18 Eylül 1933 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 8

18 Eylül 1933 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

. . 5 e ğe *i Jr 8— VAKIT ÖLÜLERİN BA GELE ölülerini yaka 18 Eylül 1933 - ŞINA NLER n milletlerin yaptıkları merasim Ölüleri yakmak âdeti pek eski! zamanlardanberi dünyanın her ta- rafında cari olar bir usuldür. Hint ilerde bu usul, pek eski zaman - lardanberi mevcuttur. o Afrikada ve Büyük Okyanus adalarının bir çoğunda insanlar ölülerini yakar - lar. (Koita) Kuaytalar, rıkları yan yana getirerek alçak! bir yığın vücuda getirirler ve ölü lerini bu sırıklar üzerine koyarak yakarlar. Nasrettin Hocaya “karın öldü, | demişler, o da; “Ben zaten onu bo: şıyacaktım,, demiş. (Badaga) Ba dagaların ölülere karşı telâkkileri de hemen hemen hocanın tabiata | “ karşı gösterdiği bu istiğnaya, pek andırır. Badagalar, ölülerini iki üç katlı muazzam bir arabaya ko-| yarak yakmıya götürürler. Ölüye, evvelemirde çok tazim ve ihtiram | ederler: Ağlayıcı kadınlar araba - nm etrafını sarar feryat ve figan ederler, çalgılar çalınır. Ölünün yatacağı yere yaklaştıkça bu ma - temlerin yerine cünbüş ve eğlenti kaim olur. Türlü türlü renklere bo: ! yanmış ve tuhaf tuhaf kıyafetlerle giyinmiş bir sürü adam, arabanın etrafında raksederler. Yakma ye- | rine gelince arabayı parçalarla, A- rabanın enkazı içinde ölüyü ya - karlar. Ölü yanmaya başlayınca kabilenin en ihtiyarı kimse ateş yığınının başına geçer ölünün sey- yiatını sayıp”dökmiye başlar. Ve- fat eden adamın hiçbir fenalığını bulamazsa “Bu adam, yılanları öldürdü, kuş yavrularını kedilere | yedirdi, gelinine eziyet ederdi,, gibi umumi bir takım kabahat ve sünahlar icat eder. Türkçesi: “Bu adamın öldüğü isabet oldu. Zaten ahlâksız, mendebur bir insandı, gebermeseydi, onu biz tepeliyecek: | tik,, demek ister. (Toa) lar, ölülerini için adi bir kulübe yaparlar ve bu- nun içini odunla doldururlar. Ce- sedi kulübenin içine koymazdan evvel bir öküz bulurlar, bu ökü - zün başını ve boynuzlarını yağlar. lar, ondan sonra bir balta vurarak öküzü yere sererler, ölüyü can çe kişen öküzün başı ucuna getirirler. | Öküzün canı çıktıktan sonra her- kes yaklaşır, hürmetle öküzü se - lâmlar ve ellerini yağlı rma ve tüylerine sürer, Yeni (Meklenburg) adaların da ölünün akrabası, karşı karşıya mızrakları birer ucundan tutarak ölüyü üzerine yatmıyorlar, kapı kapı dolaştırarak ahbaplarına veda ettirirler. Be meraşimin ertesi günü ölünün ka- pisınm önüne odunları yığarlar bu boynuzla - Yazan: Muallim Necip Cesedin bakiyesi kül oluncaya kadar yakılır. Ateş söndükten ve ceset kül haline geldikten üzerine tekrar tahtadan bir yer ya- pılır, sonra 'La Reform/Hikâye Mısır gazetesi Türk kadın-| Son larının terakkisinden hayranlıkla bahsediyor | gaz Lui, yavaş yavaş düştüğü ka »1 Mısır doktor ve gazetecilerin - | İ den mürekkep bir heyet Türkiyeyi ziyarete gelmiş ve buradan iyi in- | ranlıklardan kurtulmıya er ! tibalarla ayrılmıştı. Gözlerini açtı. Üstüne doğru iğil- Bu heyet âzasından olarn (Re - İ miş üç kişi gördü. Bunlardan iki-| form) gazetesi başmuahrriri A. | si erkek, biri kadındı. Biraz kımıl» şil Sakali Bey, İskenderiyede çı - damak istedi. Vücudunda müthiş İ kan gazetesinde (Mısır ve Türk | ağrılar duydu, tekrar gözlerini ka- | kadınları) hakkında — yazdığı bir | padı, karanlıklara daldı. İ başmakelede diyor ki: Kendine tekrar geldiği zaman Plak Yazan : Marcel Dıyont Ve Mozarın: Gece ni isini, Gündüz hatırlamıyaymı?... Şarkısı başladı. Ondan bütün aşk romansları çalındı... Hasta bakıcı, gramofon çalınır- ken, gözlerini hastanın gözlerin - si sonra den ayırmıyordu. O zaman anladı. Bütün bu sevda O güftelerini plâk uzun st -| Her türlü rezalete sahne olan ziyafetler tertip edilir. Ziyafetler, cümbüşler tamam olduktan sonra | ölünün külleri hindistan cevizinin ! dikkatimize çarpan şey —derhal | suyu ile kayrılır ve bu hamurdan | tereddütsüz | söyliyelim— Türk herkes birer parça alarak yüzleri: | kadınının içtimai ve enlellektüel se İne ve vücutlarına sürerler. i viyesidir. Türk kadını her mekte- Fransız Hindiçinisinde hemen | be, her fakülteye girer, her ser - umumiyetle ölüleri yakarlar. Çok | best meslekte çalışır. e Avukat, müteassip bazı Budistler ölülerini | muharrir, doktor, gazeteci, şair yaktırmazlar bunların o cesetleri! kadmlarla görüştük. (Bu vesiley- parçalanarak yırtıcı kuşlara yedi: | le yalnız tahsillerinin iyiliğini ve rilir. | ciddiyetlerini, bigilerinin çokluğu Kamboçta da ölüleri yakarlar. | değil, ayni zamanda, yeni Türki - Cenazeyi tabuta koyduktan sonra | YEDİN içtimai vaziyetinde bu inki. İ şafın iyi tesiri olduğunu da gör- ük. “Türkiyeyi ziyaret ettik.. Gördüğümüz ve beğendiğimiz şeylerin içinde en (fazla nazarı boğazına bir ip bağlıyarak ölüyü ağır ağır sürürler, Cenaze alayının gece olmuştu. Baş ucunda bir kan: değil, bu yaralı söylüyordu. Bir - önünde, ruhların kılavuzu olan a- mükellef ve büyük bir şemsiye a- çılarak azametle gider. Birçok ai- leler tasarruf yapmak kaygusuyla birkaç ölüyü biriktirerek hepsini birden yakarlar, Birmanda da bu suretle ölüleri biriktirip yakmak âdeti vardır. He le rahipler birkaç sene muhafaza edilmedikçe yakılmaz. Orada ölü - dam, bir tahtırevan içinde başına ! İzmir mahkemelerinden birinde bir hâkim hanımın maznunu $or- guya çekişini, şahitleri dinleyişini görüp hayran olduk ve kendisinin i adli bilgisini takdir. ettik. O ha- nım, Türkiyede tek kadın hâkim | değildir . Türkiyeye giden (Mısırlıların sekizi müslümandı. Türk kadının terakki ve inkişaflarma onlar da bizim kadar hayran oldular, Er - kekle ayni seviyede olmaları, ayni yakmak | akrabasına ve | nün yanması “Büyük saltanata av- saflı i det demektir: Omn fa yal fe ainsanalie kolunmalası gal . maları ajeye zara günü matem değil en büyük sevinç lâkis on sene zarfındaki terakki - İ yatın mühim âmili olmuştur. Bu - nu da gördüler ve tasdik ettiler. Bu vaziyet Mısır için ibret der- si olmalıdır.,, ve şenlik günüdür, Ölülerin yakıl- dığı günlerde çalgılar çalınır, her- kes güler oynar, Siyamlılar da ölülerini yakar - lar. Yakmazdan evvel cesedi yı - S karlar, ağzına bir madeni para Amerikada maden ame- koyarlar, tabutu siyahlara sararak Jesile patronlar anlaştılar evin misafir odasma yerleştirirler | Vaşington, 17 (A.A.) — Muh. ve orada bir iki gün muhafaza ©- elif kömür ocakları sabipi igrup derler. Siyamlılar dahi ruhların | larınm mümessilleri “Dürüst ve yapacağıma iman ettikleri için ted-Jât proğramını imzalamağa dün birde asla kusur © etmezler: Ölü, | başlamışlardır. evde kaldığı müddetçe srkı bir mu- Adeta kanun mahiyetinde olan hafaza altında bulundurulur. Ce « bu programa göre haftada çalış - nazenin dostları ve akrabası nöbet | ma müddeti 48 saat olacak, işçi beklerler, Ruhlar çalgı sesinden! ücretleri Montaje Roşöz mıntaka- ürktükleri için ölünün evinde mü- | şı için her gün azami 5,36 dolar ve | temadiyen çalgı çalınır. Nihayet | Alabana havalisi ocaklarında ça- yakmıya götürüleceği gün, cenaze- lışanlar için de asgari 3 dolar o- nin bulunduğu odanın duvarı de -| lacaktır. İşçiler, kendilerine iş linerek cenazeyi odadan çıkarır « | verenlerle ileride yapılması muh. lar. Kapıdan çıkarsalar o cenaze, temel müzakerelerde kendilerini »İmereden geldiğini anlıyarak tek -| temsil için istedikleri kimseleri 4€- | İrar oraya avdet etmek ihtimali! çebileceklerdir. İşçiler ocaklar - vardır. Sokağa çıktıktan sonra da dan çıkarılacak kömürün miktarını dosdoğru götürülmez. Ne kadar! tahkik hakkını haiz olacaktır. dolambaçlı yollar varsa, oralarda Maden işçileri için tesbit edilen döne döne dolaştırılır. Ölüyü bu | asgari yeş haddi 17 dir. Ocak sa- suretle o adamakıllı şaşırttıktan | hipleri, istihsal ettikleri kömür fi- sonra mabede koyarlar ve yakma | atma göre — karşılıklı bir itilâfla tekrar evlerine gelerek fenalıklar mertçe hareket,, adı verilen teşki- | oduhların üzerine de tahtırevan 4'bi bir sey yaparlar; ölüyü bu tahtanın üzerine yatırırlar, akra - basından biri de eline O mızrağını alıp ölünün yanına çıkar ve odun- lara ateş verilir. Odunların alevi tahtayı tutuşturuncaya kadar şar: kı söyliyerek arasıra mızrağın u - mevsimi gelinceye kadar cenaze mabette kalır, Birkaç sene evvel vefat etmiş olan Siyam kralı (Chulalongkorn) un cesedi Bangkong sarayında hu- susi surette yapılan bir ehramın üzerinde ve bir altın vazo içinde aylarca muhafaza edilmiş, ondan cuyla ölünün kafasına dokunur a: | sonia yakılmıştır. Kral yakıldık - levler tahtayı sarınca aşağıya at : | tan sonra gene aylarca şenlikler lar. Tahta yanınca ceset, yanan ve | yapılmarştır. kor haline gelen odunların üzerine İ düşer. Ceset kebap olmıya başla - yınca bir parçası koparılarak genç- lere tevzi edilir. Kadınlar saçlarını keserek sü- rur alâmeti olan beyazlar giymiş - i lerdir. (Devamı var) İ tayin edilecek — bir yüzdelik ala- İ caklardır. —u— Uyku hastalığı salgını Sen Lüi, Amerika 17 (A.A.) — Geçen iki ay içinde gerek Misuri- de ve gerek Kanzas Sitide 160 ki. şinin ölümüne sebep olan uyku / hastalığı salgını şimdilik bir dur- gunluk devresi geçirmektedir. Son 12 saat içinde hiç bir ölüm vak'ası olmamıştır. Hastalık yeni | Jersey hükümetine de sirayet etmiş | tir. Fakat burada hastalığın seyri ! hafiftir. i dil yanıyordu. Yüzünün adaleleri- ni camı acımadan oynatabildiğini | | hissetti, Fakat bir ses: — Kımıldamayın! dedi. | Gözlerini yumdu. Şimdi artık i hatırlıyordu: Asilere hücum et -| mişlerdi. Biraz sonra kumandanı ölmüştü. O da “ileri!,, diye haykı- | racağı zeman kasıklarından yara - lanmıştı. İnce bir kadın sesi duydu: — Kurşunu çıkardılar. İyileşe- ceksiniz. Yalnız hiç kımıldama -| manız lâzım. Lui gözlerini açtı. Güzel bir kadın başucunda durmuş, onu i gözlüyordu. Bu kadın onun kur - ' tarıcısı olacaktı. Tedaviden sonra ona bakan kadındı. Teşekkür et - mek istedi, Kadin tekrar etti: — Susunuz... Konuşmayınız.. Yaşamak istiyorsanız sözümü din- | | leyin... Ancak böyle kurtulursu - nuz. Kadının sesi öyle hazindi, ki İ Lui yalan söylediğini hissetti, Kurtulmasına imkân yoktu. Lai yirmi yaşındaydı, Ömrün - de sevmemiştiri Mekteptan "gele. ktan sonra Fasa gitmek istemiş ti. Bu arzusu is'af edilmişti. İşte şimdi mezarının başında bulunu - yordu.. Amma artık seviyordu. Nasıl sevmişti?.. Bunu kendisi ! de bilmiyordu Fakat yüzünü gö - rür görmez, bu halinde, hasta ba- kıcısına âşık olmuştu.. Odanın ij - çinde gidip geldiğini gördükçe bü yük bir zevke kapılıyordu, gönlün de sardeti hissediyordu.. Ertesi sabah doktora: — Doktor, dedi, canım sıkilr - yor... Bana bir gramofon verseni - ze... Doktor gramofonu yolladı. Has- | tosının hayatından ümidi kestiği için her dediğini yapiyordu... Bir saat sonra hasta bakıcı gramofonu getirdi. — Ben size plâkların ismini o-| kuyayım, işaret ediniz. Kız okuyordu. Bir aralık hasta gözlerini açtı: |“ — Bunu. Bu, Reynolda Hanım bir şar - kısıydı: “Kalbim senin için çarpıyor..,, Odâda yalnız biribirlerine ba - | kıyorlardı. Yaralı, gözlerine, bü - | tün şefkatini, muhabbetini akset. | i dostluğunu bir tezahürü tirmiye çalışıyordu. Kızın gözle - rinde derin bir merhamet vardı. Ertesi gün Lui doktordan baş- ka plâklar istedi. İsimlerini söyle - di. Buldurdular. Bir tayyareci ar- kadaşı, plâkları bizzat getrdi. Lu- inin haline pek müteessir oldu . Doktor dedi ki: — Bu geceyi geçirmez. Hasta bakıcıya, hastayı hiç yal: nız bırakmamasını tenbih ettiler. Hasta bakıcıya yaralı dedi ki: — Gramofon çalınız... Yeni plâklarım geldi. den başr döndü. Bu büyük facia ve bu sözlere mukabele edememek ızlırarı gözlerini kararttı. Yaralının elini eline aldı ve baykırdı. Eller buz gibiydi. Kalk- tu, doktor çağıracaktı. Yaralı yal- vardı: — Son bir plâk daha kaldı, o « nu da çalım... Karanlık odada şu şarkı duyul- du: . Seviyorum ve ölüyorum. Bir aksi gibi sesi duyuldu: — Ölüyorum... Doğruydu. Ölüyordu. Ve plâk dönüp söylerken son nefesini vers di. Mülâzim Luj işte böyle öldü. seda yaralının i Suriye — Türkiye Bir Protokol tanzim ve imza edildi Halep, 17 (Hususi) — Nusey- | binde, Urfa valisi Tevfik Beyin | reisliği altında toplanan hudut ko” misyonu. ay başında işini bitirmiş” ve bir porotokol tanzim edilerek | i heriki tarafça imza edilmiştir, Suriye — Türkiye olarak Bu protokol, kabul edilebilir. Ötedenberi devam edip gelen Suriye — Türkiye hududunda ka- çakçlık hadiseleri, aşiret münaza » aları ve bir çok fesatçıların haina ne tahrikâtı, bundan sonra çok sr- kı olarak takip edilecektir. Kabul edilen esasata göre: Fransa hükümeti, hududa ya - kın yerlerde kaçakçılık yaptıkları şüphe edilen 24 kişiyi huduttan u- zaklaştıracak ve Türkiyenin iste - diği 18 mücrimi teslim edecektir. Her iki hükümet son baharda aşiretlerin yer değiştirmelerini ko- Yaylaştıracak ve yaz esnasında bun lar tarafından ika edilen cürümle. ri karşılıklı olarak affedecekler- idir.. Hudut üzerinde fesat çıkarmak istiyen fesatçılar, her iki hükümet tarafından şiddetle tenkil edile - cektir. Küba'daki vaziyet Vaşington, 17 (A.A.) M. Hul, Kübadaki vaziyetin iyi bir ne ticeye varacağı hakkında çok bü» yük ümitler beslediğini söylemiş * tir, M. Hul, sözüne devamla demiş tir ki: *— Kübadaki Amerikan elçisi M. Velles ile yüksek tahsil talebe” si idare heyeti arasında yapıla” müzakerede vaziyetin inkişafı hak kında iki tarafın birbirine malü * mat vermesi kararlaştırılmıştır.» —amalmamm Beledi”sler kongresi Teşrinievvel içinde toplanacak olan belediyeler kongresi bir mü det için tehir edilmiştir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: