re meme a . Mi Vakıt'ın edebi tefrikası: 43 yla mer ve ae yi en e a m il Ziraat odasında j 0 Ö n ü l t u z a ğ i J Ziraat odası idare heyeti dün yay yy yy Selâmi izzet w'Mu toplanmış, İstanbul ziraat sergisi - Günayın elini tutmuş okşuyor-| o — Bilmiyorum Alp. Vi 19 o m İ du. Gü ; hastanede, Kayanın e-| (o Günay çiçekleri kokladı. Ki eme ça gi e unay, > i | i i bir ümitle par- dört gün açık duracaktır. Bu sene- ! lini okşadığını hatırladı. Gene ağ» lar Bİ rağ e | İade si olacak, bağcılık, bahçecilik, kü- id | HÜKUMDAR Me Yazan: Niyazi Ahmet Karaciğay han müdahale etti: | — Ne lâzımsa yap.. İstediğin gibi soy.. Sonra kraliçeye döndü: | — Ben, gidiyorum, dedi. Vaz-: Ve kimse farkında olmamıştı geçliğin, tekliflerimizi kabul etti - Kraliçenin çağırmasından sonj ğin dakikada serbest bırakılacak - | yerde yattığını gördüler, sın... Papas baygın ve kendinden gi ve İş bankası iştirakler servisin * / Karaciğay bunları söyledikten | miş bir haldeydi. den Nurettin Kâmil, ikinci sınif | sonra uzaklaştı. Zindanın kubbe- Omuzlarından kaldırdılar. Krı müfettiş Sait Ali, Milâs şubesi mü: | lerinde akisler bırakan ayak ses - l liçenin yanına getirdiler. Korki İ dürü Halil Namık beyler bu teşki: | leri kesildikten sonra, biraz evvel | dan titriyordu... Kraliçe yarı açı lâtta vazife almışlardır. çıraları yakan adam deminki çe - | gözleri ile papası gördü: vik hareketiyle tekrar çıraları -— Muhterem peder, dedi.. Ölü dolaştı. Bu sefer söndürüyordu. | yorum. Ölmekten korkmuyorun Bütün çırağlar söndükten sonra | Hakkını halâl et. mahzen daha korkunçlaştı. Cellât,| (o Papas, bir mırıltı hali | kraliçenin elbise düğmelerini çöz- | Jarima gelen sesleri hay mekte devam ediyordu. Kraliçe | duyuyordu. Fe tekrar yalvardı: Gözlerini açmak üzere id lamıya başladı: — Bırak beni Alp... — Hayir, bırakmıyacağım. Derdini anlamak istiyorum, bunu anlamak hakkını haizim. Günay elini şiddetle çekti: — Ne hakkı?.. hangi hak?. Alp, biraz titriyen bir sesle: — Beni dinle Günay, dedi. Ben senin sadece arkadaşınım. Arka - daşın kalacağım. Sen çok güzel bir kızsın, akıllısın, beni sevmene imkân yoktur. Beni ancak bir ar- kadaş gibi seversin. Fakat buna rağmen, ben de ötekiler gibi senin ; güzelliğine hayranım... Ben de se ni seviyorum Günay. Ben gen i çin ancak Şişliyim... Bu samimi lâ- kabı bana verdiğin için de mes- -— Görgi, muhterem peder. Diye seslendi. Papas up uzun yere uzanmışi İ © Mehmet, küçük kütüphaneyi o- | Mes hayvanatı, meyvacılık kısım İğ bir köşesine koydu. Cafer larmı da ihtiya edecektir. Ali bey, Günaya döndü: —— Iyi oldu değil mi?. Günay: — Hayır, dedi ,pek karanlıkta kaldı... Şu geridonu kapının ya * nından kaldırıp kütüphaneyi ora - ya koyalım.. — Sahi, daha iyi olacak. — Eğer bu köşede durursa, ki- taplar görünmiyecek, — Haydi gene yer değiştire - lim. — Geç oldu. Siz yemeğe otura- caksinız. Ben de eve geç kalaca * i ğım, merak edecekler. -— Bunun kolayı var. Mehmet, Sümer bankasında Sümerbankın yeni teşkilâtında İş bankasının kıymetli elemanların - | | dan istifade olunması kararlaşmış Oyuncak sergisi Amerikada beynelmilel çocuk oyuncakları sergisi açılacaktır. la Helva ucuzlıyacak Susam fiatları ucuz olduğu için udum... Şu anda yanında seni kıs. kanan Alp değil, şakalaştığın, a- lay ettiğin Şişli var... Derdini an lamak istiyen Şişlidir, Alp değil. Günay, heyecanla bu sözleri dinledi. Sonra Alpıa ellerini tut - Sind İyi kalpli çocuksun, dedi. git şoföre söyle ,Günay hanımın evine gilsin, yemeğe beklememe - lerini söylesin. Günay hanım bura- da yemek yiyecek. Günaya baktı: — Olur değil mi?. — Emredersiniz. # tahin helvası da ucuzlıyacaktır. Helvanın toptan olarak 25 kuruşa / satılacağı ümit edilmektedir. Piyasada bazı ticarethaneler köylüden ucuz susam almak için, /| bu sene mahsulün geçen seneye nazaran beş misli olduğunu iddia — Siz insan değil misiniz.. His- lüklara tesadüf etmedim. Beni #oy mayınız... Cellât: — Peki, dedi. Sizi çırçıplak soymuıyacağız.. Yalnız belden yu « leri bu kadar köpekleşmiş mah - ci ve daha sürekli bir çığlık yı dı. Bu, o kadar tüyler ürp idi ki cellât bile korkmuş, yaktı eti muayene için cesedin üzerin eğilmişt. yarım kal | Kraliçenin memesi . : mıştı, Üzerinden geçen kızgın şi — Karım Bursaya gitti. Sizi | çok seviyor. Burada olmadığına canı sıkılacak. meme etlerini tamamiyle yakmış karsını... Cellât, bunu söylerken kraliçe- | Hi» nin gömleğini yırtıp çıkarmış, bel- İ etmektedir. Haber aldığımıza gö- | re bu seneki susam mahsulü ge-| çen seneye nazaran bir buçuk mis- — Akşam altıdan sonra Cafer Ali beyin seni alıkoymadığını bili- yorum. Ben telefon ettim, çıktı de- ' , v4 Papas bağırdı: diler, Neredeydin?.. Cafer Ali bey ona on gündür) li fazladır. Fiatlar 11 kuruşla 12 Genç kızın elleri titredi. Bunu hissedince: — Hayır, dedi, darılmıyorum, sadece sana acıyorum... Seni bu hale sokan kimdir?.. Söyle, gidip o adamı bulayım. Seni müdafaa e- , deyim... Hissiyatına tercüman o İayım.. İster misin?. yaşarmıştı. Günay, kolunu Alpın boynuna | dayadı, başını başına yaklaştırdı: — Anlatayım, dedi. İnsan dün yada saadetin ne olduğunu bilmi - yor. Zannediyor, ki göze görülen | bin bir parıltılı ufak tefek şeyler saadettir... Elini uzatıyor, bu pırıl» tıları tutmak istiyor... Eli boşa gi- diyor,, Boşlukta çırpınıyor. Anlı - yor musun Alp?. — Seni sevmiyor mu?. — Bilmiyorum. Bildiğim bir #ey varsa bir daha yüzünü görmi- | yeceğimdir... Bir an saadetle oy - nadım, fakat elimden kaçırdım... Bunun üzerine... işte bu kadar.. Sustu... Başını, Alpın başına da yadı. Alp kımıldamıyordu... Günayın başı, başma dayalr olduğu için! bahtiyardı. Fakat asıl saadeti ra * kipsiz kaldığını anladığı içindi. Sokak kapısı çalındı. Günay kalktı, Çıktı. Arkasın - dan Alp yürüdü. Sokak kapısını açtılar. Kapıcı, bir demet beyaz ka - ranfille duruyordu. | 2 Gene çiçek geldi küçük ba- num, Günay bir an şaşaladı, sonra sordu; — Kim yollamış?. — Malüm, her zamanki gibi kina yolladığını bilmediğimiz biri 1 La sl aim ui. a di. Gğzlüklerini çıkardı. Gözleri | İarınm ucunda gizli bir tebessüm soğuk davranıyordu. Bu soğukluk- tan sonra, bugün gösterdiği yakm- lık, Günayı endişeye düşürdü. Mütereddit, çekingen bir ta - vırla sordu; — Kitapları yemekten Dİ düzeltmiye başlıyalım mı?. gi vardı. Genç kız tekarr etmek istedi: — Kitapları, yemekten. — Hayır, hemen sofraya otura- cağız. — Öyleyse gidip ellerimi yıkı- yayım, toz içindeyim.. Günay ellerini yıkarken endi - şesi arttı: “Bu adama ne oldu?.. dün söz söylemiyordu, bugün iltifat edi - yor... Nasıl hareket edeceğimi şa- şırdım...,, (Devamı var) Italya ve Sovyetler birliği Roma, 17 (A.A.) — Nazırlar meclisi, dün M. Mussolininin reis- liği altında toplanmış, Sovyetler birliği ile İtalya arasında aktedilen dostluk, ademi tecavüz ve bitaraf lık misakımım tasdiki hakkındaki kararnameyi tasvip etmiştir. Bundan sonra meclis, İtalya ile Romanya arasında 25 - 2 - 930 ta- ribinde yapılan ticaret ve gemi iş- letme muahedesinin ve buna mer- but muvakelelerin 30 - 11 . 933 ta- rihine kadar temdidi için her iki hükümet arasında ( tanzim edilen 26 ağustos tarihli protokol projesi- ni de tasvip etmiştir. —— Edirne nümune hapisanesi Edirne — Hapishaneye tahvil edilen Yanıkkışlanm inşaatı ik - kuruş arasındadır. Susam üzerine - ihracat başla- | mıştır. Iktısat vekili veriyor Ankara ,17 — Yunanistanla ti- cari münasebatın inkişafı için e komisyon yakında faaliyete geçe- cektir. İktisat Vekili Celâl Bey buhusuta demiştir ki: “Onların bizden aldıkları ve bize sattıkları mallar vardır. Bun- ların haricinde her birimize alım satım için daha ne gibi maddeler bulmalıyız, ithalât ve ihracat işini daha ileri götürmek için ne gibi lıyız. Bu noktai nazarlar üzerinde çalışarak, esaslar tesbit edilecek- (tir. Meselâ tütün, üzüm, incir ve zeytin işin de Türkiye ile Yunais- tan biribirine bilmiyerek rakip olu yorlar. Buna da bir çare bulunma sı yukarıda bahsetmiş olduğum tesbit edilecek esaslar arasında" dır. o Yunanistanın teşrinisani kontenjanının yükseltilmesi bak. kında bir teklif vardır. Bu teklif| kabul “edilmiş ve teşrinisani kon- saslar tesbit edecek olan muhtelit | çareler aramalıyız ve nasıl çalışma | den yukar$ını çırçıplak bırakmıştı. Kraliçe, kımıldanmak istedi, vü - i cudunu gerdi, fakat masaya o ka- dar kuvvetle bağlanmıştı ki, bu ça balama hiçbir netice vermedi. Ba- şı önüne düştü. Gözleri yumuldu. Yalnız dudakları kımıldadı, bir fı- sıltr.halinde: N n 5 ri an- merter andı. laşma hakkında izahat İ imalar En — Gmerto.. Evet, artık allahtan başka gö - nül bağlıyacak kimse kalmamıştı. Cellât, ateşte kıp kırmızı kesil- miş şişi çıkardı. Kraliçenin yanı- na geldi.. Bu esnada resmi kıya- fetli bir adam kraliçenin yanma gelmişti. Kulağına eğildi: — Şah Abbasın emrine riayet etmiyenlere işkence yapmak âdet- tir. Karacizay Hanın tebliğlerini kabul ediyor musunuz?. Diye sordu. Kraliçe cevap vermedi. Sual tekrar edildi. Ve bir üçüncü def. | adan sonra cellât: — Başlıyorum, dedi. Kabul et: İ i tiğiniz vakit bırakacağım. Kızgın şiş, Ketevanın göğsünde | kaydı.. Bir saniye genzi dolduran bir et kokusu yayıldı. Kraliçe, dişlerini birbirine ge - çirmiş, gözlerini yummuştu, Şişin ikinci teması, orada bulunanları yerinden sıçrattı. Kraliçe, derinden ağzını açma - dan, fakat çok acı bir sayha fir - tenjanı istedikleri şekilde yüksel- tilmiştir. Bu işte onların da, bizim de menfaatimiz vardır, Onlar bi- z€ ne kadar fazla mal satarlarsa o kadar iyi olacaktır. Çünkü bu suretle bizim mallarımızı da kolay lıkla ve emniyetle almaları temin edilmiş bulunacaktır. Yunanlılar evelce bizden al - dikları malların yüzde yetmişini |sik kesik inliyor, derin nefesler a- | latmıştı, Bir adım geri çekilen cellât, tekrar yaklaştı; İ — Kabul ediyor musunuz? Diye sordu.. Kraliçe cevap vermiyordu. Ke lıyordu. | sz Beni yakmayınız, beni / tarınız., i — Kabul ediyor musun?. Papas, ağzını açmak üzere idiz — Görgi.. Mu..h..te..tem pe. | der, elveda.... i kur. Bu, Ketevanın sesi idi. Bu ses, okadar hazin ve ruh» tesir edici idi, ki papas cevap ve: vi pie remedi. ! a Ölü. Haier, Beni de ürün.. Diye baj < - öldürün. » Kipi Beni Cellât, artık şişi elinden bı mış, bir kerpeten almıştı. Ke ten kraliçenin tırnaklarına iril. di. Cendereye kısılmış Pari tırnaklar birer birer sökülüyordu. Fakat kraliçenin artık sığlıkları dinmiş acı acı inliyordu. kl Karacigay Han, zindanın karan lik bir köşesinden her $eyi seyret- miş, ve kraliçenin bu cesareti kar. şısında şaşırmıştı... O, kraliçenin, Şah Abbasın tek- lifini kabul edeceğini zannetmişti. Artık iş işten geçmişti. Kraliçe yarı ölü bir halde inliyordu. Ağır ağır yaklaştı. Celladın g- MR a yakaliyarak kaldır « ii ; — Öldü mü?, Diye sordu. Cellât; — Yaşıyor, fakat can gekişiyor, — Çok yaşar mı?, İ > Bir kaç saat.. ve — Kurtulmaz mı?, İ Cellât, Karaciğay Hanın söy» lediklerini anlamamış gibi etrafın gerin yüzlerine bakmağa baş adı. — Kim?. Diye sordu., 7 — Kim olacak kraliçe., sy “i z Karacigay sorduğu sualin ce vabını beklemedi. Gözleri kra| Resmi elbiseli adam tekrar yak- laştı. Ağzını kraliçenin kulağına götürdü: in göğsüne kaymıştı. Eğildi.. rdüğü manzara tüylerini diken diken etmişti. Memelerinden sar “yllamış... ; # i ina *İ döviz olarak kte idi wi ç p v mak edilmek üzeredir. £ Bina *! döviz olarak vermekte idiler. Bul — Kabul ediniz... Dedi. kan y tl si Günay ime irem e yalnız elektrik tesisatı on bin vaziyet Yunanistan piyasasında! o Ketevan cevap vermedi. LEZ Pie koku ğ Anasıyle bap bad çeri U . | liraya malolacaktır . yüzde otuz nispetinde bir fark o — Kabul ediniz. Görüyorsunuz | den sızan bir su kirli izler ğinde durmuş'ar bakıyorlar. ki size karşı insaf eden olmuyor, | yapmıştır. Şimdi ise bu fark yüz. maştı. Göğe sık sık ivip kalkıyor. du. Demek yaşıyordu. Evet yaşı « yordu, Fakat gözleri kapanmıştı, Yun bir müddet sessiz bakıştılar. | (Bina dahilinde ağır ceza tatbi - Nihayet Alp elini uzattı, çiçek kalı için ayrı daire ve höcreler vü ve olmıyacaktır. Kraliçe, yavaş yavaş gözlerini açtı: idesekiz nispetinde inmiştir, Gene bu farkı yüzde yüze kadar indir. meğe çalışacağız. i irilmekte, mükemmel a - *ri gösterdi: cude getirilmekte, — Kimden?. telyeler yaptırılmaktadır. sağ