5 Kasım 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4

5 Kasım 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sayıfa 4 Bir Dahiz İMiiernir esinin ördükleri , sesamanasa sen ersan senn s9 seramENmE ANAN se aaa smamAN ANAN EE UEAANN ANAMA EAA SANN İstanbulda son hadım ağaları ve hayatları J Bunların içinde ev!enenler;servetsahibi! hırsız aşırdı ve olanlar ve memür olanlar var lstanbula gelen ve burada gördük. | Şeziçinde bir ssrayda otururdu. | lerini (Jornal) ogezetesine yazan | Fransız muharriresi Madam Miryam İ Harri son makalesinde» diyor ki: Bir gün doktor Ahmet Şerif | ve ressam Tevfik Tank Hafız zadenin lokantasında yemek yi- yoruz. Bu lokanta yemeklerin herkesin gözü önünde camekân- arkasında fıkırdıyarak pişliği temiz Türk !okantalarından bi- tidir. Diğer camekândan meydan gözüküyor. Asirdide çınar ağaç- lari, Mısırdan getirilen dikili taş, İmperator Vilhelm (tarafından dostu Abdülhamide hediye edi- len çeşme ve uzakta mavi göğe doğru uzanıp giden 15 Ve. Sultanahmet camii görünüyer. | Lokantanın karşısında tram vaylar duruyor. Soluk başlıklar, mağmum elbiseler tramvaylara inip çıkıyor. Tevfik Tarık Bey bağırdı : — Evvelce bu meydanı gör- memiş olmanız çok yazık. Hica- za giden sürre burada sultanla- rm önünden geçerdi. Sır- malı mahmi!, al sancaklar, renkli elbiseler, yeşil kadife örtülü develerin önlerinde rak- . kaslar, dervişler yürür. Derviş- — lerin arkasında mizraklılar mu- siki, huşu ve güneş içinde gi dip pırıldayan boğaz kenarında ki Tophanede kayıklara binerek Asya sahiline geçerlerdi. Ah tesvir edilemez, gözün bir daha göremiyeceği bir manzara... Dedim ki: — Evet, şüphesiz bu harikülâ- de birşeydi. Fakat şu at meyda- nı hakkında yazılmış ve Bizans şenliklerini tasvir eden şeyleri düşünüyorum, Mavilerin yeşillerin arabaları kırk bin kişilik bir se- yirci yığını önünde koşarlardı. Orada imparator locası önünde dururlardı. Loca Vilbelmin çeş- me inşası için intibap ettiği yer- de idi. Imparatoriçeler âşıkları olan arabacılar kazanamadığı zaman burada baygınlıklar geçi- rirlerdi. Bu harikülâde manzara da tekerrür etmedi. Halbuki.. Ah şu Sultanahmet camiini saf ve temiz bir vasi meydan ile çev- rilmiş görmek bana kâfi geliyor. Doktor pilâvimizin üzetine al - gibi bir salça dökerek dedi nn — Bravo.. Ben de maziye doğ ru olan bü nazarlardan hojlan- mam. Kapı açıldı. Içeri iki adam girdi, öndeki iri yapılı ve mah- zun ihtiyar kadın çehresile na- zarı dikkatimi celbetti. Iki arka- daşım ayağaka Iktılar ve üç hare- ketli sakin selâmdan sonra otur- dular, Bu adam yanındaki narin genç ile lokantanın dibinde bir masa- ya olurdu. O vakit arkadaşları» ma sordum: — Bu kim? — Haremağası Yasemin ağa, — Büyük bir haremağası mi? Hayır eğer büyük mevkide > Azczğen olsaydı lokantaya gelmezdi. Haremile beraber Be- | çocuklarının — Haremile mi? — Evet, beş ağaların Sul tarlar gibi berem daireleri vardı , Sultanlar onlara ar- tıklarından verirlerdi . Pundan | başka kendilerinin şer'an evlen- dikleri bak're kadın'arı da vardı. Birçok defalar evlâtlıklar alırlar ve büyütürlerdi. Bu suretle me- zarları üzerinde dua edecek bi- rini yetiştirirlerdi. Bu evlâtlıklar hadım edilmedikleri halde ağa sıfatını alırlardı. Ağa kelimesi hadım demek iken sonraları “efendi,, manası- ra geldi. Eu baş ağalar mühim “efendi,, lerdi ve mevkileri sizin Sultan Muradın harem ağasi Yasemin ağa memleketlerde olduğu gibi zelil ve hakir değildi. Biri ak diğeri zenci olarak iki türlü ağa vardı. Bunlar hususi tellâllara satılır onlar tarafından iyi bakılarak islâmiyetin oObüyük o şebirlerine doğru sevk edilirlerdi, Orada burjuvalara teker teker veya sa- raylara kafile balinde satılırlar. Hadım ağalar mektebe girerler. Orada adabı muaşeret öğrenir- ler ve nerkis, misk, elmas gibi ıtriyat veya kıymettar taş isim- , leri alırlardı. Kadınların hüsnü muamelesine mazbar olurlar. Süs ve ihtiras muhiti içinde yaşar- lardı. Talileri o kadar iyi addedi- lirlerdi ki ekseriya esir valdeler badım edilmesini rica ederlerdi. Bunlar efendileri ölünce mirasa konar ve çok zen- gin olurlar. Sonra servetlerini yeni efendilerine vasiyet eder- lerdi. Baş ağaya gelince ekseriya beyazdı. Sultanların tarihinde bü- yük rol oynamışlardır. Türkçede ona darüssuade ağası denirdi. Sadrıszamın önünde yürür. Ha- remde tam bir hükmü bulunurdu. Orada efendisi namına adeleti icra eder. Kadınları hapse, nefiye ve hatta ölüme mahküm ederdi. Sultanlarla odalıklar arasındaki mücadeleleri bilirsiniz. Baş ağa- mın yardımı ile nüfuzu eline alan valde sultan ile ağa arasında rekabet başlardı. Bazen husumet- VAKIT Boğaz içinde) korsanlık Bir mavnayı iki i yakalandılar İ Zabıta, limanda bkulutan bir mavunayı çalarak kaçan iki ki- şiyi yakalamış, haklarında taki- İ bata baslanmışlır İ Mustafa res adlı bu gemici evve'ki sabah mavunasının bağlı İ bulunduğu iskeleye gittiği z8- man koskoca teknenin içindeki eşya ile beraber ortadan yok olduğunu görmüş, fakat mavu- panın sulara kapılarak uzaklaş- mış olması ibtimalini düşündüğü için evvelâ o kadar telâş etme- miştir. Bu sırada iskelede bu- lananlardan biri, gece yarısı iki kişinin reavunaya binerek alıp götürdüklerini söylemiş, bunun üzerine Mustafa reis bir kayığa binerek mavunasını aramıya ke- yulmuşlur. Zavallı adam Kara- deniz boğazı ağzında Anadolu fenerine yaklaştığı zaman mavu- nanın Karadenize doğru açıldı ğını görmüş, mavunadakilere durmaları için bağırmışsa da ta- bii buna kimse aldırış etmemiş- tir, Mustafa reis mavunaya ye- tişemiyeceğini anlayınca sahile çıkarak jandatma dairesine mü- racaat etmiş, jandarmalar bir motöre binerek mavunaya yetiş- mişler ve içinde bulunan Nuri ve Hüseyin adlarındaki iki kişiyi yakalamışlardır. Iki korsanın ma- vunayı kaçırarak içindeki eşya ile beraber salmak istedikleri Yeni Türk Mecmuası En büyük kültür olan “ YENİ TÜRK ün ikinci sayısı çıktı, Falih Rıfkı, Ruşen Eşref, Faruk Nafiz, Ahmet Ce- mecmuası vat, Hasan âli, Ragıp Hulüsi, küfe Nihal, Burhan Ümit, Ab- ullah Cevdet, Mustafa Şekip, Uşşaki zade Halit Ziya, Muhlis Etem, Salih Murat, Nusret Ke- mal beylerin makaleleri vardır. Mehmet Emin Beyin ( Bergson)- un meşhur eserinden yaptığı tercüme ayrıca ilâve halinde ve- rilmektedir. Her münevver oku- malıdır. leri ölesiye devam ederdi. — Peki bu Yasemin ağa ne- reden çıkmıştır? — Sultan Muradın haremin- dendir. Onu vekilbarç olarak dostlarından bir paşaya gönder- mişti. Çünkü harem ağalarının namuskârlıkları mücerreptir. — Daha çok barem ağası var mı? — Hayır, hadımlık 1908 de esaretle beraber lâğvedildi. Zen- gin olamamış veya efendileri fı- kara düşmüş olanlar idarede bi- ' ter iş buldular. Müzelerin ve eski sarayın gardiyanları arasın- da onlardan bir ikisini bulursu- nuz, — Bu gördüğümüz zat mo- dern elbisesile keyfinde gözüküyor. — Hadım ağalan daima ga- yet temiz gezmişler ve terakki- ye karşı meyil göstermişlerdir. Hiç bir vakit de zannınız gibi entari ile gezmediler. Daima er- kek elbisesi giyerlerdi. Vaktile çalışır giyerlerdi. Sonra pantalon ve redingot giydiler. Yasemin ağa bu sırada ayağa kalkmıştı, Arkadaşlarla selâm- laştıktan sonra dışarıya çıktı, ünyanın 5 Teşrinisani İZ in bir Nutku esasan ssp acaip hal Bu halin nereye varacağı kestirile vaziyet hasta bir adamın halini a rıyor ; verilen ilâçlar onu zehirli) l Geçen gün Londrada Pitbolda toplanan beynelmilel sulh cemi- yelinde sabık İngiliz Başvekili M. Loyd Corç irat ettiği nutuk- ta demiştir ki; — Kimse harbı istemez. Fa- | kat bu söz harp olwiyacak de mek değildir. Çünkü 914 sene- sinde de barbı hiç bir devlet istememişti, OEöyle söyliyerek beyanatıma fevkalâdelik verdi- ğimi zannetmeyiniz. 1914 sene- sinde devletler, saraylar, sefa- retler velhasıl bütün siyasi mah- filler arasında teati edilen bü- tün mubaberatı tekrar tekrar itina ile okudum, Neticede hiç bir devletin harba razı olduğunu görmedim. Harp patladığı za- man şüphesiz hiç bir devlet yok- tu ki bu hâdise karşısında titre- memiş olsun. Bunula beraber belki bazı devler masrafsız, az bir fedakâr- lıkla az zamanda zafer temin edecek küçük bir harbi arzu etmiş olabilirler. Kellog muahedesile harbi ka- nun harici bıraktık. Lokarnoda 56 devletin İştirakile imza edi- len muahedede hiç bir millet a- rasında ibtilâf olmıyacağını ilân ettik. Buna rağmen harp yap- mak için lâzım olan mühimmat ve saire seneden seneye çoğalı- yor,.Bu hususta her'devletin fen amlar,, âlimleri mahir ve kabir vasıtalar icat etmek için geceli gündüzlü çalışıyorlar. İşte bu bareketlerin iyi alâmetler oldu- ğuna kail değilim. Silâhları azaltma mese'esi hak- kında nazırlarımızla görüşmek üzere ahiren Londuraya gelen Fransa başvekili vaki olan tek- lifinde her devletin fazla görü- len mühimmat ve silâhların muh- telif ve emin mahallere inşa €- dilecek büyük depolarda hıfze- dilmesini talep etti. Bu bana çok korkunç gözüktü. e Mühim- mat ve silâhların imha edilmesini arzu etseydi böyle karanlık dü- şüncelerim olmıyacaktı. Çünkü Kellog ve Lokarno muahedele- rine bu suretle sadık kalmış ol- mayız. Versay myahedesini imza €- denlerden biride benim. Fırsat düşerse bütün salâhiyetim ile o- nu müdafaa edeceğim. Pu muz- hede de Almanların silâhlarını bırakmasını ve bilahere diğer devletlerin de silâhlarını bıraka- caklarını şart koşmuş ve müte- selsilen yekdiğerimize kefil ol- muştuk. Fakat bunu tatbik et- medik, Vaadimizi taahhüdatımızı yapmadık, Oraya imzasını koyan devletler için bu yüz kızartacak bir ayıptır. Öyle anlaşılıyor ki muahedeyi imzalarken bunu tut- mıyacaklarını biliyorlardı Çünkü mürekkep daha kurumadan bü- yük ordular teşkil etmek için yeni projeler hazırlamaya başla- dılar. Bunları mevki file koymak için parası olmıyanlar başka yer- den istikraz yaptılar. Bunları söylerken “Karlil,, in sözünü ha- tırladım. O demiştir ki: “Bütün yalanlar daima kafa- ların kırılmasını intaç eder,, fil .Bir ölüevi bakika bugün Avrupa”! * eden sebep işte budur. Almanlar aldandıkları" net gördüklerinde bak” Onlara reva görülen bo ” hk hiç şüphesz ki bütün sulhunu baltalayabilec bir misal teşkil eder. A! lehine müdafaada buluns' ki en son adam benim. Almanya büyük bir felâket, rüklenmekle cezasını çekti. Binaenaleyh bizm di zümüzü tutmamız ona Kaf?” cenabane hareket göst€ iktiza eder. N Bütün dünya acâip bir bs mıştır. Ve kunun ne m vasıl olacağı kestirileme” vaziyet hasta bir adami? “$ andırır i Hasta adam kendisine itimadını kaybeder ve ki olur.Hava cereyanından mi olmamak için paltosunun sını kaldırır. Pencerelerin. ” ların kapanmasını ister, Kuvvetlenmek için her ilâcı alır. Bu tarzda bâ kan cevelânı tazyik altına kalbi yorulur. Dünyanın * ariz olan vakayi de buna yor. Bütün milletler verile? larla zehirlenmekte günlef Sil likçe daha Ziyade zayına ve muhakemesi zail olma” lar. Bütün cihan badisatını ederken (düşüncelerinizi * genişletirseniz arz üzerinö zl tulan sulh temelini o in hüsnü niyetini daha güz€ rürsünüz. i gene aa ? Göz yaşla | i Etem Izi Son neslin en kuvvetli 8 i roman, | Etem İzzet beyin son yi | Bir kaç güne £ kitap halinde çıkıyor.. Istanbul Beledi İ, Darülbedayi Şehir Ti Temsilleri : Ni IsTanRuL SÖZ 5/11/1932 Cunıartesi akşamı saat (li 21,30 da | n yn Komedi 3 perde Yazan: HİKMET Cumartesi 5 T.sani 5 Recep Gün doğuşu Gün batışı Sabah pamazı

Bu sayıdan diğer sayfalar: