« e Sezanın NE Rİ eyl, Genç talebe daha sözünü bitir- meden, Rafet: — Aptal, diye haykırdı, Senin © zaten elinden bir iş gelmez ki... ie k Seza ağlamak derecesine ge- lerek hemen yanlarından ayrıldı. Kendi kendine diyordu ki: — Yarabbi şu Rafet ne kadar fena bir çocuktur. Ne yapsam be- Zenmez, neyimi görse alay eder, onun sebebinden Cevxla aram a- çıldı. Hademe ile kavga ettim, smıfın camı kırıldı. Yarabbi ben bununla ne yapacağım? e Bir perşembe gününün öğle yemeğiydi. Tabaklar şen gürül * tüler içinde şıkırdıyordu... Çocuk» sr hem tatil, hem de tatlı günü- nün verdiği neşe içinde daha zi» yade konuşuyorlardı. Arada ba- o zılarının uzak tatlı tabaklama kavuşmak için yemeklerini-bitir - meğe acele ettikleri görülüyordu. En nihayet tatlı dağıtıldı. Seza, henüz yemeğe başlarken tabağın içine düşen ufak ve düğümlü bir i. kâğıt tatlıyı bir tuz tabakaşına | in - | buladı.. Seza ağlamak derecesin - | kapaparık kilitlendi, * Sğğa;“& de etrafına bakımdı. Uzakta Ra- fet arkadaşlarına gülerek bir şey- İer anlatıyordu!. —— Ah fena Rafet... Seza artık mi Ş b: .. p İ p : i © doğrusu bu derecesine dayana - mazdı. Her şeyden başka bir de © kâğıtlarını yırtsm, kitaplarının üstüne, aptal Seza diye yazzım... Hemen yerinden kalktı; sükün © içinde çalışan gece dershanesinde © kosar gibi yürüyerek Rafetin ya- rma gitti, Eelindeki kitabı uzat- tı, haykırdı: — Bunu neye yazdın buraya? — Ben yazmadım. — Sen yazdın. Araya muallim muavinini 4€- si de karıştı: o —Ne var Seza efendi, ne olu- yorsun?. » — Efendim, kitabıma, Aptal Seza... diye yazmışlar. Sınıf kahkahalar içinde çınla- dı, Muavin birisine yazdığı, di- erine okuduğu için ceza verdi. —i— Resim yapıyorlardı. Seza ya- rım saattir uğraştığı vazifeyi bi - tirmek üzereydi. Son çizgiyi çe- kerken kolu bir vuruşla sarsıldı. Siyah bir damla tam resmin orta- sma düştü, Seza: o, — Ey... diye hiddetle basımı © Kaldırdı. Rafet çoktan uzaklaş» miştr. Resim hocası: — Kim o, dedi. — Benim Efendim. bakınız “© şu resmin haline, Rafet geçerken koluma öyle bir çarptı ki.. — Efendim, kaza oldu, mah - © sus ki.. i Hoca garip bir adamdı, Se- © zaya: i — Ne yapalım arkadaşın kaza diyor... Dedi. Seza hiddetle söyleniyordu. © Muallim tekrarlamağa mecbur ol- du: — Bir daha yap.. Çok söz yok. Çalışacağız oğlum.. ki —B Muallim muavininin idaresi al- © tında top oynuyorlardı. Rafet $ bir kurnazlıkla Sezaya çarpmca, | ise bu hafta buradı CO lele” Za b m2 intikamı A.S. Yazan : | ikisi birden yuvarlandılar.. Evve- lâ düşen Seza olduğu için en çok onun canı yanmıştı...Fakat sesini çıkarmadı. Çünkü işte ceza için muavin Bey düdük çalmıştı. Bir saniye sonra cezanın han- gi tarafa verildiğine dikkat edip hayretle: — Efendim, dedi... Ceza on- ların tarafa olacak... Rafet beni düşürdü. Hakem tereddüt ederek cevap verdi; — Ben senin Rafeti düşürdü - ğünü gördüm. — Hayır efendim... İtiraz edi- yorum.. O beni düşürdü. Rafetin tarafı neticeyi tayin | ettiler: — Hakeme itiraz yok!. —ö— Büyük gece teneffüsünde sak- | lambaç oynuyorlardı. Seza ebe olmuştu. Saklananları görmemek için ebelerin bahçenin uzak bir köşesinde hurdavat dolu bir oda- da bir müddet durmaları lâzımdı. Seza da bekliyordu. Bilmem bir- denbire nasıl oldu, kapı şiddetle karanlık odada mahpus kalmıştı. Uzaktan, Rafetin sesi, oldu, oldu. Diye haykırıyordu!. —71— Seza bir gün müdür beyin ver- diği tarih dersine çalışamamıştı.. Çocukların arkasında kendini mu- allime göstermemek için siniyor, muallimin kendini kadırmaman için ne yapacağımı bilmiyordu. Dersini bitiren müdür bey ise kal- dıracak talebe arıyordu. Birdenbire Rafetin yuldu: — Efendim... Seza tarihe ak- şam hepimizden fazla çalıştı!, Müdür Bey yan gözle Sezaya baktı, sonra Rafete dönerek: — Evelâ'siz geliniz bakalım. Rafet Efendi; dedi. Çocukların gülümsemeleri a « rasında Seza koca derste müdür beye şükran dolu gözlerle baka- bildi. sesi du - —8— J Bir hafta sükün içinde geçti... Seza hayret ediyordu.. Bir sabah gözünün kapağını kaldırınca, ka- pağın iç tarafında asılmış bir kâ- ğıt görddü. Üzerinde gene: Sana her bir ceza seza Aptal Seza, aptal Seza! Diye yazılıydı. —Y Coğrafya hocası hiddetle hari- tayı kimin yırttığını. soruyordu. Rafet ayağa kalkarak: — Efendim, dedi, biz odaya girdiğimiz vakit Seza Efendi ha ritanın yanında bir şey yapıyor: du.. Bizi görünce çekildi. Hoca, hiddetle Sezaya baktı. Seza kıp kıtrmızı olmuştu; .— Seza Efendi siz mi yırttı» nız?. : — Hayır Efendim, ben derse çalışıyordum.. — İyi ama, teneffüs zamanın- da kimsenin sınıfta bulunmağa mezun olmadığını bilmiyor musu- nuz? Seza cevap vermedi.. Mual - lim tekrarladı: — Bilmiyor musunuz? Öyle dal ik Ayrılık Vefa ve Kumkapı klüpleri ayrıldılar Bir müddet evvel birleşerek çalış- mağ başlıyan Vefa « Kumkapı klüp - lerinin birbirlerinden ayrılarak çalış maya başlıyacakları bir kaç zamandır söylenip duruyordu, Evvelki gün tep” İ lanan kongre bu işi halletmiş ve iki klübün esasen birbirinden ayrı olan sahalarında eskisi gibi çalişmaları kas bul edileniştir. Ümümi kongreye İstanbul munta » kası ikinci reisi Fethi Tahsin Bey re- islik yapmış, müzakere (başlamadan evvel. memleket büyüklerine ayrı ayrı tazim, hürmet © telgraflar: çekilmiş, müzakere çok samimi bir hava içinde arkadaşça münakaşnlarla geçmiştir. Kongrenin sonunda Vefalılar namma bir zat söz alarak Kumkapılı arkadaş- larına veda etmiştir. Bundan sonra, Yurt binası üzerine (Kamkapı Ocak klübü) levhası asıl » mıştır. Vefalılar da Nahiye merkezi salo - nunda, kendi kongrelerini yaparak, mürakabe ve idare heyetlerini seçmiş- ler; Gazi Hazretlerine, Büyük Meclis riyasetine, Başvekâlete. Vefa mezun - larından Maliye Vekili Fuat Beys, Ma» arif Vekili Zeynelâbidin Beye, Halk Fırkası kâtibi umumisi Recep Beye, | İstanbul Halk Fırkası reisi Dr, Cemal Beye ayrı ayrı tazim ve hürmet tel » grafları çekerek aralarında konuşmuş» lar ve İcongrelerini bitirmişlerdir. İki klübümüze de muvaffakiyetler dileriz. Yüzme şampiyonluğunda atlama birinciliğini kazananlar Denizcilik heyetinden: Yüzme şampiyonluğu müsabakala- rmda atlama birinciliğini kazananlar şunlardır: Trmplen: 92,22 puvanla Beykozdan ; Fahri Bey birinci, 85,14 puvanla Fenerbah- çeden Sadi Bey ikinci, 80,32 puvanla Galatasaraydan Ahmet Bey üçüncü. Kule: 62,16 puvanla Beykozdan Behçet Bey birinci 54,56 puvanla o Vefa - Kumkapıdan Halit Bey ikinci, 54,42 puvanla Fenerbahçeden Sadi Bey ü - çüncü.. Hanımlar: i Beykozdan Mell Nefo birinci. Su sporları klubünün haftası Istanbul Su sporları klübü reisli « ğindent 16 - Eylül . 1934 Pazar günü baş- lamak ve yalnız klüp azalarına mah: sus olmak üzere bi: Spor haftası ter- öp edilmiştir. | Bütün faal azamızın iştiraki ve iştirak İ setmiyenlerle bütün azamız muhterem ailelerinin huzurlariyle sahalarımızı şenlendirmeleri rica olunur. Müsabaka gün; saat ve yerleri a - şağıya yazılmıştır: 16 Eylül 934 Pazar saat 10,00 kü“ vek, Moda. 16 Eylül 934 Pazar saat 14.00 yüz- me, Moda.. 21 Eylül 934 Cura saat 9.00 Atle- tizm, Fenerbahçe Stadı. 21 Eylül 934 Cuma saat 15.00 Yel- ken, Moda. © İştirak edeceklerin kayit için mü - sabaka günlerinden (nihayet iki gün evvel k'übe müracsatleri rica olunur. ———— —-———— reniniz!, l —10— Seza cuma günü mektepte kal- dı. Hava çak güzeldi. Artık Ra: fet hakkındaki kini teskin oluna- miyacak bir raddeye gelmişti, İçi- ni çekerek, evini, annesini, hafta gezmesini düşündükçe, gözlerin - de parıltılar dolaşıyordu. o Akşa - ma kadar bahçenin bir köşesinde düşüncesi içinde kaldı, ME Hafta em ilk gecesi Saza | ŞEN Kanlı İntikam! Arsen Lüpen, oğlunun düşmanı mi? Yazan: Maurice Leblanc -21— Tomas yavaşça elini Centil - menin caketi ile yeleği (o arasına sokup araştırmağa başladı. Fa - kat parmakları paraların (daha cazip varlığını ancak yelek ce - binde buldu. Bu cepise, ucu çengelli bir iğne ile kapanmış bu - lunuyordu. Hoş, sanki bu iğneyi açmak bir iş imiş... Tomas iğneyi açar açmaz banknotları gayet usulca çekmeğe başladı. Fakat Centilmen başı - na gelenlerin (farkında olduğu zıhabını uyandıracak bir hare - ketle eğildi ve sıkımdı. o Tomas buna aldırış etmeyip bütün kuv - vetini topladı. Fakat Centilmen şiddetli bir mukavemet gösterme- ğe başlamıştı; iki eliyle Tomasın koluna yapışmıştı ve elerini tır - naklamağa çalışıyordu. Bu mu - kavemet Tomasın O tahmininden cok daha fazlaydı. (o Kollarmda Tomasın tırnaklarını basmasm » dan doğan acılar duyuyordu. Bun- dan başka Ceritilmen “imdat!,, di- ye bağırıyordu. Tomas korktu, Centilmeni bü- tün kuvetiyle sarstı ve sürüklemi- ye başladı. Centilmen birdenbire bitkin bir halde yere yuvarlandı. Tomasın sarhoşluğu geçmiş, bu * nuh Yerine şiddetli"Bir Hilde€”ka- im olmuştu. “Büridüfi”başka; “hiç farkında olmadan bazı sırları or- taya atmış olduğunun farkınday- dı ve bu hal hiddetinin artmasını mucip oluyordu. Elini Centilme- nin elinden kurtarmağa muvaffak olduğu zaman rıhtım Okenarına gelmis, iki pehlivan gib diz üstü- ne oturmus bulunuyorlardı. To- mas etrafmı gözledi. (e Kimseler yoktu., Bundan sonra Centilmeni şid- detle itti ve sarhoş suya düştü. Tomas bir kac saniye devam eden bir dehşet ve korku ile olduğu yede kaldı. Sarhoşu farkında ol- mâdan suya atmıştı. Bunu niçin yaptığını izah edemiyordu. Soy- mak maksadiyle mi, yoksa beş bin frank veren zatle görüşmesine mani olmak 'çin mi? Bu esnada Centilmen daha bir iki kerre suyun üstüne çıktı ve son bir çıkıştan sonra bâtarak bir daha görünmedi. Ve Tomas ta evine döndü. i Centilmen, su içinde bir kaç oyuna karışmamış, heyecan için « de, kalabalık içinde birisini arı - yordu. Birdenbire: Yakaladım... Dedi. Önünde karanlık içinde dolgun bir gölge sinsi adımlarla ilerliyordu. Seza bir kedi gibi yürüyerek mırıldandı: — Hain Rafet, şimdi sen gö- rürsün... ; Olanca kuvvetiyle kolunu kal- dırdı.. Rafetin. ensesine şiddet- le indirdi... Rafet birdenbire dö- nünce, Seza, hayret ve dehşetin « den iki adım geriledi... # Çıldırdın mı Seza Efendi?. Seza mahcubiyetinden yere geçmek ister gibi kekeliye keke- liye cevap verdi: — — Müdür... Bey... saniye akıntıya doğru yüzdü. Te mas tarafından görülemiyeceğine emin olduktan sonra mükemmel bir yüzücü maharetiyle karaya çıktı ve rıhtım üzerinde yürümeğ€ başladı. Şoförü Grenel köprüsü yanında kendisini bekliyordu. O- tomobile atladı, elbisesini değiş” tirdi ve Visineye doğru yol alma” ğa başladı. Sabahın üçü çaldığı zaman Centilmen köşkşkündeki yatağı - na uzanmış, tatlı bir uykuya dak mıştı, - Bu Centilmen Rauldan başkası değildi. vi Zabrta ve adliye tarafından ya” pılmakta olan tahkikatta hiç bir ilerileme görülmüyordu. e Raul, ertesi gün tahkikat hakimi M- Ruselene tesadüf etmişti. Bu 21 sevmiye sevmiye tahkikatını yap” tığı bu vakaya ait tahkikatı yakın” da bitireceğini ümit ediyordu. Bu” nun için neşeliydi. Raula dedi kis © — Maamafih tahkikatın henüz bu raddeye gelmemiş (olduğunu unutmayınız. Hattâ, muayyer bir netice elde etmekten çok uza” ğız. Hâlâ bir çoktikenli nokta” lar ve müphem izler vardır ki bunların aslın tahkik etmek, doğ” ru olup olmadıklarını görmek lâ* zımdır. Guso neticeden çak emin» Fakat ben, vüksek bir noktada" tarassutta bulunup bir sey görmi” yen bir insan vaziyetindeyim. — Şu Bartelmi hakkında henü$ kat'i bir şey yok mu? z — Hayır henüz hiç bir malö* mat elde edilmiş değildir. Bir © ünün, gazete sayıfalarma ak**” dan fotoğrafı ölünün hüviyeti hak kında fevkalâde mübhem bir kan at basil edilmesinden başka bif şeye yaramamaktadır. * Bundâ" başka Bartelmi'nin sağken daimi şüpheli yerlere devam ettiği m hakkektır. Halbuki böyle yerlerd? polise izahat verilmediği malüm” dur. Bartelmi'nin gazetelerde ç kan fotoğrafını tanıyanlar olsa bi le böyleleri maznun mevkiine dü mekten korkarak kat'iyyen ses ©" karmamsaktadırlar... Bu da ser3©” rilerin ve şüpheli kimselerin bir üsulüdür. — Bartelmi ile Simon arasınd# bir rabıta hissolunmuyor mu? — Kat'iyyen... Bundan mas? Simon Loryan sahte bir isim t6#” yordu. Onun da nereden belli değil. Masmafih tahkikat esnasmd” onun bazı yerlere devam ettiği “9 .bazı kahvelerde görüldüğü sabit olmuştur. Hattâ bir gazete, gayet güzel bir kadınla görüldü bahsediyor. — Bütün bunlar çok mübbe”* şeylerdir. Bu güzel kadına geli” ce, otun hakkinda da müsbetbi” mlümat elde etmek kabil. olanı” mıştır. Bu gibi adamlar daima li yaşamakta ve sık sık hüviyeti” rini değiştirmektedirler. — Ya i bizim: köşkte , çalı” genc mimar? ii