YEKA 7 HARIKULADE AŞK ve MACERA ROMANI Kadınlara Hâki EEE Nakleder — — Şoförünüzün sözleri hakika- te uygundu. Bunu, sonradan, ma- damın oda hizmetçisi de teyit et- | ce ve siyah kan sizıyordu. Reve mişti.. İkinci katta bir odada ya - tan bu kadın evin önünde bir oto- mobilin durduğunu, biraz sonra kapının açılıp tekrar kapandığını duymuştu. Hizmetçi, henüz yat » madığı için “madem ki hanımla e- fendi geldiler, bir gidip bakayım,, diyerek aşağı inmişti. | Halbuki evde kimseyi bulamayınca şaşır - mıştı.. Âdeta, kendisinin yanlış i- şittiğine hükmediyordu.. o Fakat koridorda, Madam de Tonga'nın bir iskarpinini bulunca mesele an. laşılmıştr.. - İşte bütün malümat bundan ibaret değil mi?, — Evet... Ferdi, başını önüne eğmiş düşü- N.9 — Bir plân Şehrin imarı için ne yapmalı ? Viyana yüksek iktisat mekte- binden mezun ve Avrupanın bir- ver yanı başındaydı.. çok şehirlerini gezmiş bir zat bele Juanita bir eliyle, kocasının de | diyeye uzun bir rapor vermiş, İs - min odada unuttuğu gazeteyi tu - | tanbulun imarı tezyini için bir çok | tuyordu.. j mütalealar yürütmüştür. | Doktorun gözleri dehşetle açıl -| o Avrupa şehirlerindeki tetkikatr-! mıştı.. Mırıldandı: na güvenerek böyle bir rapor ha - — Öldürmüşler! zırladığmı bildiren bu-zat demiştir Ferdi, odada kimse olmadığını, | ki 1 seli mii | bütün pencerelerin kapalı olduğu- Belediyenin yapacağı ilk iş İs- nü gördü, itanbulun plânını tanzim ettirmek- 3 İk 2 : Pi : Me edi ei bindi tir. Plânsız bir şehirde tiyatro ve iy Pe ! konservatuvar binası, hal, öldürdü.. : yapmak, geniş caddeler açmak hiç # te doğru değildir. Sonra sefertası Neredeyim ? İ şeklindeki apartıman inşaatına da Geceleyin, Selma, başı kazan - artık bir nihayet vermek zamanı lar gibi, kulaklarında bir oğultu| sünün altmda, henüz Kapanma - muş olan yaranın yanından bir in- köprü » a gelmiştir. Bu sefertasları bütün nüyordu.. Bir aralık sordu: — Eğer yanılmıyorsam, karınız | kaybolduğu zaman verdiğiniz ifa-| biraz kendine gelir gelmez hatıra- sıni tamamen toplryamamıştı. Gözlerinin önünde bir bulut var - dünyaca şöhreti olan güzel İstan- bulun manzarasını pek fena bir şekilde bozmaktadır. Caddelere A Manas 2 MISYONERLER Müslümanla rı nasıl hıris tiyan ettiler ve ediyorlar! Muharrirleri : Mu ittin Abdurrahman ve (decdu' Aynı sayının 25 inci sayıfasın - da Mis Edith Sanderson Bursa ko- leji hakkında “Mektep okadar dolu ki mütaleahanede bir tek boş yerimiz ve yatakhanede bir tek boş yatağımız yoktur. Türk kızlarile dolu bir mektebe malik olmağı düşününüz. o Seleflerimiz böyle bir gün gelebileceğini rüya- larında bile görmemişlerdi. Hele kadro dolduğu için Türk kızları: nın çevrileceği onlarca bir farzı muhaldi, Elimizdeki fırsatı düşü - nünüz.,, diyor. Ayrıca Missionary Herald mec muasının muhtelif yerlerinde yap- tığımız tercümeleri tarih ve sayt" i fa numarasını zikrederek nakle - ! lâmlamak gerçi benim için husi ve şahsi bir meseledir. Fakat men hatırlıyorum ki sizi davet den asıl ben değilim. Ben bu şam kendim için söylemiyoruf Türk kızları namına söylüyoru Mahrumiyet içinde arzu ve em lerine set çekilmiş çocuklar nâi na, hoşnutsuzlar, hayallerinden zaklaştırılmışlar, şaşırmışlar, yuyanlar, cahiller, ümitsizler mma söylüyorum. Senin bu ge'menle kendileri icin fırsat pıları açılanlar namına söyl rum, “Bir grup daha var ki sizi of lar namına da salâmlıyorum. da Türkiyedeki Amerikan misy€ “— m. Bg. ma 4 e dede, bu şoförün uzun zamandır | mış gibiydi.. Hayâl meyal, bir ka- Juyaun olacak şekilde bina inşası i- delim: nerleridir. Misyonerliğin bir i€ YY Ap e 5 yanınızda olmadığını söylemişti - niz?. — Evet.. Ancak on beş gündür yanımdaydı. . — Kendisi Bulgar tebaasından dı değil mi? , — Evet.., — Hizmetinizden ne çıktı? — Hâdiseden on beş gün sonra. Yani hizmetime girdiğinden tam bir ay sonra... — Kendisinin tembel, üstelik tedbirsiz olduğunu ileri sürerek onu çıkarmıştınız değil mi?. O za- man, polise haber vermeden bu işi yaptığınıza pek müteessir olmuş- tuk.. Zira, bu adamı takip eder, belki bir ip ucu elde edebilir - dik., Çünkü, yaptığımız bütün a - raştırmalara rağmen, bu &damın ne olduğunu bir türlü öğreneme - dik... Doğrusu bü hareketle yanlır bir iş yapmış oldunuz. Sefir itiraz etti: — Ne çıkar efendim. Madem ki karım geldi, artık bu kabaha - tin... © —— Fakat bir başkasının kaybol duğunu unutuyorsunuz. Sustular. Sonra Ferdi birden - bire sordu: —Şoförünüz neler okurdu, ha- tırlıyor musunuz”, — Ne bileyim ben?, — Yani.. Gazete, kitap falan 6- kurken hiç görmediniz mi?, — Benimkileri okurdu. Hatti , benim cıgaralarımı icerdi. O Hoş bütün hizmetçilerim ds onun gibi yapıyorlar ya... Gülümsediler.. İşte bu dakikada. feci hâdise birdenbire oluverdi.. İçeriki oda- dan kuru, bir tek tabanca sesi du: yuldu.. Sefir, büyük bir endişey - le: — Yarabbi!.. Diye haykırdı ve üçü birden gü- zel Juanita'nın yatak odasına a - tıldılar.. Sefir, odaya ilk olarak girmişti. Daha kapıdan müthiş bir sesle haykırmış, bir yerlere tu- tunmak istemiş, fakat muvaffak olamıyarak, baygın bir halde yere yuvarlanmıştı. Juanita, çırılçıplak, tarihi bir zaman dının bir otomobil kapısı açtığını bir şoförün sırtmı, Taksim mey - danımı görür gibi oluyor.. Şimdi, kendisinin arka üstün yat tığını hissediyor. Kalkmak istiyor, kalkamıyor, nefesi tıkanıyor. Göğ- sü sıkışır gibi oluyor.. Sanki üze - i rinde on bin kiloluk bir taş var... Bu hiş, onu korkutacağına sevin - diriyor.. Zira, şüphesiz ki evinde- dir, yatağında yatiyor, ve eskiden mektepten kalma bir âdetle, yor - ganini altına sokup yat'nak âde - tidir ve o, bir çok geceler, külü rüyalar görüp te birdenbire uyandığı zaman da bu hissi duy - muştur. Hattâ, öyle zamanlârda, yatağı sallanıyor gibi olurdu. Fakat hakikaten bu dakikada yatağı sallanıyor. Sanki vapurda ve dalgalı bir denizdeymiş gibi .. Yalnız, n» vapurun > gürültüsünü, ne de denizin sesini duymuyor. Et- ! rafında tam bir süküt var.. Bir - denbire, yüksekten düşer gibi clu- İ yor, aman he tuhaf his.. İşte bitti, sükut durdu.. Evet, rüya görüyor,. Karışık bir rüya ve yatağın kena- rma gelince ucuruma düşüyor - İ muş gibi duyulan şey ku.. | - Selma, kolunu erkarıp bağ u- İ cundaki gece limbasını yakmak | istiyor. Fakat kabil değil.. Kolla - rı bağlıdır.. © A... Demek evinde değil. İşte o zaman korkuyor, ve dudaklarımdan boğuk bir ses çıkı - yor: — Ramiz!.. Remiz!.. Tam bu esnada, birdenbire ha- rekete göçen bir motörün patir - dılarına benzer sesler duyuluyor. Bu sösler, zaten kızın berbat olan yor, o kadarki, tekrar köndini kayebediyor, (Devamı var) keniesinden; Pangaltida Halâskir Gazi Caddesinde | 18“ Noda Mezayr tebbiye tcnretile gal öden Kirkör | caklıarite iş Hasıyan Wfendi konkordato ön» yapmış ve be yolda Komiser tarafından tebiim * ölünan millaleaname ve 'bütin evrak tetkile e dilmek. üzere o Tishkememiza © vörümiştir. Bu işe bir karaf verilmek için 30'İfari 933 tarihine rastlıyan — Çerşamin günü kor | i başında müthiş akisler uyandırı » | İstanbul Asiye Birinci Ticaret Mah- çin ebniye kanunu hemen mecliş- ten çıkarılıp tatbik edilmelidir. Galata kulesine asansör koy - malı, İstanbulun bütün etrafını çe ivirecek geniş bir cadde açılmalı, bunun kenarı ağaçlarla süslenme lidir. Benim bildiğim bir efsaneye gö- re, şeytan Hazreti Ademi Usküder da Çamlıca tepesinde kandırmış - tır. Gözü baği: Çamlıca tepesine gelen Hazreti Ademin gözünü Şey tan burada açmış ve Hazreti Adem gördüğü manzaranın letafeti kar- şısında memnu meyvayı burada ye miştir, Bu güzel tepe ve civarına tramvay çıkartmalı, güzel köşk ve oteller yapmalıdır. Altın yaldızla İ yazılmış çeşme ve tarihi âsar ki- İ tabeleri bakımsizlıktan kurtarılma İı, geteleri bu kitabeler elektrik xiyasile tenvir edilmelidir. Sokak | lar açılmalı, tarihi asara bakılma»| h, Gülhane parkının Alay köşkü cihetindeki kapı ve surlar yıkılma İı, halk parkı gelip geçerken iyice görmelidir, Bütün bu işleri yapmanın varida ta bağlı olduğunu bilirim. Bunu te min için şunu teklif ediyorum: “İmar vergisi,, isimli bir - vergi ihdas etmeli ve bu vergi müskirat- tan, lokantalardan ve kadınların Jsüs eşyasından alınmalıdır. Bun - idan başka nakil vasıtalarından a- ji linmakta olan gazi köprüsü vergi: si kaldırılmamalı, köprü bedeli ö- dendikten sonra alınmıya devam edilerek imar işine sarfedilmeli - dir, Varidat fazla olursa birer mik dar para da Ankara, İzmir, Sam- l sun gibi büyük şehirlerimizin ima- rına sarfedilmelidir. Tıp talebe cemiyeti konferansları Tıp talebe cemiyeti tarafından hazırlanan konferanslardan üçün - icüsü dün saat altıda halkevi salo - inunda terbiye müderrisi İsmai! Hakkı Bey tarafından verilmiş - İtir. Darülfunun ve yüksek mektep iler müderrisi ve hocalarile bütün tp talebesinin hazır bulunduğu! i bu konferans altıda başlamış, ye »| di buçukta bitmiştir. İ İsmail Hakkı Bey gençliğin ce | i miyetle olan alâka ve münasebeti» | ni anlatmış, yaratıcı bir kuvvet o- lan gençliğin bugünkü cemiyetle » heykel gibi, elleri göğsünde, oda- | tiras olanlar haklarını o müdatan in izah etmiştir. Tıp talebe cemiyeti gençliğin is- | yeni bir heveskâra hitaben şu 8öz-| na ne gibi fikirler telkin “ nm ortasmda yatıyordu. Bir vazo, | ba © eriede “haze Bulusabileceklerdir. — baş'ucuna devrilmiş, içindeki çi -| iteyiyet ici we ini Kanunun 236) tifadesini mucip olacak şekilde <onfer: K Şubat 1925 sayıfa 104 “Uludağdan kiliselere kapanan" ve huristiyanları sürülen Türkiye üzerine parlıyacak büyük kar sa - libini gördüğünü söyledi. Sağlam kapanmış kapımın dışında bekli- yen kuvveti temsil ediyor gibiydi. O eski ilâhide yeni bir manâ sez - dim, Hepimiz içtimadan kendimi» zi daha kuvvetli ve hakiki fırsat- lâr diyarında - bulunduğumuzdan dolayı daha neş'eli hissederek çık- tom eş ME Miss Lucie E, Bay zamdan Teşrini evvel 1925 sayıfa 469. Şarktaki terbiye programımız bu karişık vaziyette dahi mağfire- te vesile olmuştur. Bugünkü bütün memnuiyetlere rağmen siz misyonerler hıristiyan- lık meyvaları vermemesine imkân olmıyan hizmetlerde bulünüyor - sunuz. Muhtelif menbalardan bir çok deliller gösteriyor ki onlarm hayatları ve istenilmiyen hizmet - leri bu günkü vaziyet üzerine de - rin tesirler icra etmektedir. Doğ - rudan doğruya hıristiyanlık pro - pagandasi yapmaktan menedil - dikleri halde, hayatlarını hasret » tikleri gayeyi başarmaktan hiç bir suretle geri kalmıyorlar. Şarktaki vaziyetten Amerikan misyoner cemiyetinin nevmit ol - mamasını ve buradaki işi için koy- duğu tahsiratı o İkssmamasını te » menni etmeme müsaade ediniz. Bu günkü vaziyet bir intikal dev- residir. Daha büyük ve yeni bir firsat doğmaktadır. Sipere çekil- mek değil, ilerlemek zamanıdır. “Amerikan misyoner cemiyeti | bütün din âlemi icin bu zorlu sa- hada hıristiyanlık vazifesine de * vam etmekle sadakat timsali ol - maktadır.,, Bu yazıyı kaleme alan F. W. Burnham'ın müttehit (hiristiyan misyoner cemiyetinin reisi oldu * ğu, ve son zamanlarda Yunanis - tan, Filistin, Suriye ve Anadoluda bir seyahat icrâ ettiği makalenin başında musarrahtır. Teşrinisani 1923 Missionary He- rald: Christian Statesman unvanıyla sat 1840 da bir esse yapılacak ver. rinden İstifade şekil ve yollarını anılan şimdiki İzmir Amerikan kız koleji müdürü Miss E. Parson leri söylüyor? eee dış ! bı da muhakkak yabancı diy ra gitmektir, Bu batıni bir m riyettir, Biz kat'iyetle ve bilâs: i şe büyük davüya iman etmişizdi ki huristiyanlığın başkaları tar4! fından hakikat olarak benim: i mesi mümkündür. Bunun icin f sat vermelisiniz. Bu bütün insaf “lar için doğrudur. Eğer daimi o) rak ana vatanda kalacak olur bu hakikatı görememek mümkü dür. Bir misyoner buna © asla vw hâmmül edemez, Pek iyi biliriz söyahatimizde ya bir, gün“ u zerinde âlemi lâhutun bir Jima#) ru inşa edeceğiz,. yahut gecel karanlığı içinde külliyen yuvar! nacağız, Sizi büyük sergü i rasına büyük hürmetlerle davet diyorum. e. Türkiyeye büyük değişiklik! ve müphemiyetler devrinde gi yorsunuz. Size hatırlatayım 1 dünyada iki şey hiç bir zaman ğişmez: İnsan ruhu ve Allah. " pabileceğiniz öğrenebileceğiniz beraberinize alacağınız her ! faydalı olacaktır. Yalnız insan huyle Allahı. bilmekledir ki İf bir misyoner olacaksıtuz.,, Bunlardan başka aynı mecmi | mın Şubat 1926 sayısının. 76 | sayıfasında William Jourd Rapp tarafından “(Osman Pi | isimli bir piyesten - bahsedili Mevzuu şudur: ' Muzaffer Türk kuvvetleri kö! mandanı Osman Paşa Tür! mülâz'mi iiniforması altındaki P Ermeniyi derhal katl ile bir rikan misyonerinin kızını esir yor. Bilâhare hıristiyan olan * etrafındakilere hıristiyan olm rını telkin eden bu paşa medeni şerek Amerikan kızıyla evi Facia Müslümanlarla ekalli nüfusu arasındaki düşmanlığı"p* | iyi gösteriyormuş. İnsanı cok kadar ediyormuş ve Türki , ahvalin tam bir makesi imiş. “ yüzünde hıristiyanlıktan gayri dini medeniyetin tekömülü engel farzeden misyonerler miyetle Türkler hakkında işte başka hiç bir zararları olmasa le yetiştirdikleri Türk çocuklari” edilebilir... e leri kolayca tahmin bulurian bir yetimhanede Yunf rl nevi kanaatler beslerler. Bunla” | ra. mi. -z