Alaturka güreşte topuk elle- me mühim bir oyundur. Ve mü- him bir künte mukabelesidir. Bu oyun, şu süretle olur: Künteye asılmış ve kıçı hava- lanmış, ayakları havalanmış leri yerde olan pehlivan has- mının topuğundan aşarken Ç ker. İşte, bu çekiş manevrası ile hasım taraf kösteklenerek kenu- di kendine sırtüstü yere düşer ye künteyi yapan pehlivan has- minin üstüne ve göğsünde, gi beğinde kalır. Molla, künte askısıma gelince, &llerile topuk elleme vaziyeti âalmıştı. Yusuf, Mollanın v yetini bozmak için hasmı bir iki defa sağa doğru savurar rak aşmak istedi. Lâkin mu- vaffak olamadı. Molla, topuktan ayrılmıyol du. Öyle bir çalımla vücudünü idare ediyordu ki, Mollanın el- lerini topuktan ayırmak müm- kün olamadı. duğu için görüyordu. Avanak TAN:M. müştü. Yusuf, usta bir pehlivan ol-| sırasınada her nasılsa Molla SA Molla, hasmına künteyi mü- kemmel doldurmuştu. — Yusufu dağıtmıya — çalıştı. — Ve, niha- yet dağıttı. Yusuf askıya gelmişti. Ayak- ları havalnamıştı. Vaziyet teh- likeli idi. Bütün seyirciler aya-| ğa kalkmıştı. | Künteyi atan Mollanın sol a-| yağının ucu, ve parmakları aksi gibi toprak yarıklarından - biri- ne girmişti. 'Yusufun ağırlığı, — Mollanın zoru, Mollanın ayağım yarığa büsbütün kıpırdamaz bir hale | sokmuştu. Nihayet, Molla canını dişine | takarak künteyi aşırdı. Ve, Yu- Buf omuzunun üzerine doğru a- | çık düştü. Yusuf, yenilmişti. Açık düş- Molla, fakat, bu künte nın gözüne baş parmağı Yüusufün bir pehlivan olsa, künteyi sal-| girmişti. lasa muhakkak kendisinin sırtı ni yere vurürdü. Yusufun bu künte hareketi | ayağını sıyırarak - çıkardı. zulmuştu. Ayağa kalkıp temen- Molla, toprak yarığına giren | Bo-| bütün seyircileri heyecana ge- na etti. | tirmişti. Molla, ha gitti, ha gi-| diyordu. f Fakat usta pehlivanlar işi anladıklarından o derece te - lâş göstermemişlerdi. — Hele, Aliço gülüyordu. Ve söyleni - yordu: Aferin Molla be!. kıma varmamıştı. Çünkü gözü Bu, galibiyet temennası idi.| Yusufun gözü fena idi. Alttan kalktığı zaman iki eliyle gözü- | | nü tutarak kalktı. vünüyordu. | Âdeta, dö- Yusuf, açık Aliço, esasen Yusufu sevmez-| ne fena bir darbe yemişti. Yü- | di. Çünkü, Aliço, Adalı Halilin | suf ellerini gözünden çekip| ustası idi. Yusuf da Adalı Ha- / baktığı zaman Mollamın kendisi- | lilin rakibi olduğundan Yusu- ni kucaklamak vaziyeti aldığını fu sevmezdi. Aliço, daha ziyade Mollanın. yendiğini istiyordu. Bu sebep-| le Mollanın gösterdiği mehare- ti takdir ediyordu. Yusuf, künteyi bosaltıp otu- runca, Aliço, gevrek gevrek gülerek: — Aferin Moll: Diye — söylenmişti. — Pakat, Molla da harikulâde — mebaret göstermişti. Yusuf gil - min elinden hem de askıya gir- miş olan bir künteyi kurtar - mak her pehlivanın kürı de- ğildi Ailço — yanındakilere döne - rek; — Gördünüz mü Mollayı.. — Eğer, Yusuf ardına önü- ne bakmayıp künteyi — aşırmış, olsaydı muhakkak yenik dü- şerdi. — Yüsüfa 'da aferin!. O da pehlivan doğrusu. Dedi. Molla, sarmada. iken birden-| bire ters- döndü ve bir baskı| ile kalktı. Yusufun sarmasın- | dan da böyle kalkılamazdı. Mol la kalktı ve dikildi, çırpınarak bir nara salladı: — Hayda Yusuf be!. Mollanın bu narası tam ye- rinde idi. Hem künteyi ve hem| de sarmayı sıyırtmıştı. Nasıl o-| lur da nara sallamazdı. | İki pehlivan tekrar ıyıkul kapıştılar. Fakat, artık- boğuş-| manın sonu gelmiş gibi idi. Bütün seyirciler ve eski peh- livanlar görüyorlardı ki, gürez artık sona ermek üzere idi. Çün- kü, her iki pehlivan da güreşi bitirmek için canla başla çarpı- şıyordu. Ve, son kozlarını oy - nadıkları seziliyordu. Mollanın son çaprazı ve Yusu- fun son küntesi gösteriyordu ki iki pehlivan da birbirini mağlüp etmek hırsında idiler. Koca Yusuf, sinirli idi. İki de birde elleriyle koç bıyıklarını buruyordu. Molla, sakindi. Yal- nız, acul olduğu görülüyordu. Hareketleri sür'atli idi. Pehlivanlar, ense enseye o ka- dar çok kalmadılar. Bu sefer de Yusuf harekete geçti. Mol- laya bir çapraz taktı. Yusuf, hasmını köstekledi. Fakat Molla, çok tetik olduğun- dan ters yüzüne dönerek yüz üstü yere düştü. Molla yere düşerken Yusuf da üzerine düştü. Molla, hava- landı, Yusufu üzerinden kay - dırıp önüne düşürdü. Molla, Yusuf derlenip topla- nıncaya kadar derhal toparla - mp hasmının üzerine çullandı. Daha Yusuf ayağa kalkma, dan yetişti. Ve, sarmayı doladı Künteyi attı. İki pehlivanın güreştiği yer şayırlıktı, Fakat yaz münase- setiyle topraklar çatlamışt. Gü- reş meydanında da çatlaklar aa gördü. | Yüsuf, açık düştüğüne- emin | değildi. at açılmıştı. — Yu-| Buf, Mollaya sordu y — Ne var Molla be?. W — Oldu Yusuf be!, | — Amma, yaptım Be?. | Deyincı olla, sustu önüne| baktı. Ne diyeceğini şaşırdı. Bir türlü — Oldu be Diye kesip atamıyordu bir vaziyette idi. Yusul eli- le gözünü tutuyordu. Gözü kıp ırmızı olmuştu. Vaziyetin müi ğunu gören Aliço, den kalktı. Meyda: Btraftan- bağırıyorlardı: — Oldu. — Olmadı... Aliço, meydana geldi. la karşılağınca Yusuf sâkin bir tavırla: | — Usta- yenildim. mi? | Diye sordu.. Aliço, cevap: ver | di | — Abe Yusuf, bu, Mölla seni | daha nasıl yensin be? | Dedi. | Zaten Yusufün gözü güreşe- | miyecek derecede zedelenmişti Lâkin, Yusuf açık düşmüşt Aliçonun dediği gibi, Molla, daha Yusufu nasıl yenebilecek - ti? Böyle pehlivanlar-ancak bü birlerini bu derece hatalayabi lerdi. Aliçonun sözleri üzerine Yü- suf meydanı bıraktı. İşte, Mol-| la ile Yusufun Pami güreşinin hakiki sahnesi bundan ibarettir. Fakat, o günden bugüne ka-| dar Moölla ve Yusuf taraftarları şöyle münakaşa eder- dururlar: (Arkası var) Cihan pehlivanı KARA AHMEDİN USTASI - HERGELECİ İBRAHİM! Türk Başpehlivanla- rının en üstatlarından KOCA YUSUFUN en çok korktuğu, -pehlivanlardan- biri- ve bir türlü ortadan çıka- ramadiği bir pehlivandır. HERGELECİ İBRAHİM Adak Halili meydandan kaçırmış ve ü der yapmış bir pehlivandır. Yakiıda “YENI SABAH,, sütun- M. Sami Karayel'in kaleminden okuyacaksınız. — Bek- larında leyiniz!. ——— MERAKLI BAHİSLER ——— Tayyare bazı memleket- lerde ölüm saçarken Bazı ülhkelerde de ve sıhhat dağıtır Tayyare deyince akla: koı kunç Bomba yağmucları, öldü- | rücü pike saldırışlar ve dehhaş hava muhazebeleri gelir. Bu| düşünüş te doğrudur, zira insan oğlu, kendisine en çok şeref ve- ren ve onu kartallar şahikası- | na yükselten parlak bir keşfi en | gok tahrip vasıtası olarak kul- | lanmaktadır. | Halbuki tayyare medeniyet ve milli iktisat bakımından fa-| ideli birçok hizmetler görebili: Meselâ nakil işleri gibi. Bun - dan başka tayyareleri harp ga- yelerinden başka — insanlığın refahı ve saadeti için kullanan- lar da vardır. Hayra çalışan tayyareler | Ezcümle haber — aldığımıza| göre Sovyet Rusya havacılığı| bir kısım tayyarelerini Azer- baycanda-bataklıkları dezenfek- te etmek ve sivrisinek tohum -| larını öldürmek için kullanma- ya başlamıştır. Yine tayyareler: le Ukaraynada pancar bitlerini | imha teşebbüsü yapılmış ve bu| teşebbüs muvaffâkiyetli netice- ler vermiştir. İş bu kadarla da kalmıyor ve tayyare sırf mikrop, haşere öldürmekten daha hayırlı, dnhax müsbet işler için de kullanılı- yor. Meselâ yine Sovyet Rusya-| da (Bidlorussie) de, (Vologda) mıntakasında tayyareler tarla- lara sun'i gübre saçmak işlerin- de de muvaffakıyetle kullamıl- | maktadır. | Diğer bir takım mıntaka- OLAN ve- mümtazlarından Pariste çetin güreş- zenginlik, refah | larda ise ziraate zararlı böcek- leri vâsi mikyasta imha, orman- lıklar üzerinde uçarak — orman | yangınlarını tarassut işlerinde de yine tayareler kullanılmak - tadır. Türkmenistandaki (Kara| Kum) çölünde - tayyareler to- hum saçma işlerinde kullamıl- miş ve pek müsbet neticeler el-| de edilmişti: | Çiftçinin arkadaşı olan tayyare Ziraat işlerine tahsis edilen tayyarelerin çiftçiye yaptıkları hizmet pek kıymetli olmuştur. Meselâ yapılan ilk tecrübelerde (500.000) hektar pançar tarl zararlı böceklerden temizlenmiş ,300.000) hektar mesahai sat - hiyesindeki pamuk tarlasının keza kurtları imha olunmuştur. Yine tayyareler vasıtasile(250) milyon hektar orman daimi bir tarassut ve mürakabe altında bulundurulmuş, (3.450.000) me sahai Bsathiyesindeki sulak ve bataklık arazi dezenfekte edil- miştir. 1939 - 1940 seneleri zarfında Sovyet Rusyada sun'i gübre saçma işlerinde tayyarelerden pek ziyade istifade edilmiştir. Bu sayede toprağın verim ka- biliyeti bir hayli artmış ve bazı mıntakalarda hektar başına” iki ilâ iki buçuk nisbetinde bir te- ayüt görülmüş yani — mahsul bir misli artmıştır. Bü: yüzdendir ki, Sövyet pi- lotlarından bu zirai işlerle-meş- (Sönu sayfa, & sütüm 3* te) Y NL SABAM VAZİYETİ aa üi ae aA n eADA LSBAAE. — Tarihten menkıbeler, fıksalar | Giril - Kıbrıs » Britanya (Baş tarafı 1 incl sayfada) çin bir sışrama tahtası rolü ifa eder, c) Süriye ve Filistin üzerin-| den Süveyşe karşı bir rası halinde Girit, bir emniyet bölgesidir, d) Yünanistanın son top! dır ve son kuvetlerinin melce idir, e) Mütearrıza Ege denizindi et serbesi min ı'.lw: £) Nihaye rupanın i sa gelinci Bu ada da, bilhassa Suriy Filistine harekâtın intikali ha-| Giridin dan zâfi ş | a) Dardir. Harekât, — şimal- den cenuba doğru cereyan etti-| ğine göre derinliği mahduttur. b) Arazi Gdağlıktır. Hava meydanları'üç yerdededir. Bu üsler, ihtiyacı karşılayacak va-| ziyette müstahzar. değillerdir, | c) Meydanların azlığından ö- türü ada semasında- müdafaa imkâm yok gibidir, d) Müdafiler, adada yerleşen düşmanın artık üstüm kuvvetle- | rile savaşmak- mecburiyetinde- dirler. | Giritle Britanya mukayese e- dilirse: | a) Girit, Britanyadan 40'defa daha. küçüktür; b) Girit müdâfileri birkac tü- mene inhisar eder. Gârnizonun | takviyesi de denizaşırı sevkiya-| tı istilzam eder. Hâkim bir has| va filosu karşısında — seyrüse-| ferin nisbetle ağir zayiata mal olduğu görülmüştür, Btitanya müdafileri, hava korunma. te-| şekkülleri de hesaba, katıldığı| halde, 7 milyondür, €) Adada yol vaziyeti, Bri-| tanyadakile mekis .değildir. Bri- tanyanın hemen her şahıkasına da.asfalt yollar vardır. Bir ma- nevrada harekâtı daima otomo- bille takip- etmiştik. d) Giritte mütemmim. motör- lü. ve zırhlı kuvvetlerin. mevcu- diyetini zannetmiyoruz.. — Bti- tanyadaki - ordular en büyük. silrat ve manevra: kabiliyetini haizdirler, e) Britanya ana: vatan hava | filoları, bundam böyle en büyük, kütle taarruzlarını muvaffaki- yetle defi ve tardecek bir küude. rettedirler, £f) Britanya nüfusu, Girit nü- fusunun en az 220 mislidir, g) Britanyanın hücuma ma- Yuz olması muhtemel mıntâka- lafı ve kıyı üsleri müstahkem | dir; h) Hava üsleri de ateşlerden, masun — bulunduracak sürette| yeraltı tesislerini ihtiva eder- ler. | i) Giritte mütearrız için bir| tistünlük elde etmek Britanya, bir küvvet — menbaı- dır. Küvvetlerin herhangi bir noktaya kaydırılması ufak bir | zaman meselesidir, | k) Anavatan - filoları, deniz, harekötını akamete uğratmak| için ehlikeyi göze alabile-| ce 1) Yer defi ve tart tertibatı, indirmeleri karşılamak üzı tomatik işliyeceklerdir. Giritte| bu müdafaa cihazının bulunma- ması inmeye ve tutunmaya im- ân vermiştir, birkaç me ali halinde, hava ve kara a- teşlerinin buralarda teksifi ve hücumun belirdiği yerde bas- tırılması daima kabildir. | Giritle — Britanya — grasında| müdafaa- bakımından bir ben-| zerlik ta: edilemez ve Gi-| rit teşebbüsü muvaffak olsa bi- le, bu, Britany lerini okşıyama: Esasen deniz ve hava hücum! çıkış yerleri muntazaman keşif, tarassutlar ve harekât takip e- | dilmekte ve buraları şiddetli teşler altında bulundurulmak tadırlar: ” gi Britany müdafilerinin en zayıf günlerinde de, taarruz dilememesinin sebebi, adalıla - rın yurtlarını korumak için her fedakâtliğa katlanacaklarına i- nanılmamasıdır. Girit bile, zayıf garnizonile, şehamet dasitanları yazmakta- dır. Britanyanın istilâya uğrı- yacağına inanmadım ve inanmı- yorum! Britanya istilâsı düşün- cesi, doğudaki tehlikeleri mü- himsemeye — sevketmemelidir Akdenizden Büyük Britanyanın can damarı geçeri işgi ğ emel: istilâsı | >öyle muhkem kapalı kolaydır.| |Bu Abbasi halifesi, es sının failini nasıl AbI ü — halifelerinden sur, birgün maiyet erk birlikte gezmeğe Bağdat sokakla karşıdan 'dalgın gelen ve selâm bile vermeden yoluna devam eden Bir adama rastla: dı. Kendi vallının kimbilir ne bü> yük bir derdi var ki, benim ha- lifo olduğumu farketmedi. Diye söylendi. Sonra yanın- dakilerden biri — Şu adamı huzuruma, ge-| tir! | Emrini verdi. Emri alan zat,| dalgim adamın arkasından koş- tu: — Selümsız, sabah: geçip gidersin bre dedi. Seni devletli efendimiz: isterler! Dalgın adam, neye- uğradı: ğini şaşırmıştı. Şimdi ne: yapa: cak, halifeye ne cevap verecek- ti? Niçin biraz dikkat edip ha- lifeyi tanıyamamış: ve: hürmet- te kusur etmişti? Korkusun- dan: sapsarr kesilmiş: bir halde | halifenin huzuruna gitti; etek öptü ve titremeğe başladı. Halife- Mansur; adamcağızın bu haline büsbütün acıdı. Onu daha ziyade ürkütmemek için gayet tatlı ve yumuşak: bir ses« le sordu: Man- n ile kendine: nasıl | nâbekâr? sultanımız | — Adın ne? — Ahmet — Ne iş yaparsın? — Tâcirim. — Büyük bir- düşüne var ki beni tanımadan yürüyün geçtim. | Af buyur devletlim! Öğle| büyük - bür detdim- var ki: etra- | fımı görecek vaziyette- değilim. | — Çekimme, anlat — derdini!| Belki derdine derman olabili- | rim. | 'Tâcir Ahmet, ölüm tehlikesini | atlatarak geniş bir nefös al -| mıştı. Derdini anlatmağa baş- ladı — Sayenizde ticaretle iştigal edön orta halli bir tâcirim. Ti- caret maksadile Bâsraya git - miştim. Giderken.-de bütün na- kit servetimi aileme emanet eylemiştim. Basradan dalia dün döndüm. Ailem, eve hırsız gir - i, kendisine emanet etti - ğim paraların. çalındığını söy- ledi. Önce inandım. Sonra. evin içini inceden inceye gözden ge- çirdim. Kapıları, pencereleri | nasıl kapalı bıraktıysam yine | buldum. | Eve hırsız girmemiş olduğuna kanaat getirdim. İste derdim bundan ilgesettir. Üst tarafını yüksek Türâkinize bırakıyo - rum Halife Mânsur, tâcitin karı | sından şüphe etmekte olduğumu | zmişti. Tekrar sormağa baş - ladı: | — Ailen genç midir? — Genc... Güzel midir?. Son derece güzel... Onu kız mı aldın; dül mü — Duül aldim. Ne zaman aldın? — Bir sene evvel. | Mansur, sorduğu 1 cevaplarla her şeyi öğrenmişti. Artık hırsızı ve tâ cirin servetini meydana çıkara-| bilirdi. Tâcir A alife lerden başka kimsenin kullana- mıyacağı hususi kokudan bir şişe hediye etti ve dedi ki Allahtan idini - kesme, Belki bir gün calınan servet meydana çıkar. Hediye ettiğim bu bir şişe kokuyu, ailenle bir- likte sürünürsünüz. Bu suretle bozulan sinir atışmış o- lür. Şüphesiz ki ailen de senin kadar mütessirdir | âcir Ahmet, halifenin kıy -| tli hediyesini alir almaz eve koştu. Şişeyi genç ve giüzel ka- uzattı. Sonra acı acı, mâ- — Bari bunu iyi muhafaza et, dedi. Büyük halifemiz Man- surun hediye Kadın, kocasınm bu — imalı sözlerinden birsey anlamıyarak şişeyi aldt ve koynuna soktu: — Merak etme kotacığım. Halifemizim hediyesini öyle em- niyetil bir yere saklıyorum ki, oraya- senden- başka kimse el uzatamaz. * Halife Mansur, bir kaç saat dölaştıktan sonra sarava dön- meyda müştü. Kargısında van duran adamların: | — Bağdat sokaklarında do - laşacaksınız. Kimin üzerinde halifelere mahsus koku bulun- duğunu hissederseniz, onu, he- men yakalayıp getireceksiniz. Dedi, bu acayip, emri a kişiler, yer öperek huzurdan çıktılar. Bağdat sokaklarına da gildilar: Yanlarından gelip ge- | çenleri kokliyarak — dolaşmağa| başladılar. | O giin bir iş göremediler. Bi tesi gün yine aramağaçıktılar. | İçlerinden bir Bon derece, güzel ve yakışıklı bir delikanlı| ile karşılaştı. Delikanlınm. üze- rinden keskin bir koku yayılı -| yordu. Bü koku, halifelere mah- sus Kokunun tıpkisı idi. Ansı- zan üstüne atılıp — delikanlıyı| yakaladı. Etraftan, saraya men-| sup olan ve ayni emri alâm iki| kişi daha: koşup geldi. Bağırıp| çağırmasına: ehemmiyet ver - meden delikanlıyı — saraya: gö: tündüler; Halifenin karşısına diktiler. Hailfe. Mansur, neye uğradı- ğ bilemiyen delikanlıya: — | — Tücir Ahmedin paralarım | ne yaptın? | Diye sordu. Delikanlı, yutku-| narak cevap verdi: [ — Ben öyle bir adam tanım- yorum: Paradâm, puldan habes Tit yoku.. Hâlife- Mansur; işi - uzatmak istemedi. Sör sözümü söyledi: — İâkâr etme delikanli! Büu paralar sendedir. Tücir Ahme- din güzel karısından aldığın pa- raları bann. teslim: edersen ha- yatını kurtarırsın. Aksi takdir- de, seni derhal cellâda; veririm.| ' “MANSUR” un F;WWHĞİ rarengiz bir hırsızlık vaka- a. çıkarmıştı ? ç yaşta öbür dünyayı anlı, hiık mik eğine Elini kovn bir kese etmi naat na soke çıkarıp getirmiş tu. Koca halifeye t m etti. Halife Mansur, — keyfinden kahkahalarl: gülüyordu. Hiç müşkülât göstermeden para ge- ini çıkarıp veren delikanlının best bırakılmasını — emretti. Onu savdiktan sonra da tâcir Ahmedin getirilmesini buyur- du. Aradan çok geçmemişti ki, tücir Ahmet huzurda bulunu - yordu. Neş'esi hâlâ üzerinde 04 lan halii — Ya tâcir, dedi. Genç ve güzel ailenle oturmağa mı ras zasın; yoksa onu bosayıp çalı- nan paracıklarına. kavuşmağa mı? Tâcir Ahmet; biraz düşünmek meeburiyetini duydu. — Karısımı çok seviyordu. Ondan şüphe-et: tiği halde bile-ayaılmak . istemis yordu. Fakat çalınar para: da azıbirşey: değildi. Mühim bir yekün teşkil ediy /rdu. Tekrar eline- geçecek (dan bu. servet sayesinde - d£âa: güzel bir kas dınla evlenmek - imkânı- vardı. Cevap: verdi — Servetime - kavuşmak is« terim! Halife Mansur, bu cevabı a« linca keseyi tâtir Alhimedim ös nüne firlattı — Bü andan itibaren o kadim semin ailen değildir. Etine dös ner dönmez onu azad eyle! Dedi ve sözlerine devam- e- derek hakikati kısaca — anlattı: Ailesinden zaten şühhe etmek- te olan tâcir Ahmet; kendisini hem paralarına kavuştüran; hem de karısının ihanetini mey: dana çıkaran halife Münsura nasıl teşekkür edeceğimi bile . medi. M. Zeki KORGUNAL BİRHEZİMETİN TARİHÇESİ (Baş tarafı 1 inci sayfada) Kurtarılabilen şeyler, efradım| üzerinde taşımakta - oldükları eşyaya inhisar ediyordu. Fakat (Flandres) den kurtulabilen ef- radin kuvvei maneviyesi sarsıl- mamıştı. Bünlar üstün hava kuvvetlerinin kurbanı oldukl: rlardı. Onları düse ; düşman hava- kuv- vetleri yenmişti. Ordularm. harp- nizamı bas kımından, İngilzlere: nisbetle, daha garpte bulunan Fransızla» rın irkâbı ameliyesinin İngil! lerden sonraya kalmalarımı tas bii götmek icap eder. Coğra mevkileri itibarile İngilizler sa> hile daha evvel varmışlardı. Bi naenaleyh Pransızlar - İngilizles rin peşi sıra dümdar ha parak sahile yaklas ler. | Almanların gayretleri kıtaatı.| mütt. mâni ol! sprüb: mı: Almanlar nın irkâbıma aş nın asıl büyük ve taarruzu birgün yısta başlıyacaktı düşman mevzif ilerleme te erile iktifa meeburiyetinde Harbin bu a ait va- kayi ve hâdisel, kaydetmek bir hayli müşküldü a umumi bir hercümerç için e kıt'alar yer — değiştirmekte, bir kısım cüzütamlar gemilere irkâp olunmaktadır lan Lord (Gort) yerine kat'alarına. General ( der) kumanda etmekte rçekten kah lerek. ve —hi düşmana. pahalıya rek yapılıyordu. Günlerdenberi| tayyare bombaları altında- du- rup dinlenmeden harp eden fır- kalar arasında- insan kudreti - nin son Haddine dayanan bit gayret ve besaletle vazifelerini yapan: cüzütamlür vardi: Me- adım mal ediles ca- döğüş selâ- (12) fırkası: 1940 ikincikânunundan mayı- sına kadar — (Saint - Çuentin), de vazife gören bu fırka 10'maas yıs akşamı (Namur) un. garbi- inderilmişti. Bü-firka ü- ına taarruza duçar ol madı ve 14 mayıs akşamı(Cour- celles) e gönderildi ve bu.kasa» bayı çok faik düşman kuvvetle- rine karşı 24 saat müdaafa etti. (Mous) mıntakasındaki. ricat başlayınca fırka. birçok. mevki- leri düşmana karşı müdafaa şartile yavaş yavaş ve intizam- la geri çekilmeğe başladı. Fir- kayı teşkil eden alaylardan: bir çoğu bütün zabitlerini kaybet- mişlerdi. Kahraman 12 inci fırka nihayet (Dunkerk)e gel- diği zaman elinde yalnız topla» inci- Pransız. piğade rile top- arabaları kalmıştı. Fir- ka diğer malzemesinin düşman eline geçmi de müsade et- rı tahrip ederek tarafindan kullanılamı bir hale koymuştu. Ne yazık ki fırka (Dünkerk) civa- rında sahile vardığı zaman (3 haziran) tahliye ameliyesi ik- mal edilmiş ve bütün gemiler vara etmişli Büuna rağmen fırka mucizeler yaratarak, en küçü sandallardan bile istifade ederek — bakiyyetüssüyufun bir nni İngiltereye geçire bildi. Zaten fırkanin mevcudu bir hayli a ti ve ancak (4000) vermek - suretile düşman çenberjnden- kendisini kurtarmıştı. (Arkası var) Anadoluya- nakliyat Şehrimizden Anadoluya nakli yat devam etmektedir. Şehri- mizden Diyarbakara: kadar olan istasyonlara sevkolunacak: som kafileler de gitmişlerdir. Eski- şehirden- itibaren Küyseri, Si vas, Erzincan ve- Brzurum.ara. sındaki. istasyonlara: gidecek- o« lanlar dün sevkolunmuştur. Diğer — taraftam Trakyadam Anadoluya: yapılan meecani nakç Tiyatas dar baslanmışkır.