Maurice de Cobra'nın a etin emirberi haber ver- İ —Cay hazır, A İ kımıldadı. Masasının aklın, yordu. Geçen günle- Mağa, pe Besaplıyordu. — Artık Mary, ii almak ümidi kal- | Ml Kahireye yazdığı hiç birini posta ge- N i kn agn Demek Alba on- | San ren, ve posta geldik- my üntü şimdi artık kat Mya artık karşılık ver- ” ŞE Betiç, « Niçin?. Bu aps W dey çi © Şimdi eski şüphelerin- f Bakan ya raP veriyor. ard, de olsa biraz ümidi şimdi ümit etmek de ; hi X olacaktı. Hakikat oldu- Li tn), Sörünüyordu, Vadide €- İ —“ğâsankison hayallerini o. İçin artık ölmüş demekti. ev aşkları şimdi, hançerlenmiş şa soluk çiçekler altında eri çukurda çürüyordu. y,,, un inzivasına bile acı- vü. Asıl bu, Roberise doku- iç * li ,, “ebetleri geçici bir aşk gi- Ji iy di. Roberts zengin olsay- ğ d di bir komedyaya aldan- *hi, ©» Lâkin Hindistanda bi- l i maaşının haris bir An > Sözünü doyuramıyacağı- Pek âlâ biliyordu. Zaten i en bir demet çiçek - Pİ Yeke hediye kabul ettiği N “nay, ondrada verdiği alayının e, Mahkük pırlantayı almak 0, i bile. “a y iy a hersile itham , cimcik n olurdu. Alba, onu vücudu- tk iin ihtirasile sevmişti. Bir a ları hasret acılarından N $u unutmak kabiliyeti- dıktan sonra, Roberts ha- büsbütün #ilinmiş ol- “mkün müydü?. Robertsin mektupları, l hissi bir (muhabere İğ, #t işine gelmiyen kocası” p mi geçmişti?. >“risin muhayyilesinde fa- biribirini kuvalıyordu .. Aşırı bulunca ötekine eat- “An a susamış, müca- yenildiğini bir türlü Memiyor, “hayır! İmkânı i “yordu, o mektuplarımın j ın eline geçmedi | “ona göre mektup yaz nü iyor, saadetimizi bitmiş il ç. iğtin, üç sene kalmak üze- Mai dönüşüm kaderin dağ nihayet olduğu için kibir saadete (o kapılma- NN ektuplarımı belki de İİ 4. ”t 8 yakıyor.. Yoksa.. Yok- | vw b aşka kapılmış olma il rm kucağın- ş gibi ansızın yum- iy, Wktı. Bu feci manzara a Mivazenesini bozuyor, di- fikirleri arka arkaya ir parmaklıkları us gibi iskemlesine * Onu çileden çıkaran ya uğraşıyordu. ş iy, , <abalarken hayal gene va Mae er çizgilerle © aşti, © üstündeki kâğrtları © agi “ia, V€ masadan öfkesini pi 2: gibi avucunda i 9 bumburuşuk © kâ- di al / | Ş 3 bi - # Zİ | k La li pi i , İma / Son Romanı: 14 | Alba bir başkasını sevsin! olmaz bir şey değil a.. Bu sihirli kadının cazibesini, gözlerini, te- nini inhisar altına almıya ne hak- kı vardı?, Alba, onunla kocasını aldattığı gibi onu da bir başka- sile pek âlâ aldatabilir!, Ve o, gülünç ve farfara aşık, kocası ta- rafından ihmal edilen bir: kadı- nın hislerini uyandıracak ve tat - min edecek dünyada yalnız ken- disi varmış sanıyordu!. Şüphesiz Alba Londrada veya Mısırda ona parlak bir halef bul- muş olmalıydı; belki kadınları u- mulmadık zevkler vadeden ba- kışlarile büyüleyen ve inci ger - danlıklarla bağlıyan şu yakışıklı ve zengin Mısırlılardan biri! .. Elleri ceplerinde, yüzünde bu yeni inanışın verdiği buruşukluk, birdenbire ayağa kalktı. Odasını arşınladı ve her sabah tıraş olur- ken baktığı küçük aynanm önün- de durdu. Kendi kendisile alay etti: — Bunu anlayıncıya kadar kaç ay geçti, zavallı ben!.. Şu may- mun iştihalı kadına kederimi du- yurmak için sabahlara kadar uy- kusuz kaldım, ona yazarken ağ- ladım.. Uzun mektuplarıma bü- tün kalbimi, bütün ümitsizliğimi koydum. O mektupları aldıkça belki yeni aşıkı Shepherd's oteli- nin holünde sabırsızlanarak onu beklediği için, okumadan yırtı - yordu. Okuyorsa bile yukarıdan ba- kari birmerietle" “Zavallı ço- cuk!.., deyip geçmiş olacaktı. Zaten de başka ne beklenebi- lirdi?. Onun ruhundan ziyade vücudunun sevilmiye ihtiyacı var- dr. Üç sene bana sadık kalacağı- nı ve gelecek iznimde buselerimi- teşrik Gemi ceğini ummak ne budalalık!. Hatıraları altüst eden bu kıs- kançlığa kapılmış, şimdi mazide tahminlerini haklı gösterecek şey» ler araştırıyordu . (Devamı var) AL BE GAL EEE i Fransada bir Rus Komünist Tevkif edildi Paris, 4 (A.A) — Humanitee gazetesine Servet müstear ismi altında yazı yazan David Ret- chinski namında bir Rus komü- nisti yakalanmıştır. Çoktan beri polis tarafından aranmakta olan bu adamın mu- ayyen bir ikametgâhı yoktu. Ara sıra hüviyetini değiştiren bu ko- münistin üzerinde bir takım sab- te hüviyet varakaları ve bahusus bir Fransız askeri vesikası çık- mıştır, Askerleri | itaatsizliğe teşvik ettiği için Retchinski hakkında kendisinin Humaniteye yazı ya- zan Servet ismindeki adam ol- duğu zannile takibat yapılmakta idi. Mevkuf bir müddet Moskova- da bulunmuştur. Burada kendisi Fransız komünistleri tarafından neşrolunan risalelerdeki siyasi mütaleaların isbat derecesine dair tetkikat yapmağa memur halama ardın. .Birsoygnncntakımı 150 Ira sermaye ile Soygun yaptılar Balıkpazarında bir henda bir | oda tutarak faaliyette bulunan | bir soyğuncu'uk şebekesi yaka- lanmıştır. Bir Türk ve ortağı bir Ermeni | Balıkpazarında bir banda oda tutmuşlar ve birço' ilânlar bas- tirarak bütün Türkiyeye dağıt mışlardır. Bu ilânlara göre parayı peşin gönderen berkese derhal istedi- ğı mal en kısa bir zamanda gönderilecekmiş, fakat Konya nın Dogan Bey nahiyesinden kunduracı Abmet Hulüsi efendi 70 lira, Köyceğizli bir zat 49 lira ve Polvadınlı Emin Bey de 300 lira gönderdiğı halda mal ları gitmeyince hükümete müra- caat etmişlerdir. Istanbul polis müdüriyeti der- hal tahkikata başlamıştır. Ticarethanenin defterine na- zaran 150 lira sermaye ile işe başlanmış ve buna mukabil binlerce liralık işlere girişilmiştir, Dün kiymetli bir arkadaşı- mızı daha kaybettik Ikdam, İleri gibi eski bir çok gazetelerde Rumca mütercimliği ve musabhihlik eden ve son gün- lere kadar mat- buat ailesinden ayrılmyan bir arkadaşımızıda İl ha kaybettik. | Son seneler- İl de Cumhuriyet tabrir ailesin» | den olan Girit li Ibsan Bey, İğ dün kısa birl kalp rahatsızlı- ğından sonra, bayata gözleri- Di yumdu. Fu ölüm Cumburiyet ailesi kadar, Türk matbuatı için de Ihsan Bey merhum mütevazi ve samimi bir emek» ları olan Ihsan Bey, bütün ba- yatında temiz kalmış, iyiyi ve iyiliği o sevmiş, (o Tanıdıklarının gönlünde dürüstlüğiyle yer tut- muş yüksek ahlâklı insanlardan biriydi. Arkadaşımızın ailesine, çocuk- larına ve tanıdıklarına, (ayni derin acı ile yüreğimiz yanarak- tan taziyetlerimizi arzeder (o ve merhumu rahmetle yad eyleriz. * * Istanbul matbuat cemiyetinden: Azasından Giritli Ibsan Beyin dün kısa bir hastalıktan sonra vefat ettiğini haber vermekle mütcellim olan Matbuat cemiye- ti, kıymetli arkadaşımızın mah- zun ailesi ve çocuklarıyla bütün matbuat arkadaşlarının ıstırabına iştirak eder. Cenazesi bugün Saat İl de Kızıltoprakta, Kuyubaşında Ap- tüsselâm paşa köşkünden kaldı- nlacağından, merbuma son hür- met vazifemizi topluca yapmak üzere muhterem Azamızın gel- meleri rica olunur. : milan ALi ME Almanyada mali zi- rai tedbir Berlin, 4 ( A.A. ) — Hubu- bat fiatının istikrarını temin için bükümet ziraat nezareti emrine mübim bir para vermiştir. Bu para ile şimdiye kadar satın ajnan yulaf ve çavdar stokları satın alınacaktır. Elli sene Sayfa 5 içinde üç perdelik tarih Türkiyedeki ermeniler ne haldedir? Yarın ne olacaktır Su içerisinde badiren çocuklar arasında boğuşmalar olurdu. E- | ğer bu suretle boğuşanların her | ikisi Ermeni ise Koza ses çıkar- mazdı. Bazan biri Türk, öteki | Ermeni iki çocuk arasında böyle | su dalaşması olurdu. Bunu hoca hafiyeleri vasıtasile öğrenirdi. O vakıt hiddeti başından aşardı ve dalaşanların her ikisini yanına , çağırır, mülâyimce Türk çocu- ğuna sorardı: — Nasıl oldu, Ibo (Ibrahim ) söyle.. — Hiç hoca, şaka yaptık. * Hiç kardeş kardeşi döver mi? Bunun Üzerine boca: — Git, sen yerine olur. Diye Ibrahimi yerine yollardı. Bundan sonra vay Ermeni çocu- ğun başına geleceklere. İşte falaka denilen dayak âleti böyle zamanlarda kullanılırdı. Ermeni çocuk başına geleceği bildiği için yalvarır, fakat hoca söz dinlemez, elini kolunu bağlatır, yere yatırırdı. Falaka çocuklar için can vermek kadar zor bir ceza idi. Nihayet çocuk bayıla- cak bir dereceye geldiği zaman hoca: — Çözün şu iti, geberdi ise götürün mezara, atın gitsin, bü- yük kardeşini dövmek ne demek olduğunu öğrensin... Derdi, Bunun üzerine büyük çocuklardan bir iki kişi falaka- dan kaldırılan çocuğu omuzlaya- rak evlerine götürürlerdi. Babası ve anası hocası ne yapmış tama- mile ona hak verirlerdi. Ertesi “çocuk “iyileştikten sonra nz ta onlardan yerdi. Ho- canın çocuğu evine gönderdikten sonra söylediği bir soz: vardı ki bugün bile hâlâ kulağımdadır. Hoca yüzünü Ermeni çocuklarına çevirir £ ş — Anladınız mı, eşek oğlu eşekler. Size daima söylüyorum. Türkler sizi dövse hakları var, Çünkü ekmeğinizi Türkler veri- yor. Siz kim oluyorsunuz. Dinini mezhebini şöyle böye yaptığım namert bhaydutlar!.. (Küfür o vakit şimdiki gibi kabahat sa- yılmazdı. Hayra sarfedilen bir vasıta diye telâkki edilirdi.) Bu birinci perdedir. Şimdi ikinci perdeye gelelim, Ikinci perde (Türk mektebinde) Şimdi gözlerimizi Türk çocuk” larının ekseriyette bulunduğu bir mektebe çevirelim. Me m mek- ti ocuğu içerisinde yalnız yir- ir öld tani Ermenidir. Bura- da da aynı manzaranın cereyan ettiğini görürüz. Bir vakit ben böyle bir mektebe devam eder- dim. Hocamız hem Türkçeyi, hem Ermeniceyi Ermeni hocadan daba iyi bilirdi. Onun da tule- beler arasında olup biteni anla- mak için hususi bir vasıtası var- dı. Aramızda bir badise olur ol- maz derhal haber alırdı. Bizi yanına çağırırdı. Günde beş de- fa namaz kılan, karınca Üzerine basmıyan bu hoca Ermeni çocu- ğu yanına geldiği zaman hali- mane bir tavır ile şöyle derdi: — Oğlum Tato (Tatyos) bu iş nasıl oldu, anlat, bakayım? dün nasıldı $ Bugün — Hiç bir şey yok, hoca. Biz kardeşiz. Aramızda şaka yapmak günah değil ya. (O da arkada- şının başına ne geleceğini pek iyi bilir.) Allab aşkına Misto'nun (Mustafa) kabahati yok. Ben da- ha evvel onun omuzuna bindim. O da sonra benimkine. İkimizi | affediniz. — Be çocuk, haydi git şura- dap, kabahati anlıyacak sen de- ğilsin ya. Ben anladım, sende kabahat yok, sen yerine git., Bundan sonra Misto hocanın yanına getirilir, burada da fala- ka meydana çıkardı. O da da- yak yedikten sonra evine gön- derilirdi. (Orada da aynı suretle karşılanızdı. Anası babası hoca- ya bak verir. Onlarda fazla ola- rak çocuklarına bir defa daha kötek atarlardı.) Ondan sonra hoca talebeye yüzünü çevirir, tekrar hiddetle hepsine ihtar ederdi: — Size elli bin defa tenbih ediyorum. (Ermeni ( çocukları sizin küçük kardeşlerinizdir. On- lar kabahat işlese bile büyük küçüğü hiç döğer mi? Hulâsa Ermeni mektebinde Türk çocu- ğu, Türk mektebinde Ermeni çocuğu falakaya çekilmezdi. Yal- nız her iki taraf için terbiye işinde deynek kullanılırdı. Fakat o vakıt en mübim mesele bizler, Türk ve Ermeni çocuklar, Tato- larla Mistolar. “ben Ermeniyim, sen Türksün...,, gibi sözleri bil mezdik. o Yalnız birbirlerimizin kardeşimiz olduğunu bilirdik. Hocamız da hepimizin babamızdı. Üçüncü perde İdare işlerinde Benim babam zengindi. Zeki bir adamdı. Kazada meclisi ida- re azasıydı. Türk ve Ermeni tekmil şehir ahalisi arasında bür- met veitibar kazanmıştı. Evimiz Hünkâr suyu manzarasına bepzi- yen bir yerdeydi. Cuma ve pa- zar günleri burada daima ziya- fetler verilirdi. Kaymakam, ka- dı, tapu kâtibi, binbaşı ve sair şehrin Türk ve Ermeni mutebe- ranı burya gelir, toplanır, akşa- ma kadar keyif sürerlerdi. (Rüya mı görüyorum, acaba? Belki de öyle.) ( Sonu yarın ) S. Tumacan TY Aynı evde sakin Loncada Aktarma sokağında 13 numarada oturan Hatice ha nımın evine aynı evde oturan Nuri efendi girmiş ve Hatice banımın evde olmamasından is- fade ederek 30 lira ile bir singer dikiş makinesini ve kadın çamaşırlarmı alarak kaçmıştır. Nuri efendi yakalanmıştır. —e— Kız taşı bekçisi ve bir kadın messlesi Balatta oturan ve sandalye fabrikasında çalışan Sadullah bir kadın meselesinden dolayı Kız taşı bekçis'si Ali ile kavga et- mişlerdir. Bir aralık fazlaca kızan Sadullah; Aliyi taşla başından yaral akalanmıştır,