M ibi bahsi AKL ZI yüsi Üs 1354 Tanburi Salâhattin Beyi dinlerken... Dün gece, Çiftlik o parkında “Bestekâr tanburi Salâhattin ge- cesi,, çok güzel geçti, Kendisini seven birçok musikişinaslar kon- | Çaldılar ve | sere iştirak ettiler.. söylediler. Davetliler baheçyi dol- durmuştu. Salâhattini meslek ar- kadaşlarından çok fazla büyük ve samimi bir dinleyici ka- labalığı vardı. Ben de bu kalaba- lık içinde onu ve arkadaşlarını sa- at üçe kadar dinledim. Şopen beş on gin başını din - lendirmek için bir köye gitmiş. Şopeni sevenler köy tiyatrosunda bir konser vermesini rica etmişler. Üstat burada rasladığı birkaç ta- lebesiyle sahneye çıkmış. Fakat o akşam nasılsa o vilâyetin valisi de bu köye uğramış ve zadegân- dan birinin şatosunda misafir kal- mış. Valiye Şopenin konserinden bahsetmişler. Mağrur ve müstebit vali tiyatro sahibine şu haberi göndermiş: “Şopen hemen şimdi, misafir bulunduğum şatoya gel- sin.. Beni eğlendirsin. Konseri ya- rın geceye tehir ediniz!,, Şopen sahneye çıkarken, ken - disine valinin sözlerini tekrarla - mışlar. Üstat, sabırsızlanan hal- km heyecanının kulis arasında görmüş ve: “- Beni seven ve beni bekliyen kütleyi kazanmıya omecburum. Vali hazretleri bensiz de eğlene - bilirler..!,, demiş ve perdeyi açtır- miş, Salâhattini sahnede gördüğüm zamanıdaima bu vak'ayı hatırla- . rem aÖ tapkı bir Şopen tevazu ve samimiyetiyle tanburunun hazin ve muhrik nağmeleri içinde küçü- ! lür, küçülür ve kaybolur. Sal hattin, dinleyicilerinin kalbine gi- | den yolu bulmuştur. Bu gece gene, Kürdili hicazkâr- dan bestelediği: Nereden sevdim o zalim kadını Bana zehretti hayatın tadını Sormayın söylemem asla adını. Şarkısmı okurken ne kadar coşkun, ne kadar cana yakındı. Salâhattinin bestelediği şarkı - lar arasında bu sene en fazla tu- tulan, hüzzamdan (güfte Mual - lim Vecdi beyin) : Gözünün rengini sordum kara * sevda dediler, Beni mecnun edenin ismini Ley- lâ dediler Zültüne bağlı kalan dillere şeyda dediler şarkısıdır. Salâhattin dün gece bestekâr Lem'i Beyin udla bir şarkısını yalnız başına çaldı ve okudu. Udi Marko efendi, kemani Cevdetle beraber (Bu gece şerefine bir ha- tıradır bu şarkı) parçasını söyle di. Lavtacı Ovrik efendi ile kanı: ni Artakinin ve bir kemençenin istirakiyle çalınan parçalar da es- ki olmakla beraber güzeldi. Ov - rik efendinin: Sevsem azarlar, sevmesem. azar lar. Öpsem azarlar, öpmesem azarlar ara nağmeli türküsü de çok beğe- nildi. Faruk Bey, Salâhattinin “Nere- den sevdim.,, şarkısını ve hüz- zamdan “Kalmadı bende ne arzu, ne gönül,, ü çok tatlı, oynak bir seile ve muvaffakıyetle okudu ve andı. seven | Bundan sonra (Belvü) ve (Pa- ayrı ayrı fasıllarla, durgun ve üz- gün çehreleri tekrar neşelendirdi- ler. Saat birde paydos oluyor zan- niyle müteessir olan dinleyiciler, hoş geçen bu saatlerin biraz daha uzıyacağını anlamışlardı. Belvü saz heyeti kemani Neca- ti, Neyzen İhsan, panço Cemal, hanende Cemal ve Hâmit Beyler- le diğer arkadaşlarının iştiraki le Dede Efendinin saz semaisin- İ den başlıyarak, bugünkü fasıllar İ arasında hemen hemen hiç din- lenmiyen (Nişaburek) faslına ge- çildi. Belliydi ki Necati Bey ve arkadaşları bu fasıl üzerinde faz- la çalışmışlardı. Dinleyiciler bu faslı büyük bir zevk ve sessizlik içinde takip ettiler ve çok alkış- ladılar. ra Mahmure, Fazilet ve Nebile Hanımlar ve Balıkesirli Mustafa Bey yeni şarkılar okudular. Bu sene kış sonu ile yaz ara- sındaki kısa zaman zarfında Fa- zilet hanımın sesinde ve usulle- rinde daha doğrusu taganni tar- zında terakkiye giden büyük bir fark gördüm. Lâme elbisesinin göz kamaştırıcı zarafeti de belki bu görüşümde âmil olmüştur. i Gerçi gözümle kulağım arasında dört parmaklık bir mesafe varsa da, bu gece gözümden ziyade yal- nız kulağımın vazifesine ve has- sasiyetine kıymet vermeğe mec burdum. Malüm ya, saza karşı kulağın rolü gözden yüz misli, bin misli fazladır! Bu meyanda musiki sevenlerin «aha doğrusu alaturkacıların, ve bilhassa İstanbulluların güfte ve bestelerini çok tanıdıkları ince ruhlu bir bestekârdan bahsedece- ğim: Mustafa Nafiz. Ona arkadaşları bestekâr di - yorlar. Salâhattin de halka öyle tanıttı. Onu dinleyicilere ben tak- dim etseydim: — Sair ve bestekâr Nafiz.. Derdim. Mustafa Nafizin güfteleri ken- di bestelerinden çok daha mana- lı, çok daha güzel ve caziptir. Akşam kuru bir gül gibi yadımda silindi. Yalnız o kadm karşıma bir nur gibi indi. Baktım yüzüne gözlerimin mate- mi dindi. Mustafa Ve: Hasla kalbimde açılmış kanıyan bir yarasın! Seni ölsem de unutmam bana son hatırasın: Kaybolan cismini gönlüm nere- lerde arasın? Güfteleri gibi, Nafizin, yüzleri geçen nefis eserleri vardır. Mustafa Nafiz sahnede kendi şarkılarından birkaç parçayı oku- du. Halk Mustafa Nafizi yakın- dan tanıdı.. Sevdi ve candan al- kışladı. Onun güzel şarkıları arasmda; Kara sevda gibi ruhumda duran gözlerine Gömdüm esrarla dolu aşkımın is- yanlarını. Seni kaç yıl aradım böyle derin- den derine, gençliğin İ Gözlerin içti bütün | norama) saz heyetleri geldiler ve | Bundan evvel ve bundan son ! Tayyare bayramı- na hazırlık DEF (Başmakaleden devam) sinde milli müdafaaya 26 tayyare hediye etti.,, Muhterem Fransiz meşlektaşı- mızın Tayyare Cemiyeti hakkın- daki bu takdiri bizim için kıymet- lidir. Ayni zamanda bu takdir- kârlar memleketimizin de tayyare ile müdafaa işine verdiği ehemmi- yetin ne kadar yerinde olduğunu gösterir. Türk milleti, Türk hükümeti, Türk efkârı umumiyesi hava mu- harebelerinin ehemmiyetini birçok sene evvel yalnız takdir etmekle kalmamış, memleketi kuvvetli bir hava ordusu ile teçhiz etmek için filen tedbirler de almıştır. Bunun- la beraber tayyarelerin ve umumi- yetle hava vasıtalarının milli mü- | dafaa bakımından ehemmiyeti © kadar büyüktür ki bu yolda bun- dan sonra ne yapılsa gene azdır.. Onun için 30 ağustos tayyare bay- ramı gibi milli tezahürat günlerin- den istifade ederek bu husustaki ileri hareketlerimizi bir kat daha hızlandırmamız lâzımdır. İstikbal muherebelerinin hava- da olması demek bundan © sonra hudutlarda harbeden askerlerden ziyade cephe gerilerindeki sivil a- halinin havadan gelecek taarruz- lar ile ölüm tehlikesine maruz bu- lunması demektir. Onun için halkı mızm Tayyare Cemiyetile elele ve- rerek milli müdafaa yolunda ya- pacağı her türlü yardımlar milli bir vatan vazifesi olduğu kadar | Kendi şahsi selâmetleri için de vaktinde tedbir almaları demek- tir. Mehmet ASIM a aa kanlarını! Ve: Bir gün bana sen ince hayalinle göründü! Gönlüm seni bekler kuru yollar- da bütün gün! Ey saçları sevdadan uzun, gözleri Gönlüm seni bekler. Ve bilhassa: Yalnız benim ol, el yüzüne bakma sakın sen! Kıskan beni, göğsünde uyut, yan ateşimdeh! Aşkın o zehir hasreti ruhumda ka- narken, Kıskan beni..... şarkıları, güfte ve besteleriyle be- raber sevilmiş, tutulmuştur. Mustafa Nafizin eserleri Dede Efendi gibi eski musiki üstatları- mızın çok değerli eserleri arasın- da yaşıyacak ve nesilden nesle kalacaktır. Bu güzel musiki ziyafeti ara- | sında birçok kimseler ( gibi, beni de sinrlendiren bir hâdise oldu. Bazıları da gülüyorlardı ya.. Bir kısmını güldüren ve diğer kısmı- nı sinirelndiren bir hâdise — ne kadar ehemmiyetsiz olursa olsun — madem ki göze çarpıyordu. Elebtte kayıt ve işarete değer: Salâhattinin sahnedeki perde - ciliği! Bunu benim gibi herkes gör- dü. Yahut herkes gibi ben de gör- düm. Perdeyi, dünyanın her ye- rinde, — köy tiyatrolarında bile — bir perdeci açar. San'atkâr numarasını yapar.. Sahneden çe- kilir ve perdeci tekrar (perdeyi kapar. San'atkârın tanburunu çaldık - tan ve şarkılarını (söyledikten 1924 te sermaye ve bu müessese ile Türkiye İş Bankası, yarın, ku- ruluşunun onuncu yıldönümünü kutlulayacaktır. Bu münasebetle Galatasaray mektebinde bir sergi hazırlamıştır. Sergide, bankanın bu on yıl i- resimler ve tablo halinde yazılar i da görülmektedir. Meselâ bankanın kuruluşu tari» İda bankanın vaziyeti nasıldı: Büyük çerçeveler içinde göze çarpan kısa, açık ve anlaşılıklı ya- zrlar şunlardır: 1924 “Sermaye küçüktü. Eleman yoktu. Piyasada kredi ihtiyacı pek bü- yüktü, İş hacmi fevkalâde dardı. Yoksuzluk memleketin her ta- rafında ayni şiddetle duyuluyor- du. Bütün bu sebeplerden dolay! muhit, yeni başlıyan bu küçük mü- esseseyi ihtiyatlı ve mütereddit bir vaziyetle karşıladı. Bu küçük ban- ka İstanbulda da bir şube açtı. 1925 Banka az zamandâ yüksek bir itimat kazandı. Bir taraftanişlerini genişletti. 500 bin lira sermaye ile Anado- lu sigorta şirketi tesis edildi. Bulgar Dağ Simli kurşun ma- deninin imtiyazı alındı. Banka İstanbul ve İzmir liman şirketlerine müessis ve hissedar ol- du. Ereğli ve Zonguldak (kömür havzasında yerlesmeğe başladı. İş Bankası Ankaradaki ikinc Merkez binasma nakledildi. İzmir ve B-----4- --beler açtı. 1926 l Sermaye iki milyon liraya çıka- rıldı. Kömür ocaklarının marına başlandı. 1.000.000 lira sermaye ile (Ma- den kömürü işleri şirketi) teşkil o- lundu. 500.000 lira sermaye ile (Kozlu kömür işleri şirketi) kuruldu. Banka dış piyasalarda da tanın- İ mıva ve kuvvetlenmeye başladı. İstanbul ve Trakya şeker fabri- kalarının kurulmasına iştirak etti. Dünyanın her tarafındaki ban- kalar müesseseye itimatlarını gös- termiye başladılar. 1927 Sermaye dört milyon liraya çı- karıldı. İtibari Milli Bankası, bankaya ilhak edildi. Halkı tasarrufa alıştıracak ham- lelerde bulundu. Ankara merkez binasının inşa- sına başlandı. Samsun ve Adana şubeleri a- çıldı. ıslâh ve i- 1928 Tasarruf hesapları arttı. Mev- İ mmm enes sonra, ayağa kalkarak ikide birde perdeyi açıp kapamasına taham- Iş bankasının sergisi yarın açılıyor i çinde geçirdiği safhaları gösteren | hi olan 1924 senesi 26 Ağustosun- | | dı. mül edemedim doğrusu. Salâhat- tin gibi ince, hassas bir san'atkâ- ra perdecilik yaptırmak doğru mudur?. iskender fahrettin REN : NN | krediyoktu; Şimi iftihar edebiliriz» duat yekünu 33 milyon liray! “|| GU, İş Bankası kömür havzasın© faaliyetini modern esaslarla sia karar verdi. Trabzon, Balıkesir, Edr€ Ayvalık, o Gireson, Zonguli Kayseri ve Mersin şubeleri dı. 1929 Sermaye 5 milyon liraya © rıldı. Kilimli kömür şirketi satım dı. Bir milyon lira sermayeli ( Reasürans) teşkil edildi. Kozlu kömür işleri şirke! sermayesi 3.000.000 liraya İ olundu. Bergama, Tarsus. Nazilli, A sar, Ödemis, Zile, Erzurum. du, Milâs, Konya, Uşak ; şub€” açıldı. 1930 Sıkıntılı bir buhran yılı ol pi na rağmen müşterilerinin kredi'ğ| tiyaçlarına yetişti. .İ Bankanın iştiraki olduğu b il 7 im in im mn ei işler sağlam adımlarla feyizli ticeler vererek ilerledi. Ankara mensucat fabrikasi tın almdı: “Yüniş,, in temeli i Ormaniş faaliyete başladı. Beyoğlunda bir swbe açıldı 1931 Türk mallarına mahreç olar? yasalarda yerleşmek için tedbi alındı. İş Limitet teşkil edildi. İç: piyasalarda günden kuvvetlenen alâka ve itimada şılık olarak yeni musmele mer leri kuruldu. Karıştığı piyasalarda halk ne faydalı bir nâzım oldu. Pamukiş teskil edildi. i Gaziantep, Manisa, Ani Kars. Bartın. Eskisehir, Ada rı, Bafra, İnebalu Malatya, 117988 köprü, Sıvas, Divzrrbekir, Ai 1932 Bankanın ihtiyat yekünu 2 yon 540 bin liraya çıkarıldı. İpekiş yeni ve asri metot göre organize edildi. Serm: arttırıldı. Ankara mensucat fabrikası misli daha büyütüldü. En son tem makineler getirildi. Hamburgta, mallarımızın İ subeleri açıle- İ piyesalarda iyi şeraitle satıl" için “İş Kominport,, Mıs' “Mısiris.. şirketleri tesis edildi" Ham'vrg ve İskenderiye # leri açıldı. 1933 Eskişehirde Ziraat Bankas! Sümer Bankın iştirakile şeker rikası tesis edildi. Turhalda Zirsat Bankasile tereken üçüncü şeker fabri! kurulmasına başlandı. Ergani B-k'r maderinin (99 »-ix geçmesine teşsbbüs edildi Sişe ve cam ihtivac-nın dehi'€ temini isin imtiv-7 aldı. Memlekette T“'-tantrasiti icin teşebbüse es-ildi. Kadıköy ve Üsküdar şub açıldı.