31 Mart 1933 Eskimoların san'atı lir — Balık ve insan heykelleri — Efsun ve tılsım — Maskeler Eskimolar kutuplarda yaşıyan insanlardır. Eskimolar, tabiatm güçlükleri arasında terakki imkâ- nmı bulamamış iptidai insanlar sayılır. Bunlar nasıl yaşarlar, Es- kimo topluluğunda hayat nasıl - dır? Coğrafya kitaplarında buna dair az çok malümat vardır. Eski- moların da bir san'atı var mı? Bu suale cevap sayılacak tetkikler az- dır. Son zamanlarda M. Kaj Bir - ket - Suith isminde bir Danimarka | muharriri, Kopenhag milli müze-| sinde bulunan Groenland adasma ait kolleksiyonlar hakkında bir tetkik yazısı neşretmiştir; ki diyor Eskimoların sanatı zengin de ğildir; fakat bu türlü olmasına imkân var mıdır? san'atın başka Eskimolar, dünyanın öbür u - eşiğinde, belki de herhangi diğer bir yer - den ziyade insana mecburiyetler, | cunda, kutup çölünün zaruretler yükliyen bir tabiat kar- şısmda yaşamaktadırlar. Orada kışın, çetin bir hayat mücadelesi bütün kuvvetlgre hâkim olur. Ya- zınsa Eskimolar için en iptidai ih- tiyaçlarımı temin etmekten başka bir şey düşünmeğe vakit kalmaz. Böyle olmasa bile (O Eskimoların, san'at telâkkilerimizdeki yük » sekliğe vâsıl daima mâni olacak bir duvar mevucttur. olmalarına Yalnız şiir, bu müşkülâtın ha-| ricinde bulunuyor. Çünkü şiir, ha- yatı kariciye şartlarına daha ko - laylıkla uyabilir ve Eskimolarda emsali pek nadir bulunur güzeli esaslar vücuda getirmiştir. Eskimolar kara ve deniz avla- rına tabi olarak göçebe bir hayat yaşarlar, Onların memleketinde | ne taş, ne de ağaç gibi o lüzumlu! unsurların mevcut olmamasını na zarı itibara almasak bile bu şart- lar ressamlık, mimarlık, heykel- traşlık gibi san'atların inkişafıma müsait midir?. Eskimo sanatı kuvvetli olarak Alaskada inkişaf etmiştir. Bunun sebebiyse müterakki kısmını teş - kil eden şimali garbi kırmızı de- rili kabilelerile pek sıkı rabıtaları olmasıdır. Fildişinden (Mammut dişin - den) balina kemiklerinden yap tıkları heykeltraşlığa müteallik iş- ler bunu teyit eder. Groenlandda vaziyet daha gayri müsaittir, Bu - nunla beraber bu adanın garp sa- | hili iki yüz senedenberi Danimar. | ka kültürünün tesiri © altındadır. Danimarkalılarla olan bu Otemas adanın garp kısmında bir Eskimo sanatının orijinal mahiyetini boz- muştur, En iptidai Otezahürlerine irca edildiği takdirde Eskimo sa | natının faydalı ihtiyaçlara teka - bül ettiği görülür. Heykeltraşiığım iptidai şekille- ri tahta firketelerde görülür. Sa- natkâr, hu firketelere gayet ince ! kincisi 1000 dolar; ücüncüsü 500 E işlenmiş deniz kuşları, yahut ba - İrk şekilleri verir, sanatkâr ittihaz ettiği modelin hususiyetlerini tes- bit eder. Meselâ izlanda civarında | bulunan beş altı çeşit Ringa balı- ğından hangisinin omodel ittihaz edildiğini alâkadarlar bu eserlere bakınca anlarlar. Eskimoların ifadenin hakikate tercüman olması hususunda gös - terdikleri hassasiyet ve alâka, te - sadüfi bir hal değildir. Bunun $se- beplerini dinde, efsunda aramak icap eder. Eğer san'atkârın yaptı- ğı eser denizden çıkan bir balığı gösteriyorsa, bu ayni (balıkçının kayığının etrafımda ayni veçhile balıkları çıkartacak kuvveti haiz bir muskadır. Balıkçı, kürkünün yakasına bir deniz kuşunu göste- ren bir kopça takarsa bundan maksadı, gemisinin köpüren de - nizin üstünde bir kuş gibi çabuk ve kolay kayıp gitmesini temin et- mektir, Eskimolar eserleri arasında oyuncak olarak kullanılan pek çok heykelcikler de vardır. Bun - ların çeşitleri pek çoktur. Bunla - rın arasında kutuplarda (yaşıyan hayvanlar, hatta pek iptidai tarz» da olmak üzere insan şekilleri bi- le vardır. Bunların kolları yoktur, ayakları kesiktir. Yüzleri (o parlak bir satıhtan ibarettir. Kadın hey- kellerinin başları üstünde bir saç topuzu bulunur, heykelin: kadın heykeli olduğu buradan anlaşılır. Şarki Groenland, ancak yarım asırdanberi (omüstemleke haline girdiği için burada Avrupa tesir - lerine daha az maruz kalmış bir san'at vardır. Bu havalide yapılmış bazı mas- keler vardır ki bunların alımların- da kuvvetli manalar ifade eden derin çizgiler bulunur. m .. Da Karneji sergisi Karneji enstitüsü buhrandan do- layı bir sene tatil ettikten sonra bu sene gene evvelki esaslar da - hilinde beynelmilel modern resim sergisini açmaktadır. Bu sergi A - merikada Pittsburg'da 19 Teşri -| nievvel 1933 de açılacak ve 10 Kâ nunuevvel 1933 e kadar devam e- decektir, Bu sergide resim teşhir edecek ressamları Karneji enstitü sü davet edecektir. Enstitü müdü- rü de Avrupaya gelerek sergide temsil edilecek muhtelif memle » ketleri gezecektir, Üç Amerika müzesi odirektö - ründen mürekkep bir jüri üç mü - kâfatın kimlere verileceğini tesbit edecektir . Birinci mükâfat 1500 dolar; i - dolardır. | Garden Ilub of Alleghany tara- fından verilen 1300 dolarlık bir mükâfat en güzel bahçe veya çi - çek tablosuna verilecektir. Ss e — an at Akşamı Alayköşkündeki konfe- | rans, temsil ve konser Halkevinin güzel san'atlar şu- besi merkezi olan Alayköşkünde dün akşam samimi bir topluluk yapılmıştır. Fikir ve san'at âlemi» ne mensup birçok kimseler bu top- lulukta hazır bulunmuşlardır. Refik Ahmet Bey, “Bizim iste- diğimiz edebiyat, O mevzulu bir konferans vermiştir, Refik Ahmet Bey, edebiyatımızın geçtiği yolu kısaca işaret ettikten sonra asır - larca san'atkârlarımızın his ve ha- yal malzemesini kullandıklarını, his ve hayalin çabuk solmıya mah- küm olduğunu, bu malzemeyle ya- pılan edebiyatın devamlı olamıya cağmı, edebiyattta his ve hayale yerine fikir unsurunun konulması lâzım geldiğini söylemiştir. Konferansçı, bundan sonra €- debiyatrmızın mühim bir eksiği- nin de maksatsızlık olduğunu, e- debiyatımıza bir hedef tayin €- dilmesi lâzım geldiğini anlatmış, bu hedefin ne olabileceğini etmiştir. Bu hedef, doğrudan doğ- ruya halk kütlesidir. Refik Ahmet Beye göre edebiyatın, halkın ha- yatını görmek, halka gidilecek yo- lu göstermek, halkın duygu ve dü- aydmlatmak gibi içtimai bir vazifeyi yapması lâ - zımdır. Refik Ahmet Bey, bu (arada yanlış bir telâkkiye mahal kalma- mak üzere halk edebiyatı o değil, halkçı bir edebiyat istediğini söy- lemiş, halk edebiyatın tarihi bir kıymet olarak tetkik ve muhafa- izah şünce yollarını zası lâzımgeldiğini, onun ayrı bir iş olduğunu kaydetmiştir. Halk kitlesinin bin bir tezahür ve intibaıı mevzu olarak alan €- debiyatım ayni zamanda halkın dilile yapılması lüzumunu ileri sü- ren konferansçı edebiyatımızın dil temizlenmesi işinden sonra a- ———— üneş Almanların sevilmiş ve beynel | milel bir şöhret kazanmış (o edibi Gerhardt Hauptmann, son 2a-! manlarda yetmiş yaşına girdi. Bu münasebetle bir çok san'at gaze- | j telerinde uzun uzadıya yapıldı. | Dünya tiyatrolarında bir çok piyesleri oynanan, Suanali Münkir İ isimli bir romanı geçenlerde Türk- | çeye çevrilerek karilerimize farma | halinde hediye edilen Haupt- mann, yelmiş yaşına ogirerken| yeni bir piyes yazdı. Bu eser, yetmiş yaşına girmiş bir adamın aşkını mevzu olarak almıştır. Hauptmann gibi mühim bir mu- harririn eseri olması bir hususiyet teşkil ederken muharririn yaşile eserdeki kahramanın yaşı arasm- da da benzerlik bulunması ayrı- ca bir alâkanın uyanmasına se- bep teşkil ediyor. Hauptmann'ın eseri “Seniha Bedri Hanım tarafından dilimize terceme edildi ve son üç (akşam Şehir tiyatrosunda üstüste temsil edildi. Büyük Alman edibi, büyük şöhretini “Güneş doğarken,, isim- li es ismi “Güneş batarken,, dir. “Güneş batarken,, in kahrama- nı yetmiş yaşına gelmiş, zengin, san'at meraklısı, kültür sahibi bir ihtiyardır. Karısını genç yaşında kaybetmiş, ömrünü O çocuklarına bağlamıştır. Yıllarca çocukları için yaşıyan adam, yetmiş yaşının o eşiğinde bir genç kızı seviyor; evlenecek - tir. Fakat çocukları aile yuvası - na bir yabancının girmesine, “mi- ras,, m taksime uğramasma Yazı neşriyat ile kazanmıştı; son eserinin | olmıyorlar. Tiyatro lacağı yeni, feyizli ve ümitli man» | zara hakkındaki Odüşüncelerini söyliyerek sözlerini bitirmiştir. Halkevi temsil şubesi amatörleri Nabi Ze- ki Beyin Şnistlerden tercüme etti- ği ve M. Kemal sahneye koyduğu Talie sual isimli bir per- delik dramı oynamışlardır. Bu e - seri temsil eden Samiye Hanımla Sadettin ve Cezmi Beyler, muvaf- alkışlan- Konferanstan sonra Beyin fakıyet göstermişler ve mışlardır. Temsilden sonra Necip Celâl Bey solo olarak akordeonla Grik ve Terez'den birer parça çalmış, Selman Muhtar Bey banjo ile bazı parça- Tahir Bey piyano ile, lar çalmışlardır. Siyret Bey de Ha- vayyen gitarla Barkarol Hofmanı ve Tua şayt serenat'ı o çalmıştır. Konsere orkestranın çaldığı gü: zel parçalarla nihayet verilmiş ve çok alkışlanmıştır. SN Batarken | Facia, 5 perde. Yazan: Hauptmann; * dilimize çeviren : Seniha Bedri Yetmiş yaşında gencin, gönlü» nün boşluğunu bu sevginin sr” caklığile doldurmak (hakkı yok mudur? “Miras,, ın elden gitmesini is « | temiyen çocuklar, ihtiyar babala - rmı mahkeme kararile malını ve kendisini idare hakkından mah * rum ederler. Kendisinden birer © parça olan, yetişmeleri için zekâ » sını, parasını ve bel kemiğini ver « miş olduğu çocuklarından gelen | bu ihanet darbesi, bir zaman * © danberi sinirleri yorgun olan, rü * hi buhranlar geçiren ihtiyarı de lirtmek için kâfidir. e Gözlerini miras hırsı bürümüş bir aç kurt sürüsünün hücumuna uğrıyan ih - tiyar, nihayet bir cinnet hamlesi : içinde içtiği suya zehir karıştıra - rak yetmiş yıllık hayatın faciasını dindiriyor. Bu eserde, yetmiş yaşmdaki a - ri damın ruhunda duyduğu gençlik aşk ve imanı, bir şiir halinde ve pek canlı tasvir edilmiştir. Şehir tiyatrosunda bu rolü Er - tuğrol Muhsin Bey oynadı. San'at kârın bu güzel rolü alması, ro“ lün muvaffakiyeti için bir sebep $| sayılabilirdi. — Filvaki Ertuğrul 9 Muhsin, umulan ve beklenilen 7 muvaffakiyetle seyircilerine pek zevkli ve heyecanlı san'at dakika ları yaşattı. İhtiyar kalbin tek ümidi, Ney- | yire Neyyir Hanım tarafından temsil ediliyordu. İhtiyarın dost- larmı Emin Beliğ ve İ. Galip tem sil ettiler. Çocuklar, damatlar © ve ötekiler, hepsi rollerinin hudu- du içinde muvaffakiyetliydiler ve oyun umumi bir ahenkle oynan dı. “Örümcek dede,, yi temsil eden hanım kızlar hocalarile Amerikalı kadın muharrir Jean Webesterin Daddy lang -legs i- simli romanı, evvelce Mavi çar - samba ismile türkçeye tercüme o- lunmuş, VAKIT'ta tefrika edil - mişti, Bu kitap, bir yetim kızın hayatını, hislerini anlatır. Bulun - birlikte muş çocuklar müessesesinde yetiş- miş olan Judy Abbott isminde bir genç kız, bilmediği, (tanımadığı bir genç zengin tarafından himaye edilir, koleje yerleştirilip okutu « lur.. Genç kızı himaye eden Mr. (Lütfen sayıfayı çeviriniz)