16 Ekim 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 9

16 Ekim 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

EY gö 36 Teyrinievvel 1932. LAR Sİ En eski devirlerde Türk musikisi Kenar Asya ellerindeki tesirler Orta Asya musiki kültürünün | Son seneler zarfında Orta As- | zeri eski Asya Türkleri arasmda yalı komşuları üzerindeki tesir- | ya musikilerini tetkik ve bu tet- | da cari idi. Feniks kuşunun mu- i ihtimali de bundan bir kaç | kiklerini ciltler halinde neşret- | siki ile dansın ilk hocası olduğu ene evvel dikkatimi celp etmiş ve | mekle meşgul bulunan Moskova- | masalının şarkın maruf “Kaknus a Sanskritçe Veda kitapları - | İ! muski âlimi Prof. V. Belaiev, kuşu,, ve “Musikar kuşu,, efsane- musiki ile alâkası bulunan | Orta Asya musiki kültürünün ma» ; lerina de yol açtığı görülür. in tercümeleri üzerinde bazı | zileri Helen musiki kültürü tesir- |” Feniks kuşu, eski Yunan ede yeseler bile yapmıştım. (erine şahit olan asırlardan yüz - | biyatınca, Herodotlarca da meç “Çünkü, tesadüfen elime geçen | lerce sene evveline çıkabildiğini, | hül değildi.. Şu şartla ki, Yuna Fransızca “Hindistan,, isimli bir | ve buna dair izler ele geçirdiğini | yiler, efsanevi kuşun diğer mace- kitabında, müellif Charles Si - bana son bir mektubunda yazı: ' ralarını bildikleri halde musiki ond'un, L- Lanier, A. Hilleb - yordu. hocalığından hiç haberdar olama- d, H. Zimmer, Richard Pis . İ Buszlerinne gibi şeyle olduğu- | mışlardı. gibi maruf Hindiyatçılarla | Du maalesef henüz bilmiyoruz . Bü efsanelerin umumi şark ve mfikir olarak Hint medeniye- Orta Asya musiki kültürünün garp teliflerinde pek muhtelif doğumunu şöyle anlattığını | yüksekliğini Milâttan © evvelki variyontları bulunabileseği için irmüştüm:, Milâttan 2500 se - Çinli muharrirlere de nim tarihi | tafsilâta girişmiyoruz Yalnız es- kadar evvel, Turaniler, Endu | bir lisanla itiraf ettirebiliriz: Çin | ki bir Türkçe yazmada Kaknus : pe Me ae geçerek | hükümdarı Hoâng — ti, musiki - | kuşu hakkında ele geçirdiğim ve pkkan ile Seylânın orman ve | nin notlarını karışıklıktan kurta | sahibi : i ifçi İıklarında oturup vahşi ve gö- rıp sabit bir Me sokmak Le İsmrh PP erişen rek musiki muallimini imparator- luğun şimal tarafında tetkikatta Beyin himmeti Içinde 10338 ata sözü olim eser lunu everir, kızını göçerir, Alimle konuşmak altın inci » dir, cahille konuşmak can incitir. Allı yelek, pullu yelek, gömle- ğin yok canfes nene gerek. Allah yurt yoksulluğu verme - sin, Dağ başından duman, insan başından güman eksik olmaz. Tane tane eş olur, : tanelerden aş olur. Danışan dağı aşmış, danışmı- yanın yolu şaşmış. Demir tavında, dilber çağında. Er olan atı bulur atlanır, kılı» cı bulur kuşanır. Er diye erik ağacına çıktı. Er kocarsa koç olur, karı ko carsa hiç olur, Erim olsun da, dibi olsun. Evine göç koyacağına, kapına 30 yıl yurdun bilgi hayatın - da çalıştıktan sonra © geçen yıl Mersinde ölen muallim o Şevket Beyin “Dil ve hars,, işlerine ya » | rayışlı bir eser bıraktığını haber alarak oğulları (Salim ve Rifat tüneğim çalı (Devamı 10 uncu sayıfada) a e bir halde yaşıyan yerlilerle gul memleketi ele geçirdiler . aryalar (kardeşler) —ki ken - > aralarında biribirlerine böyle E diyorlardı— At ve öküz sürüleri daha elverişli otlaklar arı - Yan göçebe çobanlardı. Orta Hin- m Mündalarını ve cenubun widien'lerini kahren © itaatleri altına alan kuvvet bu rüh- sınıfı olmuştur.,, © Bu uzak devirlerin OHindistan inden kalmamusiki tâbir- 4 maddeten imkânsız ise de, Mi. beş altı asır evveline ait larca tefsirlerine çalışılmış n perakende bir iki musiki tâ- —gerek telâffuz ve gerek naları itibarile— Türkçe bilen- Jere şu Türkçe muadillerini hatır- İatırlar: Bir çalğı olduğu anlaş lan “â — dambara,, Asyadan “Akdeniz kıyılarına geldiğini gör- düğümüz maruf sazın ismine, ya- “ni tanburaya yaklaşır .. Çalgıcı| “ve musiki san'atkârı mânasına diği tahmin edilen (tanbura), iyni mânadaki ve en eski Asya e Türkçesinden (çalav) kelimesine benzer, Nihayet, şarkı ve şarkı söyle » ek manasına gelen (ğır) keli - si (ki ayni zamanda bir cezir bulunmağa göndermişti. Milâttan üç asır evvel yaşamış bir müellifin kaydı bu merkezde ise de, sonraki Çinli muharrirler, | garp tarafına gönderildiğini müt- İ tefikan yazarlar, Çinin gerek yu- karısı gerek batı tarafı Türk top- sene evvel bu semtlerde macerâ- lara atılarak memleketine * dönü- lecek yolu bile unutmuştu. Fakat tirdi: İssız bir vadinin gerilerin- Bunlardan birini iki boğum noktasından kesip üfledi, bir ses i çıktı... İhtirassızken konuşunca kendi ağzından çikan sedanın ayni idi. Vadide akıp giden dere- nin mırıltısı da bu sesi çıkarıyor» du. İşte tam bu sıralardadır ki bi- ri dişi ve diğeri erkek olmak üze re iki feniks kuşu gelip bir ağaca | kondular.. Biri bu ilk sedadan başlamak ü. zere altı nota haykırdı; öteki de başka altr notadan öttü. Nazır bu notlara kulak vererek on bir ka- | İ mış daha kesti ki, ilk kestiği ile birlikte 12 eden bu kamışlardan çıkan sadalar, kuşlardan dinle- İ diklerinin aynı olmuştu. Moda ilhamları Bir küçük masal oğlu Hakkı Bey olimışlık bir Bu yaz Moda sahile gençtir. Bıraktılar yuvayı, Ve kol kola indiler, Bir kayığa bindiler, Kürekler yardımiyle, Çırpınan dalgaların. © Santlerce Möüllür” Gezintiden bezdiler, Birer dilek sezdiler Titrek sesler; sözlerden Pırıldıyan gözlerden, Çekildiler kuytuya, Bir kayanın koynuna, Bıraktılar kürekleri, Yatar gibi uykuya, Uzandılar yan yana Kol atarak neşveyle Birbirinin boynuna, Sarmaştılar aşk ile, Şevket B. Meb'us, muharrir, şalr Kılıç. | Beyleri gördüm. Kendilerinden bu eser hakkında Vakit izahat istedim. Bu arzumu mem namına | Muallim Şevket Bey 318 de Tarsusta muallimliğe başlamış sırasile Tarsus rüştiye © mektebi de, Slifke ve Sinop maarif müdür. | müştür, Eseri “10338, atalar sö. zünden ibarettir. Şevket bey bu atalar sözünü otuz senede derle miş ve alfabe harflerine göre sı raya koymuştur. Her harften olan atalar sözünün miktarı şöyledir: A 1386 B,727,C420,Ç 84, | D 785,E 675,.F 423, H 741,1 29,1479,6 339, Ğ 48,K (kalım) | 616, K (İnce) 430, L 75, M 300, N 263,0 180, Ö 128,P 73.R58, S577,$112,T355,.U110, 044 V134,Y 605,7 166, Eserden gelişi güzel aldığım bazı atalar sözlerini yazıyorum: Aba da bir diba da bir giyene, güzel de bir çirkin de bir sevene. Aptaldan paşa, tahtadan ma * | İ taş koy. El yahşi biz yaman, el buğday, biz saman. Hacıdan hocadan, karanlık ge ceden sakın. “ Haylazın imalı, sineğin balı ol- maz, aldıktan sonra Ganj'ın öte- raklarıdır.. Filbakika, o devirler- rinde dolaşırken yeni ilhamlar | puniyetle kabul ettiler. Gerek Her evin bir türesi vardır. ine kadar uzandılar, ve orada | de Çinin batı tarafında #mukad - toplamış, şu manzumeyi YAZ | babaları ve gerek eseri hakkında | | İstanbulun yangını, Anadolu « ahman rahipleri sınıfının nü- des bir yerin bulunduğu hep ri- | miş. Aynen reşrediyoruz: malümat vermekle beraber Vakıt | nun salgın, altında türelerini inceltkiler, | vayet olunurdu. için bu eserden bazı parçalar al- İradını o masrafına o uyduran , onları içtimai ve dini Hattâ kral Mou, Milâttan bin Beğendiler havayr, mama müsaade öttiler, beydir.. e İnsanın söylemezi, suyun şar- lamazı korkuludur. Gerekliyi gerekmezken alma - hı, Di iş iz | Hong —im “nazırı hem dön“ Usul, usül, isaızca.. muallimi “evvalliğinde)” Adana Mi i ele geçirebilmek şüphesiz dü, hem de büyük bir müjde ge- “58 sultanisi muallimliğinde; < i Görmedi gördü, bayıldı öldü. han Mersin maarif müfettişliğin . | Gurbet ele düşen yiğit, göz yaşın siler eğlenir, ” n Ni de hepsi ayni uzunluklarda olmak Karınca adımiyl, : aç İrem a İl | eva Göreli Mena? e elele Mn Miklerinile Bulummmen ve 9â2i- | | Kart kişi kız alan gençlere yem biç Türkçe bilmiyen bazı Av. mnişler güemüğeli Genk z kinci kânununda Mersinde öl) - | olur. Kardaştan karın yakın, ağız» dan burun yakın, Karadeniz sırtımda çimen bit- 46 inanmayın demiş. Karı var arpa unundan aş ya- par, karı var pâk işi lurmaş ya - par, e Kazananın malı, kazanmıya » nın derdi artar, Kuru kaşık ağza, kuru söz ku: lağa yaramaz. 5 Korkma martın kışından, kork insanın beşinden. Kekliğin sekişine bakıp da yürüyüşünü bozma, Kelle kulakla adam adam ol - sa korkuluğa baha biçilmez. Ne buldum diye sevinirim, ne kaybettim diye yerinirim, ir del, gene bütün en eski Türk İşte efendisine takdim ettiği Seviştiler şevk ile İ şa olmaz. i Lütfi Oğuz İehçelerinde “ir, ır, cir, car,, gibi bu hediyeleredir ki “liu,, adı ve- Öpüşerek sessizce Abraş at yükçü simon ! lâffuz şekillerini haiz kelimeye rilmiştir; vazifesinde o muvaffak Gönül ile nişanlı ane ket gi Eze Bekir Sıtkının benzer; s63 ve ezgi manasına ge - olmuştu. Bu efsanenin Laloy'un Bu tablo ne de canlı! > Ma yn bs hikâyeleri len bu Türkçe kelimenin gerek tek hecalı hali ve gerek diğer bir ra kelimelere cezir (vazifesini iş olması eskiliğinin mutlak illeridir: Yirav, mak, cira - m gibi mütemmim kelimeler hep <ezirden çıkmışlardır. > Bu benzeyişlerden, Orta Asya ti kültürünün Hindistanda - 'ki Milâtta evvel ber hangi bir dev ye ait tesirleri ve bu kültürün iliği hesabına müspet hüküm abilir miyiz?, dediği gibi, hakikat olan tarafla- rı bulunduğu muhakkaktır: Çünkü, Çinde Milâttan 1500 se- ne evvelindenberi bilinen “beş - liler sistemi,, nin notları, vaktile muhtelif boylarda ve farklı ses- ler çıkaran çanlarla tespit olun- duğu halde, Milâttan tam üç asır evvel bu çanlar yerine 12 kamış- tan mürekkep bir mıkyas kaim ol- muşlu; tarihi menbalar bu cihe ti aydınlatmıştır. Bunu gökte ay gördü, Ona gelinlik ördü Gülerek ellerile, Gümüşten telleriyle, Döndüler yavaş yavaş, Çünkü bitmişti savaş, İkisi de muzaffer!... Kılıçoğlu Hakkı Saniyen, bu efsanenin bir ben- | yyyggülüyiiAMiystayyyygazsyuyy i ; ye At beslenirken, kız istenirken. At yiğidin yoldaşı. Atın varken yolu varken ili tanı. Aç doymam, tok acıkmam sa» nereniş, Ağıt yerinde göz yaşına buna- İmmmaz. A kız ağan ne çirkin demiş - ler; babam evinde o da yoktu ya demiş, Akıllı düşünene kadar deli oğ» tanı, itin VAKIT'ın eski sayılarında ve evveles çıkan VAKIT'ın aylık ilâvelerinde, Artist mecmuasında fevkalâde orijina!, mahalli mem“ leket bikâyeleri neşretmiş olan. İ genç ve kıymetli mubarrir Bekir Sıtkı Bey küçük hikyelerini bir sraya toplamış, güzel bir kitap halinde bastırmaktadır. Bu nefis hikâyeler edebiyat karileri için fikri ve bedii bir * ini

Bu sayıdan diğer sayfalar: