7. p , ymm e VERİ | Ya olmasaydı! “Bir edebiyat münekkidi. ze 15 Evl Fransa hükümetinden Palm aka | demik nişanı almış olan aktaçlı, fakat gâvuruna genç ruhlu münev- yerimiz Kâzım Nami, bir ankete verdiği cevapta: “Bu memlekette münekkit yoktur.,, diyordu. Kâ - zim Neminin bu sözü doğru ise, | “İktitaf,, muharriri ve “Hammer,, mütercimi merhum Atâ Beyin oğ lu Nurullah Atâ Bey de münekkit değildir. Şimdiye kadar Son pos- taya, Milliyete, falan mecmua - sma, filân risalesine yazdığı ten- kit makalelerinde, Ahmet Haşim için hazırlıksız, irticalen verdiği konferansta, Beyazıt kahvesinde on sekizinci tavla partisini oynar- ken savurduğu nüktelerde edebi kıymet yoktur. O, tenkit için de- ğil, hücum için yazı yazar ve çok defa bir makaleyi ada vapurunda saçak tütünden iri bir sigara sarar- ken bulduğu güzel bir nükteyi yer- İeştirmek için kaleme alır. Kâzım Naminin dediği doğru olmasaydı da, Nurullah Atâ, kendi halinde, insaf sahibi, bitaraf bir münekkit olsaydı... Genç üstadı o halde tasavvur e- diniz: Ağzı var, fakat, lüzumsuz bahisler üzerinde haksız saldırış - lar, merhametsiz hücumlar etrafın da dili yok. Haklı söz söylediği zaman bülbül gibi, fakat sakin ve mutedil konuşan bu münekkit, hak | siz bir tek cümle söylemeğe kal - | kışsa, hemen dili tutulur gibi olu yor, kekeliyor; dudaklar; garip bir surette yanağının bir tarafrına toplanıp buruşuyor. Bir başkası, onun yanında ah - , baplarından her hangi birisine şöy le hafifçe dokunur imalı, telmihli | bir söz sarfetse hemen burnu kı- zarıyor, avurdu şişiyor, Hitler gibi alnının üzerine düşen saçları di - ken diken oluyor. İ Hattâ, kendisinin bu kadar mah cup ve çekingen olduğunu gören zamane nüktedanlarından bir ta - nesi, ona ta yanı başında: — Monşer, senin kafan, dostla. rmı müdafaa etmek İyâzım gelince bir kirpi gibi oluyor!. Diyerek a- # lay ediyor da o, burnuna paslan - mış bir kıskaçla tutturulan, moda- sı geçmiş gözlüklerinin arkasmdan korkak gülüyor. Ne olur ,o da şöyle bir kükrese, kızsa, ağzından köpük şeklinde tükrük saçarak birine bir küfür, birine bir tariz savursa, bir tek a. damı tefe koysa da hakkından gelse... O kadar halim tanıdıklarını, ve methetmeğe müte tir ki sormayın... Onun bü halini görüp sinirlenen edebiyat muallimi Hamdi bir gün: — OF monşer.... Diye sızlandı ne olurdu bu çocuk İktitaf muhar. ririnin gençliğinde dünyaya gelse idi... Bütün hallerinde, oturma - sında, kalkmasında; yatağında ya tarak maliye nazırlığı yapan bir ihtiyar tavrı var, Tarih muallimi İlban Şevket; bu , selim, 6 kadar tanımadıklarını mayil bir genç - p .. Nurullaha yetiştiriyor... Fa: b kat hazret, gene sükün içindedir. — Ya, diye cevap veriyor, de - mek ki Hamdi, peder merhumu yakından tanıyor... Memnun el - dum... Münekkit Nurullah Beyin bü ha lini bilen okuyucular, onun bütün | ilmine, bütün vukufuna rağmen onun tenkit makalelerini okuma - dan evvel bir az dudak bükerler: 1935 — Gene muhakkak, bu kitabın methedecek, beğenecek bir tarafı- nı bulmuştur. A tanrının kulu ne olur, bir gün bir kitabı, bir maka- leyi, bir muharriri, bir şairi beğen- me de batır... Derler, fakat gene okurlar. Çün kü o kadar yeni malümat doludur ve üstadın ilim dağarcığı o kadar yüklüdür ki münevver bir vatan - daş onu okumaksızın edemez. Nurnllah Ata Bey Bir yazısında Filorinalı Nazım Beyi bile methetti. şu satırları hâlâ hatırımızdadır: “Büyük Acem hakim ve şairi Şeyh Sâdi, Gülistanda güzel bir hikâye anlatır: Bir gün hamamda bir tanıdık kendisine güzel koku- lu bir kil verir. O zaman şair bu kil Jülesine sorar: — Sen nesin böyleki, senin gö- nüllere asılan kokundan mest olu- yorum. Sen misk misin, yoksa anber misin? Onun üzerin kil cevap verir, er ki: — Ben âdi bir toprak parçasın- dan başka bir şey değilim; fakat uzun zaman güllerle beraber otur- dum. Onların kemali bana da te- sir ettiği için güzel kokarım.. Filorinalt Nazım Beyi muhtelif muharrirler, batırdılar, harap etti. ler.. Halbuki onun yeni çıkan ki- tabında ne güzel mısralara tesa - düf ettik. Kelimelerinde kulağa çarpan ahenk, büsbütün yeni bir hava vücude getiriyor. “Mihrabr harabınm önünde Kur'an okuyor liseni hâlim”, Beytini yazabilen bu şair, her halde Hâmitlerle, Naziflerle, Ce - naplar ve Fikretlerle beraber bu - lunmanm, onlara can ve gönülden hizmet etmenin mükâfatmı yük - seltici bir tesir halinde görmüştür. Onu kil veya âdi toprak O adde - denlere haber verelim ki O Nazım d Beyin, yeni eserinden misk ve an-| ber kokusu duymaktadır. Böyle hisli mısralar ve beyitler ibda edebilen bir şairi üstün körü baltalamak kelimenin bütün mana sile haksızlıktır.,, Bu uysal, halük, sakin ve mute- dil münekkit, bu güzel huyunun mükâfatını da görüyor.. Kime on| dan bahsetseniz, müsterihane gü- lümser; — O kimseye benzemez!, Der. Hattâ şimdiye kadar hayatını, mas zideki büyük adamların hayatını tetkika hasreden müverrih Mük - remin Bey Nurullah Atâyı uzun u zun methettikten sonra: — Şayet torunum da benim gi | bi meşhur adamların tercümej hal- lerile uğraşacak olurra ilk yazaca- ğı eserlerden birisi Nurullah Atâ ya dair olacaktır". Der., Toplu iğne O makalenin | ai İ TAKVİM Pazartesi Sah 18 Eyini 19 Eylül 41 Cema.evel 28 Cema evel Gön doğuşu Sis sd Gün Tariş KİZ 189 Saba! amaz JN a,” jle namar 10 2m İ isid ismi İl kimdi yamazı namazı 41 10,4 0? dot lsak Yeki geçen gelinle Yılın kalar & | Bugün ISTANGULA d 18 den 1849 a kadar Gramofon — 1830 | dan 19 & kadar Fransızca ders Çilerlemi | laslara mahsus) — 19 dan İ945 6 kadar İ rüemet ak n — 19.05 ben 20.80 a ka dar Sevim Hanım — 20.80 dan *1.30 Münir Nurettin ve arkadaşları — 31.40 dan 33 ye itibaren © Ajans ve borsa haberleri saat ayarı kadar Gramefen — 22 VİYANAY SİKA m — 12.50 plâkla köy havaları — 18 konser — 1.19 — 15 devamm, 1653 Anton Doruk beşinci senfonisi, (Yeni Dünya) dan , Plâk- im — 1825 konser — 20 (Variyasyon) lar. Viyana senfonik orkestrasının © kankeri — 21.89 Bruno Greniştettenin senfonik orkesira- “ — 2815 piikla dans musikisi, BELGRAN; 13 plâk — 1806 konser — 17 konser — 18 Almancu ders — 3030 plik — 9199 (Belgrad) operasmdan naklen bir vperi. BÜKKEŞ : Saz — 14 plâlda orkesten — 18 radye orkesira - * — 1813 Fadiyo orkestrası —21 Olarp) kon seri — 32.05 kuyartet — 23 dans wesikisi VARŞOVA: Mizm — 16.50 pihk — 17 plâk —İ8 Fransmen sohbet — IRİS oda wüsikiei — 19.35 Kafe » Konser — 21 Franta Labarın (Priderike) ope İreti ROMA MIS m, — 2040 mahbelif — lisanlarda o haberler — 31 haberler — 11.80 habelerr — 21.45 muhte- WE eğlendirici yeyler BAS haberler, BUDAPEŞTB:. 695m — < 14.30 çizan huvnları — 17 kadın santi — 18.16 plâk — 1915 Almanca konuşma dersi, 19.45 piyano konseri — 21 salon orkesirusı — 2.08 opera orkestrasının konseri — Zİ ese » band, PARİS: 3232 m, — 20 plükla Babın besteleri — 20.15 haber- ler, caz havaları — ?İ Bizenin besteleri — 2130 yarım saat mizah — 2210 pâk. 481. — Yarın ISTANBUL —; , 18 den 18.39 kadar Grimafön — 18:30 dan 19 a kadar Fransızca ders — (İlerlemiş olanlara mahsus) — 19 dan 19.45 e kadar Mahmure Handan — Munım — 1845 ten 2030 « kadar Farilet Hanım — 2030 dan 3180 « kadar Eftalya Hanım Sadi arknbayları — 2130 dan 29 ye kadar Grn mofon — 22 den itibaren Ajans, Borsa hu- berleri, Saat ayan » NA: 3IBi a — 1230 plâkla meşhur bestekârların eserle- ri — 18 konser — 14.10 — 15 o devamı — 0 konser — 2805 ke » (man, viyolemsel, çifte piyano İle konser aye İ 4945 konser — 2 Di zamanda sos, BUDAPEŞTE: B50.5 im. — 13.05 radyo kenseri — 1850 konser — 17 masal — 21 radyo konseri — senfenik 19.15 devamı <- Si ses konseri — 21.10 or kesten konseri — 2215 radye örkestrnsi, VARŞOVA: HİS m 15.45 plâk — 7 konser — İAİ5 Sule koiser — İSA şarkı — 2005 plâk — $) ere kesin Kanseri —23 keafelenmser, 48 üm, KAD: 1805 kw armenikie mriodiler plâk sarlala 1.30 piyana — 29 kormer — ww gıliktarı, ROMA. dirim — 29 haherler — 21 haberler ve raesiki — | #45 #ereader) simli operet, edebiyat, sür Ve haherter, PARİS #2 m — 20 PAN Pramta Şubertin bazı eserleri, 29.15 haberler, Mamaden Sarot — Devyamm | erman << #9 meleentra Krnmeri f i J | İşte Gazinin fikirlerindeki isa « ' RADYO | Bey ve| | İ eml ez Türkiyenin lakılâp hükümeti, on bu kadar senedenberi, hiç bir idö- oloğie'ye gitmediğinden her ne ta- #âvvur etmiş ise onu tatbik edebil | miş, ve her tatbik edilen | inkılâp | kanunu takartür etmiştir. Fransız Bu iki | beti burada görüyoruz. inkılâbı, Rus inkilâbı.. rilmeler kaydolunmaktadır. < Bir tarih kitabı yazmadığımızdan, ma- j attesssüf, müddeamımızı misaller ile teyit edemiyeceğiz. O diyar - larda cezrümetler oldu. Bir'çok ileri hareketlerden sonra soldan geri hareketlerine de tesadüf edil. di. Lâkin Gazi Mustafa Kemalin tasavvur ve tatbik ettiği inkılâp - lardan hangisi geri alındı?. Cümhuriyetimizden evvelki h kümetler, bilhassa Abdülhami hükümeti ise idealden büsbütün uzak ve aykırı bir yoldan gitmiş - lerdi. İdeolojinin mahzurları ne- len bu tecrübi usulün kötülükleri de o mertebe öldürücüdür, Empi - risme ancak şekle zahire, mevcu- da, müstakarra ehemmiyet verir.. Zamanın geçtiğini, ilerlediğini ka- le almaz. Empirisme, bir devleti birden- bire yıkmaz. İşte bunun içindir ki Osmanlı devleti, bir çok yıkılmak, çökmek, münderis olmak avamilini haiz ol- duğu halde ancak pek uzun za - manda mahvolmuştur. Bu itibarla Empirisme içten içe verem mik buna, demire 'iriz ölari'Büs va | fe, düşemeleri yiyen Küçük kurt » lara benzer... Evet! Bütün iğtişaşlara, harp lere, tazyiklere, sürekli zaruretlere rağmen Osmanlı saltanatı sürükle- niyordu. (Hasta adam) daima can çekişiyor, fakat ölmüyor.. Ve- rem mikrobu; bu mikrop vücudu zaif düşürmüştü, Adalete sataş - mıştı. İşte bunun içindir ki empi- risme'i vereme, müzmin bir hasta- lığa, ideolojiyi ise hummalara ben zetmek kabildir. Eğer devlet empiriklerin elinde kalsaydı hususiyle umumi harpten sonra bir ucubeye benziyecektik.. Cümhuriyet, o İnkılâp Hükümeti ve bu inkilâba, bu hükümete riya- set eden yüksek zat, mazi ile hal, hal ile, istikbal arasındaki rabıta | laları gördüler. Milletin seviyesi- İni yokladılar. Kabiliyetini araştır- dılar, Nereye vardığımız anla - i dılar. Hasılı ideal ile şeenn'yi a - yırdılar, İlirsiz bin bir tecrübeye girişecek- İtik. Başka bir kitabımda dedi. ğim gibi aziz olan vücutlar üzerin de ne olacağı meçhul tıbbi tecrü- belere girişilemez. Böyle tecrübe- ı | Programa ilâveten : Bazı yeni ve güzel MESUT CEMİL - NECİP YARUP ei harekette daimi ilerlemeler ve ge. | kadar berbat ise empirisme deni | Sinema fiatları değişmiyecektir. Ss Muharriri: Celâl Nuri 57 ler âncak beşere lüzumu olmıj# vücutlar üzerinde yapılır. Takdir etmeliyiz ki biz de hi tecrübelere girişilmedi. Adımlt büyük düşüncelerden ve iskan! lerden sonra atıldı. Devlet, maf tiki ve tarihi bir surette tekâ ve tekemmül ediyor. i İmdi su bir kaç sene içinde P çok inkrlâplara sahne olan meff leketimizde terakkisi en ziya! | tebarüz eden müessese, devlet mi essesesidir. Beşeriyetle devlet, millet milletle devlet mefhumla! | İnsan, ferdiyetçi olmakla be ber içtimai bir mahlüktur. (hel) vandır) dedik. Acaba bütün i sanlar bir “cemiyet,, mi teşkil e yorlar, yoksa beşerin (böyle ? vahdeti yok mudur?. Daha sarih tabir ile: Beşeri bir tek cemiyet midir?. Yoksa bi den ziyade cemiyet midir?, Eğer beşeriyet bir tek cemi, ise (Devlet) inde bir olması lâ gelirdi. oOUmumi, cihani, ke devlet!. Meşhur Aristo: “İnsan tabi iktisazı, siyasi bir hayvandır.,, © miş.. Siyasiden maksat, içtimai | dir. İnsan kelimesini feylesof m lak bir surette kullanıyor, Bugünkü günde beşerin b bir vahdeti yoktur. Beşer devleti, beşer cümhuri titi!. Bu hayalden hâlâ uzakız. Evet! şu bulunduğumuz asırli da, bir çok tarihi ve tecrübi devi lerden geçtikten sonra, ins ancak millet merhalesine gelbi! diler. İnsünlar, hep ayni insan! oldukları halde, umumı vense; noktalarından ziyade, bususi b zeyiş noktaları üzerinde toplan lardır. Demek ki bu hususi benzef" noktaları, umumi benzeyiş no larından daha mühimdir. Bugüf kü şeniyet budur. İşte bunun içindir ki de İletler, millidir, Obenüz ' bes irt değildir. Bir gün lip te devletlerin millilikten çıkf beşeri olacaklarını düşünmek b vakitsizdir. Fakat mazide oduğu gibi, ide de devletin büsbütün geni, a isgal etmesi fikri ile ameli İ nazari bir surette uğraşanlar © muşlur. İnsanlar, bu devirde, ancak # li bir vicdana sahip olabiliyorli Beşeri vicdan, henüz bu derece * bellür edememiştir. . Milliyet fik İri, daima beşeriyet fikrine galif | tr, İnsanların, tabir caizse, be 22.13 konser — 2443 konser , Eğer böyle olmasaydı, biz, hâlâ |". 'nsar ui BÜRREŞ. gsm — ya Abdülhamit devrinde yerimiz. | "yeti mmülemadiyön hü oi M plâkia hafif musiki — 18 konser —| de sayacaktık, yahut neticesi be - | Y'Yor. Beyeriyetin henüz teşkil yoktur. Milletlerin ise teşkilâti#f | çok ilerlemiştir. | Mil bir iradet mevcuttur. B şeri bir iradet ise henüz yokli (devamı yafl zel musiki meraklılarına tebşir: Büyük San'atkârırmız Münir Nurettin Bey müstesna bir yenilik olarak br kaç delaya mahsus o'mat üzere Çarşamba akşamından it bare MELEK Sinemasında çe tevzolar söylevecek ve kendisin evlerin Mkesiras refakat edererr Me AMİ)