at çapkınlıktan ) a yeğenim; yaşihı, başını aldın. sahibi de sayılırsın. Görü- ki bana pek © ihtiyacın da İstanbuldan buraya ge- en işinin iyi olduğunu, fa- başalamadığını Uüyorum. Seni mektepten çıkın- kadar himayem altında bulun mayı nasıl bir vazife bildimse, Adan sonra bir de evbark sahibi yı kendime borç biliyorum. İn için çoktandır, burada, | İz- Mite gözkulak oluyorum. Nihayet münasip bir yavrucuk buldu. U zannediyorum. Mektep tatilinde gelip yattığın bir kaç gece geçirmek üze- İzmite kadar gel. Belki hayırlı neticeye varırız. Amcan: Tahir Fevzi İkinci mektup Sevgili amca, Evelâ bana dört sayıfalık, kuru hatlerle dolu bir mektup yaz- dığınız için size teşekkür ede- . Yarın trene binerek emrinizi getireceğim. Niyetinizi anlı” Tum ve eminim ki bana İstan- da bulunmıyacak kadar sakin. bir evhanımı tanıtacaksmız ticenin hayırlı olacağına ve size büyük bir minnetle minettar tağıma eminim. Ellerinizi öpe- efendim. li Stkı Rahmi Oeün 1m Sitker, ” Seni evlâdır gibi, belki olsaydı n fazla sevdiğimi bilirsin. Da- bir iki ay evel © görüştüğümüz 8 seni nasıl büyük bir iştiyak karşıladım. Sana faydalı ol- için nasıl canattığımı gördün. tahsilini İstanbulda bir lise bitirmiş, fakat saffetini © asla Ybetmemiş bir genç kız takdim : Burada pek âdet olmadığı de bu genç kızın zengin babası *i evine davet etti. Fakat ne ol- ? Genç kızı görür görmez neydi in ?.. Sanki fena bir manzara ılaşmış gibi arkanı O çevir- kızla bir kelime konuşmadın. gelir gelmez çantanı aldın ve . Beş Meklup | Bir bir kelime bile söylemeden tun gittin. Halbuki o gün, te- üfen orada bulunan sabık Di- tu Muhasebat Reisinin oğlu ha- karşı ne derece nazik bulun- ve Senden bu hareketinin ( izahmı Tahir Fevzi MEEEEEEEERARASAR. > Efendi ne arıyorsun ? - onu arıyorum. Ya Dünyadaki intizamsızlığa, karışıklığa dair bir makale YANITIN Dördüncü mektup Amcacığım; tim, Kabalık ettim. retle hareket ederdiniz. Size, yal nız size ifşa edeceğim bir | sırrın gen” sizde kalmasını rica ederim” Sizin bana tanıtmak ii — Geçen sene we şler ettin ba m usta dodos 7 —ikt sttim .. anan ane van 0a e sanma sanai zengin İzmitlinin kızı Ayse Leman sekiz ay evel İstanbulda, benim o- turduğum pansiyonun karşısındaki evde otururdu. Pencereden ahbap olmuştuk. Bu ahbaplığı o bir genç kızdan beklenmiyecek müsaade kârlıklar yüzünden çok ileriye gö- türdük Ve nihayöt önü bir gün ta“ nıttığım arkadaşlarımdan birile ikamete başlamış olarak buldum. Münasebetimi, selâmı, sabahı kes- tim, İzmitte onunla (o karşılancışnca ne hale geldiğimi siz düşünüünz. Ben, dedikoduya mhaal vermemek için, kaçtım, geldim. oKabahatmi ettim? Sıtkı Rahmi Beşinci mektun ——a. Sıtkı Rahmi Bey, Tabit bizim evimizde garip bir tesadüfle bana tanıtıldıktan sonra yaptığınız hareketle beni O tahkit ettiğinize kanaat getirmişsinizdir. Fakat ben o küstahça tavrınızdan dolayı size teşekkür etmek isterim. Çünkü sizin o edanızdan mütces- sir olan zengin ve büyük bir me- murun oğlu derhal beni tatmin ve tesliye etti. Ertesi gün (annesini gönderdi. Ve şimdi onunla nişan- layız. Sizin gibi bir mahlükun ka- risı olmaktan beni kurtaran bu te- sadüfe müteşekkirim, Ayşe Leman Bir seyir ve mükâfatı O gün büyük bir maç vardı. Kı- yamet gibi kalabalık olan ve iki Evet, dediğiniz gibi hareket et- | rakip kulübün en büyük maçlarm- Fakat siz de benim yerimde olsaydınız ayni su- dan birini teşkil eden bu spor mü- sabakasından başı gözü yara için- sapı olduğu halde © karşılamıştı. Tam sopa kafasına ineceği sırada onu bitkin ve mecruh görünce ka- dın bu... merhamete geldi: — Nereden geliyorsun? — Halimi görmüyor (musun? Maçtan geliyorum. — O ne demek? Maça mı gir- din? — Hayır, seyrettim, Bir sinema mevkii İnegölden İstanbula öteberi al- mağa gelen Abdullah ve Murtaza Efendiler Beyoğlu caddesinde bir iki dolaştılar. Ucuzca bir lokanta- da akşam, karınlarını doyurduktan sonra rengârenk lâmbalarla ( pek cazip görünen sinemaların cezbe- sine kapıldılar. Kapıdan içeri girince — bilet al- radılar, levha epeyce loca 4 lira, hususi 9 kuruş, birinci mevki 65, ikinci mevki 40 kuruş... Abdullah Efendi locaları aklın- dan geçiremiyeceğini söyledi. A- ma bir kere biletçiye sordu: — İkimiz ayrı ayrı loca mı ala- cağız ki? — Yek bir loca alırsınız, ikiniz de oturursunuz! Bu cevabı Murtezaya tebşir etti. Hususüyi, birinci mevkii de pahalı buldular. Murtaza: — Canım, ikinci neyimize yet- mez ki!.. Diyince Abdullah gişeye yanaş- tı: — İkimiz için bir dene mevki ver bakalım! Dedi. ikinci — Nazır olsaydın hangi iş- lere bakmak isterdin ? — en mi? Para işlerine ,, Kibir ve azamet Hayriye Hanım kendi halinde, basit bir kadındı. Bir gün kocası öğle yemeğine ( gelmiyeceği için mutfakta hizmetçi kızla (beraber yemek yemeğe karar verdi. Küçük masanın başına oturdu: — Getir yemeği de şurada yiyi- vereyim! Dedi. Fakat kız hemen fırladı. Mutfağın perdesini indirdi. Hayri- ye Hanım merakla sordu: — Perdeyi neden indirdin? Hizmetçi kız saffetle anlattı: — Karşıdaki kızlar sizi benimle yemek yerken görürlerse “Müjgâ- nm da hiç kibri yoktur, hanımla karşı karşıya oturmuş (o yemek yi- yor!” derler, de, bir eli sarılı, bir bacağı topalir- yarak avdet eden bir sporcuyu ka- rısı kapı arkasında elinde süpürge YAZILAR Nihat Bey basta idi. Fakat has | talığı bir türlü anlaşılamamıştı. Kanı mı, idrarı mr, nesinde bozuk luk vardı? Bunu doktorlar da pek kestiremedikleri için ona kan ve idrar tahlili tavsiye ettiler. Kan tahlilinden bir şey çıkma- dı. Hizmetçisi ile gönderdiği ka - nmın raporu hiç bir şey söylemi « — Vallahi gene hap sanede olsaydım daha iyl idi. — Tahliye mi öttiler ? - Yok canım, eşek gibi kaçtım saman rare orna ada yordu. Sıra idrar tahliline geldi. Onu da bir şişe içinde ve gene Naziktere vererek tahlilhaneye gönderdi. Umumi tahlil yapılacak u. Gelen raporu evirdi, çevirdi. bir şey anlıyamadı. Bunu hemen dok toruna gölürdü: — Kuzum doktorcuğum, ben mi şaşırdım. Yoksa tahlil raporu mu? Şunu bir gözden geçir. Aca - ba nem var? Doktor iyiden iyiye tetkik etti: — İdrar tahlili gebelik gösteri - yor . Diyince Nihat Bey fırladı. Ken dini kapıdan dışarıya attı. Çıldı - racaktı, Zaten çok sinirli bir adam olduğu için o günden sonra onu ar kadaşları yarı deli gibi bir halde görüyorlardı. Kendi kendine: — Ben gebeyim, ben gebeyim.. Diye dolaşıyor. İkide bir kar - nımı muayene ediyordu. Arkadaş- ları onun bu halini evvelâ alayla karşıladılar. Fakat iş ciddiyete bi Onu uyandır ! Annesi küçük Nimetin (sabah karanlığı uyan mış olduğunu gö- rünce başucuna geldi. Saçlarını okşıyarak : — Uyu eviâ dım, daba gü neş doğmadı.. Nimet çotan uykusunu almış olduğu için ce- vap verdi: — Ne kadar geç kalmış an DE Bir Tahlil raporu Yeni giyinme tarzları niyordu. Nihayet içlerinden biri onunla ciddi surette meşgul olmı- ya karar verdi ve bir gün onu evin de bularak tahlil raporumu aldı. Evirdi, çevirdi. Bunun tahlilha « neye nasıl gittiğini sordu ve hiz - metçi kızı sıkıştırdı. O zaman iş anlaşıldı. Hizmetçi: — O gün Beyefendinin verdi « ği şişeyi taşırken şişeyi kırmış - tım. Yerine... Nihat Beyin arkadaşı hemen kızm sözünü kesti: — Sus.. Ahmak budala... Bir zan Hikmet Bey hizmetçisinin oda- sina girince küçük kız birdenbire haykırdı: — Beyefendi, girmeyiniz. Gö- rüyorsunuz ki, yarı çiplağım. Hikmet Bey aldırış etmedi ve çekilir gibi yaparak: — Pardon.. Ben büsbütün çıp - laksın sandım da... Bir nokta Yağmurlu bir havada iki arka- daş konuşuyorlar: — Baksana karşıdan Hüsnü ge çiyor.. Zavallının şemsiyesi yok. Fena halde ıslanmış. Çağırıverde senin şemsiyenin altına sığınsın. — Ya sonra şemsiyenin kendi » sinin olduğunu çakarsa.. |: . Yeni hizmetçi Nadir Bey evine yeni bir hizmet çi almışıtı. Nadir Bey kıza bazı tembihler- de bulundu. Ve daireye gitmek ü- - zere kapıdan çıkarken: — Ayşe, dedi, şu on lirayı al bugün buraya bir adam O gelecek * hem bunu hem de lâcivert elbise- mi verirsin. Hakikaten biraz sonra kapi ça- lınryordu. Ayşe koştu. Kapıyı aç tı. Baktı ihtiyar bir dilenci. . Zavallı! dedi, beyefendi ha- kikaten merhametli adammış! Sonra fukaraya: — Dur bekle! Dedi ve yukarıya koştu. Elbise leri ve o nlirayı aldı. Kapıda bek- liyen adama uzatarak: — Al, dedi. İhtiyar sevinerek u- zaklaştı. Akşama eve dönen ve elbisesi: nin terziye verildiğini (zanneden Nadir Beyin meseleyi öğrenince kopardığı kıyameti söylemeğe ha- cet yok, — Şu oğlanı tanıvormusun ? — Evet, kız kardeşim...