Milli Şe- fin iltifatlarına lâyık oldukları- ni isbat etmek için daha içder daha gönülden — çalışmaları v daha mükemmel eserler mey - dana getirmeleridir. — Biz, gen — san'atkârlarımızın bu — vazifey de başaracaklarına eminiz. MURAD SERTOĞLU Milli Şef At yarışlarında hazır bulundular Ankara, 15 - (Telefonin) — Bugün Ankara ilkbahar koşt larının altıncısı Hipodromda yt pılmıştır. Bügünkü — programır hususiyetlerinden biri koşu ade dinin 7 olması, diğeri ise mühin ikramiyeli klâsik koşuların mev- cut olmasıdır. Bunlar a nda bilhassa Ga koş yapılan yarı: en ziyade alâkayı çekmiştir. Bt koşunun ikramiyesinin 5000 Hir: gerek at sahiplerini, ge rı heyecandan he klemiştir. zi koşusunda Ankaradak arasında bu senenin — fa. ih Temelin Sübilka birinciliği rakiplerin bırakmamıştır.. Yarışları taki etmek “üzere Hipodroma teşri etmiş olan Milli Şef İnönü Ga zi koşu: anan atın sahi T kendisini teb su c zi olması cana Gi atlar yori: isimli ınu k gerek teş lerinde k avdetle, l lini doldurar,