VAKIT'ın Edebi Tefrikası : N 26 Bir Yastıkta Kocayın.. Bir haziran günü, Bedia yalnız çıkmıştı. Çingenelerin oturdukları Elmadağıma kadar indi. Hiçbir şey düşünmüyor, yürüyordu.. Birdenbire, kulaklarma sert sesler geldi. İki çingene kavga e - diyorlardı. Biri iriyarı, karayağız, ızbandut gibi bir adamdı, öteki, esmer, ufaktefek, kıvırcık saçlıy- dı. Biri, dedi ki: — Onun, Gülbaharla düşüp kalktığını herkes biliyor. Artık E- tem ne yaparsa boştur. Genç adam bir küfür daha sa- vurdu. Bunun üzerine ızbandut kama- sını çekti. Genç acı acı haykırarak geri çekildi. Bunun üzerine, bir kadın ken- dini araya attı ve haykırdı: — Kendine gel be!.. Eğer ona dokunursan seni gebertirim. Be - nim erkeğim © artık.. Onu seviyo- rum, onda gönlüm var anlıyor mu- sun?. Seni de gözlerim görmek is- temiyor, seni görünce, domuz gör- müşe dönüyorum. Herif, kadını omuzundan itti, Gencin üzerine saldırdı. O anda bir tabanca patladı. Adam bağırdı: — Yandım, karı beni yaktı! Koca vücut, kanlar içinde yere yuvarlandı. Kadın elinden tabancasnı at - mış, genç adamın boynuna sarıl- muıştı. Gözlerini kan bürümüştü. Mütemadiven tekrar adiyardu; | — Seni seviyorum, sende gön- lüm var.. Allah onun belâsını ver. Her taraftan © koşuşuyorlardı. Silâh sesini duyan kulübesinden frrlamıştı. Yaralıyı Okaldırdılar, bir araba arıyorlardı. Bedia olduğu yerde, mıhlanıp kalmıştı. Bir yere gidemiyordu. Biri kulağına fısıldadı: — Hanım burada ne duruyor- sun?.. Haydi yoluna git, bunlar senin işin değil! Bu ihtiyar, kır saçlı bir çinge - neydi. Bedia geri döndü. Bu haykırışmalra oldu: — Polisler geliyor!. Bedia, ihtiyara sordu: — Vurulan kimdir?, — Geberdi galiba.. İyi bir çin- geneydi. Aslan gibiydi.. Ama ni- dersin, Gülbaharın gönlü ötekin - de. — Vurduğu kocası mı! — Evet. — Çocukları var mı?. — Dört tane... Bedia bunun üzerine uzaklaştı. Artık buradan kaçmak istiyordu. Polisler kadını tutmuşlardı. Her- kes yüzüne tükürüyor, bağırıyor, haykırıyordu. Bedia, büyük yola kendini dar attı. Bir otomobil çağırdı, bin- di. Korkulu bir rüyadan uyanmış gibiydi. Otomobil hızlandıkça, sinirleri beraber yatışıyordu. Fakat, kadı- nın yüzünü artık unutmasına im aralık ile kocasının arasına atıldığı za - man, nasıl bir kahraman hali ta- kınmıştı !.. Hatırasında başka bir şey ha - yallendi. Çingene kadının gözün - de gördüğü alevi, bir kere de Ra- Mediha Münir şidenin gözünde görmüştü. Aşkın karşısında, zenginle fakirin, oku - muşla okumamışın (hiçbir farkı yoktu. Aşk, herkesi pençesine yâ- kaladı mı, ayni seviyeye indiriyor du. “Aşkl,, Bedia, bir iki kere, bu kelime- yi dudaklarının arasmda mırıl- dandı. Yazan: Onun da senelerdenberi bekle- | diği bu değil miydi?. Bunu bekli- yor, bunu arıyordu. o Bulamadığı için de muazzep oluyordu. Otomobil durdu. Evine gelmişti. Odasına girin- ce biraz daha sakinleşeceğini ümit ediyordu. Karşısma hizmetçisi çıktı: — Nerede kaldınız, dedi. Ya - rım saattir Nazif Bey sizi bekliyor. Birden hatırladı. Bugün Nazif Bey, bir balo bileti getirecekti. Nasıl olmuştu da unutmuştu, Na“ zif Beyi bekletmişti?.. Geldiğine sevindi ve şapkasını çıkarmadan salona girdi. Nazif ayaktaydı: — Nihayet &gelebildiniz, dedi, hizmetçiniz merak etmiye başla - mıştı. Onun merakı beni de sardı. Eğer kendini beğendirmeğe çalı - şan bir kadın olsaydınız, beni üz- mek için geç kaldınız, derdim Bunu öyle manidar söylemişti, ki Bedia ürperdi. Ellerinin, Nazi fin avuçları içinde olduğunu gör dü. Çekmeğe cesaret edemedi. Nazif da bu elleri. bırakmıyor, sanki kadını kendine çekmek, bağrına bastırmak istiyormuş gi - bi duruyordu. Bir an, uzun bir an, böyle, biri- birlerine yakın, sanki biribirlerine daha fazla sokulmak istiyorlarmış gibi durdular... Bedia, geç kaldı diye kendini merak eden bu ada”! mmm boynuna sarılmak, başını o * muzuna dayamak arzusunu besli- yordu.. Sevilen bir kadın, korun - mak istiyen bir çocuk gibi, kendi- ni Nazifin kollarma atmak istiyor du. Fakat, bu geçici bir his oldu. Çekildi, şapkasmı çıkarıp kanape- nin üstüne attr. Saçlarını parmak- larile düzeltti, hizmetçisini çağır- dı. Nazife sordu: — Çay mı içersiniz, porto mu? Nazif bu suale cevap vermedi. Dikkatle Bedianm yüzüne baktı ve sordu: — Ne oldunuz Bedia Hanım?.. Neniz var?. Onu kanapeye oturttu ve karşı- sında ayakta durdu. Halâ dikleat- | le bakarak, anlamak istiyordu. Bedia mırıldandı: — Bana bir şey olmadı... Am korkunç bir şey gördüm de. — Ne gördünüz?. Heyecanla anlattı: (Devamı var) AŞ irtihali müessif Kıdemayı matbuattan Basiret gazetesi sahibi imtiyazı Basiretçi Ali Bey kerimesi ve Lim. irki kân olmadığını anlıyordu.. Dostu | ind ee ti memurlarından Edip Bey vali- desi Salihatı nisvandan Samiha H. eceli mev'udile evelki gece ir- tihali daribeka eylemiştir. Cenaze si evelki gün Karacaahmet'teki a- ile kabristanına ( defnedilmiştir. | muhakeme müdafaa için dört h 'zirana kalmıştır, Mevlâ rahmet eyliye. | DİLİMİZ “AKK Yeni 13 kelimenin Türkçe karşılığı ve kullanılışları 1 — KABAHAT: Suç Oğlum gene çocuklarla kavga | etmişsin bu suçunu babana söyli - yeceğim. 2 — KABİLİYET: Başarabil - mek İnsan başaramıyacağı işe girme- melidir. 3 — KABUL: Almak Bu işi durmadan al vakit geçer- | se pişman olursun. 4 — KABIR: Kurgan Eski türkler mezarlarına kurgan derlerdi. 5 — KADER: Olacak Olacakla öleceğin önüne geçi - lemez. 6 — KADIR: Değer Değerini öldükten sonra anla - sınlar. 7— KAİDE: Türe Bu işi nasıl yapayım türesi ne- dir anlat? 8 — KAFİLE: Sürü Sürü sürü adamlar geldiler, git- tiler. 9 — KADIT: İskelet Zavallı öyle zayıflamış, çökmüş ki, iskelet halini almış. 10 — KAFİYE: Uygu Bu mManzumenin uygular denk değildir. 11 — KÂİNAT: Varlıklar Dünya varlıklar içinde bir *yıl- dızdır. 12 — KAMUS: Sözlük, söz kla- vuzu; söz kütüğü Kelimeleri, sözlükte ara asli söz kütüğünde böyledir. 13 — KANUN: Yasa Türkiye » Cümhuriyetinin yasasına teşkilâtı esasiye kanunu denir. 0sas Türkiye ve ecnebiler Londrada çıkan “Neor East — Yakın Şark,, gazetesi İstanbul Sia habirinin “Türkiye ve ecnebiler,, serlevhası altımda yazdığı bir ma- kaleyi neşretmektedir. Neor East muhabiri diyor ki: “Selâmi İzzet Bey (VAKIT) te| çıkan bir yazısında Türkleri tanı - yan ecnebilerin, tanımıyanlara, Türklerin ecnebi düşmanı olmadık ları bildirmelerini ummakta ol - duğunu anlatmaktadır. Türkiyenin her hakiki muhibbi bu daveti ica- betle karşrlar.,, Muhabir daha sonra Türkiyede ecnebi düşmanlığı hissinin esas iti barile hakiki ıztırapların, acı gün lerin tabii bir eseri olduğunu mu * fassal bir surette anlatmaktadır. pile öldürmekten suçlu Geçen sene martının dokuzuncu gecesi Fatihte Necmettin isminde birisini öldürmekten suçlu Arifin muhakemesine dün İstanbul ağır ceza mahkemesinde devam olun muştur. Müddeiumumi tehevvüren öl - dürmekten ceza istemiştir. Necmettin, kendisinin müdafaa vaziyetinde kaldığından, ne yap - tığmı bilemediğinden bahsetmiş, 9uncu listeni Mehmet NureddinBeyin bulduğu! körşılıklâr İ İbda — Yaratmak, varetmek, Yeni bir tansık (şahesör) yarat- tr. Bu bilgiyi sanki o yaratmış gibi. İbra — Sıyırmak Onu bütün borçlardan sıyır - dım. İcmal — Derlemek, toparlamak | Bu h olup biten şeyleri der- | leyip toparlıyarak bir yazı yazaca- | gım. İcra — Yapmak, yerine getir- mek Dediğiniz gibi yaptım. İçtihat — Özgebiliş, özgebuluş Özgebiliş 1ssı (sahibi) bir erdir, | İdare — Çevirme, başarma Koskoca. kapıyı (daireyi) başıma o çevirir. Bu işi başarmak o kadar kolay değil. İddia — İleri sürme, ayak dire- me Buru ileri süren benim cânım| boş şeyler üzerinde ayak direme! | İdman — Alışma, alıştırma Açlığa alışmıştır. Gövdeşini güleşe alıştırıyor. İdrak — Kavrayış, anlama Bu noktayı kavradın mı? Ihale — Üstebrrakma Bu satış onun üstüne bırakıldı. İhdas — Çıkarma Yeni bir tasa çıkardı. Elde etme, kazanma ii elde etti. Bu öğdülü kazandı. Kadıköy İlsesi hocalarının buldukları karşılıklar Ibda — Yaratma Onun yaratma varlığı çok bü- tek| yüktür. İ in karşılıkla İbra — Kurtarma, temize çık ma İcmal — Toplama lera — Yürütme Buyrultunuzu yü İçtihar — Ayrı düşü: İdare — - Döndürme, ç Mehmet Bey bu işi i; İddia — İleri sürme Şu düşüneekeri ileri sürdü. İdman — İdman, alışma Idrak — Anlayış , Bu işi yapabilmek için bir az anlayıs ister. İhale — İhdas — Çıkarma Basıma gi İhraz — Kazanma i Türk son savaştan sonra üstün x lüğünü kazandır. Şair Halit Fahri Beyin bulduğu korgılıklar İbda — Yaradış, varediş İbra — Borççrkarma, borçi çıkma İcmal — Kısak (kısa kelime: l ü patırtı çıkarma © den. Meselâ: Şu raporun bana ki- sağımı çıkarır mısmız?) İcra — Yapma, yapış İşgirimi. icra kanunu yerine: “İşgirimi. yasası,, Içtihat — Özseziş, özdüşünce | İ| İdare — Çevrim İddia — Dinelme İdman — Güçalma İdrak — Kavrama (Ne demek istediğini iyi kavra dım) gibi Ihale — Üstüne bırakma, üstü me, yükleme Misal: Bu işi filân kimseye ü leyin, yahut yükleyin veya bıraklı İhdas — Çıkarma İhraz — Elde ediş, elde etme “Bir fincan kahve yüzünden ve ai yerinden vurularak öldürülen adam Bir müddet evel Fatihte Çarşam bada, Pazar yerinde kahveci çıra ğı Hayri Efendiyi yirmi yerinden biçaklıyarak öldürmekten suçlu | Hamdinin ve cinayetle neticelenen | i kavgayı şiddetlendirmekten suçlu! kardeşi Hilminin muhakemeleri - ne, dün İstanbul ağır ceza mahke- mesinde devam olunmuştur. Müddeiumumi Ahmet Muhlis Bey, mütaleasını bildirmiş, şöyle demiştir: — Vaka, bir kahve fincani gibi basit bir meseleden çıkmıştır. Ham | di, İbrahim Efendinin kahvehane | sinde bir kahve ısmarlamış, biraz | sonra kahveci, takımda bir fincan eksik çıktığı için çırağı Hayri E- fendiyi azarlamış. Çırak, fincanı araştırmış, suçlu Hamdi, buna kız mıştır. Kahvecinin yanma giderek çırak hakkındabazı sözler söyle - miş, Hayri ile aralarında ağız kav gası olmuş ve Hamdi, biçağını çe- kerek bu genci kovalamıştır. Ço - cuk, kaçmış, civardaki Hasanm kahvesine sığınmış, fakat Hamdi peşini bırakmamıştır. Orada da barmamıyan Hayri, tekrar dışarıya fırlamış, Hamdi çı rağı yüz elli adım öteye kadar ko- valadıktan sonra yakalamış, vah- şi bir hisle tam yirmi defa biçak - lıyarak kanlar içinde yere sermiş, öldürmüştü, Hamdinin tehevvürle kasdi ola a “e. ia, meli ye göre cezalandırılmasını, kar deşi Hilminin de kavgayı şiddetlem dirmekten beraetini isterim. Hayri Efendinin anası, “Ben bi: kes kaldım. Yoksulum. C başka tazminat ta isterim,, demi muhakeme, müdafaa için on nisana bırakılmıştır. Noksan ekmekle Bazı fırınların noksan ve h ekmek çıkardıkları görülmüşi | Bu gibi fırınlar evelki gün İ bire teftiş edilmiş, noksan ve be mur ekmekler müsadere olun tur. N Bundan başka biri Fatihte, ğeri Kasımpaşada iki fırınm g lice asker tayinı çıkartarak dıkları anlaşılmış, bunlarda mü meşhut halinde yakalanmı: dır. Cürmü meşhut esnasında 60 okka ekmek müsadere ediln z Fırmlardan biri kapatılmıştır. i Simli Hileli iflâstan muhakeme Tüccardan Bodosaki ve Ni ki Efendilerin hileli iflâstan hakemelerine, dün İstanbul ceza mahkemesinde devam olun muş, Bodosaki Efendi uzunca b müddet tedaviye mühtaç bir hı bulunduğuna dair rapor gönd ğinden, GE on dokuz | rine baraka )