ay e »p Sok Yaşıyan insanları arayıp| Ye kendileriyle uzun boylu 'tan bir gazeteci, bir köyde) & Yirmi yaşında bir kadının ya - » ını haber aldı, Gerçi, 157 “ da öldüğü mevzuu bahsolan | Sağaya nisbetle bu bir şey de- ama ne de olsa, çok yaşayış “siyonunda bu kadın da yer Gazeteci, derhal o köye gitti kadınla konuştu. Adı Esma o- i kadın, yüz yirmi yaşında Hu mevzuu bahsolmasına rağ i dinçti, Hafızası da olduk- p #rinde,. Gazetecinin sorduğu Sen her şeye, derli toplu cevap- verdi, Zetecinin gözlerine, bir ara- duvardaki iri bir temel çivisi- takılı balta ilişti. İyi bir gaze- > Yaptığı bir mülâkatın müm- olduğu kadar enteresan olma- için, konuştuğu kimseye dere > lepeden sualler de sormalı. gazeteci de iyi bir gazeteci idi. le yaptı; >> Bu balta, kaç senelik var, Hanım? Esma Hanım, kurulduğu min- "in köşesinde kımıldandı. Göz - Ni yukarıya doğru (o kaldırdı. ya baktı. > O mu?.. Ha, o da çok yaşa” Babam odun yardı, kocam o- mlarım odun yardı o balta ile! bam söylerdi. Onu, anam be- doğurduğu zaman, kapı bir kom *duncu Mahmut, hediye etmiş i, ma.. Şu hesapça, o baltada *t benimle, efendi!.. Hah, hah! , azeteci, şaştı ve hayretini şu! “melerle söyledi: İ Şaşılacak şey!.. Babanız, ko- iL” Oğullarınız, o torunlarımız andığı haldes., ih, © Ya, ya!.. Şimdi de torunla- şuna giderken alırlar bu bal- Sü öm kadar eski olduğu halde, Sizin gibi! iy Öyledir zahir,.. ya!... Örle- Nezaket Bahsi / i zamn sahibi, satıcıların - Atay, Sağırdı. İşte, yanında Pah, YU tam iki saat uğraştıran, | N ka op top kumaş indirtip 9 akşy? astırdığı halde, hiç bir İNN tara almıyan; sonra da satıcı- İdi, <EYap vermesine | kızan diş or. Fırtına dehşetle | Ny üzereydi! Bu ezici ve Sika, Süsteri, üstelik kendisi al; etmişti, ha!.. Ah cada- ! a, n sahibi, © kaşlarını! 7 i ay Satıcıyı haşin bir tavırla YA Çeki; > : — endi, senden şi- Ona kâfi derecede ne- vi emişsin! a dişlerini gıcırdı “sahibi. 1 gıcırdattı, Ma- , Ne inin yanmda suratı bir İN a ima PR Söstererek, kendini Biriştiş iş a... içinde te , iSim tek sey kaldı. Bu —Öğiniz şey.. Nezaket! Mermi asena sm ran Balta VE Sapı/ 2 ge vara Gibi, Âma.. Yüz yirmilik kadın, bir an sus- tu. Bu sırada gazeteci, biraz evel kadının muhtelif pozlarda resmini çektiği küçük fotoğraf makinesiy- le baltanın resmini çekmeğe hazır- lanıyordu. Onun şıkır | şıkır bir şeyler yaptığını farkeden asır gör- müş kadın, sözlerine ilâve etti: — Öyledir o da.. Yaşıt benim» le.. Hem de yeni gibi, sapasağ- lam!.. Şimdiye kadar on kere de- mirini değiştirmişiz,... on beş kere Ama, başka tarafları de sapını.. a Aes mi Kadına Karşı Fedakârlık ! — Erkekler arasında da kadınlar gibi yaşlarını saklıyanlar var mıdır, der- eskiden nasılsa, şimdi de öyledir.! > Hiç mi hiç değiştirilmemiştir. Baş- ka tarafları! dürünmez fğl — Salonunuzda saç için “görün mez ağ” var mı? — Tabii, Hanımefendi. Hem en son model! — Şu halde getiriniz de.. bir “gö- reyim”! Oburluğu ile meşhur bir adâm, ziyafetten döndü. Hem pek zen- gin ve cömert bir adamın ziyafe - tinden.. Evde sordular: — Nasıldı ziyafet?.. Bol yemek yiyebildin mi bari? Obur, güçlükle nefes alarak, bir koltuğa çöktü: — Yedim! — Doydun mu bari? — Doydum gibi, ama.. Ne ka- dar istersem o kadar yiyebileceği. mi söyledikleri halde, yemek iste- diğim kadar yemeği, midem al- madı maalesef! bol — Sabahın saat sekizinde eve geli- yorsun, ha?. Olur şey değil! — Sen ne söyliyorsun, kuzum? Bu olur şey değil de senin bu saatte W- yumuş bulunmaman, olur şey mil — Şüphesiz!.. Meselâ ben, hemşiremin hatırı için yaşımı saklarım. O- nunla ikiz doğmuşuz da! Küçük Daktilo! zı Meri Glori değil, böyle anılan başka bir kız! — Bir iş bulmuştu. Yazıhane sahibi olan yaşlıca, çatık kaşlı, çetin bakışlı bir adamın karşısında duruyor. Bu adam, an- latıyor ve daktilo dinliyor: — Ancak, şimdiki halde size ayda otuz liradan fazla para ve- remem! Ufak tefek, çıtır pıtm bir kız “Küçük Daktilo,, , —film m olan “küçük daktilo,, kıvrak bir kımıldanış!a, kirittr: — Fakat, rica ederim, beyefen- di!.. Bu para pek azl. — Siz bilirsiniz, kızım. İşlerim iyi gitmiyor. Daha fazla para ve- remem, mümkün değil!.. Bununla beraber, siz yaşta bir kızın ne masrafı olacak?.. Ben, kos koca i adam olduğum halde, ev masrafr- mı altmış liraya indirdim. Bu ka- dar para ile pek âlâ geçinebiliyo- rum, Şu halde siz d — Aman, rica ederim, beyefen- di!.. Ben, sizinle bir miyim?.. Be- nim yalnız tuvalet masrafım...... — Tuvalet masrafınız mı? — Tabit... — Meselâ,.. Ne gibi? — Aman, Efendim. Pek zaruri seyler! Dudak boyası, allık, pud - ra, kolonya, Javanta.. Berber, masajcı, terzi v.s. İçin vereceğim paralar!.... Yaşlıca, çatık kaşlı, çetin ba- kışlı adam, oturduğu koltuğu, ter- m, Uyumamağa, Eşek Yarışına, Uyumağa Dair — Aman, bu ne hal! Herkös bize bakıyor! — Bakacak ne var? Bu yaz Adada eşek yarışına adamakıllı merak sardır- dım. Kocamla beraber antrenman ya «pıyoruz! Bankada Çek! LE O Aypa yy sine çevirdi: —Şimdi anladım. Hakkınız var. Lâkin, kabahat gene sizde..... Ga- zetedeki ilânı dikkatli okumamış- smız! — Ne demek istiyorsunuz, bey- efendi?.... — Hiç değilse, kapıda mesleği- min de yazılı olduğuna dikkat et- meniz, lâzımdı! — Affedersiniz, ama bilmece 7 — VAVIT TE TEMMUZ İİ İA am 2 ) Nr Kestirme Cevaplar LİME YE Ra İki arkadaş, Köprü üstünde karşılaştılar. İkisinden biri, bu karşılaşmaya pek sevinmiş görün- dü. Heyecanla, hararetle, muhab- betle elini uzattı: — Kaç zamandır görmedim se- ni, yahu!, Adam akıllı göreceğim geldi. Gel bir defa öpeyim! , Öteki, bu kadar sevinmiş, he - yecanlı, hararetli, muhabbetli gö- rünmüyordu. Bilâkis, kâfi dere- cede soğuk, mütereddit, tutuk. Buna rağmen, kendisini adam a « kıllı göreceği geldiğinden bahse - den arkadaşı, onu şapur şupur öp- tü, Öpüşüne öpüşle mukabele görmediği halde... — Azizim, senden bir ricam var!, Tamam!.. Bu ricanm neye da- ir olduğunu söylemeğe hiç hacet yok.. Zaten soğuk davrananın soğuk davranmasının sebebi de bu idi. O, derhal bir rica ile kar- yılaşacağından ve ricanın her za- manki ricaların tıpkısı olacağın - dan emindi! — Bana beş lira ödünç verebi- lir misin? Suale cevap, kısa ve kestirme: söyler gibi lâkırdı söyliyorsunuz, , X — Size öyle geldiğini tahmin ederim, hanım kızım! Bu bilme- ceyi size gene ben halledeyim. Bu- rası bir avukat yazıhanesidir. Hal- buki $iz,..... Muhakkak lüks bir ter! zihane sahibinin yanında Mane- kenlik edeceğinizi sanıyordunuz! Banka veznesinde memurla bir kadın konuşuyorlar: — Bu çek, hem sizin, hem de kocanızın namınadır, Parayı ala- bilmeniz için, onun da imzası lâ- zrm! Kadın, telâşa düştü: — İşte bu fena!,. Ben, ne yapa- yım şimdi?... — İmzası lâzm olan kocanız, hanımefendi! — Evet, ama.. Onun bende im- zası yok ki.. Kaç zamandır ne ben| ona mektup gönderiyorum, ne| o bana mektup yazıyor! yn May İ nız senin ikrarın istemem | — Gerçi sana bir haylı borcum var, ama ay başında hepsini bir- den ödiyeceğimden emin ol. Yok- sa, sana borcumu vermek isteme- diğimi mi zannediyorsun?. Suale cevap, kısa ve kestirme: — Vermek istersin, fakat ve « remezsin! 20 Ve 200! Suçlu mevkiindeki adam, hır- sızlık yapmadığını © iddiada israr ediyordu. Polisteki ikrarını taz- yik tesirine atfederek, şöyle diyor» du: — Katiyen kabul etmem! Hakim, bu inkâr suçluya şöyle söyledi: karşısında — Sen öyle diyor, inkârda ıs rar ediyorsun. Lâkin, ortada yal- yok.. Üstelik, tam yirmi şahit var. Yirmisi de seni hırsızlık yaparken görmüşler, Şimdi bunları çağıracağız. Onla « ! rın ifadeleri karşısmda ne diye- ceksin? Suçlu, bir omuz O kımıldatışla, cevap verdi: — Ayni şeyi söyliyeceğim, ha» kim bey hazretleri! — Tam yirmi şahit görmüş! — Verdiğim ilâçtan karınız her ak- şam yemekten sonra bir kaşık alacak. Mışıl mışıl uyur! — Fakat,... uyumak ihtiyacında o- lan benim! i — İyi ya işte.. Siz de uyuyacaksı- miz! Suçlu mevkiindeki adam, gene omuz kırmıldattı; — Olabilir. Yirmi şahit gör düğünden (dem vurabilir. Ben de yirmiye karşı iki yüz şahit gös- teririm, bunlar da benim görmedi. ğimi söylerler. O zaman, ne yas parsınız, hakim bey hazretleri?.. Gördüğünü söyliyen yirmi kişiye mi inanırsınız, görmediğini söyli- yenii yüz kişiye mii sab — Verebilirim, . fakat vermel