——8 — VAKIT 15 2.nci teşrin 193. Kelepir Adam: — Gelmelisin! dedi. Meliha adamm yüzüne baktı: Selim gözlerimi yere iğdi; ama gene Melihanın bakışlarını görü- yordu. Etrafları kalabalıktı. Kaldırım. lar insan almıyordu. Otomobiller tramvaylar gelip geçiyordu. Yürüdüler. Tenha bir. sokağa saptılar. Kadın, adamın kolunu tuttu. Durdular, Sordu: — Ne var?. Selim omuz silktı. Hep aynı nakarat: Anasıyle ba bası bomurdanıyorlardı. Oğul'a - rını rasgele bir kızla evlendire »- mezlerdi. — Ne olacak?. Selim tereddüt etti. Yutgundu. Sonar kekeledi: — Bize gelmelısin... Be'ki yüz yüze konuşursak.. . Meliha kulaklarına kadar kı - zardı, fakat Selimin gerilediğini görünce yakasından tuttu: — Beni seviyor musun?. Cevap vermeden, bir bakışta sokağı yokladı. Sonra yüzleri bi - tiştr.... Neden sonra yollarına de « vam ettiler. Selim Hazin, bir evde oturuyordu. Selimin ba- bası, kan ter içinde, elindeki si - garayı yakmamış, soluyordu. O, o turduğu yerde terliyen kanlı bir adamdı. Selimin annesi iskemle gösterdi, kendisi ayakta durdu. “ Oturduktan sonra ne yapacakla rmı me söyleyeceklerini bütün bütün şaşırdılar. Meliha sarar - mıştı, dudakları titriyordu. Nihayet Selrmm annesi konuş- tu, “Hayat roman değildi, aşk ça- buk gelip geçerdi... Insan havayla Yaşıyamazdı. Evlenmek kolay, ya- şamak güçtü, Halbuki O geçinmek lâzımdı.,, > Melihanın kulakları uğulduyor, ışıksız, havasız| IZZETOĞLU de, bu kadar üzüntüye ne lüzum vardı?. Nihayet evlenmeyiverirdi. Ama gene de düğününü düşündü. Her şey hazırdı. İki gün sonra'ev > leneceklerdi. Gözlerinin önüne gelinlik yata - iğı, gelinlik elbisesi, çehizi geldi. İ Adam sen de, annesi ıstedığını söy lesin, Selim karşisındaydı, elbette o da fıkrını söyleyecekti. Ama söylemiyordu. Annesi sordu: — Anlıyor musunuz?. Bunda anlıyacak ne vardı?.. Birden içine korku girdi. Evlene - miyecek miydi?. Buna imkân var mıydı. Sevgili Selrmınden ayrıla - cak mıydı? — Selim! Boğuluyormuş gibi haykırdı. Selim ona doğru bir adım attı, ! sonra birden geri çekildi, uzak - laştı. Meliha anladı... Ve birden, hep İ sine küfürler savurarak tepinmeye başladı. Selimin babası omuz silkti. Se- lim lâkayt, pencereden bakıyordu. Anası kapıyı açtı. Meliha homurdandı: — Kapı dışarı ediliyorum! Çıktı. Kapıyı kapadılar. Meliha, ağır ağır evine gitti. O- | i daşına girdi, Odası alt üsttü, Pen | cere, tabak, pudra kutusu bir ara - da sürünüyorlardı. Meliha sersemlemıştı. Aşkı; ü- mitleri birbirme karışıyordu... Se- Timle güzel bir “ömür sürüyordu. Düğünlük elbisesinin her kıvrımın | İda bir hatıra, ümit dolu bir hatıra gizliydi. Bu elbiseyi ne ümitlerle dikmiş ti. Birden, elbisesinin üzerine ka - pandr. Ağladı, ağladı. Sonra doğruldu. Bir kâğıt aldı ve yazdı: Yazan : İ bisesi acele satılıktır.,,, Ve gönderdi. min zonkluyordu... Adam sen Halka yeni nasıl telkin edeceğiz? (Baş tarafı 3 üncü sayıfada) rını anlatmaktır. Bizim için halkın hafızasına yeni mefhumları, yeni düşünceleri sokmak demek eski kıymetler, eski düşünceler yerine yeni fikirler, yeni görüşler koy » mak demektir. Bu inkrlâp davası - nım en #saslı vazifesidir, mefhumları ni mefhumları üç günlük bir çalış- mayla herkesin kulağına girmiş, Şi İ arlaşmış sanırsak hata ederiz. Din- liyenlerin kulakları bıksa da gö - renlerin gözleri yorulsa da şrarları mütemadiyen tekrarlamak, tekrar tekrarlamak ve şuurları alâkalan « Bunun için yeni fiikrleri kabul İ dirmak zarureti vardır. Yeni re -| ettirmenin en kolay çaresi yeni fi- kirleri halkın beş hassasmdan yıl- madan, usanmadan sokmuya çalış» maktır. Yalnız yazı, yalnız söz kökleşen, kanaat halini alan fikir- lerin sökülüp atılması için kâfi değildir. Göze, kulağa mütemadi- jimler halk psikolojisine böyle, | böyle giriyorlar. Bugün heye -! canm kurulu bir makine haline gi- ren şeklini tayin eden psikoloji ve onun istinat ettiği teknik de artık saflarımızda yer almalıdır. Sadri Etem yen görünen ve mütemadiyen an EL e latan ve mütemadiyen dikkati üş F ilistinde kanlı hâdiseler tüne celbeden bir faaliyet lâzım - dır ki yeni, şuurda yer tutabilsin, devam ediyor Halep — Filistin hadiseleri halâ | yoksa bir nutuk, bir makale, bir ehemmiyetle devam etmektedir. | şiir müphem bır mtıbadan ibaret kalacaktır. Onuncu yıl bayramı yeni fikri, yeni kanaatları telkin yolunda ilk adımımız oldu. Ve şüphesiz ki çok muvaffakıyet kazandık. F; at ye-| halâ açılmamıştır. | Yafadan Şam gazetelerine verilen haberlere göre son hadiseler es - nasmda ölen ve yaralananların sayısı bini geçmiştir. Hastaneler | am in Artık fütuvvetli ağadan, utufet- lâ efendim hazretlerme kadar, hatta müşirlere kadar bütün bir gü ruh bırbirme gırışır. Karışır. Cep - lerden, kirli, temiz renk renk mendiller çıkar. Daha evvel üze - rine çullanılmış ve sol elle müm - kün olduğu kadar muhafaza edile- bilen artık talihine ne geçmişse on ları mendılın bir ucu sol elinde, diğeri dişlerinin arasında olduğu halde tıka basa doldurur. Padişahın yanında bulunmak mecburiyetinde olanlar da bir sa - ray bekçısını bu işe memur eder. Artık bir kepazelıktır gider. Bütün davetliler bu kepazelığı doya doya seyrederler. Sarayda opera yerine has ahır yapıldı? Almanya imparatoru gelirken hazırladığımız mühim yerlerden bırisı de Abdülhmidin tiyatrosu i- dı. Fakat bu da ağlanacak bir me- seledir. Bu Yıldız tiyatrosu, yahut Ha - midin zevk tiyatrosu yapılışınm da bir tarihçesi vardır. Sultan Mecit vaktıyle Dolma - bahçe sarayında kâfi derecede bir opera binası yaplırmış. Oldukça zamana göre de, İtalyan operaları oynanırmış. Sonra sahnede kadın - lar ve balet dansözleri zuhur edin- ce haremi hümayunda (1) bu pek büyük dedikodular çıkar. Nihayet tiyatro yanar, Bunun garip hikâye sini de anlatayım: Merasim (dairesinde uzun bir galeriyle merbut küçük bir tiyat - ro salonu... Hünkârın locası sahne- nazır bir koridor şeklindedir. Ge - rek locanm ve gerekse bu koridor « ların önünde müteharrik kafesler bulunur. Tiyatroya harem geldiği vakıt kafesler konur. Harem bulun madığı vakti kaldırılır. Türkçe ti - yatro oyunları için sarayım mızıka heyeti içinden ayrılma oyuncular vardır. İstanbula gelip Beyoğlun - da oynamış İtalyan oyuncuların - dan saraya alınmış ufak bir trupta İtalyan operetleri oynanır, Abdülhamit itsedığı vakıt türk- çe oyunları seyreder. Halbuki Ab- dülmecit Dolmabahçe sarayının karşısında yaptırdığı (tiyatroda meşhur Naomun tiyatro oyuncula- rını getırtırmış. Abdülhamit sara - yın harem ve bendegân takımıyla gelir, bu oyunları ve güzel dansöz- leri rakıslarını seyredermiş. Fakat harem takımı bunları padişahtan kıskanmıya başladıklarından bu tiyatronun men'i için valde sultana müracaat ederler, O da: — Oğlum... Bu karılarda büyü vardır. Diyerek Abdülmecitten sonra Abdülâzızı korkutur. Niha - yet güya kazaen tiyatro yaktırılır ve yerine ne yaptırılsa beğenirsi - nız... ahır... Yani meşhur (Has ahır). İşte sarayın tiyatro zevki.. su locadan yatak odasına geçebi - yaralılarla doludur. Dükkânlar da | lecek kadar yakın yaptırılımıstı. İ Bu sahnede müteessir gözleri -| 2133 del pt Li, eyi) ilğili i nin karşısında ve iki tarafı sahne- | i “Kelepir: Yepyeni bir gelin el - İye kadar önleri açık ve sahneye | yem Aptülhamidin ) averi Keçeci Zade cnuunun#g i İzzet Fuat Pş.nın hatıraları | A AMA KG AN Valide sultan: “ Oğlum, bu karr larda büyü vardır,, diyerek... mız, heyecanlı yüreklerimiz, peri - şan aklımız neyin (o seyırcısıydı?.. Neler gördük... Ne gözyaşları dök- | tük; İkinci esvapçı İlyas beym ne - zareti altında bir aralık ismi galiba Karlo ve lâkabı domuzcu olan bir tüsü komik Fransızlar idaresinde bayağı cambazdan, pandomima - dan, hokkabazlıktan O tutunuz da, ta Vağnerin parçalarına Okadar.. Hele o verilen müsamereler.. O ke- paze'ikler.. Bu müsamerelerden ayrılırken, Münir paşa dostumla daha bazan bizden olanlarla ağlardık. O ecnebi sefirler, prensler ve büyük kafalı adamlar kimbilir ne düşünürdü. Tiyatronun münakasayla alı - nan kadın elbiselerimi biraz düşü - İnünüz. O balet takımının güzelli - ğımı temin eden ipek çorapları, ti- re çorapları... Bir tarihte büyük aktris Sara ! Bernar İstanbula gelmişti. Bunun gelişinden haberdar olan Aptülha- mit büyük bir merakla bu kadını davet eder. Sarayda hazırlıklar ikmal edi - lir. Tiyatro tezyin edilir, Fakat © gün bir ermeni paşası koşa koşa saraya gelip hünküra bir söz yu - murtlar. © Ne“ biliyon. musunuz? Hayretinizi gidermek: için söylı - yeyim. — Efendmiz. Efendimiz.. Sakın ha.. O Jön Türklerin hürriyetini sevenlerin emellerini ve fıkırlerıni ve şairane hislerini terennüm eden İ br dıramcıdır. O trajedi oynıyan kadmın göğsünde daima taşıdığı sivri uçlu hançerle Obehemehal zatıhümayununuza suikast yapa - İspanyol, birkaç kafeşantan dökün İ , caktır. o Sakın ha kabul etmeyi” NİZ... O vakit kıyamet kopar. bul biribirine girer... Sonra gene böyle bir garip ve daha olmuştur. Dramda bulunan hattâ bir cihetten r© İ mış olan Paris sefiri sabıkımıZ İnir Paşa anlatmıştı: bale | Meşhur aktör Koklen İstan” gelir, Hünkâr haber alınca yemi | sarayda bir temsil vermesini Fransa sefiri mahut M. Konsti dan pek çok methini dinlemi$ duğu Edmon Rostanıh Cyrano Brguac piyesini oynamasını j) İster amma... Takım ağalar! der” hal bir jurnalla bildirirler. — Mahut Siranonun tarihi 9. nu zatıhümayunlarının enfi Mek cidarilerine benzetilmektedir. * sat tahkir ve tezyiftir. “ Derler, Bunun üzerine sarfıf* zar olunur. Bundan haberdar (olan Mü İ paşa ciddi şekilde (o Abdülhemi, İ vazıyeti anlatır. Rostanm emsal ' siz piyesini birkaç defa hünkâr? anlatır. Nihayet Yıldız sarayın tiyatrosunda Koklenin temsil mesine irade çıkar, Di Koklen tiyatroda kendi mus? p” zam burnunun güzelliklerini * iyiliklerini anlatmağa başlar. Bu | ! dair beyitleri okur. Okurken dülhamit gülmekten kendini | maz. O mısraları tekrar (O & i söyletir. Nihayet oyun biter. Ker leni locasına davet eder. Om ! İ nu okşıyarak eliyle göğsüne bir” İ san takar. Fransız sefirinin bu” İriyle pek çok taltif etmiş olmas” i büyük artisti son derece hey landırır, Sanatkâr ağlar. (Mecami İstan” Mir / di) g © wi Yunanistanda Vaziyet | teşebbüsler de Atina, 14 (Hususi) — Başvekil muhaliflerle barışmak hususunda- ki teşebbüslerine devam © ediyor. Dün dahiliye nazırı, başvekilden aldığı talimat üzerine M. Venize- losu ziyaret etmiş ve muhalif meb- usların meclis müzakeratına iştirak etmeleri için hükümetçe (one gibi tedbirler alınması lâzım geldiğini sormuştur. Bunun üzerine M. Ve- nizelos, muhalif fırkalar reislerini nezdine çağırarak kendileriyle gö- rüşmüştür. Bu toplantıda muhalif fırkaların istedikleri bir liste ha - linde tesbit edilerek dahiliye ne verilmiştir. Muhalifler, meclis müzakeratına tekrar iştirak etmek için şu taleplerde (o bulunu- yorlar: zaretine 1 — Meclisi mebusan muhafız bölüğü kumandanlığınm, emniyeti hususiye müdüriyetinden ayrılma - İsı ve bitaraflığı ve tecrübeli ve iti- j mada şayan yüksek rütbeli bir zabi Halbuki Abdülhamidin tiyatro- | te tevdii. 2 —Samiin localarından meclis müazkeratı esnasında gürültü ve i Muhaliflerle barışmak hususundaki vam etmektedir ' | v ONE derhal tahliye ettirilmesi, ii 3 — Meclis koridorlarımâr | miinin serbestçe (dolaşma | men'i ve bu suretle vuku bulan zı hadiselerin önü alınması. Dahiliye nazırı muhalefet çark larının bu taleplerini o baş i tebliğ etmiştir. Başvekil M. im daris, meclisin muhafazası iv da değer bir zabite tevdi edi de öldü” anötle; değiştirilmek ya lüzum olmadığı fikrindedir. fiz kumandanının şahsiyeti, N Vis dahilinde sülün ve oem” “İteminine kâfi m ddeğiimekiii | | Başvekil muhaliflerin bu lap | ne bugün dahiliye nazırı vas" ge le cevap verecektir. Mebus | İlisinde bugün başvekilin söyl” | ği nutuk yarma kalmıştır. e İ Yunan nazırları Sofy#” | gitmeyecek Atiha, — Yunan başve” sia Çaldaris ile hariciye narız! simosun Sofyayı ziyaret €“ İri hakkında çıkan haber t6*X üdahale vuku bulursa Jocaların | dilmektedir.