-— 83 — VAKIT 30 Lincikânun 193 Saklambaç ! İhtiyar şen halâ bağırıyordu: — Çocuklar, bu ne miskin -| lik? Kalkın biraz oynayın, vi İ TAKVİ Cumartesi Pazar 30 Kâ.evel 31 Küevel 12 Ramazan (o 13 Ramazan Yazan; M. Cevdet Nadire Refikin kulağıma eğil - di: — Bize bu akşam da rahat yok. Keşke gelmeyeydik. Aman bu ha le.. İtiraz edelim, biz oynamıya - m Ağtülhamidin Yaveri b KEÇECİ ZADE izzet Fuat Paşanın HATIRALARI 1 RAE ini | Size Halebin en güzel kadınından selâm getiriyorum! yın. Ah, biz gençliğimizde böyle miydik? Bedriye, kırmızı şimarık dus) lm. daklarını bükerek ilerledi: Sonra Hâleye döndü: — Oyna.. Oyna diyorsun, ne oy | o— Refikle ben oynamıyacagım. | niyalım? Biraz başımız ağrıyor da.. — Her şey, oyun m yok.. A kr Diğerleri onlarla inat edercesi - zım sizin böyle biribirinize soku «| ne: lup miskin miskın konuşmak çağı nız mı?.. Maşallah her biriniz on dokuz, yirmi yaşında genç kızlar sınız. Bedriye, birden yay gibi ileri fırladı: — Kim yirmi yaşındaymış. Ben tas tamam on sekizindeyim. Şimdiye kadar Hâlenin haykır masma kulak bile asmıyan, başba şa konuşan, gülüşen Cavide ile Hikmet te yaş gürültüsünü işidin- | ce! ğız diyorlardı. Onlar oynamazlar sa biz de.. Hâle de başmı salladı: — Olmaz.. Oyni ksınız. Bu akşam da biraz bir nizden ay- rılıveriniz, kıyamet kopmaz ya?. Çaresiz razı oldular, Daha faz- la itiraz mümkün mü? Remziye: — Peki haydi halacığım, şimdi oyunu tayin etmek sana düşüyor. Madem ki bunu sen çıkardın. Hale, kalım kaşları üzerine dü- sen beyaz saçlarını elile iterken: — Meselâ dedi, Nasıl?., Bir alay genç kız birer lâstik top gibi zıpladılar: “Tabii nişanlı lar müstesna,, — Muvafık.. Muvafrk., — Ya biz, ya biz yirmiyaşmda mıyız? On sekiz, haydi bilemedin on dokuz.. Hâle yazma yemenisini çenesin ! t İ de düğümlerken: Saklambaç.. — Acele etmeyin a kızlar.. Ben mutlaka size yirmi O yaşındasınız demedim ya.. Gençsiniz, oynayı - nız demek istedim. Salonun köşesinde sandalyele | rinde biribirlerine sokulan Refik | Hikmet taş tuttu. Hepsine boş te- ile Nadireyi göstererek: | sadüf ettiği halde Nadireye aksi — Şunlara bakm hele.. Burada | gibi dolu çıkmasın mı? kıyamet kopuyor. Onlar dünya - Refikten maada: dan bihaber. A kızım Nadire, a | — Oğu. Ol, Orulkn çkkpie Refik oğlum artık nişanlı iseniz | sllk'iiterkön Nadire Hanıdsfen bu kadar da olur mu? Bu ne dal- be İh , diy k yorlar- gınlık. Şurada ne kaldı ki, bir ay | , “© 9.“w, diye Maykırışıyorlar sonra biribirinize kavuşacaksınız. | Hepsi saklanmak için dışarı Ya bizim zamanımızda nız nasıl dayanacaktınız. İsaydı « e H ğ olsaydı koştular, Refik te neşesiz neşesiz merdivenlerden indi. Aşağı oda - daki bir büyücek bir dolabı açtı ve oturdu. Diğerleri Genç nişanlılar uykudan uya - | Wir gibi biribirlerine baktılar. Son ra vaziyetlerinden kendileri de u- tanarak ilerlediler. Diğer gençler | yor, kimi mutfağa kilere girip çı» | © de Hâle Hanımin etrafına halka | kıyordu. Nihayet ince tiz bir ses. çevirirken o, gözlüklerini takarak mektep çocuklarını yoklama ya «! “— Gla Diye haykırdı. m Nadire hiddetli hiddetli merdi- venlerden indi. Taşlıktaki yemek odasma baktı: Kimseler yok.. O- | daya yürüdü. Dolaplar hatırına | geldi. Şöyle bir göz gezdirdi. Bir tanesinden başka hepsi üstünden mandallı idi: — Her balde dedi. Biri burada olacak.. İlerledi. Ve Refikle karşı karsiya © gelmesin mi? Hay aksi şeytan.. Bir saniye biribirlerine baka kaldılar. Nadire: — Aksj gibi seni buldum. Bari haber vermeyeyim de diğerlerini yakalayım. gülüşe, koşa — Cavide — Buradayım Hale... — Hikmet — O da burada — Remziye — O da var, — Bedriye — Keza... — Fakat hani İsmetler, Münev retler, Şadiyeler... Refik ile Nadire atıldılar; — Dışarıdalar.. gidip, getirelim? Mümkün mü? Diğerleri hep bir ığızdan itiraz ettiler: — Vallahi Hale olmaz. Onları | gönderirsen giderler de gelmeyi - verirler. Hikmet: — En münasibi Cavide gidip hepsini toplasın, gelsin. O aldat- maz, Nişanlılar bu itiraza için için kı zarken Cavide koşup gitti. Biraz sonra içeri girenler: — Gene nevar da Hale bizi top ladım? Diye bir bir üstüne sualler yağdırıyorlardı. o, — Gelin gelin, şu tarafa.. Bu gecede vaktinizi oyunla geçirin. Hem siz kosup bağırdıkça sanki ben de gençleşiyordum. kapısını araladı: İsterseniz biz ni tuttu. — Yok yok. İyi oldu. Gel içeri. Nadire girmek istemiyor, — Ya görürlerse.. diyordu. İsabet.. asılarak: — Gel gel.. Kim görecek. Ves- | veseye lüzum yok canım.. Burada | rahatımız salondan iyi olur. Biraz başımızı dinlesek kâfi, Nadireye de bu fikir hoş görü- nüyor, onlar orada ebe bizi bula» cak, bulamıyacak derlerken, on » lar rahatlarmma bakacaklardı. Faz İ la itiraz etmedi. Girdi Refiğin ya - Yok yok hepimiz oyniyaca- | Şimdi ebeyi seçmek lâzımdı.|' İ kimi bahçedeki ağaçlara tırmanır» | Refik ayağa kalktı ve onun eli | Refik ellerinden mütemadiyen ! ler heyeti, Belma Panna heyeti İ | | İ VİYANA 12,30 İsvi 1125 ses Kanser, 21,05 besteleri, mser BUDAPEŞTE Yerdinin 6505 m — 19,40 « ları, 2345 op BÜKNEŞ. orkestrns, 22,50 çizen hava - orkestrası. Mm — 18 konser. *I şarkı. 21,20 radyo orlem » trnsı 42 konserin devamı VARŞOVA: öm 10,46 pitik. 7 ?i hafif mtisiki, dans, 5 Solo konser, 19 edebiyat. 0 Polonya havaları, 28 BELGRAD; «im — uhtelif eğlenerir modern dans havaları, KOMA; Mizm 21 eski beste « W şarkı, 2 haberler We Revi nisildel. 22,19 Jnr- ans havaları, Gündelik, Siyasi Gazete Istanbul Ankara Cuddesi VAKIY yurdu Telefon Nu Yazı İşleri telefon ldare teletonn ares” İstanbul | Porta kutum Na 40 | Telgrat Abone bedelleri: | Türkiye ik Senel” 1400 Kr, 8 aylık TS9 3 ayık «00 Ecneyi ilân Ücretleri fear Minlarm (ân snhifelerinde ast mi 50 kuruştan o başlar, Uk enhifede 250) kuruşu Kadar Çıkar Büyük, fazla, devamlı Un verenlere ait ayn tenzilât vardar Gesmi Uânların bir aitim 10 emiruştyr Bir defam 50 İld delim 00 Uç defam 5 dör celam 15 ve on detam 100 kuruştur nina oturdu. Biraz sonra toplandılar. Bahce- ye çıktılar ve bağırdılar: i — Meydana çıkın.. Yeni ebe bu | lundu, Birer ikişer ağaçlardan köşe « | den, bucaktan koşarak gelenler: Bey” — Hay aksi şeytan hep ikinizin İ başında dolaşıyor. — Nadire sende buldun buldun | da Refik Beyimi buldun? kıvrak şen | kahkahalarla ortalığı dolduruyor- lardı. Gene hepsi dağıldı.. Nadire de saklanmak için onlarla beraber ayrılırken Refiğe yanaşarak ya - vaşça kulağına: — Onlar ne derse desinler. de- di. Sen de beni dolapta bul... Diye gülüyorlar, | teselsil bir emniyet mekanizmesi *İ © Şehir dahilinde »İ hir dedikodu yatağı idi. — A. A.. Ebe sizmisiniz Refik | eğ le bir felâket gelmesinden korkarak aldığı emirleri canla başla ifaya çalışırdı. Bundan dolayı, Yıldızın neza- reti altmdaki hafi teşkilât maki « nesi, yekdiğermi itmam eden mü- sayesinde tıkır tıkır işliyordu. Esasen öyle olmasaydı, bu hal otuz üç sene devam edemezdi. ikameti ben | istemiyordum. Fakat o Antuvan | benden ziyade bunu istiyordu. Şe- Ben ise dedikodudan şiddetle kaçmak is- tiyordum, Antuan ikide bir benim sükünet ve inzivaya olan meylimi pek beğendiğini söyler, dururdü. Binaenaleyh ne yapıp yapmalı, şehir haricinde münasip bir köşk bulup kiralamalı idim. Şehrin etrafında birkaç köşk | gezdikten sonra bir gün Cengiye | tesmiye edilen cesim bir bahçe or tasında kâin kârı kadim bir köşkü | matluba muvafık buldum. He- | Men pazarlığını yaparak Oköşkü | İ tuttum. Halep şehri çıplak bir top | & rak üzerinde kurulmuştur. Şehrin | > etrafında 30 kilometre imtidadm- f daki arazi kâmilen göl halindedir. Bahçelerin bittiği yerden itibaren çöl'başlar. Bizim Cehgiye kasrına | | gelince: İ Bu köşk bahçelerin şimali şarki | İ sinde ve şehre üç buçuk kilo met re uzaktadır. Tarzı inşası itibarile gayet metin ve kum şeklinde taş- | tan yapılmış bir binadır, İşte ben bu eski zaman şatoları nı andıran binaya girip yerleşmiş | bulunuyprdum, OKasrı kirala - | mak için kimseden müsaade alma ğa lüzum görmemiştim. Abdülha midin hololarına, rağıplarına büs yük küçük bir sürü hafiyelerine rağmen Halebe yüksekten bakan cengiye kasrında pekâlâ bir ömür geçiriyordum. Sündüzleri, yeni başladığım i- ki fen harp kitabının ikmali ile İ meşgul oluyor. Akşasilari da bar | zı arkadaşlarla büyük havuzun başında toplanıp kendi aramızda eğlentiler tertip ediyordum, Bazı | günlerde Halebin açık tiyatrosun da vakit geçiriyordum. Bir akşam gene böyle havuz başında yalnız oturuyordum. Karşrma bir genç a dam geldi. Giyinişinden, könüşu- | şundan Halepli olduğu anlaşılıyor du. Tanıdığım bir adam değildi. | Binaenaleyh şüpheli bir tavur ile | kendisini göz hapsine aldım. İ “O biraz tereddütten sonra elle- rini uğuşturarak bariz bir Arap şi vesiyle Türkçe olarak bana şu ga- İ rip teklifi yaptı: İ — Efendim.. Size Halebin en | güzel kadınınm selâmını getiriyo İ rum. Evinin önünden geçerken si | zi görüp beğenmişler. Her halde ! sizi bekliyorlar... Biraz evvelki itimatsızlık bir | kat daha artmıştı. İlk defa yüzü. nü gördüğüm bir adam bana Ha- lebin en güzel kadını tarafından selâm getiriyor. Sonra da beni bu meçhul kadı nm evine davet ediyor. Aleyhim- | de kurulan bir tuzağa düşmek i Herkes mevkiine dört elle sa » ; -) rıldığından, daha doğrusu başma çin, kendimin. burada bir menf olduğumu unutmaklığım lâzımdı Halbuki aklım başımda idi. De dim ki: —Halebin en güzel hanımmi benden bilmukabele selâm söyle“ yiniz hakkımda gösterdiğiniz ilti fata müteşekkirim. Ancak beni mazur görsünler gelemiyeteğim. Ne dersiniz. Herif bu cevabım! alınca peki diyip gitmesi lâzım © ken tekrar balta olmağa başlama? mı? O kadar ısrar etti ki.. Nere de ise sabrım tükenmek üzere idi. Nihayet (sana olamaz dedim... Haydi işine git) tarzda mukabe lede bulunmağa mecbur oldum. Genç Halepli havuzun yanmdaki ormanın içinde kaybolduğu za- man kendi kendime (bu da'nesi?), diye düşünüyordum. Aradan böyle üç dört gün ia geçmişti. Bir akşam gene havuz başında gene yap yalnız oturuyor dum. Ayni davetçiyi karşımda görmeyeyim mi? Bu seferki da - vet daha müsbet şekilde idi. — Hanım, Cevabınızdan pek meyus oldu. O gündenberi hep si zi düşünüyor. Sizinle görüşmek arzusuna mu kavemet edemedi. Bizzat araba i- le köşkün önüne kadar geldi. Ara bası ile işte şu bahçenin yanmdi | dürüyor. Kendi araba İçinde size intizar ediyor.,, Artık sabır ve tahammülüm kal mamıştı, Ayağa kalkarak kafası- na bir iki baston yerleştirdikten | sonra herifi havuz yanındaki set ten aşağı yüvarladım. Garip bir hissi kablelvukuun sevkile fena halde hiddetlenmiş - tim, Nitekim bu hiddetimde ne kadar haklı olduğumu biraz sonra anladım. Şehirden avdet eden uşa ğım.. Heyecan içinde bana şahit olduğu şu vakayı anlattı: — Bahçenin sol cihetindeki ha- rici kapısnda bir lândo gördüm. Bu vakit lândoda kim var diye ya nına yaklaştımş, İçinde pürsilâh i- ki adam, arka pencereden tarassut ediyorlardı. Beni görünce başları- nı içeriye çektiler.,, Halebin en güzel kadını tarafın dan vaki olan davetin iç yüzü şim- di anlaşıldı değil mi? Uşaktan bu izahatı almca he - men yanıma bir kaç bahçıvanla u şağı alarak çöle doğru koştum ise de kimseyi bulamadım. Hâdiseden tahminen bir hafta sonra Halepten geç vakit Cengiye ya avdet ederken (Şeyh Bekir) ma ğazaları geçidinde ikinci bir pusu ya maruz kaldım. Hem bu sefer haydutlar beş kişi idiler. (Devamı var) ISTANBUL BELEDİYESİ Şehir Tiyatrosu Temsilleri yn Bu akşam saat 1930 da Lüküs TL) Hayat “hy Büyük Operet Yazan: şit Beyler. Ekrem ve Cemal Re- UMUMA ece Gİ