21 Mart 1933 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7

21 Mart 1933 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Madrit sefirimiz. Şevki bey Yarın yeni vazife- sine gidiyor Madrit sefirliğimize tayin edil - miş olan muhtelit mübadele komi Yonu Türk murahhaslar heyeti rei- *i Şevki B. yarın yeni memuriye- tine gitmek üzere şehrimizden ay- rilacaktır. Şevki Bey ekspresle Pa tise oradan gene trenle Madrite gi decektir, Şevki Bey, muhtelit mübadele isyonu Türk murahhaslar he - Yeti reisliği vazifesini de muhafa - Za edecektir. Şevki Beyin Madrit *€ bulunduğu sırada burada ko - misyondaki Türk murahhaslar he- Yeti reis vekilliğini murahhasları - Mızdan Esat Bey yapacaktır. Şevki Bey İspanya Cümhur rei- “ine itimatnamesini verdikten son Ta orada bir müddet yeni vazife » sile meşgul olacak, bu arada İspan Ya ile aramızdaki bazı ticari mese ere ait vaziyetler hakkında İs - Panya hükümetile müzakerede bu- İunacaktır. Bu işlerin hallinden *onra Şevki Bey, bir zaman için memleketimize dönecek ve bura » da muhtelit mübadele komisyonu- Da ait son işlerle meşgul olacak - Askerlik Beyoğlu Askerlik Şubesinden: 1 — 933 Nisan celbinde sevke tâbi olan efrat aşağıda gösteril- miştir; A — 316 : 326 (dahil) doğum- piyadelerden askerliğini yap- Müamış olanlar, B — Evvelce kısa hizmetli olup | 1972 No.lu kanunla hakları refe- i dilen ve bir buçuk senelik smıfa &yrılmış olanlar, C —316 : 327 (dahil) doğum- Yu jandarma ve muzika sınıfına Mensup olup şimdiye kadar sev- kedilmiyenler, D — Bedeli nakti vermiş ve bu “elpte hizmetine mukabil bedeli Dakti verecekler, H — 316 : 324 (dahil) doğum- lu gayri islâm askerlik etmemişler (bunlar yeni adreslerini bir hafta zarfında şubeye bildireceklerdir.) 2 — Bedel verecekler 11 Nisan 933 akşamına kadar şubeye mü - Tacaat etmelidirler. 3 — 316 «326 (dahil) ehliyet - Damesiz kısa hizmetli olup şimdi- Ye kadar her ne suretle olursa ol- Sun sevkedilmemişle? bu celbe tâ- bi olduklarmdan bir hafta zarfın- da şubeye müracaatla adreslerini tespit ettireceklerdir. 4 — Bu sevke tâbi olup mazere- Üi kanuniyesi olmaksızın şubeye Müracaat etmiyenler hakkında Mükellefiyeti askeriye kanununun “as kısmındaki maddei mahsusa- 8 tatbik edilecektir. $ — İlk yoklamaları yapılmak- ta olan 329 doğumlu efradın da günden itibaren yoklamalarına hihayet verilmiştir. Bu yoklamalara Mayıs 933 te başlanacaktır. mama Galatada açılacak yurt Galatada açılacak yurt için &- : gün yapılan içtimada hapis- j e müdürü Zati Beyin raporu o- İ rin ” ş$ ve yurt talimatnamesi- : hazırlıklarına başlanmıştır. im pazara tekrar bir toplan- İİ © yapılacak ve maarif umumi mü İettişlerinden Hilmi Beyin raporu re edilecektir. Yurdun ma | e ümit olunmak Yerle gök arasında 'neler dinlenir ? Sayıfa: 7 a Hazreti Isa'nın kahve ocağında ihtiyar bekçiden işittiklerimiz Böyük zelzelede kule çatır çatır yarılıyor, yerlere kapanacak gibi sağa sola eğiliyordu! — Buyurun, sefa geldiniz. Nefes nefese cevap verebil- dim: — Eyvallah. Kolay değil, hayatımda hiç yapmadığım bir işi yapmış ve tam yüz yetmiş sekiz basamak birden trrmanmıştım. Buna rağmen ancak Beyazıt kulesinin nöbet mahallin- deydim. Kulenin en kıdemli me * muruyla konuşmıya (gelmiştim. Fakat itiraf ederim ki, evvelâ İs - tanbülu seyretmeyi tercih ettim. Nöbet mahalli deyip geçmeyiniz. Burası kulenin hariçten en geniş görünen yeridir ve adeta her ta - rafa penceresi olan acaip ve yu - varlak bir salondur, Ortasında memurların yatak odası makamı » na kaim olan camlı bölmeleri var. Bir tarafında zengin bir kahve büfesi kurulu. Bütün pencereler önünde ayrı ayrı durduktan sonra bana sefa geldin diyen biri ihtiyarca diğeri biraz daha genç ve ikisi güler yüz- lü #ki memurun karşısında otur dum ve sordum: — En kıdemli memur siz mi - siniz?. — Evet beyim, benim. Seksen beş tevellütlüyüm. ve 308 denber kulede memurum. Yerle gök arasında Tam kırk iki sene yerle gök a- rasında vazife görenen kıdemli kule memurunun ismi Mehmet Şükrü Efendidir. Anlaltığına gö - re bu işe hevesle başlamış, tüysüz girmiş, tüylenmiş ve gene tüysüz bir hale girmiye başlamıştır! Eski- den, yani yangın haberlerini kule memurlarının her tarafa koşarak bizzat götürdükleri devirde kule - de çalışanların sayısı otuz beş ka- dar varmış. Kule o vakit zaptiye nezareti idaresindeymiş. Kule memurları o civarda, Bekirağa bölüğündeki koğuşlarında ikamet ederlermiş. Sonra tensikat yapıl » mış ve memurların sayısı dörde indirilmiş: Onbaşı, çavuş, ağa, başmemur, Birinciden itibaren i- simleri de şöyle: Mehmet Lütfi, Mehmet Ahmet, Mustafa Sadi ve Mehmet Şükrü, Hazreti isanın kahve ocağı Konuşurken başmemur dördün cüye seslendi: — Beye bir kahve yap, yorgun- luğunu alsın. Burası Hazreti İsa « nım kahve ocağıdır, ber vakit bu yükseklikte kahve içilemez! — İşinizden memnun musu - nuz? — Yirmi dört saat çalışır, yir- mi dört saat tatil ederiz. İşimden tabii memnunum. Allaha çok şükür geçinip gidi- yoruz. Aile besledik, ev bark sahi- bi olduk, ahbap peyda ettik. Yok- sa yer gök arasında kalir mıydık? — Fakat alışıncıya kadar hay- li zorluk çekmişsinizdir?. — Ona şüphe mi var. Fırtmalı havalarda o kadar çok gürültü o- lur ki.. Bazan kule bile sallanır. Bardaktaki sular dökülür! — Geceleri nasıl vakit geçirir - siniz?. — Her gün iki kişi burada ka» lırız. Birimiz gece uyur birimiz gündüz uyur, Uyumıyan boyuna dolaşır, yangın ve duman kollar. Bazan uyku tutmaz, konuşuruz. — Demek halâ konuşacak şey bulursunuz?. — Eh.. Tamamile bitirmedik. Konuşacak şeyler halâ buluruz. Evvelâ hikâyeler anlatırız. Sonra malihulyalar kurarız, arada sira“ da da tayyare piyangosu bileti bi- ze de vurursa. falan diye konuşu- ruz. Fakat nerede o talih! — Yangın dumanını nasıl ayı- İ rırsınız?. — Az emek mi verdik, az göz nuru mu döktük beyim. İhtisası - mız bu. — Yangın işaretlerini nasıl ve- rirsiniz?. — Telefonla itfaiyeye bildiri - riz, gece ise kulede renkli lâmba- lar yakarız, gündüz de ikinci kat- ta sepetler asarız. Yangın yerine göre tabii. Kuleden düşen iki adam — Başınızdan geçen heyecanlı hadiselerden bahseder misiniz?. — Çok. Meselâ kuleden düş - memiz en başta gelir, — Kuleden düşmeniz mi?. — Evet.. Ama bereket versin yukardan şu gördüğünüz parmak- lığın içine düştük, Büsbütün aşa- ğıya düşseydik şimdi sizinle konuş manın imkânı mı olurdu?!, Bu vak'a senelerce evvel oldu. O vakit gençtim. Dehşetli fırtma vardı. Sepetleri çekmek için bir arkadaşla beraber yukarıya çıktık. Pencereleri açtık ve sepetleri ha- latlarla direğin ucuna sürmiye ça- lıştık, Fakat nasıl oldu bilmem rüzgâr ve halat bizi pencereden dışarıya çekti. İki arkadaş boşluk- ta sallanmıya başladık. Fakat ben derhal aklımı başıma topladım ve arkadaşa halatı bırak diye bağır dım. Halatları bıraktık ve dört metre aşağıdaki şerefenin içine paldır küldür düştük. Ben o vakit pehlivan yapılıydım. Kuvvetliy- dim, arkadaşım altımda kalmıştı, bir hayli zarar gördü. Fakat eğer halatları biran bırakmamış ol- saydık şerefenin hududunu geçe- cek ve bu sefer yetmiş metreden yere düşerek yamyassı olacaktık. — Müthiş şey. — Evet, Verilmiş (osadakamız varmış. Sonra 310 da büyük hare ketiarz oldu. O vakit de kulede idim. Korkmak da lâf mı? — Korktunuz mu?. — Korkmak lâf mı beyim. Ku- le çatır çatır çatlıyor, yere kapana- cak gibi iğilip kalkıyordu, Ne yaptığımızı iyi bilmiyorum, bir a- ralık kendimizi aşağıda bulduk. Sonra titriye titriye tekrar yukarı çıktık, Gene bir gün, bundan yirmi beş sene evvel Metris çiftliğinde bir yangın olmuştu. Muavinim bu nu gördü ve ilân ettik. Sultan Ha - midin yangın memurları gidip a- ramışlar, bulamamışlar. Biz onla” ra (karakuş) derdik. Bunun üze - rine bunu kule memurları uydur- dn die kema ve kur Bayim nurida yangını bulsun bakalım nerdey- miş. diye emir çıkarmışlar. Ben bir arkadaş alıp çiftliğe gittim ve bir çocuk tarafından öğrendim ki yangın doğrudur ve çiftliğe ait bir kotra yanmıştı. Bunu öğrenip tes- bit edince doğru Eyüpsultana git- tim ve mabeyne telgraf çektim. Hamit; yangının doğru olduğunu öğrenince kızarak zaptiye nazırı Şefik Paşayı haşlamış. Paşa beni çağırdı: — Sen ne diye mabeyne tel- graf çektin, bu ne demek? Evvelâ çekip gelip bana haber vermek yok muydu. Şimdi Mehmet pehli- vanla (kendi ağasıydı) gene gide- ceksin. Yangın olduğunu ona da ispat edeceksin, eğer yangın yok- sa seni sürdüreceğim! dedi. Gene gittik. Bu sefer ağa da gö- züyle gördü. Paşanın huzuruna tekrar çıktık. Tabii bir şey yapa- madı ve: — Haydi git.. Diye beni huzu - ru âlilerinden sepetledi! Gece yarısı zaptiyede Gene bir gün, bir gece yarısı kapıma polisler dayandılar, seni zaptiye nazırı istiyor diye telâş ve korku içinde zaptiyeye götürdüler, Kar yağıyor, her taraf buz içinde. Tiril tiril titriyordum. Saatlerce yol yürüdükten sonra zaptiye na- zırımın odasına girdim, ne dese be- ğenirsiniz: — Yarın Fenerbahçede lüzum- suz evrak yakacağız. Yangın zan- netmeyiniz! demez mi?. İşte beyim, buna benzer çok çi- leler çektik. — Eski, yeni yangınlar hakkın- da ne düşünüyorsunuz?, — Eskisi kadar yangın oluyor- sa da şimdi itfaiyemiz mükemmel. ihsan Bey her yere süratle yetişi - yor ve yangın çabucak söndürülü- yor. # . a Bundan sonra dördüncü me- murla yukarıya çıktık. Yirmi otuz basamak sonra sepetlerin asıldığı bölmeye geldik. Memur sepetle - rin nasıl asıldığı hakkında izahat verdi. Sepetler halatlarla dışarıya çıkarılıyordu. Çok zor ve iptidai bir şekil. Kulede elektrik tertibatı olduğuna göre bu işin kolaylıkla ve otomatik şekilde yaptırılması az bir tahsisatla pek alâ kabil ola- bilecek, Memur dedi ki: — Sepet asmak.. Evet biraz zorca.. Eskiden bu işi mehterha- neden getirilen 15 senelik mah- kümlara yaptırırlarmış. Şimdi biz yapıyoruz. 250 basamak sonra Tekrar yukarıya çıkmıya baş - ladık ve nihayet gemi merdiveni- ne benziyen son beşon demir basamak bizi tavan arasına yani kulenin en tepesine çıkarmış oldu. Şiddetli bir rüzgâr vardı ve burası insana uçuyor gibi bir his veriyor- du. Başım döner gibi oldu ve beş dakikadan fazla duramadım. Bu- rada ancak insanm yarı beline ka- gelen bir parmaklık ve orta - İm Düsapnin Bolşeviklile Değişiyor! Marks'ın heykeli Bismarka çevrilecekmiş | Bir değişiklile X Almanyada Karl Marksm ölü) ş münün ellinci yıldönümü münase- betile gazetelerde yazılara tesa » düf etmek imkânsızdır. £ Sosyal demokratların babası hakkında, bu aralık yazı yazılmasına, Al“ manyada esen Rüzgârlar mâni ol- maktadır. “Marksismt - , aleyhine mücadele şiddetlenmiştir ve Hit « ler bu cereyanı ortadan yok ede ceğine kat'iyyetle söz vermiştir. , Fakat Berlinde datsch,, ellinci yıldönümünü, kendisinden bahsetmeden geçirmek istememiş» tir, Bundan bir kaç sene evvel Berlin civarında, Karl Marks'e it- haf edilmiş sosyalist bir mektep açılmıştı. Kapısının üzerinde bir de heykeli dikilmişti. Hitler ik “iğ tidar mevkiine geçtiğinin ertesi günü “Kızıl veba,, dediği bu mel “Kladdera « isimli haftalık gazete | “Sermaye,, müellifinin ölümünün tebi kapattırdı. Haftalık mecmua, bu münaseebtle mektebin cephe - sinde bir yenileşme ameliyesi yas pılması taraftarıdır. Neşrettiğimiz bu dört resim yapılması teklif e « dilen yeniliğin ne olduğunu gös - termektedir. Karl Marks sadece Birsmark oluyor ve bu dört resim riyor. Istanbul polislerinin nakli İstanbul vilâyeti polislerinden |24 polis memuru ile 3 komiser dün nakil suretile Anadolunun muhte lif vilâyetlerine gönderilmiştir. 1 sanane aura direk var. Bu direğe cuma günle“ bütün bir siyaset rejimini göste « ri bayrak çekiliyor. İp bazan ak « | silik ederse memurlar bir ip mer divenle tepeye kadar da şıkarlar« mış! Memurlara kazançlarını da saki muştum, Miktarını söylemişler ve kısaca: — Geçiniyoruz, allaha şükür. diye cevap vermişlerdi. Başmemir . | run ancak kırk beş lira maaşı var» | dı. Dördüncü memur ki (12 sene- | lik memurmuş) yirmi beş lira alı- yordu. Merdivenlerden inerken mütemadiyen bunu düşünüyor, in | sanı birçok defalar ölümle karşı « laştıran bu zor işin mukabili niçin bu kadar az.. Bu ücretleri biraz daha arttırmak acaba mümkün 0 || lamaz ve bu dört memur biraz das <8 ha sevindirilemez mi?. dum. Diyor Şunu da ilâve edeyim: Beyazıt kulesi sadece yangın kulesi değil, | | bir imza sergisidir de.. Duvarları mısralardan ve kargacık burgacık “ii 4 imzalardan secilmiyor. si

Bu sayıdan diğer sayfalar: