EĞLENCE, KADIN, SPOR, SİNEMA SAYIFALARI| “V AKI T,'Gazetesinin 30 Mart 1933 Perşembe — Kocacığım bak, şa parmağımdaki yüzüğü 75 liraya buldum, pahalanırsa ziyan edersin diye hemen aldım. Fâiz Bey amcasının-ağır, pek a-| ğir hastalandığını duymuştu. Bir iki gün aldırış etmedi, fakat bir gün onun uşağı: — Beyefendi, dedi. Amcanız can çekişiyor. Ölürse varı yoğu $i- ze kalacak. Bir kerecik olsun, gi * | dip görün! | Dedi. İhtiyar uşağın sözünü tut- mak lâzımdı. Maazallah amcasına bir şey olursa bugünkü meteliksiz Faiz aşağı yukarı yirmi, otuz bin liralık adam olacaktı. Amcasının yattığı odanın kapı - sına kadar geldi, helecandan kal- | bi çarpıyordu. Tam kapıyı açarak içeri gireceği sırada (her vakitki doktorları Cemal Bey ayağının u-| cuna basarak ve yavaşça kapıyı çekerek dışarı çıktı. Faiz onun bu ihtiyatından artık herşeyin bitti - ğine kanaat getirdi. Birden önüne 20 — 30 bin liranın hayali gelmiş gözleri nemlenir gibi oldu. Cemal Beyin ellerine sarıldı: — Doktorcuğum, nasıl, zavallı amcam ne halde? — Evlâdım, sen orkeksin değil mi? Sana her şeyi açıkça söyle - mek lâzım... — Evet, rica ederim. — Öyle ise metin ve sabırlı ol. — Ah, zavallı amcacığım, de - mek ki... — Evet... Maalesef iki üç güne kadar iyileşecek. vezne seYEEEENENENE EAA EEEA ARE EEE KEN EEEAAEEAEEEE EU ENEREEEYENEEENASEEENEENEEEEE EAA — Biz erkekler ancak tıraş olduktan sonra yüzümüze pudra süreriz. İ yoncu Nail Bey: € Şükran Geçenlerde Faik Ahmet Beye- fendinin refikası Selime Hanıme - fendi Himayeietfal (menfaatine Sişli kibar muhitinde iane topla - mayı deruhte etmişti. Selime Ha nımefendi son derece hamiyetli ve hayırı seven bir kadındır. Evvelâ meşhur Selânikli zen « ginlerden Kâbirzade Sabir Beyin apartımanına uğradı. Hanımefen- di tarafından kabul olundu. Seli- | me Hanım: — Fakir ve kimsesiz çocukları» mız için yardımınızı ricaya gel - dim, dedi. Ve elindeki makbuz ko çanını çıkardı. Kâbir zade Sabir Beyin refikası hanım birden şaşırdı, dışarı çıktı, Yandaki odada kocasıyla konuş - mıya başladı. Selime Hanım onla- rm münakaşalarını seslerin tonun- dan anlıyor, fakat mevzuu duya - mıyordu. Aradan yarım saate ya kıa bir zaman geçti ve evsahibi memnuniyetle içeri girdi. Selime Hanıma pırıl pırıl parlıyan bir yir- mi beş kuruşluk uzattı. Selime Hanım evvelâ anlıya « madı. Fakat kadın iftiharla ilâve etti: — Bize yirmi beş kuruşluk makbuz kesiveriniz!., Selime makbuzu kesti, 25 ku - ruşu aldı. Çıktı, doğru Beyoğluna indi. Bir çiçekçi dükkândan bir buçuk liraya bir buket yaptırdı. İn. ce kâğıda sardırdı. Dükkânda ço- cuğun eline vererek bir de iki sa - | tıriik mektup yazdı, buketi I mektubu Kâbirzade Sabir Beyin refikasına gönderdi. Mektupta şu satırlar vardı: “Kimsesiz ve fakir çocukların | âlicenap teberrüünüze mukabelei şükranı..,, ve Işlerin taksimi Nezihe Hanımefendi hizmetçi- lerden bıkmış, tısanmıştı. o Eşe dosta kendisine iyi bir kadın bul | malarını rica etti. Bursadaki bir aile dostu fevkalâde methederek | ona bir Bursalı kadın gönderdiler, Nezihe Hanrefendi bu kadınca» ğıza evin işlerini tarif ederek dedi ki: — Evvelâ sabah kalkınca oda - ları süpürürsün.. — Hepsini mi? — Elbet hepsini.. — O zaman siz ne iş yapacak- sınız ya?.! Namık Kemalin mektupları Bahis edebiyata geçmişti. Fa- ruk Bey Nedimden birkaç şiir oku- du, sonra Ziya Paşadan, Yenişe - birli Avniden birkaç mısra hatır - ladılar. Ev sahibi: — Aman azizim, dedi. Namık | Kemalin mektuplarını aldım; içle- | İrinde ne kdaar güzelleri var. Bir köşede onları dinlemekle ve esnemekle vakit geçiren komis - — Yahu, pullarını atmasaydın | Tarihli biliyorsun ya kolleksiyon yapıyo rum, Sayısına ilâvedir. Para ile verilmez Hanım — Sen Beyin söylediklerine aldırış etme, onun hiç zevki yoktur. Hizmetçi — Zevki olmadığını sizi görür görmez anlamıştım efendim. ...04000000mEEEEEE ERER EAEEEEEE ARNA REEAREEEEEEENEEEEEEEEREEEEEEEEERENEEEAN, Filiz Ayyasşlığı, serseriliği meşhur oldu- ğu halde nasılsa kibar bir ailenin temiz ve güzel kızını almıya mu - vaffak olmuştu. Kızla evlendikle- rinin ilk haftası dişini sıktı. İçgü- veysi girdiği mahallede ismini le- kelemekten çekindi. Fakat ara - dan bir Pazartesi daha geçince bir gün dayanamadı. Usta Mardiğin meyhanesinden içeri düştü, Bir saat, iki saat, içti. Eski dostları, Kenan yeni evlenmişti. | de öyle... Derken gece meyhane arkadaşları bile onu ika- | za çalıştılar: — Haydi Filiz.. Yeter artık, bu - lut oluyorsun. Evde hanımla ma- raza çıkaracaksın.. varsa buldu ve itile katıla meyhaneden dışarı çıktı. Fakat tam kapının 6 « nünde eski arkadaşlarından Nuri- ye rast geldi. Nuri onu bu halde görünce: — Tüh, Allah belânı versin Ke- nan.. Bu ne hal bu!... Böyle fitil, yeni güvey girdiğin eve nasil gi receksin, mahalleden sana ne der- ler be!.. Kenan iki tarafına sallanırken meyhanenin kapısını tuttu: — Sahi, dedi. Beni böyle zil zurna sarhoş görmesinler, ayıp © * İur. Dedi ve tekrar meyhaneye gir- ir daha, birdaha içeyim) di. — Birader, şu bizim karının benden evvelki kocasından ikide bir bahset. mesi beni öyle sinirlendiriyor ki... — Ya ben ne yapayım ?.. Benimki benden sonraki kocasından ikide bir