SABUN Çok Mu, Yoksa Az Mı Harcarsınız ? Bir memlekette sabun ne kadar || fazla (o kullanılırsa, o memlekette medeniyetin o nispette ilerlemiş sayılması lâzım geldiğine ( dair, avrupada dilden dile dolaşan bir söz vardır. Şimdiye kadar bu söz laf arasmda ortaya atılır. ve bir hakikat olmak üzere tastikle kar- #ılanırdı. Halbuki, son hafta içer- sinde İngilterede münakaşa mev- zuu teşkil etmiştir! Sabunun fazla kullanılması, bir memlekette medeniyetin iler- lemiş olmasına delil sayıla bilir. | mi?.. Bu fikri benimseyenler, me- 'deni bir insanın temizliğe merak- | lı olması lâzım geldiğini, temizli- $i temin eden başlıca © vasıtanın da sabun olduğunu söylüyorlar. Tı fikre zıt düşünceler de, fazla w un harcamanın, ne temizlik msrakına, ne de medeni insan o- luşa delâlet edebileceği noktasm- dan, münakaşaya girişiyorlar! Sabun bahsinin münakaşa mev- zuu teşkil etmesine sebep, neşir 0- lunan bir istatistiktir. Bu istatis- tiğe göre, en çok sabun sarf olu- nan memleket, Amerikadır. Son- ra Felemenk ve Danimarka geli” yor. İngilterenin veziyeti de, bun- lardan sonra gelişle, dördüncülük- tür. Şu halde temizliğe meraklı ve medeni oluş hususunda, İngi- lizler, diğerlerinden gerimi?.. Ha- yır! İngilizler, bunu kabul etmi | yorlar, kendilerini müdafaa yollu neşriyat yapmağa başlıyorlar ve işte sabun münakaşası bu sebep- ten ortaya çıkıyor! Tutulan istatistik, rakamlara istinat ediyor. Her Amerikalı, se- nede oniki buçuk kilogram sabun kullanmadan yapamıyormuş. Di. ğerleri de derece derece daha az.... Bu rakamları gözden geçiren bir İngiliz gazetesi, bahsi teferruatile tespit ederek, uzun böylu mütale- alar yürütüyor ve şöyle diyor: “Sıcak su banyosunda soğuk su banyosunda olduğundan daha zi- yade sabuna ihtiyaç duyuluyor. Denizde, gölde ve nehirde yıka- nanların, yahutta kapalı bir yerde soğuk su banyosunu tercih eden- | lerin daha az sabun sarf ettikleri, muhakkaktır. Böyle olduğu hal- de, rehavete dalarlar ve banyoda luzumundan fazla kalırlar, bir ta- raftan da boyuna sabun kullan- mayı, bunun bir icabı sayarlar. Bundan başka, sabun, çama- şır yıkamak işinde de elden düş- İ miyen bir maddedir. Sıcak mem- leketlerde, üşümek ihtimali (pek az olduğundan, fazla giyinmeğe luzum kalmaz ve çamaşır az yıka- nır. Çamaşırın az yıkanması itiba- rile, tabii sabunun sarf ediliş nis- peti, böyle memleketlerde eksilir. Sıcak olmayan bazı memleketler- de de, insanlar okadar sağlamdır, ki kavanm tesirinden korunmak lüzumunu his etmezler. Onlarda öyle katkat giyinmek endişesinde Şık Bir Kostüm ——2ş m a aa değillerdir. Dolayısiyle, gene sa- bun masrafı eksilmiş, demektir! Sonra, sabun harcayışta tasar- sanlar, hesaplı hareket ederler, bazıları müsrif davranırlar. Me- selâ, Felemenkte kadınların de- vamlı olarak sabuna el attıkları, mesel hükmüne girmiştir. Haki- katen, bu memleketin kadmları, sabunu bol isterler ve sabun kö- püklerinden balon yapmağa bayı- lrlar?,, İngiliz gazetesi, ancak sabun- dan hiç istifade etmiyen memle- ketlerde insanların temiz ve me- deni olmaktan © çok uzak bulun- dukları neticesi o çrkarılabileceği kaydile, sabun bahsinin erkekler- den Fazla kadınları alakadar etti- ğini yazıyor. Bazı kadınların, ala- bildiğine sabun kalıpları devire- rek, yok yere kocalarına bu yüz- den de masraf kapısı açtıklaraıı, halbuki bir ev kadınının ucu maş» rafa dokunan her işte ifrat ve tef- ritten kaçınması, itidal gözetmesi icap ettiğini ilâve ediyor! Şık Bir Kostüm ruf ve israf ta rol oynar. Bazı in- | Saçta Moda Renk: Beyaz! Film yıldızlarının'en şöhretli- lerinden Cin Harlov, bu güzel ar- tist, saçlarının rengile de anılır, O, saçlarını Platin rengine boyamış ve bu renkte saçı moda yapmıştı. Fakat, saça bu rengi en hoştarz- da verebilen yanlız kendisi kal- mıştır. Yıldızın bu hususta nasıl bir tertipten istifade ettiğini, ta- mamile ifşa etmediğini zan edenler var. Ayni zamanda, onun tertipin- den istifade edişide şahsi mahare- tine de pay ayrılıyor! Cin Harlov, geçende © saçının rengini değiştirmeğe kalkmış, bu yüzden mensup bulunduğu film şirketile aralarında ihtilâf çıkmış» İ tr. Mensup olduğu şirket, Plâtin renginin değiştirilmesine razı ol- mamış, yıldıza, bu rengin pek ya» kıştığını ve herkesin kendisini bu İ sürmüştür. Cin Harlov, saçlarnın koyu sa» rıya boyamak istiyordu. halbuki, o böyle bir temayül gösterirken, şimdi ben beyaz saç rengi mo- dasına temayül uyanmıştır.. Bu rengi, gümüş renginde saç olarak anlatıyorlar. Bu renkte saç moda- sı, İngilterede baş © göstermiştir. İlk düşünen ve tatbik eden olmak üzere, belli bir isim not edilmiyor. Yeni temayül, müşterek bir tema- Ekşili Çorba Koyun etinin yağlıca tarafını seçmeli. Eti ufak ufak doğradık- tan sonra, kaynatmalı. Et, suyu i- le iyice pişince, başka bir kap içer sinde un, yumurta ve limonla ter- biye hazırlamalı. Bunu, digerinin üzerine dökmeli. Bu suretle, ekşi- li çorba işi tamamlanır!. Yalancı Dolma Yalancı dolma yapmak için, önce soğanı ince ince ufalayıp zeytinyağı içersinde (o oldurmalı. Sonra az miktarda tuz, biber, do- mates karıştırarak çevirmeli. Ge - ne az miktarda dercotu da kona- bilir. Bu daha ziyade lezzet temin eder. Nihayet pirinç katmalı ve haşlanmış yaprağı sıkıp sıkıp pi- rinçle doldurmalı. Pişirirken azar azar su vermeği ihmal etmemeli. Tamamiyle pişeceğine yakın bir az zeytinyağı daha dökerek üzeri- ne limon sıkmalı. Balık Iskarası İskara üzerine tefne yaprağı dizmeli. Bu, yapılacak ilk iştir. Tefne yaprağının üzerine kılıç yahut palamut balığını yerleştir- meli. Bu da yapılacak ikinci iştir, ki balığın çiy kalmadan ve yanma dan kızarmasını gözetmek, bunu takip eden üçüncü iş ve kızaran balıkların üzerinden balrk terbiye- si geçirmek de dördüncü iş olur. Beşinci iş de, tabağa koyup ye - mek! Balıkların tabakta da tefne İ yaprağı üzerinde yer tutması, ter- İ cike değer. renkte saçlarile beyendiğini ileri- ; vül olarak, adeta birden göze- çarpmışlır. Plâtin renginde dedikleri ğa- yet açık, uçkun sarı rengin yerini, gümüş renginde dedikleri bembe- yaz saç, ne dereceye kadar tuta- cak?.. Yeni saç rengi modası, İn- giltere haricine de çıkarak, bütün düyada yayılacak mı?.. Bunun| şümullenmesi, pek muhtemel gö- | rülüyer! Beyaz saç modağindân bahso- Cin Harlov lunurken, bunun tarihi menşei de hatırlanmıştır. Fransa Kralların - dan Ondördüncü Luinin saçları ağırmca, kadın, erkek bütün etra- fındakilerin saçlarını pudralama- ları, daha sonra beyaz . prokalar takmaları ve Hükümdarı, yaşlı görünüş üzüntüsünden kurtarma- ları!... Dolayısıyle, yeni saç rengi modasının, en çok saçı kendili- ğinden ağıranlarm hoşuna gidece- ğine de işaret olunuyor! İL Ağırlığınca Değeri Olan Bir Kadınla Evlenen Erkek! Ağırlığınca değeri olan bir ka» | dın!.. Bir erkek, on dördüncü ka» | rısını, ağırlığınca para verdikten sonra, nikâhlayabilmiş! Va- | ka, Yugoslavyada olmuştur. Er- kek bir çingenedir. Şimdiye kadar on dört defa evlenmiş. Üç karısı ölmüş, onu da kaçmış. On dördün- cüsü, işte tartılarak ve babasına ağırlığınca para verilerek alınan kadın! Babası, kızını ancak kilogram başına 120 Dinar vermek şartile çingeneye nikâhlamaşa razı ol- muş. Çingene, bu şartı kabul et- i V miş, kız soyunmuş, çıplak vücudu üzerinde yanlzı ga yethafif üzerinde gayet hafif bir tül bulu narak, tartı aletinin üzerine çık- mış. Tam elli dört kilogram gel miş. Çingene, her kilogram için 120 Dinarı sayıp kızı almış! Şimdi, on (dördüncü karısıy- İ le nasıl evlendiğini anlatırken şöy- le diyormuş: — Ağırlığınca para verdim. Çok ağır şarta katlandım. Buiş, her yiğitin kârı değildir. Erkek dedi- ğin böyle olmalı, bir kızla evlen- meği aklına koydumu, karşısına ne güçlük çıkarsa, o yenmeli, kızı almalı. İşte ben, öyle yaptım. Her evlenişimde türlü türlü zora çe- kildim, hiç yılmadım! Ama, şunu açıkca söyliyeyim, ki bu seferki bundan evvelki on ü- güncüye taş çıkarttırdı. o Ağır - lığınca para!... Ne bu, degilmi?. Fakat, bunada şükür!... İyiki bu alım, satım işi bundan iki sene ev- vel olmamış. Karım, o zamandan- beri çok şişmanladı. Ağırlığı ada- makıllı arttı. Şimdi tartılınca, da- ha ağır basıyor. Demek, şimdi ev- lenecek olsaymışım, daha fazla para verecekmişim. Şuhalde ben bu işte gene kârlıfım!