9 Nisan 1933 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5

9 Nisan 1933 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

fi » 9 Nisan 1933 ev © e ni Vakıt'ın Büyük Romanı Tefrika W 1 KİMSESİZ 9 Nisan 1933 Nakleden: Selâmi izzet lü VAR nk öm zi ii . Ordu'da ( Bir ölüm .Kütüpane yok mu? İçimizden Şükrü- a yü de aldı, kötürdü kendinden başka birinin sahip çık masına gönlü razı olmuyordu. Şa- diye, evinin hanımı, o salonunun Birinci kısım mİ (Oradaki kütüpane Vekâ- letin yardımı ile zenginleşti. (Akşam) gazetesinin 3 Nisan ! Bayramdan on gün kadar ev - veldi: — Şükrü hastalanmış, yatıyor Şadiye, bütün kulak kesilmiş, ei göz bile kırpma - an, t Nafiz Beyi i- ni dinliyordu. yn Nafiz Bey susunca, yazıhanede ağır, boğucu bir sessizlik © oldu. Uzaktan uzağa Galatann uğultu- : bülbülüydü. Şadiye de, evlenmek arzusunu göstermediği için, kızı - nın evlenmeyi aklına bile getirme- diğini sanıyordu. Nafiz Bey, birkaç kere: — Paşam, Şadiye Hnımı evlen- | dirsek... demişti. 933 tarihli nüshasında Ordudan dediler, Bir zatülcenbe benziyen öc leri Şor me gö bire gir onun giremez yi Ni i cudünü a sermişli, Bun p duda fındık nişanelerinin iyi ©l| ber verenle özenle Şükrünün duğu ve eski mahsulün kâmilen en eski arkadaşları oldukları için satıldığından bahsedildikten #on- | fazla bir şey konuşmadılar, konu- ra Orduda bir kütüphane mevcut | samadılar, Yüzleri buruşmuş, göz "ipbir aksi seda uyandırdıktan su duyuluyordu, Köprü üstünde| (Fakat paşa, her seferinde bu ei vuran bir tramvayın, raylar - | sözü işitmemezlikten i gıcırtısı işitildi... Boğazdan | bahsi kapatmış, hiç oralı olmamış» geçen bir şlebin kalın düdüğü, dar sokaklara kadar uzandı, kal - dırımlarda, han duvarlarında aca- g Sarfedilen, israf edilen paraya da, Nafiz Bey pek müterizdi. Ne zaman: 'aşam, hesaplar bozuk gidi- yor, bu işin osnu çıkmaz.. dese, Paşa derhal: — Aldırma Nafiz, allah kerim- dir.. Her şey düzelir! derdi. — Beyefendi, sözlerinizin kı -| (o Şimdi, yan gözle Şadiyeye ba- sacası şu değil mi: Merhum ba -| karken, hatırıma paşanm bu sözü an bana kala kala, Balıkpa» | geldi: Her şey düzelir! zarda iki küçük dükkânla, ko -| o Bu kimsesiz genç kızcağız, işi- nak kaldı, Konak merhun; yakın: | ni nasıl düzeltecekti? Başına ne- da satılacak ve belki de borcu ödi-| ler gelecekti? Onu ancak izdivaç yemiyecek. Dükkânlardan alaca » | kurtarabilirdi. Fakat bu zamanda, ğım kira ayda otuz lira, Vergisi, | on parası olmıyan bir kızı kim a- e şıkınca, bana ancak yirmi | lırdı?, Şadiyenin, | güzelliğinden ira kalacak öyle mi? başka bir şeyi yoktu. Filvaki çok 2) KA başını önüne iğdi: | güzel kızdı. Fakat, bu da, bude- biye Şadiye Hanım.. rece güzellik de, dünyada kimse > ye, bunun üzerine bir şey | siz kalan bir genç kız için muzır. söylemedi. Etrafı pek iyi seçemi- | dr. e yl bakışlarla, | o Dakikalar (geçiyordu. Odanm yığını seyretti, Bu Ga sobasmın ağır sessizliğinde, her ikisi-de, dü- si, halıları pal k Zil ışığın ak- şüncelerini biribirlerine söylüyor- yah mantomunu, « UZAMIYor, si-i lar, fakat ikisi de, istikbali dü- un eteklerine vuru - | şündüklerini seziyorlardı. kala” Şapkasının kenar dişmda| © Bu seziş; öcürizliği daha ağı: de üye sun saçları, o -| laştırıyordu. kıvilcımlanıyor. “a ğında, tek tük aya kömürleri çıtırdıyarak Nafiz Ya aşağı kaydı. Şadiye başını kaldır- simi kağıtlarını karıştırır di, Birden, istikbalden sıyrıldı ürmetle, | gıptayla | hali aklına getirdi, hafifçe kızar - Ailenin | dı: ad ai pencerelerin - dü, oradan oraya sarptı, köşelerden birinde sindi. Şadiyenin sesi; güzel, kıvrak, li sesi duyuldu: bir zaman, aldığı. emlâkin tapu! p e R Mi sonra gelirini 1 ri ve Va : 1$5 daha sonra mallar . hin edilirken muamelesini mağ — Birdenbire mühim bir şey öğreniverdim. Hayatta yalnız kim sesiz değil, üstelik bir de parasız kalmışım. Yaşamak için (kazan mam lâzım, Bu hususta da çok a cemiyim. Zan borçlar ödemek için özü günl, MIŞ, Paşanın fena ve iyi Nuri inde, daima parasını almıştı lk ailesinin, dünyada yegâne ği Şadiyeydi, Ekmeğini yedi - i, Parasını aldığı bu genç kiza Hayata De! beslemesi tabiydi ün” on parasız ve kimsesiz n her: imi anlıyan ve bunu anla- olabilirsiniz. tinden, sonra da, manevi kuvve- Teşekkür makamında Men sey kaybetmeden, |iğdi” zada sakin duran bu genç kı. — Sizden belki bunu rica ede- 0 ihtiyari grpt eti, rim Nafi Beyi Yalmız şimdilik ne i iki sene, düşünce: yapacağımı bi la dünyadan e vE kadar salon köşesinde ( yaşad r e Şadiye, 5 gün hakikati öğ - Nasıl para kazanacağımı düşüne - Yantanadan, Bütün o debdebeden, , Parasız bırakıp, dünyaya an Yummuştu. Elindeki ser- Yiyen, Al harman savurarak i Nuri Paşa, yalnız kızı düşün 1 varlığındaki (o rahatını ni sonrası Viz ge- Şadiyeyi ortada br - Nafiz Bey bir şey söylemiye ce- saret edemedi. Hem ne söyliyebi - diri, deyip cümlesi söylemekte mana yoktu. aya, diyenin karşılaşacağı ( güçlükleri ike. da çok severdi. Onun!, | pek iyi tahmin ediyordu. Dun zi göğüs kabartırdı. O- En zeki dünya güzeli Şadiyeydi. nü, o“ kız Şadiyeydi. Yer yüzü- Şadi, Zarif, en şık, en kibar kızı imi, > Ona lâyık hiçbir koca Esasen, kızım bir hürmetle sıktı. Şadiye: — Size tekrar teşekkür ederim dedi, sizi bir iki gün yordum.. Ma- dem ki bana yol göstermek löt- funda da bulunacaksınız, #izi tek- p edemedi. ayırmak istemiyor. ona. a gi ei Şi gelmiş, bu! — Müsaade ederseniz, size bu! LONDRA, 8 (A.A.) — Avam hususta yardım edeyim. Elimden | kamarasında muhafazakâr me - gelen her şeyi yapacağıma emin | buslardan bir grup, hükümetin başını | yin edilecek kamara azasının tayi» lirdi?. Bir iki basma kalıp teselli (yar rahatsız ederim. olmadığı yalnız meb'us Şevket Be- | yin Akpmar mektebine bir çok! kıymetli kitaplar hediye ettiği bu | kitaplar yalnız mezkür mektebe değil, bütün Ordululara faydalı olduğu yazılıyordu. Bize verilen malâmata göre bu haber tama - men yanlıştır. Orduda bundan beş altı sene evvel güzel bir kütüphane açılmış- tır. Gazi kütüphanesi ismini taşı- yan bu kütüphaneye memleketin bir çok maarifsever şahsiyetleri camekânlar ve ciltlerle eserler he- diye ve teberrü etmiştir. Maarif vekâletinin bütün neşriyatı celp edilmiş, vilâyetler içinde emsali - ne faik bir halde zenginleştiril - miştir, Kütüphane içinde ayrıca okuma odası açılmış burada gün: delik gazetelerle her nevi mevkut risaleler halkım istifadesine vazo- lunmuştar, Akpmar mektebinde kütüpha- | ne teşkili havadisine gelince: Ak- pmar Ordunun bir köyüdür. Ora- da bir ilkmektep vardır. Meb'us - lar tatil esnasında köylere çıkar tetkikat yapar, halkın ihtiyaçları» nı görür, ona göre teşebbüslerde bulunarak halka hizmet eder. İş- te böyle bir seyahat esnasında mektebi ziyaret eden Şevket Bey mektep başmualliminin işareti ü- zerine mektep çocuklarına fayda» kı olabileceğini düşündüğü üç, beş silt ziraate, meyvacılığa müteal - lik kitaplar hediye etmiştir. Haki- kat bundan ibarettir. Yeni Bulgar Elçisi Bayramdan evel şehrimize gel - miş olan yeni Bulgaristan elçisi M. Antonof dün akşamki trenle Ankaraya gitmiştir. Elçi bugünler de itimatnamesini Reisiücmhur Hazretlerine takdim edecektir. meme Hindistan ve İngiltere mubhtelit Hindistan komitesine ta- nine müteallik takriri üzerine bir tadil teklifi vermişlerdir. Bu tadil teklifi, bu aza miktarı * İmiyorum. Şimdiye | nm 16 dan 12 ye indirilmesini is .! m, | tihdaf etmektedir. | Bu muhafazakârlar, komisyon | miyorum bile.. Neyse, başa gelen | azasının hüküemtin plânına mut - çekilirmiş... Her halde bir şey| lak bir surette bağlı bir takım kim selerden müteşekkilolduğunu pro- testo etmek maksadile hükümet aleyhinde rey vermek niyetinde » dirler. — Estağfürullah Şadiye hanım. Ortalıktaki işsizlik malümdu. Şa- Her zaman emirlerinize hazırım. Şadiye, sen bir defa daha, dün- yada kimsesiz ve parasız kaldığı * Şadiyenin uzattığı eli, derin | yy haber aldığı mükellef yazıhane- ye bir göz attı ve çıktı. Artık, gündelik nafakasını te - mın etmek, yiyeceği bir ek» meği düşünmek mecburiyetindey- ii - (Devamı var) | si ! kadar evvel rahatsızlığı leri şüpheli ve endişeli manalarla dolmuştu. * Bayramın ikisinde çıkan akşam ! “Hilâliahmer,, i de şu haberi ver- di: — Eski gözeteci arkadaşlarımız - dan, uzun müddet Vekıt refikimizde idare müdürlüğü yapan Ahmet Şük - rü Bey dün gece ölmüştür. Son gün - lerde Sanayi ve Maadin Bankasında muvaffakiyetle müfettişlik vazıfesini yapan Şükrü Bey, uzun zamandır hasta bulunuyordu, Bundan iki ay yüzünden Bankadan mezuniyet almıştı. Fakat yapılan ve gösterilen bütün iktimama reğmen son haftalar zarfında hasta- liği ağırlaşmış ve kurtarma imkâru kabil olamamıştır. Şükrü Beyi tanıyanlar okendişini çok severlerdi. Çok temiz, çok hassas ve içli bir gençti. Daha oluz iki oluz üç yaşlarında, pek genç yaşta, ara muzdan ayrılan Şükrü Bey geriye bir karısile bir yaprusunu bıraktı. Cenazesi bugün Dizdariyedeki evin- den kaldırılarak namazi, «ss» # İşte Ahmet Şükrü böylece öldü gitti, Dostlarının, arkadaşlarının, bir kaçı müstesna, hemen hepsi bu ebedi ayrılığı 6 gömüldükten sonra öğrenebildiler ve son vazi * felerini bile yapamamak azabına uğradılar. Denilebilir ki, Ahmet Şükrü, dostlarını yormamak için, fazla müteessir etmemek için, her- kesin sevindiği, şehrin dağıldığı, yakınların uzaklaştığı ve hâdise - lerin daha geç duyulduğu bir gün- de ölmeyi tercih etmişti. # Ahmet Şükrü, bise tahsilini İs- tanbul sultanisinde, yüksek tahsi- lini Macaristanda yapmıştı, Ma - caristandan geldikten sonra “Va - kıt, e idare müdürü oldu. O tarih- te önündeki hayat yolu uzun, ken- di ümitleri genç ve etrafı bir dost halkasile çevrili olduğu için, bü - tün yorucu ve üzücü şekline rağ » men uzun seneler süren bu gaze“ teciliği hayatının belki en mes'ut devri olarak işaret edilebilir. Ahmet Şükrü bundan dört beş sene evvel Sanayi ve Maadin ban- kasına geçti, uzunca müddet yerli Mallar Pazarı müdürlüğünde bu - Jundu, sonra bankanın müfettişi olarak vazıfesine devam etti, # Ahmet Şükrü, yukarıki satır - larda kısaca işaret edildiği gibi, temiz, hassas, içli bir gençti ve çok yakınlarına, kuvvetle tebarüz eden iki şahsiyeti vardı: Şair ve idareci, O san'atkârdı, hem de mübalâ- gasız bir san'atkâr..... Kü- çüklüğündenberi, san'at, fırtmalı bir deniz gibi içine sinmişti. Bir an, bir saniye bile durmadan için için kabarıp taşmak istiyordu. Fa- kat ruhu kolay ve basit şeylerle a- vunamadığı için, bu deniz, onu beslemiyor, bilâkis hiç durma - dan hırpalıyordu. Hayatın zorlukları, çirkinlik - Meçhul kocalar v d Meşhur kadınların ko ları böyle bir klüp yaptı ilk kadın tayyarecinin sabık cası, “meşhur kadınların meçhi kocaları,, klübünü tesis etmiştir. Tayyareci Madam Amelia Eat hardt'ın eski kocası olan bu mn ismi Polmer Putman'dır.. Bu adama göre bir kadar o kadını mesut ederse, i erkeğin mekhur bir kadının sı olması o erkeği o kadar bed l eder. Bir kraliçenin kocası © ne müşkül bir iştir. ? Halbuki bir kadın derece itibi rile ne kadar az olursa olsun, m hur bir erkek ile birleşince dı onun şöhretine ortak olur. Amelia Earhardt'ın - ko benzer bir başka erkek te politikacı Lady Astor'un kocası dır. 4 Nevyorkun en güzel, en çok se İ vilen ve dinlenilen ve sufragetlet reisesi İnes Milholland'n kocası da bu aradadır, İsmi Boissevain © lan bu adam kendisinin bir ban ka müdürü tarafından kabul lebilmesi için, kartının üz: “Milhollandın kocası, mecburiyetinde kalmıştı. Bu klübe, gene Atlas denizi | geçmiye teşebbüs eden tayyare kadın Ruth Elder'in kocası da gir melidir. Zira Ruth Elder Atlas dı nizini geçmek için yanına kocasi değil, fakat bir ahbabı olan ge Haldeman'ı almıştı. Öyle zannediyoruz ki, bu bün azaları çoğalacak. leri, acılıkları başlamıştı. Ayi ve seneler birer birer geçtikçe, artık kendisini; insanları kendi lerine ait bütün istediklerini ya maktan, yapabilmekten alıkoy gülünç, derme çatma fakat | türlü yıkılmaz duvarlar kı da buluyor ve içindeki deni beraber daima bu duvarlarm kasında kalmıya mahkâm oluyo du. ği Onu, için için üzen b başka ıstıraplar da vardı: Ciği lerinin zayıflığı, gündelik işler çok sevgili annesinin ölümü. . « Ahmet Şükrü, bütün bu şi ların boğuculuğu içinde pek az) zabiliyor, fakat san'atının. am vermiyen gözleri altında, bir titizlik, büyük bir zahmet, bi yük bir itina ile çıkardığı, fa neşretmediği yazılar harikulâ güzel şeyler oluyordu. # Ahmet Şükrü, artık geçtikçe daha çok içine çekiliş ! du. Bu yalnızlık onun idare larını da sinirli, güç 1 | görünüşle örtüyordu ve ! kimse biliyordu ki, artık miş hissini veren içindeki deni o şimdi her gün ve istiyerek Y bir kurban daha veren bir ada haline gelmiştir 2 gelmiştir. : İçi genişledikçe derileri, mikleri daralıyormuş, küçülüy muş gibi, uzvi değişmeleri mabsüs bir hal alıyordu. Es 3 yüzünde bütün hayatiyetini 7 hafaza eden, sadece ila mıştı. Bitmez bir hümma ateşiy ! bitmez bir ateşle yanıyor gibi İryan küçük kara gözleri... * Şükrü, .. , İçindeki sonsuz nizle simdi bir avüç toprak altı sığınan zavallı arkadaşım. ... mi / 3 Atas denizini geçebilmiş ola 0 * meşhur bir erkek kocası olması !

Bu sayıdan diğer sayfalar: