21 Aralık 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5

21 Aralık 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Burges gülerek cevap verdi: ol — Banyo odasında su olmaz ur mu? Hay yalancı hay.. Ma Doğru söylüyorum.. Girme- © Çiddi tavrı Burgesi eğlendirmiye — Susunuz.. Sakın mihrace duymasın; Roberts galiba birisi- e cesedini de buraya saklamış... İçeri kimsenin girme - sini istemiyor! Burgesin bu ala - Y hepsinin hoşuna gitmişti. Fri - Man “aş 3 — Öyleyse efendiler, hep be- Taber matem havasını söyleyin. Sultan Roberte tarafından öldü - ülen (Bayader) i görelim. Ni - n, sen kapıyı aç, Cenaze a - ayı in! Roberts bu tehlike karşısında Mğırdı, rengi attı. Kapının önünde dimdik dura- tak işi alaya boğmak istedi: — Ne tuhaf şeyler icat edi - Yorsunuz... Bilseydim Bayaderin Tomanını, Siva mabedine gönder- mezdim. Robertsin düştüğü bu müşkül mevki, ötekileri büsbütün alaya sevkediyordu. Hele Nikolson inat Sılığa başladı: — Bırak dostum geçelim, bir az alay edeceğiz!, — Hayır, Burges bağırmıya başladı: — Ama artık çok oldun; mih- i ayipesini çalın buraya a ... Gi Yalnız Stead biraz anlar gibi in du, allıkla kırmızıya o boyanan "iğara parçasını hatırladı. Robert Win gözlerindeki heyecandan bir #eyler sezmişti. Arkadaşının yar- dımına koştu: — Haydi, artık alayı bırakın, iğ Yor. Gelin şöyle gölün kenarında » biraz hava alalım. Stedin bu sözleri fayda etme- di. Bilhassa Nikolson, sarhoşlu- ğun verdiği tesirle inat ediyor - du. Yung bile Robertsin bu ka - bıyı açtırmamasındaki sebebi an- 'amıyordu. OHindistanda bir Mihracenin misafiri olan bekâr bir. zabitin pavyonunda © gizli Nesi. olabilirdi?. o Roberts tam N darbeyi vurup kapıyı açmıya mec etmek için, Frimanla Nikol- © “onu biraz geri çekerek: — Azizim, şimdi anladık me- **leyi... Banyo odasında insan ce- Sedi filân yok, muhakkak bir ka- var!,, dedi. Sted tekrar müdahale edip işi istedi, fakat is işten Keçmişti, Friman gene şakadan na bir dirsek vurarak: 4 — Tabii... İçered kadın olaca- © Üme kim ümit edebilirdi, öyle de- Ül mi? dedi. Kimsenin başka bir söz söyle- MİYE cesareti kalmadı. Çünkü Ni- — Blson yıldırım çarpmış gibi bir- enbire yüzünün çizgilerinin ta- türdü etmesi hepsini hayrete dü- Sind Sarhoşluk neşesi bir an i- Ayı kaybolmuştu, bir saniyede na » Bakışı bir heykel bakı- u. benle bir geri çekilerek Ro- diğ tepeden tırnağa kadar süz- Zz il *ik sık nefes alıyordu. Boğu- a bir sesle: — Doğru mu? İçerde bir kadın Maurice de Kobra'nın Son Romanı: "Yerieys çeveee Sapa ray elindeki tepsiye yavaş Ya -| İnsan burada dumandan boğulur | s8 olduğu için mi açmak istemiyor - sun?., Diya sordu. Roberts gene gülmek istedi: — Bu şakayı sen ciddiye mi aldın; deli misin Fredi?, O ayni boğuk sesle tekrar etti: — İçerde bir kadm var! — Hayır. — Aç, öşleyse! — Heyır. Nikolson sesini büsbütün yük- selterek: — İçerde kimin olduğunu ben biliyorum! — Aldanıyorsun. — Öyleyse, aç! İ — Hayır. | — Nikolson, kapının tokmağına i atıldı. Roberts bileğinden yakalı- yarak onu durdurdu: — Evimdeyim; dikkat edin! — Bana ne?. Aç.. Orada oldu- ğunu biliyorum. Aç diyorum sa - na.. Yoksa.. Nikolson tehdidini bi tiremedi. Kapı kendi kendisine a çıldı, Karanlık odadan Alba çık- tı, | İ Bu manzara karşısında Nikol- son mosmor kesildi, bir iki adım geriledi. Frimanla Yung müdaha- le etmiye vakit bulamadan masa- nın üzerindeki boş şampanya $i- şelerinden birisini kapınca Ro- bertsin alnıma indirdi. Roberts kendisini sakınmak için hiçbir ha- rekette bulunmamıştı. Şişe alnın- da parçalanmış, başmdan ! kan, yanaklarından aşağı #ızmıya başlamıştı. Sted ve Burgess ta - rafından sımsıkı yakalanan' Ni - kolson bir koltuğa yığıldı. Alba, ilerlediler, metanetini muhafa:.a yerde dimdik duruyor, kendisini kaybetmemek için bütün kuvve - tile iradesine hâkim © oluyordu. Yarasının acısından fazla arka- daşının çektiği azabın şiddetine üzülüyordu, Alba koşup getirdiği İ bir tas suya havlu batırıp Ro- bertsin yarasını yıkadı, Endişeli | nazarlarile Frimanın yüzüne ba- kınca zabit: — Merak etmeyiniz, dedi, ya- ra sathidir. Kemik zedelenmedi, allaha şükür, bir tehlike yok! Roberts artık etrafta olan bi- ten şeyleri, söylenen sözleri anla- mıyordu. Elektriğin ışığı bile göz- leri önünde titremiye başlamıştır. Alba bu esnada yaradan bir cam parçası daha çıkarırken Friman: — Hemen Bangamerdeki in- giliz hastanesine götürürüz. Yara dikilince üç gün sonra bir şeyi kalmaz. Diyordu. Alba mutmain olduktan sonra ayağa kalktı, Frimana dönerek: — Siz alnını sarmız, ben şo - förümü buldurayım.. Dedi. Sonra Nikolsona baktı. Genç zabit gömüldüğü koltukta ellerile yüzünü kapamış çocuk gibi ağlıyordu. Alba ona doğru i- lerledi. Saçlarından tutup başını şiddetle yukarı kaldırdı: —Siz bir alçaksınız! Diye haykırdı, Sonra ilâve etti: — Bu mesele böyle kapana - cak ve kurtulacaksınız sanmayı - nız! Aramızda sonra bunun hesa- bını göreceğiz. Albanın bu tehdidini duyan Stedle Burges şaşırarak biribirle- rine bakıştılar, sonra bir iki söz söylemek teşebbüsünde bulunmak istediler, fakat geç kalmışlardı. Alba pavyondan koşarak çıkmiş- ta. (Devamı var) akan | Pr YE TUZ Köbertse"döğrü'| eden zavallı genç. zabit. olduğu | AZMAN ETE Bir mektup ve bir manzumesi Merhum Samih o Rifaf'ın o neşredilmemiş tig mektubunu ve bir manzunsesini gördük. Bu çok samimi ve cundan yazıları Vakot | sütunlara naldeğiyoruz: | Ankara: 18 mart 980 Muhterem Muallim Afet Hanmefendiye “Efendim. “İstiklâl mücadelesinin zaman zaman ruhuma ilham ettiği de - ğersiz sözleri bir tarafa kaydet - mek lütfunda bulunacağınızı tep- şir etmiştiniz. Artık bunlar büyü- cek bir kitap teşkil edecek kadar birikmiştir. Yeniden de yazıyo * | rum ve ömrüm oldukça da yaza - cağım. Mücadele esnasında Bü- yük Gazi üç dört arkadaşımla beni hususi himayesile ihya etmiş ti. Geçen gece onun nafiz ve ilâhi bakışları karşısında kendi kendi- me düşündüm ve ağladım. Sami » mi göz yaşlarımı şu perişan ne - şidemle size gönderiyorum. Bir gün tensip buyuracağınız şekilde onları matbuata da tevdi ederiz efendim., En derin hürmetlerimle Samih RİFAT ŞÜKRAN Kurtaran bir zafere asırlar acıkmıştı: Vatanda görülmemiş bir kahraman çıkmıştı. Gidip göreyim, dedim, yüzünü doyz doyu; Koştum, tam on yn evel, geldim Anadoluya. Bir gurbet hastasıydım, âciz, kimsesiz düş - kün; İçin için ağladım yattığım hands birgün(x) İstiklâl yollarmda, düşmanla vuruşarak Ölmek için lâzımdı, yemek, İşmek yaşamak. İnsanlar diyordu: yiti mezarlar diyordu: gi. Baktım, bana uzandı cihanı kavrıyan &l. İ ! ederek beni karşılamaları için i Kararım çok kat'i olduğu için | Milli Roman —43— Nüyorkta bir (Y. M.C, A)! kulübünün beni kabul etmesi için cevap gelmişti. Doktor Vud Nü- yorka “ muvasalât günümü tesbit tekrar bir mektup yazdı. On gün evvel pasaportumu yaptırdım. Bunu evdekilere haber verdiğim zaman annem ilk önce şaşırdı. ne pahasına olursa olsun, hiç bir itiraz kabul etmiyeceğimi ev- velden söyledim. Nihayet çaresiz razı oldu; fakat: — Büyük babana sen hemen söyleme. Zavallının kalp hasta- lığı ilerliyor, üzerine fenalık ge- lir; bırak, ben yavaş yavaş an- latırım. Ni Dedi. Zavallı adam duyunca hakikaten çok müteessir oldu. Hele onu belki artık hiç gör- miyecektim. Son gece annem beni yalnız- ca karşısına aldı, babamın ölü- münden, geçen senelerden, ken- di yaşından, büyük babamla büyük annemin ibtiyarlıklarından odo- lambaçlı ifadelerle bahsetmiye başladı. Derhal anladım ki ev- lenmek istiyor. İşliyen Yara Yazan: Necmettin Halil O gece kitaplarımı bavuluma yerleştirirken Mister Allenin vak- tile bana vermiş olduğu kitap elime geçti, onu bavuluma koy- madan evvel biraz karıştırdım, şöyle bir cümle gözüme ilişti: “Fakat size bu şebirde eza edildiği zaman ötekine kaçın.,, işte ben de öyle yapıyorum. Vapura binmezden evvel sıh- tımda Rızaya rasgeldim; evvelâ bana, sonra eşyalarıma aplal ap- tal baktı. Zaferimin bütün guru- rile ve eski hıncımla: — Amerikaya gidiyorum gud- bay! Dedim. — ikinci bir Halük olmıya. Diye dişlerini gıcırdattı. Fakat içinin hasetle cayır cayır yandı- ğını hissettim. Doktor Vuda ve Kolecdeki- lere o sabah vedaa gitmiştim. Vapurda beni geçiren kimse yoktu. Annemi bile rıhtımdan geri yolladım. istiyordum ki va- pura girdiğim andan itibaren bu memlekete ait hiç bir şey, hiç bir çehre karşında bulunmasın. Ona karşı içimde lânet derece- — Nihal, dedim. (Çünkü ben çok samimi olduğum zaman an- nemi böyle yalnız adıyle çağını- rım.) Henüz gençsin, güzelsin ve hayatını yeniden kurtarmakta hakkın var. Dilediğin gibi hare- ket et, hiç beni düşünme. Her halde Amerikaya gider gitmez izdivaç haberini alacağım. Neme lâzım. Annemin sıhhat haberi bana yeterde artar bile. Çünkü hissediyorum ki ben karar vermesem bile bu muhitle alâ- kam kesiliyor. Artık bende ciğütin, a Onun gitliği yolda, onur emirberiydim. | Ey büyük kurtamesyenmr Medin © saman Bütün savaşaninır ayak “Üitündü tutan, En acı sefaletler kemirirken bu yurdu, Her düşen, yaralanan sana “yetiş!,, diyor- da Sen Umit ve teselli dağıtan bir kudrettin: Güçlüyü savaştırdın, düşene imdat ettin. Her ne tarafa dönsem #snü yaklaşıyorum? Bilsen ruhumda nasıl bir minnet taşıyoruın. Sevgili vatanıma benzedim nazarımda; Şikrazlarım kaymıyor bayat damarlarımda. Beni de onun gibi esirçedin, yâşallın; | Karıştı hayatın, büyük, tarihi adım, Oğluma isim verdim, “Gazi Kulağtu,, diye; Götürsün evlatlarım bu seytı ileriye, Gasi Kuloğulları ebedi bir nam olsun; Seni unutanlara bu vatan haram olsun! 45 mart 080: Akar Dumtupmar s0k#ğ1 ——— (&) Yk mücadele senelerinde Ankara'da Taşhan'dan başka barınacak yer yoktu. Törk - Yunan muh- telit mahkemesi Türk — Yunan muhtelit bâkem günü İstanbula gelecek ve perşem- İbe günü 22 davanın mürafaasını İ yapacaktır. Yunan ajanına mah- kemece bu ayın yedisinden itiba- ren iki aylık mühlet verilmiştir. Ajan bu müddet zarfında (odava dosyalarını tetkik edecek, iptali icabeden davaları bir liste halinde hazırlayarak mahkeme riyasetine verecektir. Son bir kaç hafta zar- fında Türk ajanlığına 286 dava evrakı verilmiştir. Mahkeme bu davaların sür'atle bitirilmesi için her hafta 35 dava- ya bakmıya karar vermiştir. Yu - nan ajanlığınca iptaline karar ve- rilecrek olan davaların miktar: 1200 — 1400 kadar tahmin edil - mektedir. Bu takdirde mahkeme cayir bir askeriydis* Kama ile adam. yaralı- yan genç Boğaz kesende Şerifin kahve - sinde bir kavga olmuş, 16 yaşın - da bir genç bir ameleyi yarala - mıştır, Deniz amelesinden Osmanla Şevket Şerifin kahvesinde piket oynarlarken çorap fabrikası ame- lesinden Sadi ve Musa yanlarına gelerek oturmuşlar, oyuna karış- maya başlamışlardır. Şevket o - | yun oynarken çok sinirlidir. Mu- saya ve Sadiye bir kaç kere dik dik bakmış, karışmaktan vaz geç mediklerini görünce Sadiye dön- | müş: — Ulan sana ne oluyor, bacak kadar boyunla karışıyorsun. Kalk defol! Demiştir. Koğulmasından fena mahkemesi reisi M. Buik pazartesi , halde müteessir olan Sadi kendi- İ sini güç zaptetmiş, kapıya doğru ilerlemiş ve çıkarken de şu tehdi- di savurmuştur: — Ulan demeyi ben sana şim- di gösteririm. Sadi kahveden cıkınca doğru eve gitmiş, babasının kamasını almiş, on dakika sonra ansızın kahveye girerek Şevketin sırtına saplamıştır. Sadi, hasmının yere düşmesin- den istifade ederek bir kaç ham- le daha yapmış, kamasını iki de- fa daha sokmuş ve son sapladığ: yerde bırakarak kendisini kahve- den dışarı atmıştır. Yaralı hemen Beyoğlu hastahanesine kaldırı! - nin işleri biraz daha azalmış ola- caktır, mıştır Şevketin mıştır. Sadi dün akşam yakalan- yarası ağırdır. v gi ” sinde kuvvetli bir his vardı. Va- pur limandan ayrılmcıya kadar salondân çıkmadım ve ahtim veçhile uzaklaşırken bâşımı çe- virip son defa bakmadım bile, Orada karanlık kâbuslar vardı. ve ben aydınlığa koşuyordum. Elveda bile demedim; çünkü bu kelime sevilenlere söylenir. Birkaç saat sonra güverteye çıktığım zaman yalnız va gittiği istikamete baktım. Güneş batıyor ve sular kararıyordu. (Devamı var) 250 bin lira Kıymetinde orma- nn muhakemesi Bir müddet evvel Düzcedeki büyük bir orman, madenci Meh- met Arif Bey ve diğer bazı kim- seler tarafından sabık Mısır Hidi- vi Abbas Hilmi Paşaya satılmış, Hidiv de ormanı 250,000 lira mu- kabilinde şimdi tasfiye halinde bulunan Ticaret ve Sanayi ban - kasına devretmişti, Diğer taraf - tan, bu ormanın hükümete at olduğu hakkında Düzce mahke - mesinde dava çılmış, dava red kararile neticelenmiş ve temyiz, bu kararı tasdik etmişti. Son zamanlarda, ormanın ta - sarrufuna ait kayıtların muharref olduğu neticesine varılmış ve ik- tisat vekâleti, bu noktadan yeni- den muhakeme isteğinde bulun - muş, Düzce mahkemesi, işde" mü- ruru zaman,, bulunduğu noktasın dan bu husustaki davayı reddet- miştir. ! ! Bunun üzerine, bu karar tem - yiz edilmiş, temyiz birinci hukuk dairesi, acık celsede meseleyi tet- kik etmiştir. Bu sırada mahkemede hazır bulunan on avukat arasında ha - raretli münakaşalar olmuştur. Ne ticede, temyiz birinci hukuk dai- resi, “yekâletin tahrifattan dola - İ yı tahkikat yapılmasmı emretti - İ ği tarihin tabrifat yapıldığına vu- | kuf hâsrl ettiğine mebde olamı - yacağı, encak yapılan tahkikat neticesinde ittilâ hâsıl “olduğu noktasından, meselede mahkeme- nin iadesi için mururu Zaman mevcut olmadığı, kaydile red kararını ittifakla bozmuştur, Dava doöyası, tekrar Düzce mahkemesine gönderilecektir. izi vii

Bu sayıdan diğer sayfalar: