“Ahmet Baruni Beyin Bursadı olduğunu, oynadığı feci rolü yaz- madım. Kemal mektuplarımı kısa bulacak. Babama baktığım için, Uzun mektup yazmağa vaktim ol- Zannetsin. Eğer hakikatini bilse ne Neler yapar?..,, Ertesi gün: “Felâket!... aldım. İstanbula hareket ediyo - Tum, diyor. “Derhal telgrafla cevap verdim. İmesinin münasip olmıyacağını Yazılım, Babamın tamamile iyileş-. tiğini söylelim. “Acaba te'grafrmı vaktinde a | mı! “Eğer vaktinde almaz da kal kıp gelirse, dayısı ile arasında ola- “akları düşün im ürperiyor. “Felâket!,, Cumartesi: “Kemal gelmiyor. “Telgrafımı vaktinde almış, “Sevdiğim, canım gibi sevdi - #im Kemalin Istanbula g:lmesine de mâni oldum. Bir an evvel ka - Yuşmak istediğim adamı kendim den uzaklaştırdım.,, Ağustos: “Bugün Ahmet Baruni beyin Bözlerinin içi gülüyor. “Beni bir köşeye çekti: Ni, “Müjde! dedi. Müh Ben tıtredım; o devam etti: gün yemekten sonra pede'“ rinizle görüşeceğim. Sizi istiyece - iv. “Sert bir sesle cevap verdim: “— Razı olmıyacak, reddede ç Sek, buna eminim. “Nasıl emin olursunuz?. *— Babam beni ihtiyara ver Mez de ondan. Önründe aklından le bir şey geçirmemiştir. “Sarardı, esmer yüzü bembe - Yaz oldu, dudaklarını ısırdı: “— Siz onu razı edersiniz.. Ka- İmlar bin bir yalanla erkek kan bilirler. K “Ne kaba, ne terbiyesiz adam, İçimden tokatlamak geldi. Ondan Mefret ediyorum. “Ne yapacağım?... Bu işin için- den nasıl çıkacağım?... i “Allahım, sen bana yardım Ayni güntin aksamı: “Ahmet Baruni bey, bir saattir! babamla baş başa kaldı. Sonra çı gitti. “DO gittikten sonra, babam uzun Li müddet sessiz düşündü; niha ; yet Vana dedi kiz — Bilmiyormusun ki, seninle “vlenmek istiyorlar.. “Dudaklarına hafif, soluk bir vardı. “Ben sapsarı oldum: ye Ya!.. Sahi mi?.. dedim. v Babam başını salladı: e canım sıkıldı. Bir iz- , lebini reddetmek güçtür. $u ad da ne garip mahlük İ “Ben sevinçle sordum: "a, Ret mi ettin?.. Vermek is- w 4 Orsun değil mi? ğ Me reddetmem im. Evvelâ şunu söyliyeyim. Seninle i len Mak er bey evi madığını zannedecek. Gene böyle| f Selâmi İzzet “Bir kahkaha attım. Güldüm. Fakat ağlar gibi güldüm. Babam devam etti; “.— Şayanı hayret değil mi?.. Bu yaşta evlenmek istiyor. Dedim ki: “ Sizi razı etmek için, muaz- olur?. Kimbilir Kemal ne yapar?.| zam servetinden bahsetti, değil mi?. “Babam kaşlarını çattı, Bu söz- den tiksindi. O anda yüzünün ne- Babamın sılıhatini kastetmiyo- | cabetine hayran oldum. Tüm. Babam daha iyi. Her gün bir| az daha iyileşiyor. Kemal, mektu i alınca telâş etmiş. Telgraf! “Sevgili babacığım, asil ruhlu babacığım!... Kırk yıllık ömründe daima namuskâr yaşamış olan, biç bir zaman alçalmıyan muhterem adam!... ” “Sordum: i “— Peki, ne dediniz? “.— Düşüneyim, dedim. “Ve birdenbire, zafiyetinden titriyen ellerini uzattı, ellerimi tuttu: “— Evlâdım, dedi, onunla ko- e korkudan tüy | nuşmaktan korkuyorum. Benden İ cevap bekliyor. Bu cevabı vermi- ye mecburum. Fakat ya aksilenir se? Ya sert bir şey söylerse. Biraz kabaca olduğunu bilirsin... Ona mukabeleden âciz olduğumu itiraf edeyim... “- Peki, ne olacak? “— Onunla sen konuş kızım. Bu işten, bu sevdadan vazgeçme - sini sen ona söyle.. “Olduğum yerde düşüp bayıla- caktım. Bense babama güvenmiş - tim. O razı olmaz, beni müdafaa ,eder demiştim. Fakat işte-o-sezini itiraf ediyor. Hastalık onu tiâh - vetti,,. Onu ben müdafaa edece - ğim. Müdafii ben oldum. Kolları - mın arasında çocuk gibi. Ecno- nun kızı değil, o benim evlâdım. “Ahmet Baruni beyle ben nasıl konuşurum? Ne derim? Olmaz de- sem babamın önünde kıyametler koparacak... “Ettiğim büyük yemini hatırlı yarak, bütün cesaretimi topladım: “— Baba dedim, şaşma... Sans itiraf edeceğim ama, beni affet. Aramızda yaş, hemde çok yaş farkı olmakla berabar, Akat Ba- runi beye varmamak fikrinde de- Zilim... “— He! Ne delin!... Sen mi? “— Evet ben.. Eğer razı olursa niz. “Ah, ns olurdu, hayır, razı de- ğilim, razı da olamam?! diye hay - kırsaydı. Fakat haykıramadı. Yü züme bahtı ve hayret içinde, ya - va$ yavaş, kısık sesle konuştu: (Devamı var) İrakta umumi intihap yapıldı BAĞDAT, (Hususi) — Bütün Irakta umumi intihabat yapıldı. Evvelâ müntehibi saniler intihap olundu. Sonra meb'uslar seçildi. Yeni meclis 88 azadan teşekkül e- decektir. Bunların 601 hükümet fırkasma mensup sayılabilir. 20 si milliyetperver fırkaya mensuptur- lar. Sekizi müstakildir. Azanın ya- rısmdan fazlası yeniden seçilmiş meb'uslardır. Diğer yarısı eski meb'uslardandır. Hükümetin yeni meclis karşısında mühim bir mu- halefet görmiyeceği anlaşılıyor. Hattâ bugünkü vaziyete göre hü - kümet taraftarlarile muhaliflerin elele vererek çalışacakları anlaşı - İsyor, N43 CANIM AYŞE ya |. . .. Dilimiz — Türkçe Aradan, sanırsam, üç ay geçti. Türk dili için yazmak ve söyle - mek istediklerimi sıralıyamadım.. Yorgan döşek yatıyordum. Dün; (Hakimiyeti Mililye) yi okurken bağrı yanık bir Türk ço- cuğunun acı acı haykırışlarını bi! diren yazıları beni içlendirdi. Bu en doğru olan bir iş, içli bir yazıştı. İ Niçin, niçin siz İstanbul gazete-| cileri, bu işe kulak asmıyor sunuz? diyor. Bilmem yanlış mı söylüyor? Dil işini İstanbul gündelikleri| benimsemiyor diyemeyiz. Onların önünde de ne kadar çok engeller bulunduğunu biliriz. Ancak bu işi salt İstanbul gazetelerine yüklet - meden önce bunun baştan başa bir Türklük işi olduğunu anlamamız ve anlatmamız gerektir. Geçende, sevgili (o arkadaşım Falih Rıfkı beyin dediği gibi bu, bir tallım işidir. Dilin ucuna gelen sözler, akıp giderken yazıcı, onun türkçe olmadığını düşünmez bile, O yazının içinde bin bir yabancı söz sıralanıp gitmiştir. Türkçe yaz | mıya alışmcayadek böyle giderse | de bunda kakılıp kalmak (doğru değildir. Biraz zorlanmca az gün sonra o yabancı sözlerin yerine Türk sözleri su gibi akar. İş, baş- lamaktadır. Nitekim hepimiz kof, kabarık, ulantılı, karışık söz per- kitmeleriyle dolu Araplı, Acemli yazılar yazarken, yavaş yavaş bu uyuşuk ve yaban kurallardan di - limizi kurtararak düzgün yazma” ya başladık. ğ Şimdi kulağımız Arap ve Acem sözlerinin öz dilimizdeki karşılık- larını bir iki smaymca, beş on yazı sonra alışır gideriz. Söz düşünce YE düyguyu anlatmayacak mı? Bu. nu türkçenin 'billür “kaynağından akan sözler anlatınca onu bizim olmıyan Arap ve Acem sözlerile yazmakta kakılıp kalacak bir Türk çocuğu yoktur sanırım. İşte bunun içindir ki bizim gündelik- lerde çıkan yazıları Türkçeye çe- virmeyi kurdum. (Vakıt) dizile- rinde şöylece bu işi başarmıya ça- lışacağım. Hangi bir dizide Türk- çe olmıyan sözü alarak yazıcı ar- kadaşı bu dalgmlıktan aydırmıya çalışacağım. Buna bir at takmak gerektir. Ona: Yurtdas Türkçe yaz diyorum! Ve içte ilk deneme- ye başladım. Vakıt'ta (Sohbetler) den; Sevgili Selâmi İzzet, o tatlı ya- zuarda şu yaban sözleri neden kullanıyorsun anlamadım? Bahsetmek — Sözaçmak. Şekil — Kılık. Tasdik etmek — Doğrulamak. Kiymetli — Değerli, İstifa — İşten çekilmek, (Milliyet) te: Söz derleme çalışması varken (faaliyeti) neden sokuyorsunuz? Riyasstinde içtima ne demek? Toplanarak sözü Türkçe değil mi- dir? Gençlerin derleyecekleri keli - me) değil, sanırsam sözdür. Bu da Türkçedir. (Mesai) bizim dili mizden değildir. Akşamdan: Arpa ektim darı çıktı başlığı ne güzel Türkçe bir sözdür. Ancak biraz aşağıda (1s - tanbulun sularma intikal etti) der. ken başirktaki tadı bu Cintikal) bozuyor. Söz sulara geçti, söz su- lardan açıldı (Bunları yekdiğerin- den tefrik) türkçe değil. (Bunları biribirinden ayırmak) türkçedir. Yurtdaşlar türkçe yazalım, Edirna mobusu Şeref ziçi emr x Gençleri Pa e Sarıyerde bir Gençler mahfeli açıldı. Şimdiden 150 azası var Sarıyer Gençler mahfeli Temaşa kısmı &zası ve relsi Zekâi 8. Sarıyerde, Sarıyer, Büyükdere. Yenimahalle ve Kavaklar gençle- f rinden mürekkep bir gençler klü - bü açılmıştır. Klübün 150 âzası vardır. 25 âzası hanım olan bu klübün âzaları günden güne ço - i ğalmaktadır. Klübün her spor şubesi vardır . Tiyatro şubesi hemen faaliyete geçerek bir kaç müsamere hazır - lamıştır. Müsamereler sirasile Bü- yükderede Şule gazinosunda ve - rilecektir. Halkevlerinin alaturka güreşe ehemmiyet vermesi üzerine klüp te bir de alaturka güreş şubesi a- çılmış bu şubenin hocalığınıda Türkiye alaturka ağır siklet güreş- çilerinden Uzunköprülü Hüseyin pehlivana verilmiştir. Hüseyin pehlivan haftanm mu» ayyen günlerinde klübe gelerek gençleri çalıştıracaktır. Darülfü - nün gençlerinden mürekkep bir kısım da Sartyerin tarihini hazır « lamaktadırlar. y İdare heyeti, Zekâi, Münir, Mehmet ve Enis Beylerden mü» | rekkeptir, ; Dokuzar ay hapis ve 8200 lira para cezası Bu mahkümiyete sebep 32,800 tane çakmak taşı kaçakcılığı yapılmasılır Adliyedeki dokuzuncu ihtisas mahkemesi, 32,300 tane kaçak! çakmak taşı davasına ait mahke- meyi dün bitirmiştir. Dava edilenlerin müdafaası ya- pıldıktan sonra, hâkim Refik B., kararımı bildirmiştir. e Bu karara göre, Ortaköydeki evinde 32,800 çakmak taşı bulunan müte - kait Osman Beye, bu taşları sat - | mak için Şevki Bey delâlet etmiş, Hüsnü Beyle tanışmış, birlikte sa- taş teşebbüsü yapılırken, bu iki zatın karşısına bir inhisar istihbar memuru, hüviyetini belli etmeden müşteri sıfatile çıkmış, Tevfik Boy de bu satış teşebbüsüne yar - dım etmiş, nihayet Osman Beyin evi aranmış, hâdise tesbit edilmiş- tir, Mahkemece, kaçakçılık suçu - nun zabıt varakası, inhisar istih - bar memurları Neş'et, Fahri, Kâ- zım, Hüseyin Efendilerin ifadele - ri ile sabit olduğu neticesine va - rılmış, dava edilenlerden bir kıs « muının, hâdiseyi istihbar memuru- na ihbar etmiş bir vaziyette bu - lundukları şeklindeki müdafaala- rı, reddolunmuştur. Dolayısile, Osman Beyin, hak - kında şuur ve hareketlerinin ser - bestliğini giderecek ruhi (o zaafa uğradığı Tıbbıadli raporu Oile anlaşıldığından, kendisine ceza tayin olunamıyacağına karar ve - rilmiştir. Şevki ve Hüsnü Beyler, satışa delâletten altışar ay hapse mahküm edilmişler, kanunun bir maddesinde kaçakçılığı ikiler fazla kimse müştereken © işlerse, cezanın artırılacağı yazılı oldu « ğundan, mahkümiyet müddetleri dokuzar aya çıkarılmıştır. Tevfik Bey de satış teşebüsüne yardım - © dan dört ay onbeş gün hapse mahköm olmuştur. Bundan başka, 32,800 çakmak taşı için, bir çakmak taşı 25 kuruş üzerinden hesaplanarak, 820,000 kuruş para cezası Şevki, Hüsnü ve | Tevfik beylerden almacaktır. 8,209 lira tutan bu paranın bu üç kişiden müteselsilen kefil ola - I rak tahsil edileceği Ode kararda tasrih olunmuştur. nü ve Tevfik Beyler, mevkuf ol - mıyarak muhakeme ediliyorlar « dı. Karar bildirilince, mevkuf bu- | edilmişlerdir. “ Dava edilenlerden kunduracı Tevfik Efendiye gelince, onun bu kaçakçılık işiyle hiç bir alâkası görülmemiş, Tevfik Efendi bera et etmiştir. Dört ay on beş gün hapse mah- küm edilen Tevfik Bey, bu kararı kaç gün zarfmda temyiz edebile- bir hafta temyiz müddeti bulun » duğunu izahetmistir, —— Veremle mücadele yeti önümüzdeki cuma günü saat 10 da Halkevinde senelik toplan ' tasını yapacaktır. “ e Cemiyet bütün azalarının ve arzu edenlerin bu mühim toplan - maya gelmelerini ve bu suretle - senede hiç olmazsa bir iki saat olsun - kendilerinin, ailelerinin ve yavrularımıa hayatını zehirliyen bu içtimaf dertle yakmdan alâka » dar olmalarını rica etmektedir, Şevki Bey mevkuf olarak, Hüs- / lunmıyan iki zat da derhal tevkif ceğini sormuş, hâkim Refik Bey, Istanbul verem mücadele cemi-