17 Eylül 1933 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7

17 Eylül 1933 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Liste ve © © Parmak Geçenlerde şehrimizi ziyarete selen seyyahlardan biri Sirkecide ir lokantaya girmiş. Bir tek keli- | ME fransızca dahi bilmiyen bü sey Yah işaretle pek âlâ maksadı müm- ün olacağına emin olduğundan rahatça bir masaya yerleşmiş ve bana et yemeğinden evvel kefal — pilâkisi getirmediniz?. — Balığın fazla bek lemeğe mecali kalma - mışda ondan efen- .| dim. Sarsondan eliyle bir kâğıt işareti yaparak listeyi istemiş, Garson Çoktan isteyi getirince en baştaki yemek . .. “mine ne olduğunu bilmeden par- ölmüş ! Mağını basmış. oOGarson listede, Biri kel biri sık St suyu,, görerek İngilize et su - hı iki arkadaş görü: “| saçlı iki arkadaş görü Yunu getirmiş, İngiliz işaretinin| #seri göründüğüne pek memnun süypelar; Mek ni * suyunu bitirir bitirmez hemen | diyor ki: i — Bugün çok rahat. inci yemeğe parmağını basmış, #arson bu sefer bir düğün çorba- & gelirmiş, İngiliz çorbanın üstüne bir çor- | sızım. Başım ateş gibi saçlarımın kökü ağrı - EĞLENCELİ YAZILAR Bekliyormuş ! Iki dost arasında: — Azizim senin ça- İman otomobilin dün yolda gördüm. Takip | ettim. Otomobil gara - | ja geldi, — Haberim var.. — Öyleyse neye po- lise müracaat etmiyor- sun?. — Hırsızın otomo bildeki eski lâstikleri değiştirmesini bekli - yorum. Bir sual Bir vagonda zarif bir yolcu bir memura sorar: — Kuzun, sana bir şey soracağım, burada cigara içmek (yasak mı?. — Evet efendim.. yor. P a daha içmekten pek hoşlanma - — Ne talilisin?. — Peki amama, va- makla beraber bunu da içtikten E k gon tütün dumanı için- so, i in üçüncü yemeğine — Neden böyle di » de... Bu nereden geli « e rr ye ii? — Zavallıyı neden dostlarile aldatır | > ağını e Garson bu bir tek kelime söyle — Benimkiler çok . (o yorsun ? — ,Sormıyanlardan miyen, fakat âmirane bir tavırla | tan öldüde.. — Düşmanlarını tanımıyom da... efendim. Parmağının gösterdiği yemeği is - tediğini anlatan yabancının gene bir çorba işaretine hayret etmekle beraber şehriyeli çorbayı da ge - tirmiş. Arkasından bir de sebzeli Şorba gelince İngiliz kendi kendi- ne: — Acaba bu memlekette çor - badan başka bir şey yemezler mi? Diye etrafına bakınmış, Herke. | *in kızarmış et, sebze yediğini gö- Terek dördüncü çorbayı içer iç - Mez bir de listenin en son yeme - ğine parmağını basmış. Garson bir şişe Taşdelen suyu getirince İngiliz dört çorbanm üstüne bir bardak suyu dikip savuşmaktan başka çare bulamamış. Yanlış bir meslek Meşhur palavracı muharrir N. . Sirkecide bir lokantaya girmiş ir tavuk kızartması istemiş. Gar- | #on önüne acayip bir et parçasile | Patates kızartması getirince N. N. Zavallı hasta.. Küçük Ali bahçede oynarken birdenbire eve koştu. — Anneciğim... Anneciğim. | diye bağırmıya başladı. — Ne var oğlum.. — Çabuk bir doktor?. — Ne oluyor yavrum.. — Aman çabuk dektor.. Biraz sonra doktorla eve gelen küçük Ali doğruca bahçeye gitti. Orada gezen bir (o sümüklüböceği gösterdi. — Bakmız doktor bey.. Za - vallı hayvancağız bu kadar yükün ! altımdan kalkamıyor boyuna ku - suyor. Rica ederim şuna bir ilâç ir müddet kesmiye uğraştığı etin bulunuz... ilemediğini de görerek lokanta Ayyy Sahibini sormuş: N ibini çağırtmış ve ae — Bey birader, şu garsonun ba- Da getirdiği yemek nedir? — Tavuk kızartması efendim. n Tavuk kızartması mı? Azizim, Sen nafile yere bu dükkânda vak * tini kaybediyorsun. >— Neden efendim.. — Sende bu hayal kuvveti var- ken lokantacılık edeceğine roman Yazmalısm.. Beyoğlunun meşhur kahvesin - de iki genç bilârde oynamak isti- yorlardı. İçlerinden biri bu kahve- ye ilk defa geliyordu. Karşı karşı- ya geçtiler, beş on dakika oynadı- lar, Fakat biraz sonra kahvenin sahibi bilârdonun başından geçer- ken yeşil çuhanın üstünde bir de- lik görünce iki oyuncuyu durdur - yy yy yy yg yg yg çi ay, Lokanta ve Yemek fıkraları yg yy yy — Fatma kadın, dedi. sılmış: a “Arada bir , —Ak bizde onun gibi kararabilseydik Sar balm o hangi plâjda kararmışlı. ye lüzum gördü: yy yy yy Büyük lokantalardan birinde şu levha bütün müşterilerin gözü- | evde sofradan artan yemekler dö- nün önünde bulunacak bir yere a- şikâyet etme.. Sen de bazı bazı ekşimez misin?.,, . Hanımefendi öğle yemeğinden sonra mutfağı teftiş etti. Baktı ki, ahçı kadın sofradan artan yemek- | gaz kokuyor. leri dökmüş. Kendisine ayrı ye - mek koyuyor, yeni gelen bu kadı. | getirecektim amma baktım ki, o na şimdilik bir ihtarla iktifa etmi: | da kundura boyası kokuyor. Bu daha hafiftir diye getirdim. du. Kahveye ilk defa gelen deli - kanlıya dönerek: — Eğer ben, dedi, sizin bu ka- | | dar acemi olduğunuzu bilseydim | kümden ,kendini oynatmazdım. Delikanlı kızdı: — Neden acemi olacak mışım. Şehzadebaşmdaki kahvelerden bel ki on, on beş bilârdonun çuhasını deldim. My yy Meşhur adam Domye öldüğü zaman bütün Fransızlar derin bir teessür duy - muşlardı. Yalnız son derece fakir ölen bu meşhur adamın cenaze masrafını hükümetin deruhte et - mek istediğini yazan gazeteler coş muşlardı: “Memlekete bu kadar büyük hizmetler eden bir adamın cena - zesini millet kendi kesesinden vermelidir.,, Hükümet cenaze masrafından vazgeçti, cenazeye | iştirak eden herkesin üç frank vermesi, bu su- retle masrafın kapanması karar - laştı, öyle de yapıldı. Fakat top - lana toplana 12 frank toplanmış- tı. Çünkü cenazeye dört kişi gel- mişti, külmez. Fatma kadın yemeklerimizden | kâne cevap verdi: efendim, dökmem. Akşam © yeyeklerinize — Peki “ saklarım. İ sonra da çekinmem. | » — Garson, baksana bu çorba — Biliyorum efendim. Et suyu yy yy yy yg yy yg gg yy gg gg | © ŞUNDAN BUNDAN © yy 1 yy Mya yyl Prenses Hz. Kadınlara hürmetten, tahak - sevdirmekten ve sözünü geçirmekten bahsedili: * yordu. İçlerinden biri kemali aza” metle: — Birader, dedi. Ben bir gün Pariste bir Mısırlı prensesi tahkir etmekten ve herkesin içinde rezil etmekten çekinmedim. Bundan | — Nasıl oldu?. Prenses haz - retleri senin tahkirine nasıl boyun eğdi?. — Basbayağı... Sesini çıkarmı- yarak çıktı, gitti, — Sebep?.. — Gayet basit. Bana prense - sim diyordu, meğer bir prensesin yanında hizmetçiymiş. 1g yyl Beklemeyiniz / Yeni gelen hizmetçiye hanım yatmıya çıkarken tenbih etti: — Biz sabahleyin tam saat se- İ kizde kahvaltı ederiz. — Peki efendim, amma şayet o zamana kadar kalkamazsam be VAKIT 17 Eylül © Cevapsız Sualler Uzun bir yolculuğa çıkmışlar « dı. Tam on iki günlük bir vapur seyahati, Sadi, hayata pek yeni gi- ren arkadaşı Nadiri vapur halkı arasında bir köşeye çekilerek sıkıl maktan kurtarmak için her şeyi ya pıyor, onu yolculardan kadın, er « kek, genç kız grupları arasına sok mak istioyr, fakat muvaffak ola - miyordu. Sadi, onun yanımda ömrünü geçi. remezdi ya., Bir aileyle tanışmış, uzun yolculuk günlerini onlarla geçirmiye başlamıştı. Nadirin ya « nına geldikçe: — Yahu, karşı karşıya, salonda yanyana, güvertede burun buruna bir çok kadınlarla, genç kızlarla bulunuyorsun. Bir tek lâkırdı söy. le de konuşmaya başla, Vakit ge - çirirsin!, Diye çıkışıyordu, bir gün gene ayni serzenişi yapınca Nadir vap verdi: ç — Canım, dediğini yaptım, a- ma gene para etmedi. — Nasıl para etmedi. Cevap mr vermediler? — Evet... Evvelâ cevap verir gi. bi oldular, sonra lâf yok. — Kim bunlar? — Ne bileyim ben., Demin gü - vertede hani şu örtülü kanapeler var ya onlardan birine yerleştim. Yanı başıma üç hanım geldi, otur. du, Sen ikide bir söylersin, hele bir dediğini yapayım, dedimi. En yaşlı' | casına lâfr açtım: p A — Evli misiniz? — Evet, efendim.. — Çocuklarınız var mı? — Var efendim.. — Kimden? Ben bu lâfr söyler söylemez ka- dın ağzını kilitledi. Bir daha açma dı. Ama ben gene yılmadım, Bu sefer daha gencine sordum: — Evli misiniz? — Evet efendim. — Çocuklarınız var mı? — Hayır efendim.. — Neden acaba? Bu suali soran sanki ben değil. mişim, sanki sual yerine soğuk su dökmüşüm gibi bu sefer de bu ka- dının dili tutuldu. Ama ben gene yılmadım, bu suali en gencine sor dum: — Küçükhanım, siz evli misi İ niz? — Hayır efendim.. — Çocuklarınız var mı? Daha ikinci sualde bu hanımın da çenesi kapanı ümidi kestim, ni beklemeyiniz, siz buyurunuz. c Bizim hemen ve nazi - bir daha kabahat ben de AS GRAVE i nı — Doktor arada bir kalp çarpıntısı, umumi bir kırıklık, baş dönmesi hissediyorum .. — Meselâ ne zamanlar? — Kapıya tahsildar gelince se MOST .w — 1 Sİ ii nal

Bu sayıdan diğer sayfalar: